15 Ağustos ruhuyla Ortadoğu kaosundan çıkılacaktır

PKK'lilerin IŞİD çetelerine karşı Güney Kürdistan'da başlattığı direnişi değerlendiren KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, 15 Ağustos ruhunun günümüzde somutlaşmış halinin, gerillanın Güney Kürdistan'daki direnişi olduğunu belirtti.

15 Ağustos ruhuyla Ortadoğu kaosundan çıkılacaktır
Gerillanın IŞİD çetelerine karşı Güney Kürdistan'da başlattığı direnişi değerlendiren KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, 15 Ağustos ruhunun günümüzde somutlaşmış halinin, gerillanın Güney Kürdistan'daki direnişi olduğunu belirtti. Karasu; "Gerilla, Ortadoğu'daki amaçsız, hedefsiz kör döğüşüne müdahale etmiştir" diyerek, Ortadoğu'nun, demokratik ulus çerçevesinde yeniden şekillendirilmesi gerektiğini söyledi.


Kürtlerin ulusal birliğinin tarihsel fırsatlar sunduğu bu dönemi iyi değerlendirmek gerektiğini ifade eden Sabri Ok ise; "Ortadoğu'da inanç adına ölenle öldürülenin 'Allah u Ekber' dediği bir yerde; Önderliğin Demokratik İslam Kongresi perspektifini geliştirmiş olması çok önemlidir. Halkların ortak geleceği birbirine bağlıdır. Ortadoğu halkları açısından, Kürt varlığı ve özgürlüğünü daha da geliştirmeyi güvence altına almanın imkanları açısından bakıldığında, Kürtler artık bir araya gelebilmelidir" dedi.

15 Ağustos 1984 tarihi Kürdistan başta olmak üzere Ortadoğu'da tarihin seyrinin değiştiği bir gün olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. 

PKK öncülüğünde gelişen Kürt Özgürlük Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbenin Türkiye ve Kürdistan toplumunda yarattığı korku atmosferinde, silahlı mücadelenin de ilanının yapılacağı tarihi bir atılım başlattı. Efsanevi gerilla komutanı Agît (Mahsum Korkmaz) öncülüğünde Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerine yönelik eylem gerçekleştiren Kürdistan özgürlük gerillaları zihinlerde kurulan karakolları basıp yüreklere işleyen karanlığı cesaretin kurşunlarıyla dağıttı. 

Üzerinden tam 30 yıl geçen bu tarihi atılımın yıldönümünde, 15 Ağustos öncesi Kürt ve Kürdistan gerçekliği ve durumu, 15 Ağustos Atılımı'nın amacı, önemi ve ortaya çıkardıkları, atılım sonrası yaşanan gelişmeler ve tarihsel akış içinde yarattığı değişim ile birlikte günümüzdeki yansımalarını siyasi, ideolojik, toplumsal, askeri, kültürel, kadın ve gençlik açısından KCK yetkililerine sorduk. KCK Genel Başkanlık Konseyi üyeleri Ali Haydar Kaytan ve Sozdar Avesta, KCK Yürütme Konseyi üyeleri Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Fatma Adır ile yaptığımız röportajın 3. Bölümü'nü yayınlıyoruz. 

Rojava'daki direniş devam ediyor ve Sayın Öcalan'ın paradigması çerçevesinde bir sistem kurulmaya çalışılıyor. Son dönemde PKK, Güney Kürdistan'da Êzîdî halkına yönelik geliştirilen katliamlara karşı halkı savunmak için güç gönderdi. Günlerdir HPG ve YPG güçleri orada oluşturulan Şengal direniş birlikleriyle birlikte ortak bir komutanlık altında bir direniş içerisindeler. Bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda özellikle PKK'nin bölgedeki etkinliği Ortadoğu siyasetinde ne gibi bir değişime yol açar. Bunu Ortadoğu açısında bir milat olarak değerlendirebilir miyiz?

Mustafa Karasu: 15 Ağustos büyük bir özgürlük ve direniş devrimi olarak gelişti. Özgürlük ve direniş ruhunu geliştirme, her türlü saldırıya karşı saldırının gücü ve niteliği ne olursa olsun buna karşı mücadele etme ruhunu 15 Ağustos geliştirdi. Kadının savaşın içine girmesi ve katılımı da özgürlük ruhunun geliştirilmesini ifade etmektedir. Bu yönüyle saldırılar karşısında direnme gücünün ortaya çıkması, özgürlük ruhunun ortaya çıkması, bugün Ortadoğu'nun kaosunda saldırıların en sert olduğu, Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmek istendiği bir dönemde, oyun ve saldırıların çok olduğu bu ortamda 15 Ağustos atılım ruhu, özgürlük ruhu, direnç ruhu bir çıkış haline gelmiştir. Bu yönüyle gerillanın Şengal'e müdahalesi Mexmûr'a, Kerkük'e gitmesi, aslında Ortadoğu kaosuna bir çıkıştır. Tabii herhangi bir yerdeki bir çatışmaya katılma değildir. Ortadoğu'daki bu çok boyutlu olan çatışmaya bir müdahale, o çatışmayı, o kör döğüşünü, mezhepçilik, milliyetçilik, amaçsız, hedefsiz halklar için özgürlük için çeşitli düzeyde çatışma ve kavgalara, ölümlere karşı; özgürlüğe, demokrasiye, yeni bir Ortadoğu'ya götürecek bir doğrultu ve yön kazandırma biçiminde bir müdahaleyi ifade ediyor. Bu yönüyle gerillanın Rojava'dan Kerkük'e kadar savaşa müdahale etmesi, savaşa etkin katılması aslında çözümsüzlüğe karşı bir müdahaledir. Ortadoğu'da ABD'nin de Irak'a müdahalesiyle savaş oldu. Libya'da, Irak'ta, Suriye'de savaş oldu. Bunların hiçbiri çözüm getirmezken, hepsi toplumsal, siyasal, kültürel sorunları, halklar arasındaki sorunları, etnik ve dinler arasındaki sorunları çözmek bir yana daha da derinleştirirken; gerilla 15 Ağustos ruhuyla; Ortadoğu halklarını özgürlük ve demokrasiye götürecek demokratik ulus zihniyetiyle, farklı etnik toplulukların özgür ve demokratik olarak bir arada yaşama anlayışıyla sadece Kürtlerin değil, bütün halkların yanında, Êzîdîlerin özgürlüğü için de Telafer'deki Türkmenlerin özgürlüğü için de Suriye'de savaşan halkların özgürlüğü için de Ortadoğu'daki amaçsız, hedefsiz kör döğüşüne müdahale etmiştir. 

Demokratik ulus çerçevesinde Ortadoğu şekillendirilmeli. Ortadoğu, farklı toplulukların yaşadığı bir coğrafyadır. Tarihte ilk etnisite bu coğrafyadan çıkmıştır. İlk dinler inançlar bu coğrafyadan çıkmıştır. Kültürü zengindir. Bu coğrafyada etnik toplulukların tarihi köklüdür. İnanç topluluklarının tarihi köklüdür. Kolay kolay birinin diğerini yenmesi alt etmesi zordur. Bu nedenle bu coğrafyada etnisitesiyle Hıristiyanlığın, Yahudiliğin, İslamiyetin ve her türlü inançların, mezheplerin olduğu coğrafya bugün 15 Ağustos ruhuyla Rojava'da Güney'in birçok yerinde müdahale eden bir gerilla zihniyetiyle çözüme ihtiyaç duymaktadır. Bu açıdan bu müdahaleyi sadece Kürdistan üzerinden değil, Ortadoğu üzerinden de değerlendirmek gerekiyor. Ortadoğu'yu yeniden yeni bir anlayışla yaratmak için, yaşanan bütün sorunlara İskender'in kılıcı gibi çözüm bulacak gerillanın, YPG'nin, YPJ'nin, HPG'nin, YJA-Star'ın YRK'nin kılıcıyla Ortadoğu'daki bu kaos ve çözümsüzlüğe bir çözüm bulunacaktır. Bu hamleyi böyle görmek lazım. Halklar da Kürt halkı da bunu hissediyor. Kerkük'de Şengal'de halk gerillayı böyle karşılıyor. Suriye'de Araplar bile heyecan duyuyor. Herkes bu kılıcın hangi sonuçları getireceğini bildiği için gerilla coşku ve heyecanla karşılanıyor. Biz bunu sonuna kadar götüreceğiz. Güney'de şu siyasi güç gitsin, PKK gelsin meselesi değildir. Sadece siyasi bir çıkar ya da kendimizi siyasi olarak güçlendirme durumu değildir. Hiç kimse de bunu böyle görmemeli. Hem Kürdistan'ı, hem Irak'ı, hem Suriye'yi bütün Ortadoğu'yu özgürlük ve demokrasi temelinde yeniden şekillendirme herkesin yer alabileceği, her etnik ve siyasal topluluğun her siyasal gücün de kendi gücüne göre demokratik çerçevede halkların demokratik iradesine saygı çerçevesinde herkesin içinde yer alabileceği bir Ortadoğu yaratmak istiyoruz. Bu müdahalenin sonuçları böyle olacak ve devam edecektir. Bir emperyalist müdahale gibi değil. Ortadoğu'da şu andaki kaostan çıkış gerekiyor; yoksa halklar birbirini yiyecek. Kara gericilik, IŞİD gericiliğinin İslamiyet ile bir alakası yoktur. İslamiyetin toplumsallığıyla alakası yok. Hak, adalet, eşitlikle, demokrasiyle alakası yok. Tümden devletçi, devletçiliğin bir kılıf altında despotizmin yeni bir biçimde ortaya çıkarılmasına  öncülük yapan bir güçtür. Tüm bunların hepsinin etkisizleştirilmesi gerekiyor. Emperyalist müdahalenin, kapitalist modernitenin 200 yıldır Ortadoğu'da yarattığı müdahalenin sonuçları ortada. Önder Apo: "IŞİD, El Kaide ve bütün gericilik emperyalizmin kapitalizmin gübreliğinde yetişmiştir" dedi. İşte biz bu müdahalemizle o kapitalist modernitenin gübreliği yerine, bizim özgürlük ve demokrasi ruhumuzla yetişen yeni bir Ortadoğu şekillendirmek  istiyoruz. 15 Ağustos'un yarattığı gerilla ruhu, o güç, bugün bütün Ortadoğu'yu geliştirecektir. Bütün Ortadoğu'ya özgürlüğü ve demokrasiyi getirecektir. 30. yılda bunun etki ve sonuçlarını da görüyoruz. Bu bakımdan 15 Ağustos'un 30. yılı gerçekten de heyecan verici sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Herhalde 30.yıldaki bu heyecan verici sonuçlar, daha büyük sonuçlar getirerek hem Kürdistan'ı hem Ortadoğu halklarını özgürlüğe ve demokrasiye kavuşturacaktır.

Size göre gerillanın Güney Kürdistan'daki varlığı oradaki toplumsal şekillenmeyi kültürel yapı, diğer halklar ve etnik yapılar açısından nasıl bir gelişmeye yol açar?

Ali Hayda Kaytan: Uygarlık tarihi boyunca yaşanan tüm savaşların bir amacı vardır. Tüm savaşlarda ganimetin en önemli unsurları kadındır. Şu anda da bunu yapıyorlar, kadınları alıyorlar. Bunu Afrika'da da yapıyorlar. İkincisi bu çeteler, kapitalizmin gübreliğinde yetişiyorlar; bir ajan hareketi olarak da değerlendirilebilir. İslamiyet adına yapılıyor ama bir ajan hareketidir. Bölgenin en temel dinamiği olarak da Kürtlere yöneliyorlar. Kürtler direnç gösteriyor. Bu konuda da Kürt kadını öndedir. Kadın devrimi, kadının bu tarzda devrime katılımı devrimde devrimdir. Çıkışı kadın gösteriyor. O açıdan kadını kırması gerekir, kadına yönelmesi lazım. Bunu en aşağılık, en alçakça bir şekilde yapıyorlar. Bunu kapitalizmden bağlantısız ele almamak lazım. Hegemonik güçlerin politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Kadın kırılırsa, toplumlar kırılır, halklar kırılır, en büyük kırılma orada yaşanabilir. Ama buna inat da en çok da kadınlar savaşıyorlar. Gerillaya en yüksek katılımı şu anda kadınlar sağlıyorlar. Katılımda kadın katılımı erkeği geçmiştir. Bu, en anlamlı en doğru cevaplardan biridir. Gerillaya olduğu gibi ve toplumsal anlamdaki öncü mücadeleye katılımda da kadınlar öndedir. Sorun fiziki güç taşınması değildir. Oraya çözüm gücü taşınıyor. Dayanışma, kardeşliği, birliği götürüyor. Enerjiyi açığa çıkartıyor.  Biz kendimizi çağdaş Selahaddini bir hareket olarak tanımlıyoruz ve gerçeğimizin bir boyutu da budur. Selahaddin çok farklı bir kişilik. Ordusu bütün halklardan oluşuyor. Bütün halklar içindedir. O dönemde Kürtlere de çağrı yapıyor. Kampa ulaşmadan bir yerde mola veriyor. Ulak geliyor; Kürt askerler gelmiş deyince karargahta olan bütün askerler kahkaha atıyor, Kürtten asker mi olur diye. Bu durum ortamda bulunan bir Kürt'ün ağrına gidiyor: "Utanmıyor musunuz,  Kürt asker olamaz mı" diyor, "Unutmayın ki, Selahaddin de Kürt'tür" diyor. İçlerinde gerçekten bilgece bir kişi var ve şu sözü söylüyor; gülebilirler, bu biçimiyle gerçekten kolay askerlik yapamazlar ama disipline edilirlerse, eğitilirlerse gerçekten en iyi savaşçılar onlardan çıkabilir. Unutma diyor, tüm değerli mücevherler başlangıçta kaba taşların içinde gizlidirler. Kazırsınız içindeki mücevheri, cevheri açığa çıkartırsınız. Aslında bu örnekte olduğu gibi PKK, gerilla ve Kürt insanının içindeki cevheri açığa çıkartıyor. Peşmerge kötü müdür? Peşmergenin içindeki cevher açığa çıkarsa o da gerilla gibi olabilir. Peşmerge insanına özgür bir kişilik verebilmek için insanı eğitmek gerekir. Değişim ve dönüşümü insanlarda yaratmak gerekir. PKK değişim ve dönüşümü insanda yaratan bir harekettir. Değişim ve dönüşümü yaşamış insanla savaşı mücadeleyi geliştirebilir. Bu anların etkisi çok büyük olacaktır. Bu görüşmelerden birisinde Önder Apo 'anların anlarındayız' dedi. Gerçekten de şu anda Kürtlerin yaşadığı, anların anıdır. Her Kürt'ün buna cevap olması lazım.

Kuzey Kürdistan'daki toplumsal duruşu eleştiriyorum. Tutarlı değildir. Öncülüğün de eksikliği var. Eskiden bir kadına bir asker el uzatınca isyan gelişirdi. Dersim Katliamı'na giden yol böyle açılıyor. O kadar binlerce kadın var, yerleri bile bellidir. Buna karşı gösterilen tepkiler yeterli değildir. Kapitalizmin yarattığı toplumsal dağılmadır. Bireycilik ve bencilliktir. Kapitalizm toplum bırakmıyor, ölçü bırakmıyor. Kapitalizm ahlak bırakmıyor. Kapitalizm toplumun ve insanın ölümüdür. Herkesin buna karşı tavır alması gerekir. 15 Ağustos atılımı öncelikle bu yaşamdan kopuşun adıdır. Uygarlık yaşamından, özelde kapitalist yaşamdan kopuşun adıdır. Toplum öncelikle buna karşı tavır alması gerekir. Bunlarda kurtulmadan doğru ve hakikat yoluna girilemez. Bunlara karşı mücadele edilemez. Yapmamız gereken bu süreçte bunu başarabilmektir. Bizim savaşımız, sadece dar anlamda IŞİD'e karşı değildir. Bizim savaşımız genelde uygarlık yaşamına, özelde kapitalist yaşama karşıdır. Biz o yaşamın dışına çıkmak istiyoruz. Özgür ve demokratik yaşam dediğimiz yaşam, kadının hünerli ellerinin değdiği yaşam ancak öyle kurulabilir. Böyle bir yaşamın zamanıdır, zeminidir, an'ıdır. Kürtlerin sadece kendi kurtuluşlarını değil, bütün insanların kurtuluşunu taşıyabildikleri an taşıyabilecekleri aralıktır. Bunu sadece bir grup gerillanın sırtına yüklemek doğru değildir. Tüm Kürt toplumunun çağdaş peygamberlik konumunu yakalaması gerekir. Kürtler halk olarak gerçekten de günümüzde çağdaş bir peygamberlik rolü, kapitalizme karşı yeni bir peygambersel çıkışın rolünü oynamalıdır. Önderliğin de halkımıza yüklediği misyon budur. Kolektif peygamberlik diyor Önderlik. Kürtlerin halk olarak bu göreve sahip çıkması gerekir. Bu temelde gericiliğe karşı koyması, başka halklarla birleşmesi gerekir. Ortadoğu'da sahip çıktığımız sadece Kürtler değildir. Bu coğrafyanın müthiş değerleri var. PKK, Türkmenlerden tutun Asuri, Süryani halkına kadar, Ermenilerden tutun Arap halkına kadar bütün halkları, bütün kimliklerin ve kültürlerin savunucusu olan bir harekettir. Saflarımızda da mücadele eden güçler böyledir. Rojava'da da savaşan güçler böyledir. PKK böyle bir harekettir. Çözüm böyle gelişecek. Bu çözümü gerçekten zafere taşımak gerek. Zafere ulaşmanın yolu da halkın topyekün mücadeleye katılmasıdır. 

Rojava'daki direniş, Güney'e ve tartışmalı bölgeler de dahil olmak üzere Irak'ın bütününe yönelik gerilla müdahalesini göz önünde bulundurduğunuzda, bu yeni gelişmeler sizce Kürt siyasetine nasıl yansıyacak? Ulusal birlik uzun süredir gündemde yine ortak komutanlık öneriniz vardı, hareket olarak bu konuda bir tartışma var mı? 

Sabri Ok: IŞİD çete örgütünün bir saldırısı vardır. Bu IŞİD'in gökten düşmediği açık. Bunu örgütleyen, yönlendiren, Kürtlerin varlığına, özgürlüğüne saldırtan bir güç ya da güçler de var. Daha önce çok kere ulusal birlik ve ortak savunma güçlerinin oluşturulması üzerine tartışmalar oldu ama sonuç vermedi. Belki bazıları için böyle büyük bir tehlikede olması gerekiyordu ki, daha ciddi bir sorun Kürtlerin gündemine girsin ve Kürtler tartışsın. IŞİD, Kürtlere saldırdı. Ortada bir tablo çıktı. Bazı örgütler, güçler tek başına bu saldırıları bertaraf edemedi. Bu, sadece insanların zayıflığından kaynaklanmıyordu. Ali Haydar Kaytan arkadaş da belirtti. Ruh, inanç, onun içindeki özü, cevheri ortaya çıkarmak, çizgi meselesi, inanç meselesi ve bir perspektif meselesidir. Önderlik'in bu açıdan geliştirdiği paradigma önemlidir. Demokratik ulus perspektifi gerçekten kapsayıcıdır. Ortadoğu'da inanç adına ölenle öldürülenin 'Allahu Ekber' dediği bir yerde; Önderliğin demokratik islam kongresi perspektifini geliştirmiş olması çok önemlidir. Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, hem tehlikenin Ortadoğu halkları açısından büyüklüğü, hem Kürt varlığı ve özgürlüğünü daha da geliştirmeyi güvence altına almanın imkanları açısından bakıldığında, Kürtler artık bir araya gelebilmelidir. PKK her zaman bunun siyasetini ve çalışmasını yürüttü. Fakat PKK'nin avantajı var tabii. PKK, bağımsız bir hareket, özgür bir harekettir. Düşündüğü doğruları rahatlıkla söyleyebilen, iradesi özgür olan bir harekettir. Fakat bağlılık ilişkileri, iktidar ilişkileri, ekonomik çıkarlar herhalde her hareketi, herkesi bu düzeyde bu rahatlıkta özgür bir iradeyle soruna yaklaşmasına imkan sunmuyor ya da buna çok fazla teslim olma var. Ama buna karşı bugün somut olarak Güney Kürdistan'da ve Rojava'da direniş ortaya çıktı. Rojava iki senedir bu IŞİD çetesiyle savaştı. IŞİD çetesi daha büyük silahlarla da saldırdı.  Ama Rojava halkı her zaman savaş içerisinde oldu. IŞİD'den önce de başka başka güçler saldırıyordu. Ama Rojava halkı boyun eğmedi. IŞİD de daha önce Cephed-ül Nasr ve diğerleri de hiçbir zaman Kürtlere, Rojava'da YPG ve YPJ'ye karşı da bir sonuç alamadı. IŞİD Güney Kürdistan'a geldiğinde gelişmeler böyle olmadı tabii. Peşmergenin yaşadığı durum ortadadır. Anti propaganda anlamında söylemiyorum. Peşmergenin silahı mı yoktu, imkanı mı yoktu, iktidarı mı yoktu, dış ilişkileri mi yoktu, diplomasi anlamında söylüyorum her şeyi vardı. Hatta biz daha önce çağrı yaptığımızda "Mexmûr sahasında yer alabiliriz, Şengal savunması önemlidir" dediğimizde "Buna ihtiyaç yok, gerekli olursa sizi davet ederiz, teşekkür ederiz" demekle yetindiler. Ama demek ki bir şey eksikti. Vatan sevgisidir, toprak sevgisidir, demokrasi bilincidir, özgürlük aşkıdır, bunlar olmayınca elindeki malzeme ne olursa olsun savaşamazsın. Bütün bu durumlar ilk kez Kürdistan'da gerçekten özgürlük bilincini daha da geliştirmenin imkanları bu düzeyde ortaya çıktı. Ortadoğu halklarına karşı bir sorumluluğumuz var; bu da ortaya çıktı. 

Şimdi biz bu sorumlulukla ortak savunma gücü oluşturmak, ortak ulusal bir kongre düzeyine ulaşmak durumundayız. Yoksa herkes zarar görebilir. Özgürlük ve Kürt halkının varlığına düşman olanlara objektif olarak daha çok imkan sunma durumuna düşülebilir. Şimdi örneği görüldü; mesela Mexmûr'da bir savunma birliği oluşturuldu. İçinde Mexmûr sivilleri var, halk var; HPG, YJA-Star, bir kısım peşmerge gücü var. Gerillanın bu duruşu direnmenin, başarmanın mümkün olduğunu gösterince tabii bir heyecanlanma ve ruh gelişebilir. Ve Mexmûr'da kazanıldı. Hem kamp kazanıldı, hem Mexmûr kasabası IŞİD çetelerinden kurtarıldı. 

IŞİD çeteleri Şengal'de dahil, Kürdistan'da, Güney'de, Rojava'da Kürtlere karşı varlık sürdüremeyecektir. Bunun örneği görüldü. Şengal'de ta Rojava'dan gruplar geldi, Şengal'e ulaştı. Hem de çatışarak, hat oluşturma şeklinde ulaştılar. Her türlü imkansızlıklar orada da vardı. Ama gerilla orada da savunma hattını oluşturdu. Bir savunma birliğini oluşturdu. YPG, YPJ, HPG ve diğer güçler orada da sonuç aldı. Şengal'in etrafı bütünüyle kurtarıldı. IŞİD'e karşı başarılı saldırılar devam ediyor. Demek ki böyle bir inanç, böyle bir psikoloji, böyle bir ruh, böyle birlik, hem bir zorunluluk, hem bir ihtiyaç, hem de mümkün olandır. Bu sonuç Kürt halkıyla beraber bütün inanç ve kültürlere kazandırır. Bu konuda bunun zemini oluşmuştur. Bizim de bu konuda büyük bir çabamız var. Bundan sonra hem ulusal kongre hem ortak savunma güçleri oluşturmada herkes sorumludur. Bizim halklar karşısında, kültürler karşısında, inançlar karşısında tarihsel sorumluluklarımız vardır. Biz sadece PKK güç olsun anlamında değil, halk güç olsun, halkın rezervleri potansiyelleri ortaya çıksın, özgür iradesi ortaya çıksın, halklar kendilerini yönetebilsinler işitiyoruz. Özgürce bir arada yaşayabilsinler diye mücadele ediyoruz. Ortadoğu başka nasıl düzelir gerçekten? Bu açıdan ulusal kongre, ortak bir savunma gücünün oluşturulması konusunda çabalarımız olacaktır. Zemin bunun için daha elverişlidir. Önder Apo'nun daha önce bu konuda özel çabaları oldu. Sayın Mesud Barzani'ye, Sayın Celal Talabani'ye, Goran Hareketi'ne selamlar gönderdi, mesajlar gönderdi. Hareketimizin bu konuda çabaları görüşmeleri oldu ama iktidar perspektifli düşünmek, daha milliyetçi, daha dar çıkarlarla düşünmek, böylesi anlamlı tarihsel bir çalışmanın hızını kesti, yarım kaldı. Ama biz sürdüreceğiz. Kürt halkının da tabii bu konuda daha duyarlı olması gerekiyor. Gerçekten sormak gerekiyor, bu birliğe gelmeyenler kimlerdir? Niçin gelmiyorlar? Halbuki halk bunun günlük olarak ihtiyacını hissediyor. Ortak savunma güçlerini oluşturmak, ulusal kongreyi gerçekleştirmek konusunda halkın da duyarlılığı olmalı, hareketler üzerinde teşvik edici olmalı, baskı kurabilmelidir. Bu hiçbir şekilde yanlış anlaşılmamalıdır. "PKK olarak çok zordayız, aman şöyle olsun, aman birlik olsun değildir"

mesele. Belki de PKK, tarihinin en iyi, en güçlü dönemindedir. Sorun PKK'yle birlikte herkesin güçlenmesi, Kürt halkının özgürleşmesi, varlığının özgürlüğünün güvence altına alınmasıdır. Bu perspektifle, bölge halklarının inançları özgürleştikçe, Kürtler daha rahat edeceklerdir. Irak daha demokratik özgür olsaydı, Türkmenler, Şiiler, Sünniler ve diğer inançlar üzerinden, IŞİD nerede bunun zeminini bulabilecekti. Halklar üzerinde bu kadar kıyım uygulayabilecekti. Dolayısıyla Kürtler üzerinde baskı uygulayabilecektir. Demek ki halkların ortak geleceği birbirine bağlıdır. O açıdan da Kürt halkının hem varlığı hem de özgürlüğüyle beraber diğer bütün halklar ve kültürlerle beraber böyle bir tarihsel oluşuma ihtiyaç vardır. Bizim bu konudaki çabalarımız devam edecektir. İnanıyoruz ki zemin de bunun için daha müsaittir.   



Bu konuya ilişkin son olarak mesajlarınız neler olacak? 

Sozdar Avesta:  Şengal'e yapılan saldırılar sadece tesadüfi ya da lokal saldırılar değildir. Kürtlüğün özünün yaşatıldığı, yine komünal yaşamın hala da çok canlı bir biçimde yaşatıldığı bir alandır Şengal. Kapitalist modernitenin şimdiye kadar istediği kadar hakim olamadığı bir alandır. Bugün bu şiddetteki bir yönelimin nedeni budur. Kapitalist modernitenin zihniyeti ve hakim olmadaki ısrarının nedeni de bundandır. Êzîdî kadını şahsında daha çok kadın hareketimize, özgürlük hareketimize yönelik bir saldırıdır. Çünkü en çok doğal toplumu, komünal yaşamı, yine öz kimliğini, öz bilincini, öz kültürünü, temsil eden bir halktır. Bu anlamıyla deyim yerindeyse hala bakire topraklardır. Bu anlamda tarihsel bir özü temsil eden bir halk gerçekliği var ve bunu en çok da Êzîdî kadın temsi ediyor. Şengal'de esas olarak buna bir saldırı vardır. Bu kültürü yok etmek istiyorlar. O anlamıyla da bu konuda özellikle Kürdistan'ın dört parçasında ve yurtdışında, bugün en çok cepheye gitmek isteyenler kadınlardır. Toplumsal anlamda bununla mücadele etmek isteyen kadındır. Bu anlamda bu saldırılar, 15 Ağustos'un ruhunu yok etmek isteyen saldırılardır. Esas olarak halkımız, özgürlük hareketimizin kazanımlarının sonucu olarak bugün artık kendi öz gücüne dayanarak, IŞİD denen çetelere ve zihniyetine karşı savaşacağı gibi, nereden saldırı gelirse gelsin, bu özgürlük çizgisine karşı Kürt kadını ve Kürt kadını etrafında örgütlenen diğer tüm halklar ve kadınlar bu zihniyetlere karşı mücadele edebilir ve başarabilir. Kürt kadını şahsında ortaya çıkan tablo budur. Son iki yıldır Rojava'daki YPJ direnişi, yine 30 yıldır ARGK ve HPG saflarında örgütlenen, öz olarak örgütlenen YJA-Star örgütü, kadın ordulaşması, bunu herkese göstermiş ve ispatlamıştır. Bu an'ıyla da bence de en büyük saldırı bu çizgiye yapılıyor. Bu çizgi kendisini, kendi özgücü ile savunabilir. Önderlik "30 yıllık mücadele savaşımız, varlığını ispatlamaydı" dedi. Ama bundan sonra varlığını, koruma ve özgürlüğünü sağlama aşamasındayız. Bizim açımızdan kadınlar olarak da bunu çok önemli görüyorum. Eğer Şengal'de kadın kırılırsa; bu bir bütünen Ortadoğu'da kadının kırılması olarak ele alınmalıdır. Bu anlamda tabii direniş büyük olacak ve mücadeleyi yükseltme, azim, irade geliştirme bu anlamda büyük ve yüksektir; bu temelde de geliştirilmelidir. 

Bir kez daha 15 Ağustos şanlı atılımının 30. yıldönümü, Önder Apo'ya, tüm halkımıza, gençlere ve tüm özgürlük savaşçılarına, bütün Ortadoğu coğrafyasında mevzilerinde direnen tüm özgürlük savaşçılarına kutluyorum. Tüm Kürdistan'da ve Ortadoğu'daki özgürlükten, demokrasiden yana olan, mücadeleyi yükseltmekten yana olan, tüm genç kızları, erkekleri özgürlük mücadelemizin saflarına çağırıyorum. Bir kez daha bugün bütün insanlara, ilerici insanlara kutlu olsun diyorum. 

Mustafa Karasu: 15 Ağustos'un 30. yılında mücadeleyi bu noktaya getiren, bugün gerillanın Ortadoğu'da hakların özgürlük umudu haline gelmesinin sağlayan Önder Apo'nun çabalarını ve bu uğurda mücadele veren, 15 Ağustosu yaratan tüm şehitleri saygı ve minnetle anıyorum. Onların anılarını yaşatacağımızın sözünün burada bir kere daha veriyorum. 

Sabri Ok : Başlarken Agît arkadaş şahsında şehitlere minnettarlığımızı belirtmiştim. Arkadaşımız Şahin Bilici kanserdi. İki üç ay önce şehit düştü. 15 Ağustos Eruh atılımında yer alan bir arkadaşımızdı. Kendisini buradan minnetle anıyorum. Tekrar Önderliğimiz şahsında tüm halkımızın bayramını kutluyorum. Aynı çizgide, aynı kararlılıkta daha büyük zaferler gerçekleştireceğimize inancımızı belirterek bunun sözünü belirtiyorum. 

Fatma Adır: 15 Ağustos ruhuyla Kürdistan'ın dört parçasında direniş cephesinde mücadele eden gerillanın ruhuyla özellikle gençleri mücadele saflarına katılmaya çağırıyorum. Halkımızı da serhildan mücadelesiyle gerillanın direnişine güç vermeye, bu temelde 15 Ağustos ruhuyla bayramlarını kutlamaya çağırıyorum. Bu temelde Önderliğimizin, halkımızın ve yoldaşlarımızın 15 Ağustos bayramını kutluyorum. 

Ali Haydar Kaytan: 30. yılını geride bırakarak 31. yılına giren atılımımız, özellikle onun mimarı olan Önder Apo'ya kutlu olsun. Tüm halkımıza, bölge haklarına, Kürt kadınlarına, kadınlara ve tüm yoldaşlarımıza kutlu olsun diyorum. Böylesine soylu bir atılımın 30. yıldönümünde tüm cephelerde Kürdistan'ın neredeyse tüm parçalarında gelişen soylu özgürlük direnişini daha da yükseltmeye, özgürlük ordulaşmamızı sağlayan yoldaşlarımıza daha büyük destek sunmayı bir görev olarak görmemiz gerektiğini belirtiyorum. Mücadeleyi kesinlikle zafere taşımanın temel görev olduğunu herkesin bunu böyle algılaması gerektiğini belirtiyor, herkesi saygıyla selamlıyorum. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 16 Ağustos 2014, 13:10
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER