Cudi'nin eteğinde özgür bir Ezidi komünü

Cudi Dağı'nın eteklerinde, termik santral yapılmak istenen Avga Masiya'nın yanı başında eski bir karakol binası burası. Bir askeriyede ne olabilecekse, hepsi var. Mutfak, yatakhaneler, spor alanları, banyo ve tuvaletler...

Cudi'nin eteğinde özgür bir Ezidi komünü
Cudi Dağı'nın eteklerinde, termik santral yapılmak istenen Avga Masiya'nın yanı başında eski bir karakol binası burası. Bir askeriyede ne olabilecekse, hepsi var. Mutfak, yatakhaneler, spor alanları, banyo ve tuvaletler...


90'lı yılların yoğun çatışmalı dönemlerine bilfiil şahitlik etmiş bu duvarlar; işkence edilen, öldürülen, tehdit edilen ve bastırılan bir halkın belleğini en somut haliyle saklıyor.

Tek bir farkla, artık burası bir askeriye değil, özgür bir yaşam alanı...

Her metrekaresinde, 1992 yılında Şırnak'taki OHAL döneminde, Türk askerinin 10 gün boyunca işkence ederek öldürdüğü 16 yaşındaki Bişeng Anık'ın işkencesini hatırlatan karakolda, artık çocuk sesleri yankılanıyor. Bu sebeple, Şehit Bişeng Özgür Yaşam Alanı adı verilen yerleşkede, zalimin bugünkü adı IŞİD'in elinden canını zor kurtaran Şengalli Ezidiler yeni bir hayat kuruyor. 

"KİŞİ SAYISINDAN ÇOK DAHA FAZLA YEMEK PİŞİYOR"

Şırnak'ta, İdil, Cizre, Silopi ve merkezde iki adet olmak üzere toplam 5 Ezidi yerleşkesi var. Bu yerleşkelerin tümünde idare DBP çalışanları, DÖHK aktivistleri yani gönüllüler tarafından sağlanıyor.

Şengallilerin büyük bir çoğunluğu ise kendilerine yardım eden, ilk günden itibaren ihtiyaçlarına cevap veren bu kişileri devlet görevlisi sanıyor. Sohbetimiz sırasında, "Türk devletinin imkanları bu kadarla mı sınırlı?" diye soran bir Ezidi'ye, gönüllü bir arkadaş utana sıkıla, "Devlet sizin için tabldot ve kaşık dışında bir şey vermedi. Üzgünüm" derken, aslında zulümden kaçan bir halka burada nasıl bir zulüm yaşandığını da uzun uzun anlatmak gerektiği bir gerçek olarak belirginleşiyordu.

Gerçeği duyduklarında, bu kez kendilerine yardım eden gönüllülere müthiş bir saygıyla yaklaşan halk, tam da o andan itibaren yeni bir hayatın temellerini atmaya heves ediyor, umudu çoğalıyor.

Yerleşkenin her yerine girip çıkıyoruz. Mutfak oldukça temiz. Depolarda gıdalar muntazam tasniflenmiş. Aşçı İbrahim Usta'yla sohbet ediyoruz:

-Ne yemek pişiyor?

-Bugün patlıcan yemeği var. Yanında pilav. Çorba da mercimek. Her yemeğin yanına da mutlaka yoğurt veriyoruz. Yoğurdu çok seviyorlar. Zaten şifadır, bol yesinler.

-Yemekler yetiyor mu?

-Artıyor bile, her gün en az 300 kişilik yemek artıyor. Gece yine acıkıp gelen olunca onlara vermek için bol yapıyoruz.

-Nasıl karşılanıyor bunca malzeme yardımı?

-Halk ilk günden itibaren bağında bahçesinde topladığı ne varsa getiriyor sağ olsun. Bir iki hali vakti yerinde aile tencere ve ocak bağışladı. Belediye çok yardım ediyor. Ben de belediye binasının aşçısıyım zaten. Ben burada olduğum için belediyede aşçı yok şuan. DBP bütün çalışanlarıyla 15 gündür yerleşkelerde yatıp-kalkıyor. Kimse evine uğrayamıyor. Zaten önce şurayı bir kuralım, sonrası kolay...

MORAL KONSERİ

Akşam 8 gibi, yemekler yenip çaylar içilirken, Cudi'nin serin esintileri bunaltan sıcağa ara veriyor. Cudi Kültür Merkezi'nde çalışmalara yürüten genç müzisyenler de, Şengal halkı için yerleşke alanında bir moral konseri vermeye hazırlanıyor.

Henüz atlatılamamış bir şokla günlerini geçiren özellikle kadın ve çocuklar için konser bir nefes oluyor.

Konseri "Şerfedine" ile başlatan müzik grubu repertuarında Ezidi halk ezgilerine ağırlık vermişti ve bu sürpriz gözyaşlarıyla karşılandı. Günler sonra kahkaha ile gülen çocukları görmenin sevinci, gözyaşlarını tutamayan kadınlara merhem oldu.

En coşkulu anlardan biri de, konserin bir yerinde müzik grubunu "Biji Serok Apo" sloganıyla susturan yüzlerce Ezidi çocuğun sesi... Bu duygu yoğunluğu sadece Şengallileri değil, Şırnaklı gönüllü çalışanlara da duygulu anlar yaşattı.

KCK davasından 5 yıl cezaevine hapsedilen belediye ve parti çalışanları henüz iki ay önce özgür kalmış ve 1 aydır da Şengalliler için çalışmakla meşgul iken onlara da belki en büyük moral bu birlik duygusu oldu.

