BDP somut önerilerini sundu

BDP, Meclis Çözüm Komisyonu tarafından hazırlanan rapora alternatif olarak hazırladığı raporda, hükümete madde madde somut öneriler sundu.

BDP somut önerilerini sundu
Fırat Haber Ajansı'nda yer alan habere göre; BDP, Meclis Çözüm Komisyonu tarafından hazırlanan rapora alternatif olarak hazırladığı raporda, hükümete madde madde somut öneriler sundu. Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı'nın kurulmasının da istendiği raporda, taleplerden bazıları 'acilen yasal zemin hazırlıklarına başlanması, Öcalan'ın bütün koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilip yeniden düzenlenmesi, siyasi tutsakların salıverilmesi, anadilde eğitim' gibi başlıkları içeriyor. BDP ayrıca, raporda demokratik özerkliğe de atıfta bulunarak bunun, temel önerileri olduğunu açıkladı.


Kamuoyunda "çözüm komisyonu" olarak bilinen, Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'nun raporu bugün resmi olarak açıklanacak. Henüz açıklanmadan ayrıntılarını kamuoyuna duyurduğumuz rapora karşılık, BDP tarafından 443 sayfa ve 9 bölümden oluşan alternatif rapor hazırlandı.

BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken ve BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu, BDP tarafından hazırlanan "Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirmesi Komisyonu Raporu"nu Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve komisyona sundu. 

BDP'nin raporunda, "21. Yüzyıl Türkiye'sinde Kürt sorunu-Kürt sorununu doğuran süreç ve tarihsel nedenler" başlığını taşıyan birinci bölümde; ulus devlet ve Kürtlerin ilişkisi, 1. Dünya Savaşı, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Osmanlı-Kürt ilişkilerinde ilk büyük kırılma noktası, Koçgiri'den başlayarak isyanlar ve PKK'nin partileşme süreci gibi konular incelendi. BDP, birinci bölümde; Kürt Halk Önderi Öcalan ile kurulan diyalog-çözüm ve müzakere sürecine de değinirken; ayrıca, 22 Ekim 1919 tarihli Amasya Protokolü'ne de 'Kürtlere Özerklik Sözünün Verilmesi' alt başlığında yer verdi. 

'Çözüm Komisyonu Adına Kürt Raporları' konulu ikinci bölümde ise Abdülhalik Renda Raporu'ndan 1990 sonrası hazırlanan raporlara kadar yapılan çalışmalara yer verildi. Üçüncü bölümün konusu ise 'Çatışmadan Barışa Dünya Deneyimleri' oldu. Bu başlıkta da barış süreci modelleri ve benzer süreçlerden geçen dünya deneyimlerine değinildi. 'Hukuksal Düzenlemeler' başlıklı bölüm; cezaevleri, siyasi tutuklular, hasta tutuklular, koruculuk, TMK, seçim barajı, anadil gibi hususlar üzerinden formüle edildi. BDP, aynı bölümde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit uygulamasına dair görüşlerini kaydetti. İmralı'daki sistemin "zalimane" ve "olağandışı" bir ceza boyutuna ulaştığının belirtildiği raporda, "Bu kapsamda yapılması gereken ilk iş İmralı tecrit sistemine son verilmesi ve Sayın Öcalan’ın siyasete ve çözüme katkı sunabileceği fiziki koşulların sağlanmasıdır. Bu gerçekleşmediği takdirde barışın sağlanabilmesi için gereken en önemli katkıdan mahrum kalınacağı açıktır. İmralı tecrit sistemi, bugün dünyada ve Türkiye’de bir benzeri olmayan, herhangi bir cezaevi mantığı ile açıklanamayan bir sistemdir" denildi.

'YOL TEMİZLİĞİ YAPILMALI; DEMOKRATİK ÖZERKLİK TEMEL ÖNERİMİZ'

BDP, 'Hukuksal Düzenlemeler' başlıklı bölümde 'yol temizliği' de istedi; acil demokrasi paketinin hayata geçirilmesinin zorunlu olduğunu ifade etti. Bunun için de Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kaldırılmasının ve bundan ötürü cezaevlerinde olanların serbest bırakılmasının gerektiği vurgulandı.

Raporun 'Demokratik Anayasa' başlıklı bölümünde ise demokratik özerklik de ayrı bir başlık açılarak ele alındı: "Yaklaşık ikiyüz yıllık tarihsel bir geçmişe sahip olan Kürt sorunun çözülmesi ve Türkiye’nin demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir idari yapıya kavuşması için yeni anayasada Demokratik Özerkliğin kabul edilmesi gerekmektedir. Bu öneri aynı zamanda Kürt toplumunun en temel taleplerinden birini de anayasal güvence altına almak demektir."

Demokratik özerkliği hayata geçirmek için üç önerinin hayata geçirilmesinin de zaruri olduğunun altını çizen BDP, şunları sıraladı: "Ademi merkeziyetçiliği Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerinden biri haline getirmek için ilk maddelerde bu ibarenin geçmesini sağlamak; merkezi devletin görevlerini sayma yoluyla belirterek adalet, ulusal savunma, ulusal güvenlik ve dış ilişkilere dair görev ve hizmetler ile maliye, hazine, dış ticaret alanındaki hizmetler dışındaki tüm alanları yerel yönetimlerin yetki alanına bırakmak ve sadece mevcut yerel yönetimler yapısıyla yetinmeyip Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılarak her özerk bölgenin de 'Bölge Meclisi' oluşturması."

Raporun diğer bölümlerini ise "Adaletin Tesisi", "Kurumsal reformlar", "Barış ve müzakere süreçlerinde Hakikat Komisyonları", "Türkiye'de toplumsal farklılıkların tanınması ve kabulü", "Savaş ve ekonomi-çözüm komisyonu", "Toplumsal cinsiyet" konuları kapsadı.

Raporun 'Değerlendirme ve Sonuç' bölümü ise somut önerilerden oluştu. Öneriler arasında; acilen yasal adımlar atılması; demokratik siyasal mücadele koşulları sağlandıktan sonra bütün silahlı güçlerin siyasal yaşama dahil olmasının koşullarının yaratılması; Öcalan'ın bütün koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilip yeniden düzenlenmesi; Rojava'ya resmi yaklaşımın değiştirilmesi ve Kürt halkının statüsünün tanınması ve kademeli olarak Kürtler arasındaki yapay sınırların kaldırılması; siyasi tutsakların serbest bırakılması; anadil gibi başlıklar bulunuyor. 

'AKP'NİN RAPORU GÜVENSİZLİĞİ ARTIRACAK'

"Meclis'te kurulan Çözüm Komisyonu'nun tarihsel bir görev ve sorumluluk ile çalışmaya başladığını ancak AKP'nin gayri ciddi, oyalamaya dönük ve günü kurtarma hesabı güderek bu sorumluluktan kaçtığının" belirtildiği raporda, son olarak AKP’nin, kendi hazırladığı raporu, komisyon üyelerinin tartışmasına sunmadan, bütün çalışmaları boşa çıkaran, siyasi nezaketten ve politik uzlaşıdan yoksun bir yaklaşımla Meclis Başkanlığına sunduğu kaydedildi.

AKP'nin Meclis'teki söz konusu raporunun 1990’ların yoğun çatışmalı dönemlerinde kimi STK ve Siyasi Partiler tarafından kaleme alınan raporların bile gerisinde kaldığını ifade eden BDP, "AKP raporu, toplumdaki çözüm umudunu güçlendirmek yerine güvensizliği arttıracağı aşikârdır" dedi.

