Güleç Mezrası'nda Eğitim Sancısı

Masamın dağınık gözlerimin de uykulu olduğu bu saatte yinede yazmaktan vaz geçmeyeceğim. Hani yazmazsam içim rahat etmez. Bir kaç gün önce akşam karanlığında telefonumun sesiyle uyuklu halimden kendime geldim.  Arayan Rüya Metin  (Güleçli Metin )diye geçiyordu. Bu ismi ne zaman kaydetmiştim. Tarih 2008 aylardan Kasım ama günü net olarak hatırlamıyorum. Yani tam bir yıl önce...
Günün birinde bahsettiğim Güleçli Metin yanıma geldi. Çalıştığım büromun boşluğunu doldurmaya çalışan çekyatın bir köşesine oturdu. Kendini tanıtmayla başladı. Devamında eğitim sorunlarının olduğunu söyledi. Kendi mezralarından ayrılarak 5 km mesafede bulunan Yeni Mahalleye yerleşen yaklaşık 15 hane olduklarını ve 30’a yakın öğrencilerin olduğunu söyledi.  Milli eğitimle okul müracaatı için sık sık görüştüğü fakat ilçe milli eğitimin bugün yarın derken sürekli net bir cevap almadan mezraya döndüğünü kaydetti.  Bende can havliyle dinliyorum. Çayı büroda yaptığım için düble içiyorduk. İkişer ikişer içtik Güleçli Metin ile....
Konuşması devam ederken bende masa köşesinde telefonu kaparak ilçe milli eğitimi aradım. İlçe milli eğitim ile görüşünce sorunun ne olduğunu çözüm için ne yapacaklarını konuştum. Ozamana kadar mezralarında hala eğitim başlamamıştı. Tabi önceki yılda da eğitim yine gecikmeli başlamıştı. İkinci yıl erken başlamak istemişlerdi. Ama yinede aylardan sonra eğitime başlandı. İlçe milli eğitim yetkilileri telefonun diğer ucunda konuşmaya devam ederken kendileriyle yüz yüze görüşmek istediğimi söyleyince onlarda buyrun dediler. Telefonu kapatır kapatmaz yaşça büyüğüm olan Metin bana Azer Abi diye hitap ederek, bu öğrenciler bizim geleceğimiz bunlar için bir çözüm ve bir çare bulalım diyordu. Ben kendi arsamı veriyorum, kerestesi de bana ait yaptırmasıda bana ait ama yetkilileri kassederek bunlar bize çimento piriket yardımında bulunsunlar. İlçe milli eğim makamına çıkarak sorunu onlarlada paylaştık. Görevli yetkililer malzeme hazır arabayı getirip yükleyin dediler. İçimiz rahat sorun çözüldü diyerek çıktık. Beraberimde bulunan Güleç mezrası Metin’e siz hemen bir araba getirin ve malzemeyi götürün dedim. Akşam saatleri ve karanlık çökme üzereydi.
O gün araba bulmadığı için malzemeyi götürmedi. Ertesi gün ilçe milli eğitim yetkilileriyle görüşmeye giden Metin’e tamam hazır derken saatlerce günlerce ve hatta aylarca beklettiler. Oysa yanımda söz vermişler ve hemen götürebilir demişlerdi. Ben malzemelerin taşındığını götürüldüğünü zannetmiştim. Yanıma gelmeye çekinen Metin günlerce aylarca aramamış sormamış taki önceki güne kadar. Aradı telefonumda Rüya Metin diye kaydediğim isim çıktı. Telefonu açar açmaz sitem ve çaresiz bir ses tonuyla durumu anlattı. Önceki yıl olduğu gibi o gece de telefonda konuşunca yaşça büyüğüm olan Metin, Azer abi diye hitap ederek bizim okulumuz yok. Öğrencilerimiz dışarda.  Konuşmamız uzun sürünce kendisine yarın yüz yüze görüşelim dedim. Ertesi gün yanıma geldi. Bir yıl önce oturduğu çekyatın aynı köşesinde oturdu ve anlatmaya başladı. 2 yıl öncede eğitim sıkıntısı çektiklerini 2 yıl bir vatandaşa ait evinin bir odasına ilçe milli eğitiminde 1 kapı 1 pence yardımında bulunduğunu  ve buna karşılıkta ev sahibi 1 yıllığına evini eğitim için verdiğini, önceki yılda da yine bir vatandaşa ait eve 1 kapı 1 pencere yardımında bulunduğunu söyledi. Bu defa olayı yerinden incelemek ve araştırmak için fotoğraf makinemi ve kameramı kaptım ve Rüya (Güleç) mezrasına doğru harekete geçtik.
Arabanın torpilo gözü kırık ve içinde ARISAN yazılı 32 Nomaralı kız çocuklarına ait bir çift Kara Lastik ayakabısı vardı. Gözüm ilişince dikkatimi çekti. Direksiyon başında Metin anlatıyor ben dinliyorum arkada Ekrem uyukluyor Mela’da söylenenlerin gerçek olduğunu belirtir anlamda başını sallıyordu. Yolculuk 47 dakika sürdü. Öğrenciler cami koridorunda ve hatta çatısında eğitimin bir ay başlamasına rağmen kendi elleriyle masalarını sıralarını tahtalarını çıkartıyor sesszice oturmaya başlıyorlar. İşte bizim bu halimizi çek diyor ön sıradaki Zozan. Dışarıda da olsa eğitime varız ve hazırız diye devam ediyor. Hergün böyleyiz diye devam ediyor.
Kar kaplamış üst bölgelere bakıyor ve sessziliği bozan Skosky askeri helikopterin sesiyle kendime gelebildim. Karlı Dağların Eteklerinde Eğitim mi? Hababam Sınıfı Gerçek Oldu mu? diye mırıldanınca Ekrem gerçektende ikiside doğru diye tekrarladı. Sen söylediğimi duydun mu dedim o da evet dedi. An be an çektim herşeyi. Söylenenleri de tititzlikle dinliyor en ufak bir şeyi kaçırmak istemiyordum. Görüntü ve fotoğraf çekimi bittikten sonra toparlanmadan önce  önceki yıl eğitim gördükleri eve bakamaya gittim. Kapı ve pencereyi işaret parmağıyla gösteren Metin işte milli eğitim sadece bu kapı ve bu pencereyi ev sahibine takmada yardımcı oldu dedi.
Durum içler acısıydı. Döner dönmez ilçe milli eğitim yetkilileriyle görüşmeye gittip. Durumu anlatım. Yetkililerden biri ne cevap verse iyi olur acaba?
Biz her yıl vatandaşa bir ev yapamayız. Şok oldum. Hani kendi gözlerimle görmezseydim neyse. Peki bu nasıl olacak geçen yıl yine sizinle görüştük ve siz malzeme sözü vermiştiniz. Tam bir yıl geçti hiç bir şey yok ne olacak dedim. Bir çocuğun masumiyeti gibi omuzlarını kaldırarak bilmiyorum dedi ve hiç birşey yokmuş gibi gidince bende büroya döndüm.
 Şimdi soruyorum size sayın ilçe milli eğitim. Ve sayın ilçe yöneticileri. Gülenç bir durum değil mi? Ve hatta utanç bir durum değil mi? Okulu olmayan bir yere sıra, masa, tahta gönderiyorsunuz ve hatta öğretmen ataması yapıyorsunuz. Peki bu görevlendirdiğiniz öğretmene ne yaptığını eğitimi nerde verdiğini, nasıl verdiğini hiç sordunuz mu? Biz her yıl bir ev yapamayız diye kendinizi savunuyorsunuz, 1 kapı ve 1 pencereden ev mi olur? Maliyeti 500 TL bulmayan 1 kapı ve 1 pencereden. Yada sizi okul okul denetlemek için görevlendirenlerin bundan haberi yok mu? Yada aşağı yukarı derken bahsedilen orta mahalleye gitmiyor musunuz? Merak ediyorum denetlemeye gidince rapolarınızda ne belirtiyorsunuz. Bu mezra eğitimi tam mı veriyor yoksa bu mezrada eğitim yok!!! Bakın siz ne bir başbakansınız nede karşınızdaki görevlendirdiğiniz öğretmen bir çiftçi. Başbakanın o çiftçiye ‘Ananı da al başının çaresine bak’ dediği gibi sizde görevlendirdiğiniz öğretmene ‘biz size görev verdik başının çaresine bak’ diyemezsiniz. Eğitim verebilecek bir yer göstermeden Ahmet hoca, Mehmet hoca, Ayşe ya da Fatma hoca biz sizi şu okulda görevlendirdik deyipte bitmez herşey. Hem şunu anlayamıyorum, okul olmayan bir yere nasıl öğretmen ataması olur anlayamıyorum. Elbette bu şekil olursa her yıl eğitimde sonuncu oluruz. Ne mutlu bize... Ne mutluki siz gibi yöneticiler var başımız da....
Yazık...
Gerçektende yazık, gülenç ve utanç verici bir durum. Bu körlükten çıkın artık. Eğitim zaten gecikmeli başladı. Kaldıki bu öğrenciler hala başlamamışlar bile. Hem vatandaş ev versin bize diyorsunuz hemde biz her yıl bir ev yapamayız diyorsunuz. Tabi 1 kapı ve 1 pencereden nasıl ev oluyormuş onu da anlamış değilim...
YORUM EKLE