KADINLAR İÇİN DİKİŞ MAKİNESİ GETİRİLDİ

Şırnak'ta danışmanlık ihtiyacını karşılamak üzere kurulan Zahide Kadın Danışmanlık Merkezi, ilk günden itibaren kadınlar için seferber olmuş. Geldikleri ilk 10 gün, derneğin kapısı dahi açılmamış. Her gün yerleşkelerde görüşmeler yapmışlar.

Kadınlara yönelik sağlık taramalarında bizzat bulunan, ilk yardım ihtiyaçlarını karşılayan dernek çalışanı Ayfer, Zeynep ve Eda'yla hem beyin fırtınası yapıyor hem de bugüne dek neler gerçekleştirildiğini konuşuyoruz.

Önemli bir noktanın altını çiziyorlar. Şengalli kadınlar, toplumsal baskı ile yetişmiş ve erkek egemen sistemin çarkları içinde yaşamını sürdüren bir kadın profiline sahip. Zira, en acil ihtiyaçlarını dahi tarif ederken utanıyor, kocalarından izin almadan çadırdan çıkmamaya çalışıyorlar.

Kuzey Kürdistan'ın, Kürt kadın mücadelesi açısından önemli adımlar attığını bilenler olmakla birlikte bu toplumsal baskıya baş kaldırı henüz Şengal halkında gerçekleşmemiş. Tarihin onları şimdi de bu toprakalara sürüklemesiyle belki de kadın olma bilincine dair düşünme şansları olacak ve bu Zahide Kadın Derneği çalışanı 3 kadını oldukça heyecanlandırmış.

KADINLAR ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNDEN ETKİLENİYOR

Kumalık çok yaygın, zorla ve küçük yaşta evlilikler son derece olağan. Yerleşke içindeki kadınlarla sohbetlerimiz sırasında benzer diyaloglara rastlamıştık. "Aileniz izin veriyor mu böyle gece yarısı bizim yerleşkeye gelmenize?" diye soran genç kadına, tane tane ve uzun uzun anlatacak bir öykü vardı, Kürt kadınının özgürlük mücadelesi... Ancak bunun için zaman gerekiyor.

Zahide çalışanları da aynen böyle düşünüyor. Önce yaşamsal ihtiyaçlar, kış geliyor ve şartlar zorlaşacak. Derneğin çok projesi var ancak bütçesi dar. Seslerini tüm kadın hakları savunucularına, feministlere duyurmamızı isterken, böyle dönemlerin turnusol olduğunun da altını çiziyor Sosyolog Ayfer.

Derneğe ait dikiş makinelerini yerleşkeye götürmüşler. Kadınlar giysilerini kendileri dikebilecek kadar bu konularda iyi. "Kış için kazak dikerler, örgü malzemelerine de ihtiyaç var" diyor Zeynep. 

Sadece, böyle kadınlara etiketlenen beceleriler değil, müzik, resim, fotoğraf atöyleleri kurma çalışmaları başlatıldığının altını çizen Zahide çalışanları, şuan teknik olarak psikolojik tedavi süreciyle destek olacak psikolog zaten yok. "Bizim de önceliğimiz onları bu tür aktivitelerle rahatlatmak. Kafalarını biraz olsun dağıtmak..." Sürekli psikolojik desteğe ihtiyaçları olduğunun altını çizerek onları yabancılaştırmak da tercih etmedikleri bir şey. Son sözü yine Ayfer söylüyor;

"Şuan ihtiyacımız olan en önemli şey büyük bir kadın dayanışması. Biz herşeyi bu dayanışmayla çözdük, şimdi Ezidi kadınlarla da aynısını yapacağımıza inancımız büyük!"

VOLEYBOL OYNAYALIM, TAHTEREVALLİ YAPALIM

Yerleşkenin ortasına voleybol filesini asan arkadaşların gözlerinin içine mutlulukla bakan genç delikanlılara şahit olmak güzel.

Güneş batarken, mutlulukla voleybol oynadılar. Belki de yerleşke kurulduktan bugüne en güzel günlerini geçirdiler.

Öte yanda, askeriyenin demir direklerinden tahterevalli yapan küçük çocuklar sebepsizce büyük kahkahalarla çınlatıyordu yerleşkeyi. Bu askeriyede, o kahkahaları duymak için ne bedeller ödemiş ve ödemeye de devam ediyordu bu halk...

"OĞLUM GİTMEK İSTEDİ, 'GİTME' DEMEDİM"

Şengal katliamına tanıklık eden oğlu bir kaç gün önce YBŞ saflarına katılan Gewre anne, 50'sine varmamış. Bir duvarın dibine çökmüş voleybol oynayan gençleri izliyor. İki kızı yanından ayrılmıyor. Bir Cudi'nin görkemine, bir voleybol oynayan gençlere dalıyor gözleri...

"Oğlum gitmek istedi, 'gitme' demedim. Gerilla bizim hayatımızı kurtardı. Onlara duyduğu minnetin yükü vardı yüzünde, görüyordum. Gitti, halkımızın geleceği için gitti."

Gewre'in oğlu tek değil, böyle onlarca genç var şimdi öfkesini mücadelesine katan. Geleceği onların varlığı kurarken, anneleri de onlara umutla sarılacakları günler için bir yaşamı yeşertmenin gayretinde...

Güncelleme Tarihi: 11 Eylül 2014, 09:50
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER