Hastane mi yoksa külliye mi?

Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Bakanlığı arasında imzalanan protokolün ardından, Türkiye'de hastanelerde imamların görevlendirilmesi devam ediyor.

Hastane mi yoksa külliye mi?
Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Bakanlığı arasında imzalanan protokolün ardından, Türkiye'de hastanelerde imamların görevlendirilmesi devam ediyor. Protokol kapsamında Amed'de bulunan Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne de biri kadın üç imamın ataması yapıldı. İmamlar, hastanenin yoğun bakım ünitesinde görev yapıyor. İmam ataması ile birlikte hastane içinde gün boyu tasavvuf müziği yayını yapılırken, hastanenin idare binasındaki katlarda ise mesai saatlerinde dini TV kanalları açık tutulurken, zaman zaman Kur'an yayını da yapılıyor.


7 Ocak 2015 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasında "Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü" imzalandı. Protokole göre, artık hastanelerin yoğun bakım üniteleri ile ağır hastaların kaldığı ünitelerde imamlar görevlendirilecek.

Protokolün imzalanması ardından Türkiye'deki belirlenen hastaneler gibi, Amed'de bulunan Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne de biri kadın 3 imam Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından atandı. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Hikmet İyem, özellikle ameliyat olacak yüksek riskli hastalar ile yoğun bakımda uzun süre kalan hastalara manevi destek amacıyla bu hizmeti başlattıklarını basına açıkladı. 

Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nca hastanelerde manevi destek sunulmasına ilişkin bir protokol imzalandığını hatırlatan İyem, bu sayede birimlerinin daha da güçleneceğini ifade etti.

Hastane bununla da yetinmeyerek, protokolün imzalanması ardından hastane içindeki tüm birimlerde gün boyu hoparlörlerden tasavvuf müziği yayını başlattı.

Hastanenin acil servis dahil tüm katlarında uygulanan müzik yayınının ardından, bu kez hastanenin idare binasında da gün boyu açık olan TV kanallarından dini yayın yapılmaya başlandı.

Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi idare binasının katlarındaki salonlarda açık bulunan televizyonlardan mesai saatleri içinde Kur'an yayını ile birlikte dini TV programları da merkezi sistemle yapılıyor.

HEKİM KURULUŞLARI SERT TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Psikiyatri Derneği ise 20 Ocak tarihinde yaptıkları ortak toplantıda, Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü"ne sert tepki göstererek, hükümetin sağlık hizmetlerini 'Ortaçağ karanlığı'na çektiğini belirtmişlerdi. 

Toplantıda konuşan, Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Medya Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, protokolün çerçevesinin belirsiz olduğuna dikkat çekerek, "Bu, psikoterapik müdahalenin din görevlisi tarafından yapılabileceği anlamına geliyor. Bu durumda bizim uyguladığımız tedaviye de zarar verecek durumlar oluşabilir. Bu son derece tehlikelidir" diye konuştu. Kaya, bu uygulamaya benzer örneklerin uzun süredir çeşitli alanlarda da yaşama geçirilmeye çalışıldığını belirterek, bunun AKP Hükümeti'nin ideolojik tercihinin bir yansıması olduğunu söyledi.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan da, ciddi biçimde itiraz edilmesi gereken bir durumla karşı karşıya olunduğunu belirtirken, "Hastaların ruhsal desteğe ihtiyacı olabilir ama bunun alanında eğitim almış sağlık personeli tarafından verilmesi gerekmektedir. Bunun aksi bilim dışı ve tehlikelidir" diye konuştu.

Yapılan ortak basın açıklamasında, "Bir psikiyatristin günde 5 dakikalık aralıklarla hasta bakmaya zorlanırken, ağır psikiyatrik hastalığı olan kişiler yatak yokluğu nedeniyle kurumdan kuruma gönderilirken, 2 bin kişilik kadronun dini destek adı altında kullanılması hasta yararının gözetilmediği bir tercihtir" denildi. 

Açıklamada ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre tüm dünyada en sık karşılaşılan on hastalıktan üçünün ruhsal hastalıklardan oluştuğu belirtilerek şunlara yer verildi: "Ülkemizde yapılan bilimsel çalışmalarda ruhsal sorunları olan kişilerin önemli bir kısmının din adamları gibi ruh sağlığı çalışanı olmayan kişilere başvurduğu ve tedavi sürecinin çareyi doğru yerde aramamak sebebiyle aksadığı bilinmektedir. Bu protokol ile bu tür başvuruların özendirileceği ve hastalarımızın sağlık hizmetinin aksayacağı akılda tutulmalıdır. Hastaların dini düşünceleri ile sağlık hizmetleri aynı başlık içinde tutulması, bir bilim dalı olan tıbbın ortaçağ karanlığına çekilmesi anlamına gelmektedir."

Güncelleme Tarihi: 07 Şubat 2015, 15:50
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER