ŞemdinliHaber

Şivan'ın gelişi AKP için zafer, peki Kürtler için?

Makale

Her şeye rağmen bir büyük sanatçının ülkeye dönüşü diye bir gerçekle de karşı karşıyayız.

 Ezgi BAŞARAN - RADİKAL

Şivan Perwer 37 yıl sonra, bu hafta sonu Diyarbakır’a geliyor. Kimle? Mesud Barzani’yle. Nasıl? Başbakan Erdoğan’ın davetlisi olarak. Eminim, İbrahim Tatlıses’le düet yapacağı İstasyon Meydanı’ndan taşacaktır o gün. Çünkü bu Şivan’dır, icabet ettiği davetin sahibi devlet de olsa Kemal Burkay’a verilen tepkiyi görmeyecektir Kürtlerden. O kadar da değil. 


Ama bu demek değil ki bugün eleştirilmiyor. 37 yıl sonra geliyor olmasındaki bu şekil, yani bir kolunda Barzani, diğerinde Erdoğan, vatanına varmanın ötesinde başka manalar içeriyor. Ve bu manalar tasvip edilmiyor yahut nasıl denir, içe sinmiyor. 

Çöp kutusunda bir kaset fotoğrafı paylaşıp “Şivan kasetimi fırlatıp attım, o artık bizim bildiğimiz Şivan değil” diyen de var... 
“Hoş geliyor da keşke böyle gelmeseydi” ya da “Eskiden Erdoğan bu tür açılış törenlerine Nihat Doğan’ı götürürdü, şimdi Şivan Perwer. Zoruma gidiyor lan” diyen de... 

Bu hissiyatlara tuz biber niyetine... Öğle vakti bir haber düştü. Eskiden hayatını zindana çevirdiği kişileri zamanı geldiğinde kullanışlı bir araca dönüştüren devletlerin alışıldık taktiğinin bir parçası olarak. 

Şivan Perwer’in babası Yunus Aygün devletin Anadolu Ajansı’na konuşmuştu: “Kürtçe konuşuyorum ama Türk bayrağı altındayız. Dilimiz Kürtçe ama ben Türk çocuğuyum. Artık analar ağlamasın, bu güzel ülkemize barış gelsin.” 

Birçokları diyebilir ki, e ne güzel söylemiş. Böyle diyen o birçokları inanın Kürt değildir. Ve Kürtler... Onlarca yıllık yaralarının kapatılması sırasında Türklerin ‘hazmetmesi’ için yapılan bu nevi cambazlıkları hiç de hoş karşılamazlar. Bir devlet projesinin emaresi olarak görürler. Soğurlar. Çok da haklı olarak. 

* * * 

Perwer 6 ay kadar önce (Çözüm süreci başladıktan sonra), Erbil’de Ruşen Çakır’a memlekete niye dönmediğini –ki o dönemde başta Bülent Arınç olmak üzere hükümetin talebi vardı- şöyle anlatmıştı: “Ortada bir sorun var, Kürt meselesi var ve benden ondan ayrı değilim. Türkiye’nin yıllardır acı çekmesine yol açan bu sorun sadece Şivan Perwer ile ya da Şivan’ı sevmekle çözülmez ki! Orada bir halk var. İnsanların onun yüzünden hapse girdiği, dışlandığı, gurbette kaldığı, öldüğü bir sorun var. Hükümet de dönmemi istiyor. İyi ama benim Kürt’üm ne olacak? Devlet önce Kürtlerle otursun, benimle değil.” 

Bugün dönüyorsa, demek ki Şivan Perwer’e göre devlet Kürt sorununun çözümünde olumlu adımlar atmıştır. Bir şeyler değişmiştir. E hiç yoktan iyidir bir noktadayız, bu doğru. Öcalan ile diyalog da sürüyor. Ve fakat o günden bu yana değişen şeyler bununla sınırlı değil. Çözüm sürecinin önemli ayaklarından birini oluşturan Rojava meselesi var. Rojava’da kimin hâkim olacağı Kürtler arasında bir güç muharebesine dönüşmüşken... PKK ve Barzani çekişirken... Türkiye, Barzani üstünden tüm bu dengeleri yönetmek ve Suriye’de PYD’yi oyun dışına atmak için büyük gayret sarf ederken... 

Perwer’in Diyarbakır’a Barzani’yle birlikte dönüşü, AK Parti hükümeti için zaferin, Ortadoğu’da Kürt güçleri için safların ayrışmasının sembolü, bir yerde. Cengiz Çandar dünkü yazısını tüm bunlar çözüm sürecini nasıl etkileyecek diye sorarak bitiriyordu. Birkaç hafta önce Selahattin Demirtaş’la bu konuyu konuştuğumda söyledikleri o soruya cevap gibi: “Barzani yönetimi kendisini büyütürken ABD, Türkiye gibi güçleri esas alıyor. Bu da çoğu zaman Kürtlerin karşı karşıya gelmesine yol açıyor... Şunu da anlamak gerekir: Kürtlerin parçalı olması 
Türkiye’ye zarar verir. Öcalan’la görüşen heyet bunu çok iyi biliyor.” 

Tüm bunlara rağmen bir büyük sanatçının ülkeye dönüşü diye bir gerçekle de karşı karşıyayız. Memleketine, toprağına kavuşacak, halkıyla kucaklaşacaktır diye sevinmek, kalpten bir hoş geldin demek icap eder. Hayırlara vesile...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.