'AKP'de hesaplaşmalar su yüzüne çıkacak'

Prof. Dr. Mithat Sancar, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasıyla, kitleler ve AKP üzerindeki kontrolünün azalabileceğini belirtti.

'AKP'de hesaplaşmalar su yüzüne çıkacak'
Prof. Dr. Mithat Sancar, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasıyla, kitleler ve AKP üzerindeki kontrolünün azalabileceğini belirterek, "Çoğu zaman gerginlik, kutuplaşma sonucunu doğuran en önemli faktör, kendisinin meydanda, Meclis'te, başka platformlarda konuşmasıydı; bu imkanlar azalınca görünürlüğü de azalacaktır" diye ekledi. Sancar, “AKP'de oyların düşmesi veya başka konularda hükümetin sıkıntılar yaşaması, farklı bir iç hesaplaşma yaratabilir” diyerek parti içindeki hesapların önümüzdeki günlerde belli ölçülerde su yüzüne çıkmaya başlayacağı tahmininde bulundu.


Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Prof. Dr. Mithat Sancar ile Erdoğan ve Davutoğlu'nun yeni konumlarıyla şekillenecek olası politikaları konuştuk...

'ERDOĞAN'IN KİTLELERİ VE AKP'Yİ KONTROL ETME İMKANI AZALACAK'

-Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan oldu ama kişisel hırsları düşünülünce, sizce kendisi 'alışılmış bir cumhurbaşkanlığı' yapabilir mi?

Geleneksel, klasik bir cumhurbaşkanı olmayacağı kesin. Pasif, sembolik bir rolü benimsemeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca partiyi ve hükümeti de kontrol etmek isteyeceğini, tavır ve açıklamalarından anlıyoruz. En az genel seçimlere kadar parti ve hükümeti doğrudan, gerektiğinde de dolaylı yoldan kontrol edecek bir tutum sergileyecektir. Fakat eskisi gibi, yani başbakanlığı döneminde olduğu gibi kendisini çok fazla kamuoyu önünde, meydanlarda, Meclis'te görmeyeceğiz; böyle bir imkanı yok. Dolayısıyla kitleleri ve partiyi, fiziksel varlığını da kullanarak bütünüyle kontrol etme imkanı olmayabilir. Siyasette çoğu zaman gerginlik, kutuplaşma sonucunu doğuran en önemli faktör, kendisinin meydanda, Meclis'te, başka platformlarda konuşmasıydı; bu imkanlar azalınca görünürlüğü de azalacaktır. Ama en azından 2015 seçimlerine kadar bir cumhurbaşkanından ziyade AKP'nin genel başkanı ve hükümetin başı misyonuyla hareket edeceğini tahmin etmek mümkün.

NEDEN DAVUTOĞLU?

-Partisini ve hükümeti bu denli kontrol altında tutmak isteyen Erdoğan'ın, başbakanlık için Ahmet Davutoğlu'nu tercih etmesi yine bir 'kontrol' mekanizması niteliğinde mi?

Erdoğan seçim sürecinde de AKP'nin başına geçecek insanla ilgili kriterler dile getirmişti. Bu kriterlere baktığınızda, aslında en önemli nokta, kendisiyle uyumlu ve kendisine sadık olacağına inandığı birini seçmesiydi ve öyle yaptı. Anlaşılan Davutoğlu'nun kendisiyle uyumlu ve ona bağlı kalacağına inanıyor. Şüphesiz Davutoğlu'nun dış politika yaklaşımlarıyla da Erdoğan'ın bir yakınlığı ya da uyumu var. Davutoğlu'nu tercih etmesinde, İslam dünyasındaki ağırlığı sürdürme ya da artırma çabası da var. Davutoğlu'nun İslam dünyasıyla özellikle Sünni siyasal çevrelerle iyi bir ilişki kuracağına inanıyor. Bunun dışında sanırım iç politika açısından da Cemaat ile mücadele açısından kendisine güvendiğini belli ediyor. Çözüm süreci söz konusu olduğunda da, Davutoğlu'nun AKP açısından çözüm sürecini sağlıklı yürüteceğini düşünüyor.

'İÇ HESAPLAŞMA OLABİLİR AMA DAVUTOĞLU ERDOĞAN'DAN YANA DURUR'

-Davutoğlu'nun iç politikada bir çizgi değişikliğine gitmesi ve iki ismin çok vakit kaybetmeden 'iktidar savaşı'na kapılması mümkün mü? Ya da seçimlerde beklenen oy kaybının etkisi...

Davutoğlu'nun çok emanetçi ve sinik olacağını düşünmüyorum. Erdoğan'a direnme anlamına gelmez ama emir ve talimat alacak profil de çizmeyecektir. Öte yandan Erdoğan yapısı ve anlayışı gereği kutuplaştırma ve gerilim yaratma konusunda çok daha avantajlı görünüyordu. Davutoğlu'nun Erdoğan gibi bir tarzı yürütmesi göründüğü kadarıyla pek mümkün de değil; yapısı da buna uymuyor. İç politikada hükümetle muhalefet arasında daha yumuşak ilişki ortamı ortaya çıkabilir. Bunun dışında AKP politikalarını herhangi önemli değişiklik olmadan sürdürecektir.

Davutoğlu'nun kendi başına AKP'de bir odak olma gücüne sahip olmadığını düşünüyorum. AKP'de oyların düşmesi veya başka konularda hükümetin sıkıntılar yaşaması, farklı bir iç hesaplaşma yaratabilir. Bu hesaplaşmada Davutoğlu'nun Erdoğan ile birlikte hareket edeceğini öngörüyorum. Dolayısıyla Erdoğan karşıtı bir grup oluşturma ya da böyle grupla çalışma ihtimali Davutoğlu için yok. Ama AKP'de başka tür hesaplaşmalar muhtemelen önümüzdeki günlerde belli ölçüde su yüzüne çıkmaya başlayacak. Seçimlerde başarısız olunmasıyla da bunlar gündeme gelebilir.

-Türkiye'nin resmi politikasında, milliyetçi-dinci telakkinin Davutoğlu şahsında ön plana çıkmasını bekliyor musunuz?

Aslında Davutoğlu'nun milliyetçi unsurlara ağırlık veren bir anlayışı yok. İster din ister etnik temelli olsun, milliyetçiliğe akademik çalışmalarında ve siyasi hayatında fazla yer vermeyen, milliyetçiliğin etkisinde fazla olmayan politikacı. Tabii reel politika her zaman teoriyle uyuşmuyor ama Davutoğlu'nun, AKP politikasını farklılaştıran yol izleyeceğini düşünmüyorum. Sadece kendisinin varlığı, elbette kendi anlayışının rengini daha fazla katacaktır. Burada da eğer akademik çalışmalarındaki görüşlerine bağlı kalırsa, milliyetçilikten uzak bir sonuç verir. Fakat bölgede Sünni eksen oluşturup o eksende politika yapma anlayışı da büyük ölçüde kendisinin ürünüydü ve bunun Türkiye ve bölge için, özellikle Kürt meselesinde bölge düzeyinde ciddi sıkıntılar yarattığını biliyoruz. IŞİD gibi kanlı, vahşi bir yapılanmanın palazlanmasında Türkiye'nin dış politikadaki bu tercihi bir rol oynamıştır. Ayrıca hükümetin doğrudan ya da dolaylı olarak, İslami örgütleri, cihatçı örgütler de dahil olarak en hafifinden kollayan politikaları da Davutoğlu'nun sorumlu olduğu konular arasındadır.

'TÜRKİYE BÖLGE POLİTİKASINDAN DÖNÜŞÜN YOLUNU ARIYOR'

-Yani, Türkiye'nin bölgeye dönük bu politikaları devam etmez mi?

Bu politikaları devam ettirme ve Sünni eksen, cihatçı örgütlere kolaylık sağlama, onları kollama gibi politikalarında devam etmesi mümkün değil. Türkiye bana göre buradan dönüş yapmanın yollarını arıyor. Davutoğlu'nun en ciddi imtihanı Suriye iç savaşı patlak verdikten sonra dış politikadaki vahim sonuçlar doğuran hataları, tercihleri nasıl toparlayacağı meselesidir. İkinci ve buna bağlı bir mesele de, Rojava, Güney Kürdistan ile KCK-PKK üçgeninde Kürtlere daha yakın davranıp davranmayacağı ya da nasıl ilişki geliştireceğidir.

'DAVUTOĞLU SÜRECE İLİŞKİN BAŞKA BİR YOLU TERCİH EDEMEZ'

-Kendisinin az önce atıfta bulunduğunuz akademik çalışmalarından yola çıkarsak, 'çözüm süreci' için nasıl bir rol oynayacağını düşünebiliriz?

Davutoğlu'nun aslında federal yapılanma dahil, ademi merkeziyetçiliği savunan bir yaklaşımı var. Bu akademik çalışmalarında var ama bunu Kürt sorununa doğrudan doğruya uyarlayacak politik anlayışa sahip olduğu rahatlıkla söylenemez. Buna rağmen asıl önemlisi, çözüm sürecini ileriye taşıyacak bir yaklaşımı benimseyip benimsemeyeceğidir. Öyle anlaşılıyor ki, Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde hazırlandığı söylenen ve Öcalan'ın da olumlu bulduğunu açıkladığı program, yeni hükümetin de programı olacak. AKP'nin ve Erdoğan'ın bugüne kadar izlediği yoldan daha geri bir yol izlemesi söz konusu olamaz. Hükümet de tek başına davranmayacak anlaşılan. Erdoğan kendi ekibini oluşturacak gibi, bu yönde işaretler var. Erdoğan bugüne kadar süreç açısından hangi yolu izlemişse ve hangi yolu izlediğine dair mesaj vermişse, Davutoğlu ve hükümetinin de aynu çerçevede kalacağını düşünüyorum.

'CEMAAT DAVUTOĞLU İLE DİYALOG KURMAK İSTEYECEK'

-Gülen Cemaati çevresinden Davutoğlu'na ılımlı mesajlar var. Buna rağmen hükümet kanadından Cemaat ile mücadeleye devam edileceği sinyali verildi. Ne olacak?

Bence Cemaat çevreleri Davutoğlu ile cepheden karşı karşıya gelmeme gibi taktiği tercih ediyorlar. Bu doğrudan bir diyalog ya da perde arkasında bir diyalog olduğu anlamından ziyade, Davutoğlu'nu karşıya almama taktiği olarak yorumlanabilir. İkincisi; belki Cemaatin operasyonel gücü iyice ortaya çıktıktan sonra Davutoğlu, Erdoğan kadar Cemaat ile karşı karşıya gelmediğinden, bir yumuşama hamleleri daha rahat yapılabilir. Davutoğlu'ndan yumuşama hamleleri de gelebileceğine dair bir beklentiyi yansıtıyor, Cemaat çevrelerinin yorumları. Erdoğan'la o kadar sert bir kavga yürüdükten sonra ancak biat ederlerse kavga bitebilirdi, oysa Davutoğlu yeni ve kendileriyle sert karşılaşma yaşamamış bir figür. Bu nedenle diyalogu açık tutmak isteyeceklerdir.

FİDAN'IN KABİNEDE YER ALMAMASI

-Yeni kabinede Dışişleri Bakanlığı için MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın tahmin edilmesine rağmen Fidan'ın teşkilatında kalması ne anlama geliyor? Sizce hükümet, 'çözüm süreci' görüşmelerinde önemli rol üstlenen Fidan'ı önemli bir konuma getirmekten endişe mi duydu ya da tersten okursak, sürecin sağlıklı işlemesi için aynı görevde devam etmesini mi istedi?

Hakan Fidan ismiyle ilgili tartışmalarda iki nokta önemli görünüyordu. Acaba 2015'e kadar süreci doğrudan doğruya yürütmesi mi istenir, yoksa hemen şimdi perde arkasından çıkıp perde önünde ve yasal zeminde, legal siyaset aktörü olması mı... AKP içindeki dengeler nasıl bir yol oynamıştır, bilemiyorum...Özellikle bölgedeki güçlerin ve süper güçlerin bu konuda bir müdahale ya da etkisi de olabilir.

Dışişleri Bakanı olsaydı bugüne kadar perde arkasında çok belirleyici rol oynayan bir isim kamuoyunun önüne siyasi figür olarak çıkacaktı. Bu da sürece dair güçlü mesaj olarak yorumlanabilirdi. Ama onun MİT'in başında tutulması da çok kritik, hassas bir döneme girdiği anlaşılan barış sürecinin herhangi aksama, tökezleme yaşamaması kaygısı da burada belirleyici olmuş olabilir.

Güncelleme Tarihi: 02 Eylül 2014, 14:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER