İmamoğlu: İBB'yi ihaleden eleyenlerle seçimi iptal edenler aynı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Haydarpaşa ve Sirkeci Garı'ndaki ihale sürecine ilişkin yarın suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. İmamoğlu ihaleyi yapanları 31 Mart seçimlerini iptal eden kişilere benzetirken, "Bu süreci sıradan bir şekilde takip edeceğimizi düşünenler gözlerimizdeki inanca baksınlar ve 23 Haziran’ı hatırlasınlar" dedi.

İmamoğlu: İBB'yi ihaleden eleyenlerle seçimi iptal edenler aynı
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Haydarpaşa ve Sirkeci Garı ihalesinden İBB’nin elenmesini eleştirdi. İmamoğlu “Bu ihaleyi yapıp büyük bir motivasyonla belirli kişilere vermeyi, bu aymazlığı kendisine vazife edenler inanın, 31 Mart’ta seçimi iptal ederek Türkiye’nin demokrasisine ihanet edenlerle aynı bir avuç kişi olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Bu süreci sıradan bir şekilde takip edeceğimizi düşünenler gözlerimizdeki inanca baksınlar ve 23 Haziran’ı hatırlasınlar” dedi ve ihale süreci hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.

CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’yla birlikte Haliç Kongre Merkezi’nde “CHP İstanbul İl Danışma Kurulu Toplantısı”na katılan İmamoğlu, gar ihalelerindeki duruşlarını ‘yozlaşmışlığa karşı bir duruş’ olarak niteledi ve “Eğer siz buna sessiz kalırsanız daha büyüklerini yaşarsınız” ifadelerini kullandı. İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

 

‘BU DURUŞ DİLSİZ ŞEYTANLARA KARŞI’

“Açıkçası dışarıdan bize yüzlerce insandan destek talebi geldi. Onlarla irtibat kuruyoruz. Bu mesele, bir kurumun bir başka kurumdan yer alma meselesi değil. Bu mesele, bir millete ait, çok manevi bir alanın kim olduğunu bilmediğimiz bir insana ya da bir kurumu, arkasında kim olduğunu bilmediğimiz, biraz da dilsiz şeytanlık yapan, süreci bilen ama konuşmayan insanların ülkeyi tehdit eden, manevi değerler üzerinden, ‘Ne olursa olsun, burası benim olacak’ diyen insanlara karşı bir duruş. Haydarpaşa Garı ya da Sirkeci Garı bu şehrin manevi alanlarından ikisidir. Siz bu alanları kültüre, sanata bir takım etkinliklere açıyorsanız bunun en doğru adresi, öncü adresi İBB’dir. Biz bu nedenle bu kadar iddialıyız. Bu iddiamız hep devam edecek. Hukuki anlamda tüm mücadelemizi vereceğiz. Yazık ederler.”

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM: İhanet etmeyeceğimiz konusunda buradan bir teminat daha vermek istiyorum. Kendimize bu konuda çok güveniyoruz. Kimse bundan şüphe duymasın ama ettirmeyeceğimiz kısmında da bir mücadelenin olduğunu ve bunun kolay olmayacağını da biliyoruz. İşte son örneği; Haydarpaşa ve Sirkeci Garı diye iki simgesel yerden bahsediyoruz. Manevi ve kültürel açıdan simgesel iki noktadan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu alanların kiralanma sürecinde kamusal olarak hakkımız olan İBB’ye bir kamu kurumu olarak vermelerinde hiçbir sakınca olamaz. Bu iki noktada alavere, dalaverelerle, farklı motivasyonlarla buranın kim olduğu belli olmayan; daha düne kadar İBB’de 2-3 bin TL maaşla çalışan, ‘buralarda kültür sanat aktiviteleri yapacağım’ diyenlerin arkasında kimler olduğunu biliyoruz. Bu sürecin böyle yönetilip kim olduğu belli olmayan bir kuruma verilmesine vesile olan insanları kınıyorum. Burada en önemli prensibimiz, İstanbul’a ihanet ettirmeme adınadır. Bu bakımdan bütün hazırlığını yapmış olan hukukçu arkadaşlarım, müşavirliğimiz ve bize destek olan binlerce hukukçunun da katkısıyla yarın bu hem idari mahkemede başvuru yapılacak. Saat 11.30’da Anadolu Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunulacağı çağrısını hepinize yapmak istiyorum.

23 HAZİRAN’I HATIRLASINLAR: Bütün hukukçuların da bizimle beraber olmasını diliyorum. Bu ihaleyi yapıp büyük bir motivasyonla belirli kişilere vermeyi, bu aymazlığı kendisine vazife edenler inanın 31 Mart’ta seçimi iptal ederek Türkiye’nin demokrasisine ihanet edenlerle aynı bir avuç kişi olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Buna çıkardığımız ses İstanbul’da iki noktaya sahip çıkma sesi değil sadece. Sadece İstanbul’a ihanet ettirmeme sesi de değil. Bu bir yozlaşmışlığa karşı duruştur. Eğer siz buna sessiz kalırsanız daha büyüklerini yaşarsınız. Ülkemize, milletimize ait bir noktanın bu şekilde, kişilere, kurumlara, kim olduğu belli olmayan insanlara devredilmesi ülkede güvensizlik ortamı oluşturur. Bugün baktığınızda tüm bu olaylar olurken suç duyurumuzu yarın öbür gün sadece oradaki sürece imza atanlar, ihale kurulunda olanlara değil. O kurumun gelen müdürüne hatta sayın bakana kadar ulaşacağımızı ve bu süreci böyle takip edeceğimizi buradan belirtmek istiyorum. Henüz ülkemizin en tepesindeki yönetime bunu aktarmış, anlatmış değiliz ama günü geldiğinde oradan da beklentimiz olacağını ifade edelim. Bu süreci sıradan bir şekilde takip edeceğimizi düşünenler gözlerimizdeki inanca baksınlar ve 23 Haziran’ı hatırlasınlar.

SAYIN BAKANI BAKAN OLMAYA DAVET EDİYORUM: Şimdilik çağrımı bu işi yapanlara yapıyorum. Bir kere kınıyorum. Suç duyurusunda da bulunacağız. 16 milyon insanın arkamızda olduğunu da biliyorum. Ben 16 milyon insan için, bu milletin maneviyatı için, kim olduğu belli olmayan insanların bu kentin manevi değerlerinin ellerine geçmemesi için bu mücadeleyi veriyorum. Kim olduğunu onlar biliyorlarsa çıksın açıklasınlar. Hala tek bir kelime etmeyen, kendisiyle fotoğraf çektiren, kendisi ile bir arada olan, bir kelime açıklama yapmayan Sayın Bakanı, bakan olmaya davet ediyorum. Bu süreç devam edecek. Benim dilim birilerine sert gelebilir ama; çok yumuşak aslında. Günü geldiğinde devletimizin en üst makamına da bu çağrıyı yapacağım. Diyeceksiniz ki bu kadar mı mühim? Evet mühim. Burada başlayan yozlaşmalar daha büyük yerlere varıyor. Ondan sonra yıllar geçiyor dönüp diyoruz ki, ‘bu şehre ihanet ettik, özür dileriz’. Ben ihanet ettirmeyeceğim ve etmeyeceğim, diye söz verdim insanlara. İhanet etmeye çalışan insanlara da karşı duracağım. 16 milyonun insanın seçtiği belediye başkanı Ekrem İmamoğlu olarak.

AK PARTİLİLERİN VİCDANINA HAVALE EDİYORUM: Çok komik. Arkadaşlarla gün içinde konuştuk. Hatta şöyle bir yorum oldu. Pazartesine bırakılabilir. Bakın burada başka bir oyun dönüyor, siz takipte bulunun dedim. Hiçbir haber yok. Saat 17.00 itibariyle, mesainin son saati. Şeffaflık nedir? Dersiniz ki şu saatte pazarlığa çağırıyoruz. Basına bilgi verirsiniz. Ama sizden gizlediler. Demek ki saklanacak bir şey var. Demek ki o insanlar tümüyle güdümlü. O ihale heyetinde olanları da kınıyorum. Onlar ihanet etmişlerdir makamlarına. Bu milletin onlara teslim ettiği makamlarına ihanet etmişlerdir. Saat 17.00’de bir faksla sürece katılamayacağımız anlamında gerekçelerle bilgi veriliyor. Aynı dakikalarda orada pazarlıkla iş bitiriliyor. Kimin malını kimden kaçırıyorsunuz? Bu milleti aptal yerine koymak yakışıyor mu, devlet adamına? Bu işlere çok dikkatli, titiz bakan ve hassasiyetle sorgulayan ben, bu süreci ama siyasal anlamda ama başka kavramlarla 16 milyonun vicdanına, dahası AK Partili insanların vicdanına havale ediyorum.

Bir gazetecinin, “Yarın sizi de adliyede görecek miyiz? Yarın hukuk süreci başlayacak ama eğer o da fayda etmezse siz de işin içinde olacak mısınız?” şeklindeki sorusuna İmamoğlu şu yanıtı verdi:

“Gayet tabi. Ben bu milletin kenti emanet ettiği kişiyim. Yani ben haksızlığa, hukuksuzluğa sesini çıkartmayacak karakterde biri değilim. Ben tümünde sesini çıkartan, bu ülkede yolunda gitmeyen bir şey varsa ona da ses çıkartan, 16 milyon insanın belediye başkanıyım. Büyük bir konsensüs var. Bana her partili oy verdi. Dolaysıyla bu sadece, CHP’ni bir belediye başkanının duygusu değil. İstanbul İttifakının belediye başkanı kimliği ile hareket etmeye çalışıyorum. Tümüyle de bu benim ruhuma uygun. Benden kimse boynunu büken, kafasını kuma gömen, aynı depremde olduğu gibi, aynen mülteci sorununda olduğu gibi.”

BU PARTİNİN HAS EVLADIYIM: İnsanların bize bakışı, çok üst seviyede ve çok pozitif bir yönde. Bu sadece ülkemizin yakın coğrafyasında değil, demokrasinin üst seviyede gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa ve diğer ülkelerde. Bizim bu şekildeki buluşmalarımızı Türkiye geneline yayarak el ele, kol kola daha da güçlü bir şekilde geleceğe adım atmalıyız. Ben Cumhuriyet Halk Partisi ile siyasete başlamış, bu partinin has bir evladıyım. CHP’nin önemini hepimizin kavraması lazım. 10 yıldır CHP’de siyaset yapan, tüm sabrı da burada öğrenen, herkesi kucaklamayı burada öğrenen ve çevresine öğrendiği tüm pozitif duyguları aktarmaya çalışan bir yol arkadaşınızım.

HERKES FARKINDA OLMALI: Öyle önemli bir partimiz var ki; Mustafa Kemal Atatürk’ün 9 Eylül 1923’te CHP’nin kuruluş süreci ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu gerçekleşti. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’ncü yılına doğru gidiyoruz ve inşallah hep birlikte kutlayacağız. Hem Türkiye’de hem İstanbul’da en yakışan şekilde kutlayacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. 1974 yılında CHP, rahmetli Bülent Ecevit ile beraber, ‘Ayşe tatile çıksın!’ talimatı ile Kıbrıs’a yaptığı hareketle, Kıbrıs Türklerine sahip çıkması bir devlet kurulmasının ilk adımı atıldı. Dünya siyasetine baktığımızda bir devletin kurulmasına öncülük etmiş bir parti yok. Ne kadar önemli bir partiye hizmet ettiğimizin herkes farkında olması lazım. Bu ülkenin Cumhurbaşkanının siyasete girmesine vesile olan veya o süreci başlatan, milletvekili seçilmesine vesile olan sürecin altında da aslında Cumhuriyet Halk Partisi var.

MİLLİ DAVA NEDİR BİLİRİZ: Biz, “Milli dava nedir? Milli sorumluluk nedir?”, Bunları çok iyi bilen bir siyasi partiyiz. CHP’nin bir ferdi olarak ben bu partinin bir evladıyım, has evladıyım ama benim siyasi partim felsefesi gereği Cumhuriyet Halk Partisi hizmet için araç olan bir partidir. Yani amaç olan bir parti değildir. Bazı zihniyetler beni bu ülkede üzmekte ve kaygılandırmakta. Türkiye’miz sıkıntılarla uğraşıyor, güneyinde sorunlar var. Yani bu ülkede barışı, huzuru, birlikteliği ve özgürlüğü hep birlikte yaşamak, terörden arınmış olmak, terör grupları ile mücadelenin sona erdiği, terör gruplarının sonlandığı bir Türkiye istiyoruz.

DOĞUM SAYISI 500 BİNE ULAŞTI: Biz savunma birliklerimize, silahlı kuvvetlerimize elbette sonuna kadar güveniyoruz. Şu süreçte atılan adımlarda, hepimiz bazen kaygıyla, bazen üzüntü ile bazen de gururla takip ettiğimiz anlar olabiliyor. Ama maalesef üzüntü ve kaygı yüreğimizin tam da ortasına böyle duruyor. Suriye’de iki ülkenin attığı adımlar, kaos planları ne yazık ki beni kaygılandırıyor. İstanbul’u ilgilendirdiği için söylüyorum; 4 milyon mülteci bu ülkede ve bunun yaklaşık 1 milyonu İstanbul’da. Sadece buraya geldikten sonra doğum sayısı 500 bine ulaştı. Yanlış bir mülteci sorunu Türkiyemizi ve İstanbul’u kaygılandırmakta. Ben bu kaos planını reddediyorum. Gelinen bu noktada elbette hepimiz barışı ve huzur isterken şehitlerimize rahmet diliyorum. 4 askerimizi son operasyonda kaybettik, 20’ye yakın vatandaşımızı kaybettik. Bunlar çok önemli anlar, onlara rahmet diliyorum. Bu tür acıları yaşamak istemiyoruz.

‘PARTİME GELİN’ DEMEK ÇÖZÜM DEĞİL: Bunları anlatmayı kendime borç bildim. Böyle bir süreçte, ‘Herkesi partime davet ediyorum, bütün sorunları ortadan kaldıralım’ diyebilmenin çok acı ve kaygılı bir durum olduğunu düşünüyorum. ‘Partime gelin’ demenin bir çözüm olmayacağını, tümüyle bu işi, milli olarak sahiplenmenin ülke adına doğru tarifler olacağının altını çizmek istiyorum. Ben İstanbul’daki 16 milyon insanın belediye başkanıyım. Belediye başkanının böyle bir tarif yapması ne kadar acı ve ayıp ise, aynı şekilde milletimiz adına böyle bir tarifin yapılması da İstanbul’u yöneten bir belediye başkanı olarak demokrasi adına beni kaygılandırmakta ve üzmektedir. Dolayısıyla bir partinin güçlü olması, bir ülkenin güçlü olması anlamına gelmez. Bireylerin güçlü olması, ülkenin güçlü olması anlamına gelir. / DUVAR

Güncelleme Tarihi: 21 Ekim 2019, 20:02
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER