EY BARIŞ

Ey barış!
 
Çığlığın karışıyor damarlarıma. Çığlığınla çığlığı oluyorum tarihin. Yüzyıllardır şahin sofralarında, ülkemin ince suratı oldun. Maviler kuşandı dağların, bir gelin gibi süslendi bahar yağmurların. Oysa uzun ve soluksuzsun, ey barış!
 
Adın için ne kadar suçlar işlendi! Soluksuz bıraktın barış türkülerini. Oysa adın, şiirlerin en kutsal dizelerinde saklı. Sen yanmadın ey barış. Çocuklarım, annelerim yandı senin uğruna.
 
Ölüme ninniyle gidenleri gördün mü ey barış? Yakılan gökkuşağını, saçı yolunan toprakları, nefessiz kalan ormanları gördün mü? Aşkların en nazlı halini, en sıcak, en yürekten sevmeleri gördün mü? Güneşin fısıldayışını, gök gürlemesinin zılgıtını hissettin mi ta derinden? Ben hissettim ey barış. Hem de iliklerime kadar…Şimdi ne yana dönsem, adım kokuyor mevsim. Ne yana dönsem, adın işliyor tarih sayfalarına.
 
Sen nazlı bir kewoksun ey ey barış. Usulca avuçlarını üfleyen nazlı bir ilkyaz çiçeğisin.  
 
Yüzyıllardır adın için yandım tutuştum. Senin bir tutam çığlığın için. Şimdi çığlık sırası bende. Duy çığlıklarımı ey barış. En uzun adımlarımla, en cesur yüreğimle dalıyorum tarih sayfalarına. Yumruğum demir, yüreğim hançerdir şimdi. Kanatırcasına saplayacağım tarihin kara sayfalarına. Canını acıtırcasına, içini kanatırcasına savaşacağım tarihin faili meçhulleriyle. 
 
Şimdi zafer çığlıklarımı duyacak bütün dünya. Senin çığlıklarını haykıracağım en uzak ülkelere. Bulutlarını karış karış ısıracak düşlerim. Doyasıya koklayacağım yağmur sonrasındaki toprak kokusunu. Bütün benliğimle sarılacağım Kürtçe kokan şarkılarıma. Bütün tazeliğimle öpeceğim yasak şiirlerimi. Bütün gücümle haykıracağım çocuklarıma koyamadığım “Azadican” ismini.
 
Evrenin en nazlı sevdası benimdir şimdi ey barış. Sıkı dur, daha keşfedilmemiş nice harfler vardır. Bu harflerin en sıcak gülüşü olmaya geliyorum. Güneşin saçlarına çiçek takmaya, yıldızların alnına öpücük kondurmaya, ülkemin umut haykıran bakışlarına sıkıca sarılmaya geliyorum.
 
Aç kollarını ey barış. Aç kollarını, yüzyıllardır sarılmayı bekliyor yiğitlerim. Şimdi aç kollarını umut yağmurlarına. Hasretle kucaklaşalım en masum düşlerinle.
 
Ey barış, sarıl bana şimdi. Çocuklarımı öp, özgürlüğü sev. Yüzünü taptaze bir geleceğe çevir.
 
Şimdi seni yeniden yazmanın sırası bende ey barış. Adımlarını duyar gibiyim. Gökyüzüne çevir yüzünü. Çocukların sevinçlerini haykırsın. Gelinlerin nakış işlesin. Gökyüzünün en güzel rengine en güzel umutlarını yazsın delikanlılar.
 
Senin uğruna ne kadar çocuk öldü. Ah bir bilsen kimler göçüp gitti senin uğrunda! Her çığlık binlerce kurşun yedi ey barış!
 
Oysa ben koca dünyanın koca umutlarıydım. Dirençli bir kardelendim, soğuk mevsimlerin sofralarında. Bir soldum, bin filizlendim. Yarısı Susurluk’a gömüldü gerçeklerimin, yarısı Şemdinli karanlığına. Ama şimdi binlerce tohum ektim ülkemin göğsüne. Saçlarımla örttüm güneşi. Ülkemin göğüslerini öp ey barış. Kucakla Berfin düşlerimi. Çünkü çığlık sırası bende şimdi!
              
 
 
 
Ey barış, eeeeeyy barış! Avuçlarıma bir dünya aldım ve geliyorum. Senin sayfalarına yepyeni bir dünya ekeceğim. Adı özlem, adı özgürlük, adı sevda, adı Dilan kokan bir dünya.
 
Ey barış, ez jı te hezdıkım!
 
 
YORUM EKLE