Demokrasi mücadelesi daha da büyüyecek

PKK Yürütme Komitesi üyesi Harun Koçgiri, 30 Mart yerel seçimlerinin ardından HDP (Halkların Demokratik Partisi) ve HDP’ye yönelik tartışmaları değerlendirdi.

Demokrasi mücadelesi daha da büyüyecek
PKK Yürütme Komitesi üyesi Harun Koçgiri, HDP’nin milliyetçilik ve şovenizmle mücadelede sadece seçime endeksli bir parti değil, büyük amaçların peşinde olan bir parti olduğunu belirterek, 30 Mart seçimlerinde her türlü engellemelere ve karşı saldırılara rağmen bir demokrasi tabanı inşa edildiğini söyledi.


Koçgiri 30 Mart yerel seçimlerinin ardından HDP (Halkların Demokratik Partisi) ve HDP’ye yönelik tartışmaları değerlendirdi.

HDP bazı çevrelerce neden bu kadar gündemleştirildi?

HDP’yi değerlendirirken sadece seçim sonuçlarına göre değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmaz. Seçimlerin hemen ardından HDP’nin bu şekilde tartışma konusu yapılmasını da anlamlı bulmak gerekir. Ama bu anlamı da manidarlık açısından değil, HDP projesinin ve gerçekliğinin ifade ettiği, anlamın büyüklüğü açısından değerlendirmek gerekir. HDP resmi olarak 6 ay önce kurulmuştur, ama onun düşünsel, ideolojik anlamda altyapısının oluşturulması mücadelesi çok öncelere dayanır. Bu partinin belli amaç ve hedefleri var. Türkiye’de gerçek bir demokrasi cephesinin oluşturabilmek, gerçek demokrasi güçlerinin birliğini sağlamak, Türkiye demokrasi mücadelesinde eksik olan bir boşluğu doldurmak ve Türkiye’nin de demokratikleşmesini sağlamak esas amacıdır. Elbette bu partiye yaklaşımlar da amacın büyüklüğüyle bağlantılı.

HDP’ye farklı yaklaşımların nedeni nedir?

Türkiye’nin gerçekten de demokratikleşmesini isteyen, demokratikleşmesinin önünde var olan sorunların çözümünden yana olan, güçler, kesimler, kişiler, böyle bir partinin oluşumu için çok yoğun katılım ve çaba gösterdiler, aktif destek verdiler. Ama Türkiye’nin demokratikleştirilmesi hedefinde tereddütlü olan, ikircikli olan farklı yaklaşım ve görüş sahibi olanlar da doğal olarak farklı bir tutum ve yaklaşımın sahibi oldular. HDP’ye yaklaşımda bu iki farklı yaklaşımı ele almak gerekiyor. Neden böyle bir yaklaşım ortaya çıktı? Türkiye’nin demokratikleşmesinde var olan güçlerin oynayacağı rol karşısındaki tutumla, algıyla, ele alışla doğrudan ilintili, alakalı bir sonuç olarak ortaya çıkan bir yaklaşımdır. Türkiye'de 30 yılı aşkın süren bir savaş var. Bu savaş aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türk halkının ve diğer halkların da özgürlüğünü amaçlamıştır. Ancak buna rağmen Kürt halkının meşru savunma çizgisi karşısında, Türkiye toplumu içerisinde milliyetçilikler geliştirildi, ırkçılıklar geliştirildi. Bir nevi Türk özel savaşı bu zemin üzerinden beslenerek kendisini var etti. Kürtlerin meşru savunma direnişi çok farklı algılanıyor. Türk özel kirli savaşını yürütenler milliyetçi, ırkçı kesimlerden aldığı destekle kendi özel kirli savaşını yürütmek istiyorlar.

HDP HALKLAR ARASINDA BİR KÖPRÜDÜR

HDP’nin bir parti olarak şekillenişini ele aldığımızda bu milliyetçiliklere son verme, milliyetçilik ve şovenizmi ortadan kaldırma ve halklar arasındaki kardeşlik köprüsünün kurulması amacıyla hareket etti. Amaçlarından biri buydu, bu çok önemlidir. Öncelikle Kürdistan’da gelişen özgürlük mücadelesi, halkların karşı karşıya getirilmesini hedefleyen, ırkçılığa, şovenizme, milliyetçiliğe karşı bir panzehir oldu. Halkların birbirlerine karşı değil, birlikte ortak mücadelesinin zeminini yaratmak gibi bir hedefi vardı. Böyle olunca da doğal olarak Kürdistan'da gelişen özgürlük mücadelesiyle Türkiye’de gelişen demokrasi mücadelesinin birleşmesi tehlikeli görülerek, halkların bu buluşması karşıt güçler tarafından hedefe alındı. Bu kadar soylu ve erdemli bir amaç için oluşturulan HDP’nin gerçekten demokrasi isteyen, halkların özgürlüğünü isteyen güçler tarafından olumsuz karşılanması, karşı cepheden değerlendirilmesi mümkün olabilir mi? Mümkün değildir, olmaması da gerekir. Fakat buna rağmen HDP’nin ilk oluşum süreci farklı değerlendirmelere konu oldu. Daha başından itibaren karşı cepheden saldırılara muhatap hale getirildi. HDP’ye ilk oluşumundan beri bu şekilde saldıranlar, saldırıların muhatabı haline getirenler kimlerdi, hangi amaçla bunları ortaya koydular? Bunun doğru düşünülmesi, doğru algılanması gerekir. Asıl sorun HDP’ye karşı saldırılara karşı geliştirilen tutumla ilgilidir.

HARAMİ DÜZENİNİ KAYBETMEKTEN KORKUYORLAR

HDP karşıtı çevreler kimlerdir?

HDP, Kürdistan ve Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinde bugüne kadar var olmayanı gerçekleştirmeyi hedefleyen bir hareket, bir parti olarak ortaya çıktı. Öyleyse demokrasi güçlerinin ortak olarak birleştikleri destekledikleri bir parti olma özelliği taşıyor, özde böyledir. Öyleyse böylesi bir partiye karşı çıkanlar da demokrasi ve özgürlük mücadelesine karşı cepheden yaklaşım içerisinde olanlardır. Bunlar kimlerdir? Milliyetçilerdir, iktidarcılardır. Hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de iki cepheli bakmak gerekiyor. İktidar olduğu zaman, devlet olduğu zaman, kendisini üst sınıflar şeklinde örgütleyecek Kürdistan’daki varolan zenginlikleri kendi tekeline alacak, bunu da ayrıcalıklı bir yaşamın parçası aracı haline getirecek kesimlerdir. Kürdistandaki milliyetçilik, halklar arasında ortak bir köprü oluşturulup ortak kurtuluşun özgürlüğün sağlanmasıyla birlikte kendilerinin iktidarlaşamayacakları, kendilerinin devletleşemeyeceklerini gördükleri için karşıt durumdalar. Türkiye’deki milliyetçi, şoven çevrelerin karşıtlığı ise bu özgürlük ve demokrasi mücadelesinin Kürdistan ve Türkiye zemininde buluşmasıyla beraber mevcut sömürgeci devletin yok olacağı, demokrasiye daha duyarlı bir devletin oluşabileceği gerçeğini fark ederek kendi çıkarlarını kaybedeceklerini görüyorlar. Bununla birlikte Kürt ve Türk halkının birlikteliği, aslında Harami düzenlerinin, tüm egemenlikli iktidar ilişkilerinin son bulmasına neden olacak. Bu onların varlığının son bulması anlamına geliyor. Biri devletleşemeyeceğim, iktidarlaşamayacağım, diyerek HDP’ye karşıt bir pozisyonda bulunurken; diğeri de elinde bulunanları kaybedeceğim korkusuyla HDP’ye karşı bir yaklaşım belirliyor, pozisyon oluşturuyorlar. Buluştukları nokta bu, farklı noktalardan, farklı cephelerden hareket ediyorlar ama bir noktada buluşuyorlar. O da HDP  karşıtlığı.

ÇELİŞKİLERDEN MEDET UMANLAR VAR

Kimi çevreler ‘ölü proje’ dedi. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?

HDP karşıtlığını seçim öncesinde de gördük. Birileri çıktı, dedi ki; “HDP Projesi ölü bir projedir” bunu anlatmaya çalıştılar. HDP projesi, niye ölü proje olsun ki. En fazla yaşam vadeden, en fazla gelişme vadeden bir projedir. Eğer bu proje –ki proje pratikleşmeye başladı- başarıya ulaşırsa bugüne kadar özgürlük mücadelemizin önündeki en temel engellerden biri ortadan kalkacak halkların birlikteliği, özgürlüğü gerçekleşecek. Bu itham ciddi bir haksızlık. Bu kendi düşünceleri doğrultusunda gerçekleri görmemek, gerçeklere gözünü kapatmak anlamına gelir. HDP projesine ölü proje deyip, HDP projesini baştan tartışmalı hale getirip, çözümsüz ilan edip, daha çok da Kürtlere seslenerek, hem de seçim öncesi bir dönemde güç zayıflatmaya neden olabilecek bir yaklaşım sahibi olmanın, Kürtlerin özgürlüğünü, Kürtlerin demokratikleşmesini istemekle yakından uzaktan bir alakası yoktur. Onun içindir ki HDP projesi “ölü doğmuş bir projedir” diye açıklamaların olduğu bir süreçte, özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı, Kürtleri kendi içerisinde çelişkili hale getirmeye çalışan, Kürtler arası bir nevi iç çatışma çıkarmaya çalışan, bundan da çıkar ve medet uman eğilimler ortaya çıktı. Aynı zamanda bu zemin üzerinden kendi eğilimlerini partileştirmeye çalışan yaklaşımlara tanık olduk.

İKİNCİ BİR MADIMAK YARATMAK İSTEDİLER

HDP’nin seçim hazırlıkları neden engellenmek istendi?

Bazı çevreler de şunun propagandasını yaptılar; İşte HDP oluştu. BDP, HDP içinde, HDP’nin bileşenlerinden biridir. Böylelikle Kürtlerle Türkler bir araya geliyor; oysa Kürtlerle Türkler bir araya gelemez, diyerek bunu fırsat olarak gördüler. HDP’nin oluşumuna karşı çıkanların böylesi bir özelliği var. Bunun doğru görülmesi, anlaşılması gerekir. Türkiye cephesinden çok daha farklı saldırılar gerçekleştirildi. HDP’nin çalışmasına imkan vermediler. HDP, seçim bürolarını birçok yerde açamadı. HDP büroları taşlandı. Mesela Fethiye’de HDP binası, ikinci bir Madımak katliamına dönüştürülmek istendi. Sivas Madımak’ta yaşanan katliamın bir benzeri Fethiye’de gerçekleştirilmek istendi. HDP binasına yapılan saldırının ardından, oradaki Kürtlerin iş yerlerine saldırıldı. Kürtler Fethiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Adı bilinen demokratlar, sosyalistler, kendilerini dar bir bölgeye sıkıştırmak zorunda kaldılar. Urla’da, Aksaray’da benzeri durumlar yaşandı. Yine HDP’liler Karadeniz’de Sinop’ta, Samsun’da, Ordu’da, saldırılara uğradılar. Diğer partiler gibi seçim propagandası ve çalışması yapamadılar. Bunlar da bir saldırı biçimiydi. Bu saldırılarla asıl yapılmak istenen neydi? HDP’nin propaganda yapmasını ve çalışma yürütmesini engellemek. Çünkü HDP, Türkiye’deki milliyetçi, şoven dalgalanmaların önüne geçecek bir gücü temsil ediyordu. Özel savaş güçleri, kitleleri, toplumu kandırma pozisyonunu yitirmekten korktukları için HDP’ye saldırdılar. Seçim öncesi HDP’ye saldırmalarının asıl nedeni buydu. Diğer milliyetçi kesim ise, “Biz iktidar olamayacağız, Kürdistan’daki var olan değerlerin üzerine konamayacağız” biçiminde bir korkuya kapılıp HDP’yi hedef aldılar. Bir yerde sözlü saldırılarla, propagandayla kafaları bulandırmaya çalıştılar; diğer taraftan da saldırı şiddet biçiminde ortaya çıktı. Belki her iki cephe özde farklıdırlar, aynılaştırmıyoruz ama, saldırdıkları güç itibariyle ortak noktada buluşmuş oldular.

Seçim sonrası için neler söylenebilir?

Seçimlerden hemen sonra HDP tartışmaları başlatıldı. Örneğin dediler; ‘HDP, Türkiye’nin batı illerinde oy alamadı; demek ki Türkiye toplumu tarafından kabul görmedi” şeklinde bir yaklaşım içerisine girdiler. Türkiye’deki ırkçı, milliyetçi çevreler şimdiden bunun propagandasını yapıyorlar. Bununla birlikte diğer milliyetçi kesim de “Alınan oylar BDP’nin oyudur; HDP’nin bu oylarda bir rolü olmamıştır, aksine HDP alması muhtemel oyları aşağıya düşürmüştür” dediler. Bu tarz propagandif söylemler doğru değildir. Bunu iyi görmek gerekiyor.

Seçim sonuçlarında sayısal değerlerle siyasal değerler her zaman örtüşür mü?

HDP’nin siyasal ve toplumsal misyonunun, Türkiye ve Kürdistan halklarının ortak özgürlük ve demokrasi mücadelelerinde oynayacağı rol açısından, sayıyla ölçülemeyecek, değerlendirilemeyecek, kıyaslanamayacak tarihsel bir mücadele gerçekliği vardır. Sadece matematiksel toplamlarla, sayısal ifadelerle, kendi görüşlerini, doğrulamaya çalışan yaklaşımlar gerçekliği kapsamaktan uzaktır. Oysa siyaset alanında, sosyal, toplumsal alanda var olan gelişmeler matematiksel toplamlarla, sayısal izahlarla ifade edilemez. Eğer sen matematiksel toplamlarla, sayısal izahlarla, siyasal ve sosyal gelişmeleri izah etmeye kalkarsan çuvallarsın. Bugüne kadar bunu yapanlar hep çuvallamışlardır. Sayıların üstünlüğü vardır, sayıların gücü vardır, bunlar ancak göz boyar. Sadece seçimlerde elde edilen sonuçlarla bir değerlendirme yaparsan, HDP’nin gerçek anlamını, oynamış olduğu gerçek rolü bilemezsin.

HDP OYLARI ENGELLENMİŞTİR

Seçim sonuçlarına birçok yerde itiraz yapılmakta, son seçimleri bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıklanan seçim sonuçları gerçek sonuçları mı ifade ediyor, bu bile tartışmalıdır. Daha seçim sonuçları açıklanmadan, sandıklar kapanmadan birçok hile haberleri geldi. Oyların kaçırıldığı, sahte oyların kullanıldığı, oyların yakalandığı, mükerrer oyların kullanıldığı biçiminde birçok  sahtekarlıkların yapıldığı ortaya çıktı. Var olan rakamların, istatistiklerin, o tür sahtekarlıkların bir sonucu olmadığını kim iddia edebilir? Birçok yerde seçim sonuçlarına itirazlar var. Böylesi bir seçim ortamında sağlıklı değerlendirmeler güçleşir. HDP’nin oyları engellenmiştir. Buna rağmen HDP’nin halklar için umut vaat etme gerçeğini gölgelemeye çalışanlar oldu. Tamamıyla gerçek dışı, hakikat dışı bir yaklaşımdır. HDP’nin BDP’nin oylarını azalttığı, HDP’nin Türkiye'de karşılığını bulmadığı iddiası, iki yüzlü bir yaklaşımdır. HDP gerçekten de tüm olumsuzluklara rağmen, tüm engellemelere rağmen çalışma yürütmüştür. Hangi partinin seçim büroları bu kadar taşlanıp, yakılmak istenmiştir? Hangi partinin seçim propagandası, çalışmaları yapmak için illere, ilçelere, köylere giden insanları engellenmiştir. HDP engellenmiştir. HDP’li kitlelerin HDP’ye oy kullanmaları engellenmiştir; üzerlerinde baskı oluşturulmuştur. Ona rağmen HDP seçimlere katılmış, İstanbul’da 3.parti olmuş, Türkiye genelinde yüzde ikiye varan oy oranına ulaşmıştır.

HDP’YE VERİLMEYEN OY CHP’YE GİTMİŞTİR

Demokrasi güçleri HDP’yi yeteri kadar destekledi mi?

HDP’nin almış olduğu oydan daha fazlasını almasını engelleyen çok farklı yaklaşımlar da olmuştur. Örneğin, sol-demokrat kesimler, Anti-kapitalist kesimler, çevreci kesimler, kadın hareketlerinin de temsilini bulduğu yer HDP dir. Fakat bunlar da tüm güçlerini, HDP’ye yöneltmemişlerdir. Bazı kendilerine demokratım diyen çevreler, Türkiye'de özgürlük için, demokrasi için mücadele ettiğini veya öylesi düşüncede olduğunu söyleyen bazı yazar, çizer kesimler vardı. Bunlar seçim öncesi süreçte, “Ben oyumu CHP’ye vereceğim, HDP’ye oy vermeyeceğim, ya da sandığa gitmeyeceğim” biçiminde tavırlar içine girmişlerdir. Bu kesimlerin HDP’ye oy vermemesi, CHP’ye akan oy anlamına gelmiştir. Bu gerçekler görülmeden HDP’nin başarısız olduğunu, HDP projesinin iflas ettiğini, çözümsüz kaldığını söyleyemeyiz. Tam aksine HDP projesi gelecek vaat ettiği, Türkiye ve Kürdistan halklarının ortak mücadelesinde, güçlü bir proje olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Bunu görmek gerekir.

