DTK Kongresi'nin sonuç bildirgesi açıklandı

DTK 7. Olağan Genel Kurulu’nun sonuç bildirgesini açıkladı. Kürtçe ve Türkçe okunan bildirgede, genelde Ortadoğu'da özelde ise Kürdistan coğrafyasında adı konulmamış bir 3. Dünya Savaşı durumu söz konu olması nedeniyle Kürdistan Ulusal Kongresi'nin toplanmasının tarihsel vebali üzerinde duruldu.

DTK Kongresi'nin sonuç bildirgesi açıklandı
DTK 7. Olağan Genel Kurulu’nun sonuç bildirgesini açıkladı. Kürtçe ve Türkçe okunan bildirgede, genelde Ortadoğu'da özelde ise Kürdistan coğrafyasında adı konulmamış bir 3. Dünya Savaşı durumu söz konu olması nedeniyle Kürdistan Ulusal Kongresi'nin toplanmasının tarihsel vebali üzerinde duruldu. Kongre ise "Başta Êzidî halkı olmak üzere Güney Kürdistan ve Rojava'da soykırıma uğrayan ve soykırım tehdidi altında olan Kürt, Süryani, Ermeni, Şabak, Kakai inancı ve halklarına ve Rojava devriminde şehit düşen bütün Kürdistan direnişçilerine atfediyoruz" denildi. 


DTK'nin iki gündür devam eden ve Kürt Ulusal Kongresi için çağrıların da yapıldığı 7. Olağan Genel Kongresi'nin sonuç bildirgesi açıklandı. Yeni eş başkanlar Hatip Dicle ve Selma Irmak'ın yaptığı teşekkür konuşmalarının ardından sonuç bildirgesi, Kürtçe ve Türkçe olarak deklare edildi. Bildirgenin Türkçesi Ayhan Bilgen tarafından okundu. Bildirgede kongrenin 501 delege, Kürdistan'ın dört parçasından, Türkiye ve Avrupa'dan siyasi parti temsilcileri, sivil toplu örgütleri ve şahsiyetlerden oluşan 300'e yakın konuk ve 50'ye yakın gözlemcinin katılımıyla gerçekleştiği ifade edildi. 

Bildirgede, siyasal süreç, Kürdistan ve bölgede yaşanan durum, inşa, DTK'nin misyon ve sorumlulukları konularının gündemine alan kongrenin önemli bir tartışma ve kararlaşma düzeyine ulaştığı kaydedildi. 

"Genelde Ortadoğu'da, özelde ise Kürdistan coğrafyasında adı konulmamış bir 3. Dünya Savaşı durumu yaşanmaktadır. Ortadoğu'da yaşanan bu savaş tüm bölge halklarının güvenlik ve geleceğini tehdit etmekle kalmıyor etnik, inanç ve kültürel soykırım gibi tarihsel hafızalardan silinmeyecek ağır sonuçları doğuruyor” denilen sonuç bildirgesinde Rojava, Şengal, Telafer ve Filistin’de yaşananların bunun somut ifadesi olduğu belirtildi.

‘ULUSAL KONGRE ACİL OLARAK TOPLANMALI’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaşanabilecek olası gelişmelere ısrarla dikkat çekerek, bölge ülkelerinin demokratikleşme temelinde dönüşüm geçirmelerini, Kürdistani güçlerin de varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama temelinde bir an önce Ulusal Kongreyi’yi toplayarak hazır hale gelmelerinin gerekliliğini ortaya koyduğu da vurgulanan sonuç bildirgesinde şunlara yer verildi: “Bölge ülkeleri bu uyarıları dikkate almayarak aksine savaşı derinleştirecek ilişki ve arayışların içine girmişlerdir. Ayrıca Kürdistan Ulusal Kongresi'nin toplanmamasına yönelik başta Türkiye olmak üzere diğer bölge devletleri engelleyici tutumlar içinde olmuşlardır. Tüm bu gelişmeler öngörülürken Kürt siyasi parti ve oluşumlarının dıştan dayatılan engellemelere rağmen ulusal birlik temelinde bir kongreyi gerçekleştirememesi tarihsel vebali ağır olan gelişmelerin yaşanmasına yol açmıştır.

Bu gelişmeleri değerlendiren kongremiz, hiçbir mazerete sığınmadan bir an önce Ulusal Kongre'nin toplanma çağrısını yinelemektedir. Gecikmişte olsa gerçekleştirilen sınırlı ulusal birliğin, halklarımızın saldırılara karşı savunulması, IŞİD saldırılarının püskürtülmesi ve Kürdistani halkların dayanışması açısından ne denli önemli olduğunu yaşanan gerçeklik göstermektedir. 

Bu realiteden de anlaşıldığı gibi Kürdistan ve Mezopotamya halkları açısından ortak savunma gücünün nedenli hayati önemde olduğu ortaya çıkmıştır. Yine Rojava'da yaşanan sürecin ortaya çıkarttığı umut da bölge halklarının geleceğini şekillendirecek niteliktedir. Halkların birlikte barış içinde yaşamı için örnek model oluşturan kantonlar, demokratik ulus perspektifinin, geçen yüzyıldan devralınan ulus devlet tahribatının panzehiri olduğunu göstermiştir. Bir yandan kendi ayakları üzerinde durabilecek alt yapısını inşa ederken diğer yandan Şengal vahşetinden kaçanlara ev sahipliği yaparak tüm halkların takdirini toplayan Rojava halkı bu durumu kendi öz gücüne dayanarak oluşturduğu öz yönetimlerinden almaktadır. Rojava'da oluşturulan demokratik yönetim modelinin bölge halklarının özgür geleceği için bir çözüm seçeneği olarak gören kongremiz, halkları yerinden ederek değil, yaşadığı topraklarda öz yönetim modeliyle varlıklarını sürdürmelerini önemser. Bu gerçeklikten hareketle Şengal'in otonom statüye kavuşturularak, yerinden edilen Şengallilerin topraklarına geri dönmelerinin sağlanması için gerekli girişimlerde bulunur. 

Kongremiz; Yerel, ulusal ve ululararası hiçbir gücün karşında duramadığı çeteci güçlere karşı halkların savunmasını ağır bedeller ödeyerek gerçekleştiren YPG ve HPG güçlerinin uluslararası mekanizmalar tarafından halk savunma gücü olarak tanınmasını ve PKK'nin "terör örgütleri'' listesinden çıkartılmasını bir zorunluluk olarak görmektedir. 

Diyalog sürecinde gelinen aşamayı gündemine alıp değerlendiren kongremiz, AKP hükümetinin çözüme dair tatmin edici bir adım atmadığını vurgulamıştır. Bir yandan IŞİD vb. yapılara destek vererek Kürt kazanımlarını bastırmaya çalışırken diğer yandan orta doğunun kaotik gerçekliği içinde Kürt halkının katliamla karşı karşıya olduğu bir ortamda çözüm süreci adına silahsızlanmayı ilk seçenek olarak dayatması tasfiyeden başka bir durumu amaçlamadığını değerlendirmiştir. Gerçekliği olmayan seçenekleri dayatıp esasta yapması gerekenleri öteleyen tutumlarına rağmen Kürt Halk Önderi ve özgürlük hareketi çok zor şartlar altında diyalog sürecinin kopmaması için yoğun çaba sarf etmiştir. Bu çabaların sonuç alıcı bir müzakere ve kalıcı bir barış sürecine dönüşmesi için öncelikli olarak Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürce hareket edeceği koşulların sağlanması, diyalog sürecinden müzakere sürecine geçişte katkı sunacak kesimlerin dahil edilmesi, hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması, TMK'nın kaldırılması, seçim yasasının demokratikleştirilmesi ve bunlarla birlikte anadil hakkının ve demokratik özerkliğin esas alınacağı yeni bir anayasanın yapılması acil bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır.

Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün teminatı olarak kabul eden kongremiz, kadına yönelik her türlü ayrımcılık, şiddet ve toplumsal eşitsizlik ile mücadeleyi öncelikli görevleri arasında görerek, bunların giderilmesi için başta kendi örgütsel mekanizmalarında olmak üzere eşit temsiliyetin yaşamın tüm alanlarında uygulamayı vazgeçilemez görev sayar. 

Emek sömürüsü, çocuk istismarı, madde bağımlılığı, ötekileştirilen kimlik ve yaşam biçimlerine yönelik ayrımcı politikalara karşı mücadele etme kararlılığını ortaya koyan kongremiz, farklılıkların kendi özgünlüklerinde özgürce yaşamasına ilişkin çalışmalar yürütür. 

Toplumsal taleplerin siyasal karar süreçlerine etkin biçimde katılım mekanizmalarının oluşturulmasını gündemine alan kongremiz, en yerelden başlayarak doğrudan demokrasiyi kurumsallaştırarak, demokratik özerkliği tüm boyutlarıyla inşa etmeyi hedeflemiştir. Ahlaki ve politik toplum esasları üzerinden demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile toplumsal inşayı ekonomik ekolojik adelet savunma gibi ana boyutlar üzerinden toplumsal sorunların çözümüne yönelik inşayı acil bir görev olarak önüne koymuştur.

Kongremizi başta Êzidî halkı olmak üzere Güney Kürdistan ve Rojava'da soykırıma uğrayan ve soykırım tehdidi altında olan Kürt, Süryani, Ermeni, Şabak, Kakai inancı ve halklarına ve Rojava devriminde şehit düşen bütün Kürdistan direnişçilerine atfediyoruz." / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 08 Eylül 2014, 11:08
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER