TÜRKİYE'Yİ DEĞİŞTİRECEK EĞİTİM SİSTEMİ NASIL OLMALIDIR?


Şimdi diyeceksiniz ki ülkede darbe girişimi olmuş, olağanüstü hal ilan ediliş, her gün bir çok insan ölüyor, ekonomi can çekişiyor, sağlık sorunları diz boyu… 

Bütün bunlar duruyorken, dert ettiğin şeye bak!

Haklısınız…

Ama bütün bunların nedeni, eğitim(sizlik). Ne yaşıyorsak, ne sorunumuz varsa, hepsinin ana kaynağı eğitim(sizlik).

Çünkü her şeyin şakası olur ama eğitimin şakası asla olmaz.

Peki ne yapmalı?

Bakın yeni bir eğitim-öğretim dönemi başlıyor. Her yıl olduğu gibi, yığınla sorunla döneme giriyoruz. Kalite olarak geçen yıllara göre hiçbir değişiklik yok. Hiçbir değişiklik yoksa, sonucun da değişmeyeceği ortada.

Oysa Türkiye’de çok daha doğru, çok daha kaliteli, çok daha verimli, çok daha iyi sonuçlar verebilen bir eğitim modeli seçmek mümkün. Yurttaşların eğitim bilincinin çok daha yükseklere çıktığı, herkesin istediği mesleği yaptığı, herkesin çok başarılı olduğu bir model mümkün.

Biz bugün bu modeli ele alacağız. 

Acaba Türkiye’de eğitim sistemi nasıl olursa kalitemiz artar?

Gelin hep beraber bu modele doğru yolculuk yapalım…

Öncelikle belirtmekte yarar var:
Ülkedeki öğrencilerin okul hayatı ve başarısı, ülkedeki gençlik ve eğitim politikalarının sonucu olmalı. Yani eğitim sorunu, günübirlik olarak ele alınabilecek bir sorun olmaktan çıkarılıp, ülkenin bir yaşam politikası haline getirilmelidir. Böylelikle kalıcı ve istikrarlı bir model yakalanmış olur.

İkincisi…

Öğrencilere sadece okuma becerileri, bilim ve matematik okur yazarlığı öğretilmemelidir. Bunların yanı sıra öğrencilere sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin kazandırılacağı bir model geliştirilmelidir. Evet sınavlar olabilir ama sınavlar, okullarda öğretilen bilgilerden soyut, öğrencinin ideallerini bitiren bir format olmaktan çıkarılmalıdır.

Sınavlar, öğrencilerin ilgi, yetenek ve becerilerini ölçen, onları geliştiren bir formatta yapılmalıdır.

Üçüncüsü…

Anaokul ve ilkokullarımızda eğitim, oyun haline getirilmelidir. Öğrenciler öğrenirken, aynı zamanda oyun oynayarak zevk alabilmeli. 

Matematik ve fen bilimleri gibi soyut kavramlar gerektiren dersler müzik, drama, spor gibi uygulamalarla öğretilmelidir. Çünkü en etkili ve zevkli öğrenme modeli budur.

Sistem bunu sağladığında, mutlu bireyler de yetiştirmiş olacaktır. Böylelikle gerilimden, stresten ve soyutluktan uzak, çok daha ayakları yere basan bir eğitim modeli oluşturulmuş olur.

Bunun yanı sıra…

Okula başlama yaşı 7 olmalıdır. Yaşları ne olursa olsun çocuklar, okullarına kendileri gitmelidir. Özgüven aşılamanın en etkili yolu, çocukların okula yürüyerek gitmelerini sağlamaktır. Böylece çocuklar bağımsız yetişmeyi öğrenirler. Çocuğunu okula götürüp getiren bir anne-baba olmazsa, onun ödevlerini yapması için zorlayan bir anne-baba da olmaz.

En önemli sorunlarımızdan bir tanesi de müfredatla ilgilidir. Çetrefilli, uğraştırıcı, uzun ve demode bir müfredatımız var. Oysa müfredat basit ve genel bir çerçeveyi tanımlamaktan ibaret olmalıdır. Öğrencinin sosyal, kültürel ve bireysel gelişimini olumsuz etkileyebilecek yığınla yersiz ve gereksiz bilgiler müfredattan çıkarılmalıdır.
Öğrencilere, öğrenebilecekleri müfredat dayatılmamalı. Öğrenciler, kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda, kendi eğitim-öğretim programlarını geliştirme hakkına sahip olabilmeli. 

Öğrenciyi tehdit eden bir sistem terk edilmelidir. Belli bir yaşa kadar, mesela eğitim-öğretim hayatının ilk 7 yılında, öğrenciye not verilmemelidir. Öğrencinin başarısı notla ölçülmemelidir. Ayrıca bu yaşa kadar öğrenciler, standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi olmamalıdırlar. Sadece 15-20 yaşlarında, ülke genelinde bir sınava girmeleri sağlanmalı. Bunun dışında öğrenciler, üretmeye bakmalıdırlar.

Diğer bir sorun da öğretmenlerin ders saatlerine yöneliktir. Öğretmenler gün boyu o sınıftan çık buna gir modelinden çıkarılmalı. Bir öğretmen en fazla 5 saat derse girmelidir. Her öğretmen, haftada en az 2-3 saatini mesleki eğitim ve gelişmişliğine ayırmalıdır.

Bunun dışında, her öğretmen yüksek lisans yapmalıdır. En küçük öğretici unvan bu olmalıdır. Öğretmenlik, toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden biri haline getirilmelidir. Öğretmenlere, ezber yaptıran ve not veren gözüyle değil, birer lider gözüyle bakılmalıdır.

Ödev sistemi…

En rezil ve soğutucu etki…

Öğrenciye ödev verilmemelidir. Çünkü öğrenmenin yeri, okuldur. Öğrenciler evlerinde vakitlerini aileleriyle geçirmeli, aile şefkatini ve enerjisini her gün alabilmelidir. Eksik olan öğrencilere, devlet eliyle takviyeler yapılmalıdır. 

Ülkenin eğitim sistemindeki her şey şeffaf ve devlet kontrolünde olmalıdır.

Rekabet, üstünlük kazanmak gibi durumlar eğitimden atılmalıdır. Eğitim, bir çocuk için yarış olmaktan çıkarılmalıdır. Öğrencileri, birbiriyle kıyaslayan-yarıştıran bir model, kesinlikle tarihe gömülmelidir.

Sevgiye, saygıya ve özgüvene dayalı bir sistem geliştirilmelidir.

Öğrenciler, kullar ve öğretmenler birbirleriyle yarışma halinde değil, dayanışma halinde olmalıdırlar. 

Gelişmiş bir ülkede eğitim masrafları devlet tarafından karşılanır. Devlet, okumak ve gelişmek isteyen tüm bireylerin önünü açmalıdır. Devlet, her okula ve her öğrenciye koşulsuz aynı ve eşit imkan sağlamalıdır. Kendini yetiştirmek isteyen bütün öğretmenlere eşit imkan sağlamalıdır. Böylece okullar arasındaki üstünlük ve rekabet güdüsü, yerini dayanışma ve birliktelik ruhuna bırakacaktır.

İşte modern dünyaya hitap eden ve modern yaşamın başarı garantisini veren eğitim ve öğretim modeli. İyi bir niyet ve sıkı bir takiple ülkemizde kesinlikle uygulanabilecek bir model. Yerinde sayan, değişmeyen, nitelikten çok niceliğe önem veren bir anlayış çürümüştür. Bu çürümüş anlayışı aşmanın zamanı geldi geçiyor da…

Evet eğitimin şakası olmaz. Çünkü mutlu, başarılı ve sağlıklı bir toplum ancak kaliteli bir eğitimle mümkündür.

Yukarıda saydıklarımızın üçte biri bile uygulansa, o zaman seyredin cümbüşü… Bakın bakalım toplumun refah düzeyi gelişiyor mu? Bakın bakalım toplumun bilinç düzeyi yükseliyor mu? Sosyal ve kültürel olarak bireyler en üst gelişim statüsüne ulaşıyor mu?

Bakın bakalım töre cinayetleri, intiharlar, aşiret kavgaları bitiyor mu?

Bakın bakalım bölgeler arasındaki gelir düzensizliği bitiyor mu?

Bakın bakalım trafik kazaları azalıyor mu?

Bakın bakalım sokak kavgaları, kadın cinayetleri bitiyor mu?

Bakın bakalım, her anına hasret kaldığımız barış sevdası güneş bu topraklara doğuyor mu?

YORUM EKLE