BDP raporunda, şu görüşlere yer verildi: "Geleneksel resmi reflekslerle Kürt sorununu çözmeye kalkışmanın yeni sorunlara kapı aralamaktan başka hiçbir işe yaramadığını tarih birçok defa göstermiştir. Çünkü had bildiren, akıbet hatırlatan, itaate zorlayan, hizaya getirmeye çalışan, biat isteyen ve inkâr eden egemen dil bu kapsamlı sorunu bireysel haklar temeline sıkıştırarak derin ve kapsamlı siyasal ve sosyolojik tahliller gerektiren Kürt Sorununu doğru bir eksene oturtamaz.

Kurulan komisyonun temel amacı, soruna kaynaklık eden geleneksel zihniyet kalıplarını kırarak sorunu geçmiş, bugün ve gelecek zaman diyalektiği içerisinde değerlendirmek, soruna kaynaklık eden asıl sebepleri teşhis etmek, sorunu doğru tanımlamak, bir halkın gasp edilen kimliksel, kültürel, anayasal tüm haklarının teslimi yönünde irade beyanında bulunmak olmalıydı. Ancak komisyonun AKP’li üyeleri böyle bir perspektif ile yaklaşmayarak kalıcı bir çözüm iradesi ortaya koymamıştır. AKP’li üyeler Kürt sorununda bu güne kadar izlenen geleneksel politikaların, resmi tezlerin ötesine geçmemiştir."

'ÖCALAN'IN KOŞULLARI DÜZELTİLMELİ'

BDP'nin bu konudaki önerileri şöyle:

"1-Toplumsal barışın kalıcılaşması için yasal zemin hazırlıklarına acilen başlanmalıdır. Barış ve müzakere sürecinin yasal bir zemine ve statüye kavuşturulması aynı zamanda barışın toplumsallaşmasını da sağlayacaktır.

2-Çözüm ve müzakere sürecinin temel siyasal aktörlerinden biri olan Sayın Öcalan'ın bütün koşullarının müzakereleri yürütecek şekilde iyileştirilip yeniden düzenlenmesi gerekir. Sayın Öcalan'ın ailesi ve giden resmi heyetlerin dışında gazeteci, aydın, siyasetçi ve STK temsilcileriyle görüşme olanağının sağlanması gerekir. Türkiye'de bir benzeri olmayan ve herhangi bir cezaevi mantığıyla açıklanamayan İmralı tecrit sisteminin Türk infaz yasalarında bir karşılığı yoktur. Tamamıyla keyfi bir esaret mantığına dayanmaktadır. Bu tecrit sisteminin derhal lağvedilmesi gerekir. Cezaevlerinden bütün diğer siyasi tutsaklarla birlikte Sayın Öcalan'ın da siyaset yapma hakkının sağlanmasının yasal koşulları acilen oluşturulmalıdır.

3-Demokratik siyasal mücadele koşulları sağlandıktan sonra bütün silahlı güçlerin siyasal yaşama dahil olmasının koşulları yaratılmalıdır. Tüm bu güçler dahil olmak üzere tüm silahlı grupların temel hak ve özgürlükler mücadelesine katılımının önü açılmalıdır. Bu düzenlemelerde ve bu süreçte silahların susması için üçüncü bir gözlemci gözün olması şarttır. Ayrıca bu süreçte karşılıklı verilen güvencelerin de yasal dayanaklarının oluşturulması elzemdir. 

4-Çözüm ve müzakere sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayacak gerekli yasal düzenlemelerin ve çeşitli yasalarda değişikliklerin acilen yapılması çözüme giden yolun temizlenmesi elzemdir

Bu bağlamda;

a- Terörle Mücadele Yasası'nın kaldırılması,b- Türk Ceza Kanunu'nun çeşitli maddelerinde -TCK-215, 220, 314- acilen demokratik, evrensel hukuk kurallarına uygun düzenlemelerin yapılması,

c- Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da yeni düzenlemeler yapılarak hasta tutsakların derhal tahliyelerinin sağlanması, 

d- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda demokratik düzenlemeler yapılarak kişilerin demokratik hak ve taleplerini dile getirmelerine yönelik engellerin kaldırılması,

e- Ceza Muhakemesi Kanunu'nda değişiklik yapılarak haksız ve uzun tutuklamaların sonlanması ve bu bağlamda halihazırda çoğu neredeyse infaz süresini dahi tutuklu olarak geçirmekte olan siyasi tutsakların cezaevlerinden tahliyelerinin sağlanması,

f- Milletvekili Seçimi Kanunu'nda değişiklik yapılarak demokrasinin ve temsilde adaletin önünde engel teşkil eden %10 seçim barajının kaldırılması,

g- Siyasi Partiler Yasası'nda yapılacak değişiklik ile seçimlerin, seçim çalışmalarının demokratik ve hakça yapılabilmesinin önünü açacak düzenleme derhal yapılarak %1 oranında oy alan siyasi partilerin hazine yardımından yararlanmasının sağlanması ve yine anadilde propaganda yapılmasına yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması,

h- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'da düzenleme yapılarak anadilde propaganda yapılabilmesinin önü açılmalı,

i- Özel yetkili mahkemelerin derhal kaldırılması,

j- Kürt sorunun çözümü için demokratik siyasal alanda atılacak adımlarla paralel olarak çatışmalı süreçten kalma politikaların ve kurumlaşmaların hızla devreden çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan koruculuğun derhal lağvedilmesi,

k- Her türlü dini inancın yaşanması yönündeki baskı mekanizmalarının kaldırılması ve ibadethane, dini ritüeline uygun gerekli düzenlemelerin yapılması,

l- Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası'nda gerekli düzenlemeler yapılarak polisin görev ve yetkileri sınırlandırıcı düzenlemeler yapılması ve böylece kişi hak ve özgürlüklerinin önündeki tehdit ve sınırlamaların kaldırılması,

m- BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ottowa Sözleşmesi başta olmak üzere; Uluslararası Sözleşmelerde yer alan çekincelerin kaldırılması,

n- BM Kişileri Gözaltında Zorla Kaybedilmeye Karşı Uluslararası Sözleşme'yi Türkiye'nin imzalaması,

o- Türkiye'de yaşanan çatışmaların en korkunç yüzü olan toplu mezarların BM Minnesota Prensipleri'ne uygun araştırmaların yapılabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi çözüm sürecinin önünü açacağı gibi toplumsal barışa da katkı sunacaktır. 

5-Türkiye'nin kendisine bir yol aramaya çalıştığı bu 'yeni' süreçte, yeni paketlerin yerine Kürt halkının da bir taraf olarak üzerinde durduğu hakikatlerin açığa çıkması için geçmiş ile yüzleşmelidir. Bu açıdan Meclis kararıyla bir an evvel Hakikatleri Araştırma ve Yüzleşme Komisyonları kurulmalıdır. 

'ROJAVA TANINMALI'

6-Bölgemizde ve özellikle Rojava'da yaşanan siyasi gelişmeler ülkemizi yakından ilgilendirmektedir. Rojava Kürtlerinin en temel yaşamsal hakkı olan kendi bölgesini savaştan ve yıkımdan uzak tutup özerkleştirme hakkına karşı geliştirilen milliyetçi refleks ve Kürt Fobisi barış ve müzakere sürecini büyük oranda zedelemektedir. Hükümet kanadı Rojava Kürtlerinin kendi iradeleriyle yaratmaya çalıştığı yaşam kültürüne ve yüzyıllar önce Batı emperyalizminin haritalar üzerinde çizip parçaladığı Kürt halkının statü talebine saygı duymak ve kabul etmek zorundadır. Kürt halkının statüsünün tanınması ve kademeli olarak Kürtler arasındaki yapay sınırların kaldırılması gerekmektedir. 

'KOMİSYON ÖCALAN'LA GÖRÜŞMELİYDİ'

7-TBMM bünyesinde kurulan Çözüm Komisyonu'na defalarca parti olarak önermemize rağmen barış ve müzakere sürecinin asıl muhatabı olan ve KCK tarafından baş müzakereci olarak kabul edilen Sayın Öcalan ile görüşülmedi. Biz bunu bir yetersizlik olarak görüyoruz. Bu eksikliği gidermesi için Meclis bünyesinde Toplumsal Barış ve Müzakere Komisyonu ve ona paralel olarak Hakikatleri Araştırma ve Gerçeklerle Yüzleşme Komisyonu kurulmalıdır. 

8-Çözüm Komisyonu'nun Kamu Güvenliği Müsteşarlığı tarafından koordine edilmiş olması büyük bir yanlışlıktır. Çünkü sorun, güvenlik sorunu değil, barış, özgürlük, haklar ve en önemlisi politik bir sorundur. Bu eksikliğin kapanması, yüz yıllık bir geçmişe sahip Kürt sorunun bütün yönleriyle çözümlenip demokrasinin değişen ve dönüşen yapısını karşılayabilmesi için Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı kurulmalıdır. 

9-Sayın Öcalan tarafından önerilen 8 komisyondan biri olan Misak-ı Milli Komisyonu meclis bünyesinde oluşturulmalıdır. İncelendiği vakit, Sayın Öcalan tarafından kurulma önerisi sunulan 8 komisyon, sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesinin formülünü sunmaktadır. Bu bağlamda Kürt halkının ulusal birliği ve statü talebi ne devleti ne de toplumu korkutmamalı ve saygıyla karşılanmalıdır.

10-Bireysel ve kolektif hakların bir bütün olduğu gerçeğinden hareket edilmeli, 200 yıllık Kürt sorunu tek başına bireysel haklar ekseninde çözülemeyeceği kabul edilerek, Kürtlerin bir halk olarak bütün haklarıyla birlikte tanınması gerekir.

11-Bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve farklı inanç gruplarının bir arada eşit ve özgürce yaşayacağı, demokratik ve özerk bir siyasal yapının hayata geçirilmesi hayati önem taşımaktadır. Demokratik ulus, demokratik vatan, demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik olguları tartışmaya açılıp gündemleştirilmelidir. Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkede yaşanan etnik, mezhepsel ve dini gerilimlerin ortadan kalkması için, demokratik özerk bir sistem ile farklı bölgeler şeklinde örgütlenen yapıların bir araya gelmesiyle oluşan demokratik ulus ve eşit haklar üzerinden kurulacak yeni bir Cumhuriyet partimizin temel önerisidir.

12-Türkiye'nin demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir idari yapıya kavuşması için yerel toplumsal dinamiklerin güçlendirildiği ve merkezi otoritenin yetkilerinin kısıtlandığı, yeni bir idari reformun hayata geçirilmesi gerekmektedir.

13-Kürt siyasal hareketinin tasfiyesi amacıyla gerçekleştirilen KCK operasyonları kapsamında tutuklanan kadın, aktivist, emekçi,  gazeteci, tutuklu vekiller ve siyasetçilerin de içerisinde olduğu binlerce insanın serbest bırakılması sürecin sağlıklı ve doğru yönde ilerlemesi için kapsamlı bir yargı reformuna gidip cezaevlerindeki politik tutukluların tümünü kapsayan bir 'toplumsal yaşama yeniden dahil olma' uygulamasının yasal zemini hazırlanmalıdır.

14-Muhalif her bakış açısının meclisteki temsiliyetini elde edip etmemesine bakılmaksızın, tehdit olarak algılandığı anda kapatılması, cezalandırılması demokratik ülkelerde kabul edilebilir değildir. Unutulmamalıdır ki, şu anda hükümet olan parti bile hukuka aykırı olarak kapatılmak istenmiş ve para cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu nedenle siyasi partilerin faaliyetlerinin ve kapatılmalarına neden olan hükümlerin baştan düzenlenerek, parti kapatmanın olağanüstü ve istisnai bir niteliğe kavuşturulması gerekmektedir.

15-Kültürel kimlik hakkı kapsamında Kürt toplumu başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan tüm farklı kimliklerin, kültürlerin, başta Aleviler olmak üzere farklı inanç gruplarının kolektif haklarının tanınması, geliştirilmesi ve özgürce yaşamasının önündeki bütün yasal engellerin ortadan kaldırılması ve bu hakların anayasal güvenceye alınması gerekir. 

16-Kürtçe ve diğer dillerdeki tüm coğrafi yer isimlerinin iadesinin sağlanması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 

17-Ceza mevzuatının yeniden düzenlenerek anti-demokratik ve temel insan hak ve özgürlükleri önünde engel teşkil eden hükümlerin kaldırılması gerekir. 

18- Basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller acilen ortadan kaldırılmalı, Türkçe'den başka dillerde yayın yapılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. 

'ANADİLE ANAYASAL GÜVENCE'

19- Anadilde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması elzemdir. Yine bununla birlikte eğitim mevzuatında yapılacak düzenleme ile ayrımcı, eril, tekçi, milliyetçi ve asimilasyoncu uygulamalardan derhal vazgeçilerek;  anadilde eğitim hakkını sağlayacak, bireylerin dini inançlarına saygılı, anti militarist düzenlemeler yapılmalıdır. Bu bağlamda Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun, Tevhidi Tedrisat Kanunu, Azınlık Okulları Türkçe ve Türkçe Kültür Dersleri Öğretmenleri Hakkında Kanun, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu gibi eğitim sistemine dönük temel yasalarda değişiklik ve düzenlemeler yapılmalıdır. Milli Eğitim müfredatındaki din dersleri dahil olmak üzere bütün müfredatın bilimsel, laik, çoğulcu, özerk, demokratik, evrensel ve anadilde olması gerekmektedir. Böylelikle bu ayırımcı politikanın eğitim ayağı iyileştirilmeli, tüm inançlar eşit şekilde ve ayırımcılığa maruz bırakılmadan tanıtılmalı, özellikle Alevi inancına karşı geliştirilen ayırımcı uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır.

20- Kamusal alanda anadilde hizmet verilmesin yönelik gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Başta sağlık, adalet ve eğitim olmak üzere kamunun tüm alanlarında çok dilli hizmet faaliyete geçirilmelidir.

21- Mevcut kanunlardaki mezhepçi, militarist, cezayı esas alan ayırımcı uygulamalara son verilmelidir. 

22- Kürt Sorunu ekseninde en önemli kırılmalardan birisi de insanların göçe zorlanmaları noktasında olmuştur. Bu zararları gidermek amacıyla çıkarılan 5233 sayılı yasa genel yapısı itibarıyla zorunlu göç olgusunu bütüncül, gerçek manada çözümüne dönük bir çözüm üretmekten uzaktır. Bu nedenle zorla göç ettirmekten kaynaklanan zararların başvuru sürelerinin kısa olması sebebiyle başvuru yapamayan mağdurları da içine alacak şekilde gerçek anlamda bir zarar tazminini öngören ve geriye dönüşlere ilişkin ekonomik, sosyolojik boyutları da içinde barındıran yeni bir düzenleme yapılması gerekir. 

23- 30 yıllık savaşta yaşanan büyük göç ve sürgün dalgasında yerlerinden edilmiş insanların terk etmek zorunda kaldıkları yaşam alanlarının -köy ve mezraları- yeniden yaşanılır hale getirilmesi, Avrupa'da sürgünde bulunan gazeteci, yazar, siyasetçi ve mahkûm olduğu için ülkelerine dönemeyen bütün insanların, Mahmur Kampı'nda 1990'ların başından beri yaşayan insanların ve Kürtlerin sürgündeki kurumlarının -radyo, televizyon, kültür ve sanat kurumları, gazeteler- tekrar geri dönüşü için yasal zemin hazırlıklarına başlanmalıdır. 1990'ların başında Sürgünde kurulan ve üyelerinin büyük bir çoğunluğu Avrupa ülkelerinde yaşayan Kürt Parlamentosu üyelerinin tekrar legal siyasal yaşama dahil edilmeleri bir zorunluluktur.

24-Güvenlik Güçleri tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin tekrarlanmasında ve ya kullanılan şiddetin yüksek seviyelerde sıklıkla gerçekleşmesindeki en önemli faktör 'Cezasızlık politikasıdır'. Bu kapsamda Temizöz ve Musa Çitil gibi davaların etkinleştirilmesi ve yeni davaların açılması gerekmektedir.

25-Yakın tarihimizde yaşanan ve 34 sivil insanın ölümüyle sonuçlanan Roboskî katliamını adalet tesisi açısından önemli bir başlık olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Katliamın sorumluları hala yargı önüne çıkarılmamış, olayın failleri hakkında ne yargı ne de insan hakları komisyonu tatmin edici bir sonuca ulaşmamıştır. Bu katliamın aydınlatılması, sorumluların yargı önüne çıkartılarak cezalandırılması, çözüm sürecindeki yol temizliği ve toplumsal travmanın onarılması açısından önem taşımaktadır.

26-Demokratik reformların önemli bir ayağını da devlet içindeki kurumların özellikle de güvenlik bürokrasisinin demokrasi ve insan haklarının gereklerine uygun bir biçimde yeniden yapılandırılması gerekir. Bu itibarla ordu ve emniyet kurumu içerisinde kurumsal reforma gidilmelidir. 

27-Mayınlı arazilerin temizlenmesi ve askeri yasak bölgelerin yerleşime ve tarıma açılması gerekir. 

28-Kalekol yapımlarının sürmesi toplumda çözüm sürecine olan güveni sarsmakta, kuşkular uyandırmaktadır. HES ve Güvenlik barajlarının doğa, tarih ve kültür üzerindeki tahribatı göz önüne alınarak yapımına son verilmeli, bunların yerine alternatif enerji kaynakları oluşturulmalıdır.

'TOPLUMSAL HAFIZA MEKANLARI KURULMALI'

29-Türkiye'de toplumsal farklılıkların tanınması ve kabulü için anma mekanları ve toplumsal hafıza merkezleri kurulmalıdır. 

30-Kadınların yer almadığı barış süreçleri toplumsallaşamaz. Dünya deneyimlerinde de görüldüğü üzere kadınların yer almadığı barış ve müzakere süreçlerinin yüzde 50'si başarısız olmuştur. Kadınların barış süreçlerine katılımı barışı toplumsallaştırmaya ve derinleştirme noktasında hayati önemdedir. Bu bağlamda Çözüm sürecinde kadınların aktif ve eşit temsilde yer alması için gerekli çalışmaların yürütülmesi zorunludur.

31-Kadın/erkek eşitliğinin siyasal, ekonomik, sosyal bütün alanlarda sağlanması ve korunarak geliştirilmesini sağlayacak yasal ve anayasal değişikliklerin ve düzenlemelerin acilen hayata geçirilmesi gerekir.

32-Barış kültürünü esas alan, bir arada yaşama iradesini güçlendiren, her türlü ırk, cinsiyet, dini/mezhebi ayırımcılığı ortadan kaldıran, ekolojik dengeyi gözeten, emek eksenli, doğrudan demokrasiyi hedefleyen, geçmiş anayasa pratiklerinden tamamıyla ayrılmış yeni bir anayasa hazırlanmalıdır." / anf

Güncelleme Tarihi: 30 Kasım 2013, 20:46
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER