Hristiyanlara yönelik katliam ve saldırılar Musul kenti ile sınırlı da değil.

Asuri Uluslararası Haber Ajansı (AINA) tarafından verilen bilgilere göre, Irak’ta son 10 yılda Katolik, Ortodoks ve Protestan Hristiyanlara ait 118 kilise ya tümüyle yok edildi ya da zarar gördü. Bu kiliselerin 64’ü Musul’da bulunurken, 45’i başkent Bağdat’ta, 8 tanesi Kerkük’te ve bir tanesi ise Ramadi kentindeydi.

Hristiyanlara ve sahip oldukları tüm değerlere yönelik saldırılar Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çetelerinin 10 Haziran’da Musul kenti ve çevresini ele geçirmeleri ile doruğa çıktı. O tarihten bu yana Musul’daki 45 kilise ve Hristiyanlara ait kurum ya tahrip edildi ya da IŞİD çetelerince el konuldu. El konulan binaların bazısı camiye çevrilirken bazıları da çetelerce üs olarak kullanılıyor. IŞİD, geçtiğimiz hafta kentte bulunan ve Hristiyanlar ile Müslümanlarca da kutsal sayılan Hz. Yunus Türbesi’ni bombayla havaya uçurmuşlardı. 

200 BİN HRİSTİYAN YAŞIYORDU

Kentte 1800 yıldan bu yana yaşayan Hristiyanların sayısı 2003 yılında 200 bin civarında idi. Amerikan işgali sonrası Hristiyanlara yönelik saldırıların artması sonucu on binlercesi kenti terkederken, IŞİD işgali sonrası da önemli bir kısmı başta Güney Kürdistan olmak üzere Irak’ın değişik bölgelerine kaçmak zorunda kaldı.

IŞİD’in Irak’ta ve Suriye’de ‘hilafet devleti’ ilan etmesi ile birlikte kentte kalan Hristiyanlara yönelik baskıları sistematik bir hal aldı. Hristiyanlara yaşamlarının bağışlanması karşılığında Müslüman olmaları ve ya vergi ödemeleri zorunluluğu getirdi. Kenti terk eden Hristiyanlara ait evler ve diğer mal varlıkları IŞİD tarafından el konulurken, evlerde bulunan tüm eşyalar yağma ediliyor.

Hristiyanlara yönelik saldırılar IŞİD ile de başlamadı. ABD işgalinin ardından Hristiyanlara yönelik saldırılar her geçen gün artarken, baskılar sonucu yüz binlercesi yaşadığı şehri terk etmek zorunda kaldı. Resmi verilere göre, IŞİD’in saldırılarına kadar ki son 11 yılda bini aşkın Hristiyan sadece inancından ötürü uğradığı saldırılarda yaşamını yitirdi. Ancak gerçekte bu rakamın daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

Çetelerin Şii, Sünni ve Ezidi Kürtler gibi Hristiyanlara yönelik insanlık dışı uygulamaları dünya basınında da gözlerden kaçmıyor. Almanya’nın Sesi (Deutsche Welle) radyosuna konuşan ve halen Güney Kürdistan’ın başkenti Hewler’de yaşayan birçok Hristiyan Iraklı, IŞİD çetelerinin kentten kaçmalarına müsaade etme karşılığında birçok kişisel eşyalarına dahi el koyduklarını söylediler. Deutsche Welle’ye konuşan Hristiyanlar, Musul’daki kiliseler, tarihi müzeler ve buralardaki tarihi el yazmalarının dahi yok edildiği bilgisini verdiler.

KARŞILIKLI SAYGI TEMELİNDE BİRLİKTE YAŞANIYORDU

Mülteci Hristiyanlarda hakim olan görüş ise, Musul başta olmak üzere Irak’ın birçok kentinin artık kendileri için güvenli olmadığı ve ‘hiçbir şeyin eskisi olmayacağı’. Deutsche Welle’nin görüştüğü Musul Üniversitesi eski profesörlerinden Jorj Marsina Kariumi el-Qabo, Irak’ta önceleri farklı dini inançlara mensup grupların birbirlerine saygı temelinde yaşadığını söylerken, özellikle Musul’da barışçıl yaşamın var olduğuna dikkat çekti. El-Qabo, “Yaşananlar herkesin yüreğini burkacak türden. Eskiden tüm etnik ve dini gruplar birbirine saygı gösteriyordu. Ama ya şimdi?” diyerek, IŞİD’in gelmesiyle birlikte yaşama şansının ortadan kaldırıldığının altını çizdi.

“MUSUL ‘HRİSTİYANSIZ BÖLGE’ OLDU”

IŞİD ve diğer radikal grupların Irak ve Suriye’deki insanlık dışı saldırılarına sessiz kalan birçok batılı ülkede ise, Hristiyanların Avrupa’ya mülteci olarak kabul edilmeleri çözüm olarak sunuluyor. Haftasonunda yüz bini aşkın kişinin kiliselerde Irak’taki Hristiyanlar için dua ayinine katıldığı Almanya’da politikacılar, Irak’taki Hristiyan varlığının bitirilmek istendiğine dikkat çekiyorlar. İktidardaki Hristiyan Birlik Partileri (CDU-CSU) Meclis Grubu Başkanı Volker Kauder, Pazar günü bir konferansta yaptığı konuşmada, “Musul kenti ‘Hristiyansız bölge’ oldu” demişti.

CSU’lu Federal Meclis Başkan Yardımcısı Johannes Singhammer ise, Almanya’da yaşayan Müslüman örgütlerini Hristiyanlara yönelik göçertme ve sürgün uygulamalarına karşı aktif olarak tavır almaya çağırmıştı.