Yazılı sınavda 1., sözlü sınavda sonuncu oldu!

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Elemanı Dr. Cenk Yiğiter: Puanımı kırarak seçilmemi engellediler.

Yazılı sınavda 1., sözlü sınavda sonuncu oldu!
Barış bildirisi imzacılarından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Elemanı Dr. Cenk Yiğiter, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü’nün açtığı yazılı sınavda 1’inci olurken, sözlü mülakatta elendi.


Sınava giren 35 aday arasında Müzikal Algılama ve Türkçe Kompozisyon sınavında en yüksek puanı alan Yiğiter, sözlü mülakat esnasında öğretim elemanlarıyla ufak tefek münakaşa yaşadığını, mülakatta bulunan öğretim elemanlarının kendisine “Biz seni öğrenci olarak alırsak burada sıkılmayacağın ne malum. Sen biraz sıkıntılısın ya” dediğini ileri sürdü.

Sözlü mülakatta haksızlığa uğradığını vurgulayan Yiğiter, verilen puan adaylığının engellendiğini belirtti. Kamu denetçiliğine başvuran Yiğiter, buradan çıkacak sonuca göre dava açmayı planlıyor.

‘İMLA HATASI YOK AMA PUANIMI KIRDILAR’

Müzikoloji bölümü için 3 aşamalı bir sınav yapıldığını belirten Yiğiter, ilk aşama olan işitsel ve müzikal algılama sınavından 58, Türkçe Kompozisyon sınavından 88, sözlü mülakattan ise 50 puan aldığını dile getirdi. Yazılı sınavında imla hatası olduğu gerekçesiyle 2 puanının kırıldığını anlatan Yiğiter, ancak imla hatası yapmadığını, konuya dair iki dil bilim profesörünün de görüşlerini aldığını söyledi. Türkçe kompozisyon sınavında hayattaki duruşunu belirtecek bilgiler yazdığını ve Komünist Manifesto’ya atıf yaptığını aktaran Yiğiter, yazılı sınavının 88 yerine, 89 veya 90 olması halinde ortalama puanının 11.aday olmaya yeteceğine de vurgu yaptı.

Yiğiter sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitim ve öğrenim hakkı Anayasa’da tanınmış bir temel hak, bir insan hakkı. Türkiye’de mülakat sınavının belirleyici olduğu her zeminde olduğu gibi, üniversitelerde de mülakat sınavı, liyakat ilkesinden uzaklaşabilmenin bir imkanı olarak görülüyor. Maalesef akademilerimizde, mülakat, adayları seçme yetkisine sahip öğretim elemanlarına tanınmış, istenilen adayların alınması, istenilmeyen adayların alınmaması yönünde bir keyfiyet yetkisi gibi anlaşılıyor.

Üniversitedeki idari organlar, iç denetim organları da aynı algıya sahip. Elbette bu konuda yargısal denetim mümkün. Ancak yargıda hak aramak bir öğrenci için pahalıdır.

Ülkemizde yargıya güven duygusu da çok zayıf. Adayların bu sebeplerden yargıya başvurmaktan uzak duracakları düşünülüyor ve bu sebeple seçici öğretim elemanları hiçbir denetim kaygısı olmaksızın davranabiliyorlar.”

Güncelleme Tarihi: 08 Ekim 2016, 13:25
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER