Eğitimde Sancılı Bir Gün

Güneydoğu 15 Ağustos’tan sonra bir kez daha karıştı. İl ve ilçeler kepenk kapattıktan sonra sokaklarda çatışmalara girdi. İlçemiz Şemdinli gündüz sessiz ve miskin bir şekilde dururken gece sessizliğini bozdu. İki gece üst üste eylemler yapıldı. Barikatlar kuruldu, Öcalan lehine sloganlar atıldı, Kürtçe marşlar okundu. Ama ilçemizde eylemi gerçekleştiren eylemcilerin güneydoğu ve bazı batı illerindeki eylemcilerden bir farkı vardı. Hedeflerinde eğitim yuvaları ve eğitimciler vardı. Önce ilçe girişinde bulunan yıllarca ilçenin tek lisesi olarak eğitim verip birçok insanı meslek sahibi yapan ve şuanda da meslek sahibi olan insanların çocuklarına, kardeşleri ve kısacası miniklere istikbal sağlayan yuva taşlandı. Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu eylemcilerin kurbanı oldu. Okulun  camları eylemi gerçekleştiren göstericiler tarafından taşlanarak kırıldı. Eylemciler okulun camlarını bir bir kırdılar. Saydık tam 90 adet cam kırmışlar. Bunun ötesinde kendi memleketlerinden ayrılarak ailelerini sevdiklerini bir kenara bırakarak ve hatta ailelerini ve sevdiklerini bizim çocuklarımız için, kardeşlerimiz için feda ederek buraya kadar gelen öğretmenler bile taşlandı. Çok yazık. Gerçektende çok ama çok yazık. Şemdinli Öğretmen Evi bazı göstericiler tarafından taş saldırısına uğrandı. Oranında birçok camı kırıldı. Birde orada kalan öğretmenler korku dolu anlar yaşadı. Aralarında biri hamile olan bayan öğretmen bile fenalık geçirmiş arkadaşları ve görevliler tarafından hastaneye kaldırılmıştı.
 
Sabah Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu’na gittim. Müdür odasında müdüre hanımla yaşananları konuşunca nöbetçi öğrencinin okulun kantincisinden sıcak bir çay istemesini söyledi. Kırık camlı müdür odasında hafiften soğuk içeri vuruyor ve farkında olmadan üşüdüğümü hissediyordu. Çay içerken durgun halde anlatmaya başladı müdüre hanım. Önce güzellikler sonrada yaşananları…
 
Canı sıkkındı. Daha bir hafta öncesine kadar okulları ilçede bir ilki gerçekleştirmişti. Bunun sevinci ile kurban bayramına denk gelmesiyle çifte bayram yaşamışlardı. Bir SBS dergisinin Türkiye genelinde yaptığı 3.sınıflar deneme sınavında Şemdinli Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu 3/A sınıfı öğrencilerinden Berat Öktem Türkiye birincisi oldu. Aynı sınıftan Emre Aker ise Türkiye 923.’sü oldu. İşte o okul iki gece ağabeyleri tarafından taş yağmuruna tutuldu.

Kardeşlerinin üşümelerine aldırış edilmeden, geleceklerine aldırış edilmeden Şeytanın taşlandığı gibi taşlandı. Bu yetmiyormuş gibi o minik kardeşlerini ülke birincisi olmasını sağlayan öğretmenleri de taşlandı. Eğitimin 4. ayındayız. 4 ay sonra okullar tatile girecek öğrenciler zorlu bir maratondan geçecek. Ön yargılı konuşmak istemiyorum ama yine Hakkari ilçeleriyle beraber sonuncu olacak. Neden mi? Çünkü eğitimsizliği gelecek edinmişiz. Eğitime susamamıza rağmen ihtiyacımız yok tavrını sergilediğimiz için. Çünkü ilçemizde ülke birincileri olmasına rağmen sahip çıkmadığımız için. Çünkü kendimize şans vermediğimiz için. Çünkü ve çünkü...
 
Birkaç gün önce bir bayan öğretmen ve arkadaşlarıyla beraber sohbet ederken konumuzla ilgili ilçeye gelişlerini ve nasıl bulduklarını konuşuyorduk. İsmini vermek istemediğim bayan öğretmen İstanbul’dan gelmiş ve sınırda eğitim veriyor. Sohbetimizde bayan öğretmenin konuştukları aynen şöyle “Benim tayinim buraya çıkınca yani Şemdinli’ye annem ve babam kızım sen Şemdinli’ye gitmezsen hakkımızı sana helal etmeyiz dedi. Sen bizim evladımızsın. Eğitim vereceğin öğrencilerde bizim evlatlarımız. Onlar senin kardeşlerin. Biz seni okuttuk sen de onların okumalarını sağla. Bende annem ve babamla aynı karardaydım. Burası –Şemdinli-değil neresi olsaydı yine giderdim” dedi.
 
Sizce bu söylenenler her şeyi olmasa da birçok şeyi anlatmaya yetmiyor mu? Bu fedakârlığı gösterip buraya gelen bu gibi fedakar insanları neden taşlayalım. Taşlayınca ne oluyor? Kusura bakmayalım üzülerek söylüyorum ama birçok şeyi de hak etmiyoruz. Çünkü onlar sadece birer öğretmen değil aynı zamanda günün belli bir kısmını birlikte geçirdiğimiz sırdaşlarımız, sorunlarımıza çözüm üreten ağabey ve ablalarımız ve bence en önemlisi bu ülkede hakkını tam olarak alamayan eğitim gönüllüleridir. Unutulmamalıdır ki dünyanın en kutsal mesleğine sahip kişilerdir onlar.
 
Yazık gerçektende…
YORUM EKLE