ÜSTÜN BİR BAŞARI İÇİN ANNE-BABANIN YAPMASI VE YAPMAMASI GEREKENLER

 
“Eti senin, kemiği benim…” 
“Çocuğum çok zeki de çalışmıyor…”
“Her şeyi dört dörtlük ama çalışmıyor…”
“Komşunun kızı-oğlu şurayı kazandı ama benimkinde tık yok…”
Velilerin en çok kullandığı cümleler…. Ama bu cümlelerin hiçbiri işe yaramıyor. Çünkü bu cümlelerin hiçbiri doğru değil.
Peki doğru olan nedir?
Eğitim bir bütündür ve nasıl ki öğretmeni ve öğrenciyi ilgilendiriyorsa, veliyi de ilgilendirir. Bu, en alt düzey başarı için gerekli. Ama bu bizim bugünkü konumuz değil.
Bir öğrencinin üst düzey eğitim için ne yapılmalıdır? Sıradan bir başarı değil de, üstün bir başarı ve yüksek bir beceri için öğrencinin-bireyin yapması gerekenler nelerdir? 
Bunu tartışalım…
Eğer öğrencinizin-çocuğunuzun hayatta etkin, yüksek başarılı olmasını istiyorsanız, aşağıdaki hususlara dikkat etmeniz şart.
Bir kere şunu bilmek lazım: Hayattaki her şeyin şakası olur ama eğitimin şakası olmaz. Aynı şekilde her şeyin telafisi olur ama eğitimin telafisi olmaz. Görünürde oluşan boşluklar doldurulabilir görünüyor ama aslında her oluşan boşluk, öğrencinin duygularında ve düşüncelerinde, dolayısıyla hayatında oluşan boşluktur.
Başka?
Sıralayalım…  
Öğrencilerin, sadece okuma becerileri, bilim ve matematik okur yazarlığı öğrenmemeleri gerekir. Bunların yanı sıra öğrencinizin sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerileri de kazanması gerekir. Okullardaki sınavların yanı sıra öğrencinizin ilgisini, yetenek ve becerilerini ölçen testler ve uygulamalar yapmanız gerekir.
Bu bir. İkincisi…
Öğrenciniz için eğitimi zevkli ve oyun haline getirmeniz gerekmektedir. Bu, zor bir şey. Ama yapmak zorundasınız. Soyut kavramlar gerektiren fen bilimleri, matematik gibi dersleri sevdirmenin en etkili yolu müzik, drama, spor gibi uygulamalarla takviye yaptırmaktır. En etkili ve zevkli öğrenme modeli budur. Bunu sağladığınızda, mutlu bireyler de yetiştirmiş olacaksınız. Böylelikle gerilimden, stresten ve soyutluktan uzak, çok daha ayakları yere basan bir eğitim modeliyle çocuğunuzu yetiştirmiş olacaksınız.
Yaşı ne olursa osun, çocuğunuz okuluna kendisi gitmelidir. Özgüven aşılamanın en etkili yolu, çocukların okula yürüyerek gitmelerini sağlamaktır. Böylece çocuklar bağımsız yetişmeyi öğrenirler. Çocuğunu okula götürüp getiren bir anne-baba olmazsa, onun ödevlerini yapması için zorlayan bir anne-baba da olmaz. 
   Bunun dışında, öğrenciyi tehdit eden bir anlayış terkedilmeli. Öğrenci, standardize edilmiş bir sistemden çıkarılmalı, daha özgür ve söz sahibi olabilecek bir anlayışla öğrenciye özgüven aşılanmalıdır.
Öğrenci, sadece tüketen değil, üreten konumuna getirilmeli, sorumluluklarını bilen bir birey olarak yetiştirilmelidir.
Her ne olursa olsun, her gün mutlaka öğrenci kitap okumalı, zihinsel egzersizler yapmalıdır. Okuma olmadan başarı olmaz. Ayrıca öğrenci, zihinsel gelişimini sağlayacak dama, satranç, zeka oyunu gibi etkinliklere alıştırılmalıdır.
  Sistemin öğrenciye dayattığı rekabetçi mantık, olabildiğince esnetilmeli ve eğitim, korkutucu olmaktan çıkarılmaya çalışılmalıdır. Rekabetçi, arkadaşına üstünlük kazanmak gibi güdüler yerine daha yapıcı ve daha ılımlı bir atmosferde, gelişime yönelik, tatlı bir rekabet ortamı oluşturulmalıdır.
Her ne kadar sistem dayatsa da öğrencileri, birbiriyle kıyaslayan-yarıştıran bir model, kesinlikle tarihe gömülmelidir. Anneler ve babalar, çocuklarını başarıları için değil, koşulsuz sevmelidirler ve böyle olduğunu öğrencilerine hissettirmelidirler.
Aile içinde sevgiye, saygıya ve özgüvene dayalı bir sistem geliştirilmelidir. Eğitim, bir çocuk için yarış olmaktan çıkarılmalı, karşılıklı anlayışa ve dayanışmaya dayalı bir “olgunluk” oluşturulmalıdır.
   Aile, okumak ve gelişmek isteyen bir bireyin önünü açmalı, ona yeni bir dünyanın kapılarını açmasında yardımcı ve lider olabilmelidir. Aile, her çocuğuna koşulsuz aynı ve eşit imkanları sağlamalı, onları yüreklendirmelidir. Böyle olursa üstünlük ve rekabet güdüsü, yerini dayanışmaya ve birliktelik ruhuna bırakacaktır.
 
 
  Anne ve babaların şunu bilmeleri gerekir: Çocuğunuz her an değişiyor ve gelişiyor. Aile, onun gelişimi ve değişimi yerinde ve doğru adımlarla izlemeli ve desteklemelidir. Yerinde sayan, değişmeyen, nitelikten çok niceliğe önem veren bir anlayış çürümüştür. Bu çürümüş anlayışı aşmanın zamanı geldi geçiyor da…
  Evet eğitimin şakası olmaz. Çünkü mutlu, başarılı ve sağlıklı bir toplum ancak kaliteli bir eğitimle mümkündür.
  Çocuklarımızı doğru yönlendirdiğimizde, o zaman seyredin cümbüşü… 
Kendine güvenen ve hızla gelişen bireyler yetiştiğinde, toplumun refah düzeyi de gelişir, sağlıklı aile ortamları da oluşturulur, toplumun bilinç seviyesi de yükselir, sosyal ve kültürel olarak bireyler en üst gelişim statüsüne ulaşır.
Peki sonrası?
Töre cinayetlerimiz biter…
Aşiret kavgalarımız biter…
Trafik kazaları azalır…
Sokak kavgaları biter…
Kadın cinayetleri biter…
Her anına hasret kaldığımız barış sevdalısı güneş, bu topraklara doğar.
O halde…
Şimdi tam yeri ve tam zamanı…
Bugün çocuğunuzu her zamankinden daha çok sevin, onu daha çok özleyin, daha çok umursayın, anlayın…
Bugün çocuğunuza, her zamankinden daha sıkı sarılın! 
 
YORUM EKLE