SAVAŞA HAYIR!

Sizleri seviyorum çocuklar. Yüzünüzü, elinizi, ayağınızı… Bakışlarınızı seviyorum.
 
Ama ya vurulursanız!..
 
Ya geceniz sabaha çıkmazsa, ya nefesinizi kesseler, ya giderseniz zamansız…
 
Ya şarkılar yetim kalırsa… Şiirler çığlıksız, denizler susuz, gökler yıldızsız kalırsa…
 
Ya ülke(m) çocuksuz kalırsa!
 
Ah nasıl geçer boğazımdan ekmek? Nasıl uykum gelir, siz can çekişiyorken.
Ah ölmez miyim çocuklar, karanlık çökmüşse özerinize. Ya nasıl ısınsın bedenim, yağmur altındayken bedeniniz.
 
Düşleriniz, düşleriniz sıcacık, bilirim. Bilirim, “sahipsiz ölünün kefeni göklerdir.” Ama gökler sizinle güzel çocuklar, denizler sizinle mavi, toprak sizinle nazlı.
 
Biliyorum çocuklar, gittiğiniz yerden izliyorsunuz bizleri. Biliyorum, bu ülkenin çocuklarının birbirlerini öldürmelerini yadırgıyorsunuz. Biliyorum her biriniz bir meleksiniz şimdi. Hem yükseklerde de değil gözünüz. Bir yuva, bir ekmek dersiniz. Bir de…
 
B   A   R   I   Ş   !
 
Ama bilirsiniz çocuklar, dostlarım, ülkeler küsmez çocuklarına. Toprak da küsmez. Çünkü siz sevdasınız çocuklar. Siz sevdasısınız düşlerimizin.
 
Siz ölseniz de, öldürülseniz de, aşkısınız bu toprakların.      
 
Sizleri seviyorum çocuklar, hepinizi. Aşk ateşiyle tutuşan bedeninizi, dağınızı, taşınızı, annenizi, babanızı… Yağmur bakışlı yüzünüzü, yoldaş selamlı çilenizi…
 
Gitmeyin, gitmeyin çocuklar. Ya da giderken bu ülkede savaşın bitmesi için dua edin, meleklerinizle.
 
Öldürmeyin, ölmeyin.
 
Gitmeyin çocuklar! Savaşa hayır deyin, savaşmayın, savaşmayın.
Hep kalın burada. Gitmeyin, o atsız uzaklara. Giderseniz vururlar düşlerinizi. Kurşun sıkarlar masalınıza. Yetim kalır sonra yurdum. Şarkılarım yetim kalır. Gitmeyin çocuklar. Hep burada kalın.
 
Giderseniz vururlar uçurtmanızı. Rehin alırlar gökyüzünü. Yıkılır dağlar, kirlenir sular, gitmeyin. Dağ başlarında kalır gülüşleriniz. Üşür düşler ve düşlerin titrek acıları. Giderseniz kim sular çiçekleri çocuklar? Kim anlatır masalları yıldızlara? Kim tarayacak ay ışığının saçlarını? Giderseniz nereye akacak ırmaklar?
Gitmeyin çocuklar, daha çok erken. Üşürüm sonra yalnız düşleriniz gibi. Kim kucaklayacak titreyen soğukluğumu, gitmeyin…
 
Umutlar sizde çocuklar. Umutlar sizde, umudumuzu söndürmeyin. Birbirinizi vurmayın.
 Giderseniz kime sığınır melez sonbaharlar?
 
Giderseniz sönecek güneş. Hadi dönün çocuklar, gitmeyin. Dönün ve savaşa hayır deyin. Ağlayacağım sonra, ağıt yakacak köyümün kadınları. Giderseniz nereye konacak kuşlar? Nasıl öter yurdumun keklikleri? Giderseniz karanlık haykıracak insanlar, yine açacak kollarını insanlar ve yine oğul arayacaklar. Yine uzun şafaklar bekleyecekler, yetim kalacak şiirlerim.
 
Sizleri seviyorum çocuklar. Sizlere yazdığımı okumalısınız. Sırf okumanız için, gitmeyin.
Giderseniz bedenim tutuşacak, yanacağım. Ölüm sarılacak hasretime, yaralı canlar gibi ahlanacağım. Gitmeyin…
 
Giderseniz sonbahar da göçecek. Yağmurlar küsecek ve dökmeyecek sularını. Sessiz kalacak sokaklar, yalnızlık kokacak yüzlerde. Gitmeyin, kalın burada.
 
Giderseniz vurulursunuz aşk çağında. Saçlarınız ağaracak on ikisinde. Giderseniz kim okşayacak saçlarını yurdumun? Kim tutacak ellerinden baharın?

Hani çocuklar, hani halaya duracaktık elele. Bütün çocuklar olacaktı hani. Hani güneşin saçlarından bir tutam aşk serecektik yollara. Hani kardeşçe yaşayacaktık, özgürce…         

Üzmeyin toprağımı çocuklar, şiirlerimi üzmeyin. Uzatın ellerinizi BARIŞ ÜLKESİ’nden ülkemin topraklarına.

Kucaklayın bombalar arasından ağlayan analarımı. Yürek sevdasıyla silin gözyaşlarını gelinlerimin.
 
Ben de ağladım çocuklar. Yüreği delinmiş gencecik saçlarımın. Şimdi kollarınıza hasret gözyaşlarım. Nerede kollarınız çocuklar, elleriniz nerede? Sizleri kucaklamak istiyorum; “kaburgalarınızı kırarcasına” sarılmak istiyorum. Bir anne hasretiyle, bir masal özlemiyle okşamak istiyorum saçlarınızı.

SAVAŞMAK İSTEMİYORUM ÇOCUKLAR. SAVAŞMANIZI İSTEMİYORUM. SAVAŞ İSTEMİYORUM!..       
YORUM EKLE