Devlet Kürdün sadece dirisi değil, ölüsüyle de savaşıyor!

“… gözleri çıkarılan, kulağı olmayan, burnu kesilen cenazeler yıkadım. Hem de yakın zamanda. Cinsel organı olmayan cenazeler gördüm. Eğer gerçekten bir İslam âlemi varsa, gelip ne yaşadığımızı görsünler

Devlet Kürdün sadece dirisi değil, ölüsüyle de savaşıyor!
Nurcan BAYSAL /T24

 “… gözleri çıkarılan, kulağı olmayan, burnu kesilen cenazeler yıkadım. Hem de yakın zamanda. Cinsel organı olmayan cenazeler gördüm. Eğer gerçekten bir İslam âlemi varsa, gelip ne yaşadığımızı görsünler. Bir insanın burnunun olmaması normal bir şey midir? Bir insanın cinsel organının olmaması normal bir şey midir? Bunu yapanlar Müslüman olabilir mi?”


Bu sözler Mardin ve civarında iyi tanınan ve civardaki gerilla cenazelerini yıkayan din adamlarından biri, Kürtlerin deyimi ile “mele” Fahri Doğan’a ait. Gazeteci Müjgan Halis geçen ay Nokta Dergisi için “Güneydoğu’da Gassal Olmak” isimli, çok kıymetli, herkesin okumasını şiddetle tavsiye ettiğim bir çalışma yaptı. Bu haber-röportajda bölgeye gelen gerilla ve sivil cenazelerinin durumu anlatılıyor.[1]

Tıpkı 90’lar gibi, son aylarda bölgeye gelen cenazelerde işkence izleri var. Uzuvları koparılmış, cinsel organları kesilmiş cenazelerden bahsediyoruz. Sadece gerilla cenazeleri değil, sivil cenazelerde de işkence izleri var. Eller, parmaklar, kulaklar, burunların eksik olduğu cenazeler var. Müjgan Halis’in yaptığı röportajda mele Fahri Doğan bu cenazeleri yıkarken bir imamdan çok bir cerrah gibi çalıştıklarını belirtiyor:

“Biz sadece cenaze yıkamıyoruz, o cenazeleri toparlıyoruz. Bazen diz kapaklarını toparlayıp derinin altına koyuyorum. Vücudun parçaları dökülüyor, atamazsınız ki onları. Topluyorum tek tek elimle, vücudunda bir dikiş varsa onun içine koyuyorum. Kafatası dikilmiş sözde, ama yıkanırken bakıyorsun yerinde değil. Sabunla yıkamak da gerekiyor, ama biz yıkadığımız cenazelere sabun değdiremiyoruz. O derece bozulmuş oluyorlar. Bir tavuğu haşlarsın, etleri dökülür ya öyle. Pamukla içini dolduruyorum, sonra bir poşetle bağlıyorum, ondan sonra kefenliyorum. Veya ayak kesilmiş, ayak vücuttan ayrı. Cenazeyi yıkadıktan sonra vücudunun parçalarını olabildiğince doğru bir şeklide yerleştirmeye çalışıyorum. Adeta imam gibi değil, cerrah gibi çalışıyorum işin açıkçası.”

“Cenaze ve mezarlığa dokunmak korkaklığın bir işaretidir”

Geçen hafta Tendürek dağında öldürülen 3 PKK’linin cenazelerinin içinde bulunduğu ev taranarak ateşe verildi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre daha sonra sürüklenen cenazelerin başında askerler halay çekmişler. Üstüne üstlük bu vahşeti yapanlar resim çektirip sosyal medyaya koymayı da ihmal etmemişler. Kürt basınında ve sosyal medyada yer alan resimlerden gerilla cenazelerinin tamamen yandığı anlaşılıyor. Tüm bu yaşananları, cenazelere yapılanları ana-akım medya her zamanki gibi yazmıyor.

Bu konuda bugün Diyarbakır’da görüştüğüm Diyarbakır Din Alimleri Derneği DİAYDER’in kurucularından Seyda Zahit Çiftkuran, cenazelere yapılanlarla ilgili şöyle söylüyor:

“Cenaze ve mezarlığa dokunmak korkaklığın bir işaretidir. Yaşayandan daha fazla ölülerinden korkuyorlar. Cenazeye saygısızlık, o halka saygısızlıktır. Mezarlıkları bombalayarak, gelecekte halk oralarda toplanmasın diye düşünüyorlar. Bir halkın değerlerini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Korkaklıktır bu.”

Bölgede yaşanan vahşetten mezarlıklar da payını alıyor. Dün sokağa çıkma yasağı ilan edilen Lice'de 140 PKK’liye ait mezarın bulunduğu mezarlık, karadan ve havadan bombalandı. Oysa tüm Bölge halkı biliyor ki bu mezarlıklar devletin bilgisi dâhilinde yapılmıştı. Devlet yapılırken ses çıkarmadığı bu mezarlıkları şimdi yıkıyor. Devlet Kürtlerin çocuklarının ölü bedenlerine, yattıkları bir avuç toprağa bile tahammül göstermiyor. Devlet Kürdün sadece dirisi değil, ölüsüyle de savaşıyor!

Şuan Bölgede 90’lardan daha kirli bir savaş yürütülüyor. Bu savaş sizlerin bilgisi dâhilinde yürüyor. Kürtlerin çocuklarının ölü bedenleri, uzuvları sizlerin sessizliğinden güç alanlar tarafından  kesiliyor. Kürtlerin IŞİD’e karşı savaşan çocuklarının cenazeleri sizlerin bilgisi dâhilinde sınırlarda günlerce, aylarca bekletiliyor. Kürtlerin çocuklarının mezarlıkları sizlerin gözü önünde bombalanıyor, darmadağın ediliyor.

Her şey sizlerin bilgisi dâhilinde, sizin sessizliğiniz sayesinde…

Bu yazı size bir sesleniş asla değil! Artık bu toplum bana umut vermiyor! Sadece bilin istiyorum. Bu ülkede uzuvları kesilen ölü bedenlerde, bombalanan mezarlıklarda sorumluluğunuz var!

Mele Fahri Doğan, röportajda şöyle devam ediyor:

“Bazı şeyleri anlatamıyor insan. Gerilla da olsa, sivil de olsa cenazelerle baş başa kalınca kötülüğün boyutlarıyla bir başınıza kala kalıyorsunuz. Önceleri çok ağlıyordum, artık ağlayamıyorum. Demek ki o duygunun da bir sınırı var ve kuruyorsun.”

Belki de, belki de kuruyoruz. Bu ülkede kuruyup, yok oluyoruz! 90’ların kemiklerine, yeni kemikler karışıyor. Öyle bir hale getiriyorlar ki ölümüzü aldığımızda, bir mezarı olduğunda “çok şükür” diyoruz.

Bugün yaşananları, bu bedenlere yapılanları, bir gün barış gelse bile, hiçbir şey telafi etmeyecek!

Bu kötülüklere sessiz kalanlar ise asla bağışlanmayacaklar!

Bağışlamak Kürdistan’da toplu mezarlarda, asit kuyularında, çocuklarımızın kesik, yakılmış bedenlerinde, bombalanan kabirlerinde öldü.

Güncelleme Tarihi: 24 Kasım 2015, 09:01
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER