ÜLKE GÜLÜŞLÜ FİDAN: ÖZGECAN

Mersin’de, Özgecan şahsında insanlık onuru bir kez daha katledildi.

Saldırıyı bütün insanlığa yapılmış olarak kabul ediyor ve lanetliyorum.

Günlerdir bu konuyla ilgili, belki de bu ülkede konuşmayan kalmadı. Konuşan herkes iki şey yaptı: Birincisi, bu saldırıyı yapan vahşi mahlukatların en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. İkincisi çaresizliğin, eli kolu bağlılığın ve yapılamayan bir şeyin yansımasıyla kendi vicdanını rahatlattı.

Ama kimse işin sistem boyutuna bakmadı.

Birkaç devlet yetkilisi çıkıp olayı kınadı ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi. Bizler de melül melül denilenleri dinledik ve “inşallah inşallah” deyip bir iki timsah gözyaşı döktük.

Oysa Özgecan’ın asıl katilinin çürümüş sistem olduğunun farkında bile değiliz. Çünkü Özgecan bu ülkede, bu veya buna benzer şekilde katledilen ne ilktir ne de son olacaktır.

Peki neden?

Çünkü ülkede çürümüş bir hukuk(suzluk) sistemi var. Çünkü çürümüş beyinler tarafından yürütülen kokuşmuş bir sistem var.

İnsan canının, onurunun, haysiyetinin ucuzlaştırıldığı bir sistemde, devletin çocuklarına sahip çıkmadığı bir sistemde her türlü pisliği görmemiz mümkün.

Hemen her gün, neredeyse ülkenin dört bir yanından çocuklarla ve gençlerle ilgili ihlal haberleri geliyor.

Polis ve asker kurşunuyla katledilen çocuk ve gençlerin sayısı binleri aştı.

Gözaltında işkenceye maruz kalan, işkencede öldürülen çocuk ve gençlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla.

Töre cinayetlerine kurban giden ve kurban eden aşiretçi zihniyeti koruyan, sistemin kendisinden başkası değildir.

Hatırlıyor musunuz, bilmiyorum. 2010 yılının Nisan ayında Siirt’teki bir okulda, fuhuş olayları ortaya çıkmıştı. O günlerde bir veli, Siirt valisine gider ve olayı anlatır. Valinin söyledikleri tüyler ürperticidir: Çocuklar taş atacaklarına, okulda fuhuş yapsınlar daha iyi.

Düşünebiliyor musunuz, bir ilin bir numaralı yetkilisi. İlin başarısı, güvenliği, ekonomisi, sağlığı ve namusu ondan sorulur. Ama gelin görün ki ilin namusu emin ellerde değil.

Bu ülke topraklarında gerilla cesetleri parçalandı ve cesetlerine tecavüz edildi. Kadın gerillaların rahimlerinde roketler patlatıldı.

Daha birkaç ay önce, Adana’da polis otosunda genç bir kıza tecavüz edildi. Polislerin tümü serbest bırakıldı.

Gözaltında tecavüz edilen kadınların haddi hesabı yok.

Şimdi yetkililer çıkıp, hangi namustan bahsediyor?

Hakkari sokaklarında gözaltına alınmak için sürüklenen çocuğun çığlıklarını duymayan bir Türkiye nasıl iflah olabilir? Ağzı bantla kapatılmış çocuğun kolundan çıkan kemik seslerini insan olan biri nasıl unutabilir? O çocuğun bakışlarını hangi vicdan kendisini sorgulamadan yaşayabilir?

Cezaevinden bir arkadaşım söylüyordu: Her dakika başı çocukların çığlıklarını duymak, çok büyük bir işkence diyor.

Çocuklarına bu muameleyi yapan sistem, nasıl olur da gençlerinin namusunu koruyacak?

Hayır, bu ülke, çocuklarının ve gençlerinin çığlıklarına kulaklarını tıkayan bir insan yığınından ibaret olmamalı. Bu ülke, okullarda fuhuşa sürüklenen çocukların sorunlarına duyarsız kalan bir yöneticinin vicdanına bırakılmamalı. Bu ülkenin cennetinden, güzelliklerinden bahseden yöneticiler, bunu ülkenin bütün köşelerindeki yurttaşları için istemeli. Çünkü bu ülkede yaşamak, on yıllardır yapıldığı gibi, bir zulüm olmaktan çıkmalıdır artık.

Ben bu ülkenin bir yurttaşı olarak, kendimi daha güvende hissedebileceğim, canımı ve malımı rahatlıkla koruyabileceğine inandığım yöneticiler görmek istiyorum artık.
Kendimi ve çocuklarımı, gençlerimi güvende hissedebileceğim yasalar görmek istiyorum.

İnsan yaşamının kutsallığına inanan, tam demokrasi anlayışını pekiştiren bir sistem görmek istiyorum.

Bir iki vicdan çıkartmasıyla Özgecanlar’ın canını ve namusunu kurtaramazsınız.

Çünkü bu ülkenin milyonlarca Özgecan’ı var. Her gün, her saat bir Özgecan’ın canı ve namusu saldırıya uğruyor.

Ama bütün evren şahit olsun ki, Özgecan’ın ruhu , bu ülkenin yöneticilerinin uykularını bölecek.

Ve bütün evren şahit olsun ki, biz milyonlarca Özgecan olup, akacağız çürük sisteminin suratına…

Bırakın bu ülkenin çocukları da güvensinler size. O çocuklar bizlerin geleceği. Onların yokuşların tırmanışı, ezgilerin sesidirler. Onlar kavganın lideri, şarkıların besteleridirler. Bırakın şahlansın onlar. Bu ülkenin geleceği için yanıp tutuşan bu çocukları kucaklayın artık. Onlarla sevin, çünkü onların ırkı, cinsiyeti, dili, rengi yoktur. Onlar halkların masum değerlerini yeşerten kocaman bir halktırlar. Onlarla kardeşlik şarkıları haykıracağız. Onlarla dalga dalga yayılacağız mavi dünyaya.

Dünya, milyonlarca Özgecanla güzel(di)!
YORUM EKLE