ŞemdinliHaber

Cizre'nin dağı taşı zafer işareti yapan Baran

Güncel

Cizre’de Nur Mahallesi’nde 7 yaşındaki Baran Çağlı’nın ölüm haberini aldığımda, aklım 2 gün önce o mahallede barikatların üzerine çıkıp bize gülerek zafer işareti yapan çocuklara gitti.

    Fatih POLAT / EVRENSEL


Mehveş Evin için

Basına yönelik artan baskı ve sansürle mücadele için, basın meslek örgütleri ve bir grup gazeteci olarak oluşturmaya koyulduğumuz ‘sansürle mücadele platformu’ olarak, bölge illerine bir gezi kararı almıştık. Amacımız yeniden OHAL’i andıran manzaraların yaşandığı yerlerde gazetecilerin görev yapma koşullarına tanıklık etmek, onlarla dayanışma içinde bulunmak ve bölgedeki gelişmeleri yerinde görmekti.

Diyarbakır’ın merkezinden başlayıp Silvan ve Lice’ye, ardından da Cizre ve Silopi’ye uzanan bu gezi için Mehveş Evin’i ben aramıştım. Memnuniyetle geleceğini söyledi. Benim ve bu organizasyon ile uğraşan diğer arkadaşlarımın aradığı başka isimler de oldu. Ancak bu zor gezi için birçok isim Mehveş Evin’in gösterdiği cesur tavrı göstermedi. Bu gezinin hemen ardından Mehveş Evin, Milliyet’teki işinden atıldı. Ve maalesef aynı süreçte, başka iyi gazeteciler de işten atıldılar. Bu yazıya onlarla dayanışma duygularımı ifade ederek başlamak istiyorum.

Mehveş Evin ve gazeteci heyetindeki diğer arkadaşlar, sokağa çıkma yasağı olduğu sırada Silvan’da.

‘BE OĞUL BENİM GÜZEL OĞLUM...’

Cizre’de Nur Mahallesi’nde 7 yaşındaki Baran Çağlı’nın ölüm haberini aldığımda, aklım 2 gün önce o mahallede barikatların üzerine çıkıp bize gülerek zafer işareti yapan çocuklara gitti. Daha oyun oynayacak yaşta iki elleriyle birden direniş pozu veriyorlardı. Baran belki onlardan biriydi, değilse de onların arkadaşıydı. Aynı gün Cizre’de 10 yaşındaki Emin Yanaş ile 2 yurttaşın daha ölüm haberi geldi. Bir günde dört ölü. 

Sonra aklım Grup Bajar’ın bir sürgün hikayesini Kürtçe anlatan ‘Ogit’ine gitti: ‘Be oğul benim güzel oğlum, ateş düşürme ocağıma...’ 

Yine yoksulların ocağına evlat acısının ateşi düşmüştü, yürekleri kor gibi yanmıştı... Evlerinden, yürekleri dağlayan ağıtlar yükselmişti.

‘BEN DE O ÇOCUKLARDAN BİRİYDİM’

Orada yaşı benden genç bir adam yanıma geldi. Sohbet ettik. Bir fırıncıydı ve dört çocuğu vardı. Arada Hayat Televizyonu izliyormuş ve beni orada görmüş. Adı bende saklı kalsın. ‘Senin çocuklar da, o barikatların üzerinde zafer işareti yapanların arasındadır’ dedim...Güldü, ‘Ben de çocukken o barikatların üzerindeydim’ dedi. Bir yandan da endişelerini dile getiriyordu. Devlet operasyon yapsa, buradaki gençlerden, çocuklardan biri ölebilirdi... ‘Ölen benim çocuğum olmasa da, komşumun çocuğu olacak, ne fark eder ki!’ dedi. Devletin üzerlerinde kurduğu baskı ve yeniden operasyonlara başlaması nedeniyle ‘öz savunmanın’ kendileri için kaçınılmaz hale geldiğini söylüyor, bir yandan da bütün bu yaşananların bitmesi ve biran önce barışın gelmesini çok istediğini anlatıyordu.

Sonra Cizre’yi dolaşırken barikatlar dışında, caddeler boyu süren duvar yazıları dikkatimi çekti. Birisi ‘APO’ diye başlıyor, HPG ve YDG-H diye devam ediyor ve ‘Kandil’, ‘PKK’ diye sürüyordu. Burası ilk serhildanların yaşandığı yerdi. Meslektaşımız İzzet Kezer, 1992’de buradaki Newroz’u izlerken panzerden açılan ateşle katledilmişti. 

Burada son seçimlerde HDP’ye destek yüzde 92 çıkarken, AKP’ye destek yüzde 5’in altında kalmıştı. Şimdi o yüzde 4,3 temsil eden anlayış, yüzde 92’yi itaate zorlamak için dizginsiz bir katliama mı girişecekti? Bütün bir kenti tercihleri nedeniyle öldüremezsiniz! 

Yeniden diyalog kurmalısınız ve unutulmasın ki, Cizre’nin dağı taşı zafer işareti yapan Baran!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.