NASIL BİR GENÇLİĞE İHTİYACIMIZ VAR

Arazi kavgalarından insanlar birbirini öldürüyor.
Aşiret tartışmalarından insanlar birbirini yaralıyor.
Trafik kurallarını ihlal ettikleri için insanlar ölüyor.
Madde bağımlılığında dünyanın ilkleri arasına girdik.
Cinayetler işleniyor.
Kadınlara ve çocuklara, hatta bebeklere tecavüz vakaları gittikçe çoğalıyor.
Eğitim seviyesi, toplum duyarlılığı, kültür zenginliği, yurtseverlik bilinci, diğerkamlık gittikçe azalıyor.
Ve bütün bunların mimarı gençlik…
Neredeyse bugün, toplumun bütün olumsuzluklarının altında gençlik sorunları var. Ne yazık ki, gençliğine sahip çıkmayan bir sistemimiz var. En ilkel toplumlarda bile artık çağdaş, çağın koşullarına yanıt verebilen bir eğitim anlayışı var, bizim eğitim anlayışımız bir türlü değişmedi. Değişmedi değişmesine de toplumun en dinamik kesimi olan gençlik de değişmedi. Şiddete, kavgaya gelince aslan yürekli kesilen gençliğimiz, bilinçlenme ve kendini geliştirmeye gelince pasifleşiyor.
Peki sorun nedir?
Gelişmiş toplumlarda, sistemler yurttaş merkezli işler. Ne var ki bizde, on yıllardır yurttaşların yaşadığı sorunların hiçbiri ciddi bir tartışmadan, eleştiriden, değerlendirmeden ve sorgulamadan geçmemiştir.
Gençlik başarıları için ciddi adımlar atılmadı, reformlar yapılmadı. Bu da düşünce fakirliğini, hantallığı ve köleliği yarattı.
Oysa toplum dinamizmini oluşturan sistemler, yurttaşlarının düşünmesi, üretmesi ve eleştirmesi için her türlü teknolojik zenginliği kullanmalı, her türlü teşvikte bulunmalıdır.
Gittikçe toplum duyarsızlaşmaya başladı. Duyarsızlaşan toplumda, duygusal tepkiler azalır ve bir süre sonra biter. Bugün cinayetlere, tecavüzlere, ölümlere toplumun sessiz kalmasının ana nedeni budur.
Ezber ve özenerek yaşamak, kötü bir şeydir. Özenti kutsallaştığındaysa ulusal, yerel ve kişisel değerler terk edilir, yerini aşiretçi ya da yobaz değerlere bırakır. Çünkü kutsallaşan otoriter özenti, bireyciliği bitirir. Bireyciliğin bitişi, toplumun ilerlemesinin durması demektir.
Toplumu bu halden kurtaracak tek kesim ise, gençliktir.
Bir anlamda denilebilir ki gençlik, toplumun aynasıdır. Toplumda olup biten her şey, gençlik sayesindedir ya da gençlik yüzündendir.
Peki gençlik bugün bu konuda ne kadar başarılı?
Korkarım ki hiç başarılı değil!
Bir yandan bütün zamanların en pırıl pırıl gençliği yetişiyor. Ancak bir yandan o köhne feodal zihniyet gittikçe büyüyor.
Gençlik, dinamizmdir. Gençliği köhnemiş bir toplum biter. Gençliği duyarsızlaşan bir toplum, yavaş yavaş değerlerini bitirir.
Ülkenin değerlerini gençlik korur. Gençlik birleştiricidir, yol göstericidir, gençlik yeni kandır, ana damardır. Eğer ulusal değerler söz konusu iken kılını kıpırdatmayan biri, kendi soyundan ve kanından birine saldırmak için bıçak sallıyorsa, bu gençlikte bir sorun vardır. Eğer asıl işi söz konusu olduğunda, her türlü bahaneye bürünen biri, arkadaşına küçük bir tartışmadan dolayı gözü dönmüşçesine saldırıyorsa, o gençlikteki cesaretten kuşku duyarım. Eğer ülkenin onca sorunları karşısında sessiz kalan, tartışmayan bir gençlik varsa, o gençlikten korkarım.
Cesaret gözü dönmüşlükse eğer, cesaret bağırmak ve sağa sola bilinçsizce saldırmaksa, başarı ucuz kahramanlıktır. Oysa ucuz kahramanlığın ulusal-yerel değerlerle, demokrasiyle ve duyarlılıkla hiçbir şekilde ilişkisi yoktur, olamaz.
Sevgili gençler, Gençlik felsefesi, tahammül ve kucaklaşma felsefesidir. 
Başarı ve zengin duruş, bir toplumun bel kemiğidir. Bunu da sizler yapabilirsiniz.
Unutmayın, hayatın dik duruşu, yürek işidir. Bunu da bizlere öğretecek olan, sizlersiniz.
Başarıyı, kör tahmin ve tedbirsizliğe dayalı bir niyetle, bilinçsizce davranmakla yakalama ve yaşatma şansınız yoktur.
Kendi değerlerine sahip çıkabilen, bunu yaparken de taze yağmur kokusu gibi taze fikirleri olan, sorgulayan bir gençliğe ihtiyacı var toplumun.
Bir güneş gibi parıldayan değerleri olan, bahar canlılığında olan gençliğe ihtiyacı var toplumun.
Karanlık bir beyin yapısı, bizi geriye götürür, sevgili arkadaşlar. Bizim geriye gitmeye toplum olarak tahammülümüz olmamalı. Çünkü yapacak binlerce işimiz var. Bırakalım birbirimizle uğraşmayı, gelişmeye ve bilinçlenmeye bakalım. Unutmayın, bizleri bekleyen güzel bir gelecek var. O geleceği kucaklayalım.
Yeni okyanuslara açılmak, yeni dünyalarda buluşmak, daha yaşanılır bir dünya oluşturmak istiyorsak, bizim birbirimizin değerlerine tahammül etmemiz gerekir. Aynı zamanda birbirimizin hatalarına ve eksikliklerine sabırla yaklaşmamız gerekir.
Haydi, henüz geç kalmadık. Sarılın yeni umutlara ve dünyayı, ülkenizi, bölgenizi, ailenizi değiştirin. Ama bütün bunlar için işe kendinizi değiştirmekle başlayın!
İyi şanslar…
YORUM EKLE