İKİ PARTİ ARASINDA BİR TERCİH DAYATILDI

Genel seçim tablosunu nasıl okumak gerekir?

30 Mart seçimlerinde AKP karşısında CHP güçlendirilmek istenmiştir. Küresel sermaye güçleri de, Türkiye’deki hegemonya mücadelesi verenler de bunu yapmıştır. Yani iki çizgi, iki parti arasında bir tercih dayatılmıştır. Biri, AKP’de ifadesini bulan çizgi, diğeri de CHP’de ifadesine kavuşan çizgi. Sol ve demokratik güçler CHP etrafında toparlanacak, güya kendilerine göre sol-demokratik bir muhalefet oluşacak; onun karşısında da muhafazakar, milliyetçi, liberal çevreler de bir nevi milliyetçi cephe diyebileceğimiz, milliyetçilerin her türlüsünü içinde barındıran AKP’nin etrafında oluşturulan bir parti olacak. Hesap buydu. Bunlar arasındaki mücadele öne çıkartılarak, işte Türkiye’nin siyasal tablosu da bundan oluşuyor, biçiminde bir görüntü yaratmaya çalıştılar. Ama seçim sonuçları buna imkan tanımadı. AKP’nin almış olduğu oya bakarak, AKP budur, demek yanılgılıdır. CHP’nin durumu çok daha vahimdir. O kadar şişirdiler, o kadar pompaladılar, imkan sunuldu, güç verildi. Almış olduğu oy ortada, çıkarmış olduğu belediyeler ortada. Mevcut Türkiye’nin siyasal gerçekliği karşısında da başarısızdır. Bir başarısızlık ve yenilgiyi anlatıyor. İktidar çözümsüz, ana muhalefet olarak ortaya çıkartılan CHP de yenilmiştir. Böylesi bir ortamda gerçek muhalefet güçleri ortaya çıkmaz mı? İşte buradaki gerçek muhalefet gücü, demokrasi gücü, HDP dir.

Halk HDP’yi nasıl karşıladı?

HDP’nin aldığı oy, her şeye rağmen yüzde ikilik oran gerçekten de Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük mücadelesinin gelişmesinde ciddi bir tabandır, ciddi bir güçtür. Sen bu güce dayalı bir örgütlenme geliştirirsen, o gücün ortaya çıkaracağı enerjiyi de bugüne kadar HDP’ye oy vermeyen, diğer güçlere oy veren kesimleri de toparlarsın. Bu, Türkiye’deki güçlü bir muhalefetin ortaya çıkması demektir, güçlü bir demokrasinin açığa çıkması demektir. HDP her yerden oy almıştır. Aydın’da, Muğla’da, Balıkesir’de, Artvin’de, Giresun’da oy alabilmiştir. Demek ki her tarafta özgürlük mücadelesini, demokrasi mücadelesini, toplumsallaştırma, kitleselleştirme açısından zeminin var, imkan ve potansiyel var. Önemli olan bunları ortaya çıkarabilmek, bunların harekete geçmesini sağlayabilmektir. Seçim sonrası süreç bu gerçeği ortaya koymuştur. Bu gerçek de Türkiye’de gerçek muhalefet gücünün HDP olduğu gerçekliğidir. Yapılması gereken de “Bu proje iflas etti, Türkiye'de karşılığını bulmadı” biçiminde, kafa bulandırıcı, gerçeklikten özünü saptırıcı, konuşmalar, tartışmalar yapmak değil-bazıları dostluk adına bunu yapıyor, objektiflik adına bunu yapıyor- HDP’nin siyasal, toplumsal anlamda ifade ettiği gerçekliği gören bir yaklaşım içerisinde olunmasıdır. Demokrasi mücadelesi daha da artarak büyüyecektir. / anf

Güncelleme Tarihi: 03 Nisan 2014, 14:24
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER