Demokratik özerklik halkımıza moral verdi

Avrupa Süryani Birlik başkanı Lahdo Hobil, Rojava’da ilan edilen demokratik özerkliğin Süryani halkına moral verdiğini ifade ederek halklarının tüm kantonlarda temsil edildiğini ve gençlerinin YPG ile birlikte çetelere karşı savaştığını söyledi.

Demokratik özerklik halkımıza moral verdi
Lahdo Hobil Avrupa Süryani Birlik Başkanı. 32 yıldır Avrupa’da yaşayan, 18 yıldan bu yana aktif siyaset yapan, iki dönem  Avrupa Suryani Birlik Başkanlığı görevini yürüten Hobil’e Avrupa’da yaşayan Asuri-Süryanilerin yaşam koşulları, Suriye’deki savaş, Rojava’nın üç kantonunda ilan edilen demokratik özerklik, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki barış süreci ve 1915 yılında Ermeni, Asuri-Süryaniler’e yönelik soykırım  konusunda sorular yönelttik.


Avrupa’da yaşayan Asuri-Süryanilerin yaşam koşullarını ve yaşadıkları ülkelere entegrasyonları hakkında bilgi verir misiniz?

Süryani Halkı baskı ve zulümden dolayı topraklarını terk ederek Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı. Avrupa’ya geldiğinde nasıl ayakları üzerinde durabileceğini düşündü. Avrupa’daki yaşam koşulları farklıydı ve dil bilmiyordu. Ama Avrupa’da yaşayan diğer göçmen halklarla kıyaslandığında en kısa sürede entegre olan bir halk oldu. Topraklarından zorla çıkarıldığı için geri dönüş umutları yoktu. Göç ettiği ülkelerde kendine yeni bir yaşam kurmak zorundaydı.

Bu tüm Avrupa ülkelerinde yaşayan Süryaniler için geçerli mi?

Evet, tüm ülkeler için geçerli. Yaşadıkları tüm ülkelerde kilise ve manastırlar inşa etti. Topluma entegre oldu. Son 8 ve 9 yıldır bizlerin de tevşivikye halkımızda topraklarına geri dönme düşüncesi oluşmaya başladı. Irak, Suriye ve Türkiye’de  olumlu gelişmeler olursa halkımızın bir kesimi ülkelerine dönecektir. Halkımız ülkesini seviyor. Oralardan kendi isteğiyle ayrılmadı. Katliamlardan geçirildi. Zorla çıkarıldı veya çıkmaya zorlandı. Eğer kendi isteğiyle çıkmış olsaydı bugün geri dönme isteği de olmazdı. Yaz aylarında Turabdin’e gidip köylerinde kalan ve kışın geri dönen pek çok aile var. Bunlar yaşlılar veya emekli olanlar. Kesin dönüş yapanlar da oluyor. Tahminen 100 civarında aile Turabdin’e kesin dönüş yaptı.

Avrupa Süryani Birliği Avrupa’da hangi ülkelerde ve ne tür çalışmalar yürütüyor?

İsviçre, Avusturya, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç ve İtalya’da üye derneklerimiz, federasyonlarımız, kurumlarımız ve enstitülerimiz var. Buralarda sportif, kültürel , en çok da siyasal çalışmalar yürütüyoruz. Ülkemizde, Irak, Suriye ve Türkiye’de halkımızın yaşadıkları haksızlıklara ve baskılara karşı mücadele ediyor, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa ülkelerinn parlamentolarında onların sesi olmaya çalışıyoruz. Bir çok ülkenin parlamentolarıyla ilişkilerimiz var. Son dönemlerde Suriye’deki gelişmelere ağırlık veriyoruz. Avrupa Parlamentosu’nda bir konferans gerçekleştirdik.

Halkımız her zaman korku içinde yaşadı. Avrupa’da yaşamasına rağmen Seyfo, soykırım diyemiyordu. Bunları ancak evde konuşabiliyordu. Bizim ortaya çıkıp örgütlenmeye başlamamızın bir nedeni de bu. Halkımız artık Seyfoyu anlatmalı diye düşündük. 1995’te Seyfo eylemlerine başladık. Her yıl düzenli olarak İsviçre, Almanya, İsveç, Belçika ve Hollanda’da açlık grevleri ve yürüyüşler yaptık. Bu eylemleri aynı günlerde eşgüdüm içinde organize ediyorduk. Stockholm’den Södertälje’je de üç gün süren bir yürüyüş yaptık.

2000’li yıllara geldiğimizde artık halkımız Seyfo’yu dile getirmeye başladı. Korkuyu belli ölçüde aştı. Diğer kurum ve kuruluşlarımız da bu konuyu ele almaya başladı. Biz halkımıza Seyfo’nun kimliğimiz olduğunu, bunu dünyaya duyurmazsak biten bir halk olacağımızı söyledik. Gelinen aşamada kiliselerimiz dahil tüm kurumlarımız Seyfo’yu gündeme getiriyor.

İsveç ve Avusturalya Seyfo’yu kabul etti. Bir çok ülkede Seyfo anıtları dikildi. Bunu bir üst noktaya taşımamız gerekiyor. Bunun için Avrupa’nın değişik ülkelerindeki parlamentolarda konferanslar yapmayı planlıyoruz. Gündemde olan bir başka çalışma da Birleşmiş Milletler’e ilitilmek için hazırlanan Seyfo dosyası.Seyfo’nun 100. yıldönümü nedeniyle  Birleşmiş Milletler’den dosyayı ele alıp tartışmasını isteyeceğiz. Amacımız Seyfo’nun 100. yıldönümünde kiliseler, sivil kurumlarımız ve halk olarak birlikte anmalar yapmaktır.

Türkiye’den talepleriniz nelerdir?

Türkiye artık soykırımını kabul etmeli. Bu konuyu Türkiye Seyfo’yu kabul edene kadar gündeme getireceğiz ve işin peşini bırakmayacağız. Türkiye halkımızı tanımalı. Bu halk o topraklarda Türklerden çok daha önceleri vardı. Bu halkı tanımalı, farklı dili, kültürü, örf ve adetleri olduğu, soykırıma uğradığı kabul etmeli. Bu halkın tekrar inkar edilmemesi için Anayasa’da ekonomik, siyasal hakları güvence altına alınmalı. Söz verilmesi yeterli olmaz. Tüm bunların yasalaştırılması ve Anayasa’da belirtilmesi gerekir.Bunun yapılması için de önce Seyfo’nun kabul edilmesi gerekir.

Süryaniler Avrupa ile Orta-Doğu arasında bir köprü görevini yerine getirebilir. Halkımız Avrupa ülkelerinde her alanda ilerleme kaydetti. Bizi bin yıllarca yaşadığımız topraklardan tamamıyla koparırlarsa bu köprü yıkılır. Bizim gerçekten köprü olabilmemiz için önce Seyfo’nun kabulü gerekir.

Geri dönüşün koşullarının yaratılması gerekir. Turabdin’de alt yapı yok. Avrupa’dan geri dönen insanlar orada nasıl yaşayacak? Burada yeni yerleşim alanlarının kurulması lazım. Bu halkın başına getirmedikleri şey kalmadı. Türkiye eğer bu halkı kazanmak istiyorsa geçmişte yaptıklarının bedelini ödemelidir. Bizim geçmişte Kürtlerle sorunlarımız oldu. Ama Kürt Halkı değişti. Halkımız da Kürtlerle birlikte yaşayabileceğini anlayacak bir seviyeye geldi. İki halk arasındaki ilişkiler daha da gelişebilir. Ama Türkiye’nin buna izin vermesi ve koşullarını yaratması gerekir.

Barış sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Süryaniler sürecin neresinde?

Barış süreci en fazla Süryanileri ilgilendiriyor. Savaştan en çok bizim halkımız zarar gördü. PKK ile devlet arasında süren savaşın arasında kaldık. 100 civarında Süryani faili meçhul cinayete kurban gitti. Halk korkudan topraklarını terk etti. Türkiye oraları Süryanilerden temizleyerek Kürtleri ortadan kaldırmaya kalkı ama bunu başaramadı.

Biz savaşacak durumda değiliz. Bu nedenle de barıştan en fazla bizim çıkarımız var. Biz hem Kürtler hem de Türklerle barış içinde yaşamak isteriz. Bu nedenle de süreci destekliyoruz. 21. yüzyıldayız ve Türkiye artık belirli bir aşamaya geldi. Ama zihinsel anlamda başka halkarı inkar etmeme, kabul etme söz konusu olduğunda ilerleme kaydetmedi. Türkiye bu anlayışı kırarsa Orta-Doğu’nun en güçlü devleti olabilir.

Barış sürecinde AKP’nin sorumluluklarını yerine getirdiğini düşünüyor musunuz?

AKP sorumluluklarının gereğini yapmadı. Kürtleri kendine çekmeye çalıştı. Bunda başarılı da oldu. BDP’ye oy vermeyen Kürtler CHP veya MHP yerine barış sürecinde yer aldığı için AKP’ye oy verdi. Kürt sorununa demokratik çözüm getireceğini iddia ederek bazı Kürtlerin desteğini aldı. Ama somut hiç bir adım atmadı. Attığı tek adım Abdullah Öcalan’la görüşme yapmasıdır. PKK sorumluklarını yerine getirdi ama aynı şeyi AKP yapmadı. Böyle davranmasında Suriye ve Rojava’daki gelişmelerin etkisi olduğunu düşünüyorum. Türkiye Rojava’da demokratik özerklik ilan edilmesinden rahatsız oldu. Irak’ta Kürtler kendi kendilerini yönetiyor. Aynı şey Suriye’de olduğu takdirde bunun Kuzey Kürdistan’da yaşayan Kürtleri etkilemesinden korkuyor ve Rojava’daki oluşumu engellemek için her şeyi yapıyor.

Neler yapıyor?

Suriye’deki savaşta pek çok ülkenin eli, kolu var. Ama üç ülke Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye muhalefet üzerinde, IŞİD ve El Nusra etkili olma çabaları var. Rojava’ya yönelik saldırıların ardında Türkiye var. İslamcı grupları saldırtarak Rojava’daki oluşumu ortadan kaldırmak istiyor ama bunu başaramaz.  Türkiye Nusaybin’e duvar örüyor. Barzani’de diğer tarafta hendek kazıyor. Türkiye ve Barzani Rojava’ya karşı işbirliği yapıyor. Barzani ile Türkiye arasındaki bu işbirliği çok eskilere dayanır. Daha önceleri PKK’ye yönelik operasyonlarda Türk ordusuna yardım ediyordu. Eskiden bunu  gizli yapıyordu. Şimdi Barzani legalleşti ve bu işbirliğini açıktan yapıyor. PKK’yi hem Rojava hem de Türkiye’de tasfiye etmek istiyorlar.

Bugün Irak’ta Kürtlerin bir oluşumu varsa bana göre bu PKK’nin geliştirdiği çizgi sayesinde oldu.Ama Talabani ve Barzani’nin öne çıkması ayrı bir konu. Ama bunlar oradaki kazanımlarını PKK’ya borçlu.

Suriye ve Rojava’daki Süryaniler ne durumda?

Halkımız daha çok Şam, Halep, Humus, Kamışlo ve Cezire’de yaşıyor. Savaş hepsini etkiledi. Savaştan önce rejime bağlıydılar. Orada siyasi bir örgütlenme olmadığı için halk kilisenin etkisinde. Kilise de rejime yakındı. Savaştan sonra halkımız tarafsız kaldı. Savaşmadı ve barışın olmasını istiyor. Ama savaş şiddetlendikçe ve saldırılar Hıristiyanlara yönelince Süryanilerin bir kısmı Esad’a yaklaştı. Bu arada Süryani Birlik Partisi kendini toparladı. PYD ile birlikte davrandı ve Süryaniler kantonlarda temsil ediliyor. Süryani gençler YGP ile birlikte çetelere karşı savaşıyor. Rojava’da Süryaniler askeri akademi, Askeri Süryani Meclisi kuruldu. Kadın ve gençlik birlikleri oluşturuldu. Demokratik özerklik halkımıza moral verdi.  / anf

Güncelleme Tarihi: 21 Nisan 2014, 22:18
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER