Cumartesi Anneleri Casım Çelik'in akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri Yüksekova'da 38.Haftada Şemdinli'nin Ortaklar Köyü'ne (Bêsusen) bağlı Ormancık (Bêgalte) mezrasında kaybedilen Casım Çelik'in akibetini sordu.

Cumartesi Anneleri Casım Çelik'in akıbetini sordu
38 Haftadır Yüksekova Sanat sokağında bir arayan gelen Cumartesi anneleri bu hafta da Şemdinli Ortaklar (Bêsusen) Köyü Ormancık (Bêgalte) mezrasında gözaltına alınıp kaybedilen Casım Çelik'in akibetini sordu. 

Bu gün saat 11.00'da bir arayan gelen Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilenlerin akibetini sormaya devam ediyor. Casım Çelik'in akibetinin sorulmasından önce kısa bir açıklama yapan, Yüksekova İHD yöneticisi Muhyettin Ünal, İran devletine seslendi. İdamların durdurulmasını isteyen ve son günlerde kürtler üzerindeki baskıya değinen Ünal, Kürtlerin haklı ve onurlu mücadelesine saygı duyulması gerektiğini belirtti. 

Ünal'ın konuşmasının ardından 1994 yılında Şemdinli'nin Oraklar Köyü'ne bağlı Ormancık mezrasında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Casım Çelik'in oğlu babasının akibetini sordu. Babasının iyi yürekli ve ailesine bağlı olduğunu belirten oğlu Nevzat Çelik, ticaretle uğraşan ve kendi halinde biri olduğunu söyledi.

Oğul Nevzat Çelik babasının gözaltına alındığı günü şöle anlattı; 
Olay günü annem kardeşim Kader’i doğurmak için Şemdinli Devlet hastanesine yatırılmıştı. Babamda anneme refakat ediyordu. O gün kız kardeşim Kader dünyaya geldi. Kader’in doğmasıyla biz en büyüğümüz on yaşında on iki kardeş olmuştuk. Babamın kara Kaderini unutmak için sonradan kız kardeşimin adını Kader koymuştu annem.


24 Temmuz 1994 tarihinde Şemdinli'ye bağlı Ortaklar köyünün Ormancık mezrasında jandarma operasyonu yapıldı. Mezrada yaşayan tüm erkeklerin köy meydanında toplanması için jandarma tarafından emredildi. Köy meydanında Toplanan erkekler çırılçıplak soyularak dövüldü. O dönem hamile olan Emine Çelik ile Zübeyde Uysal jandarmanın yaptıklarına karşı çıktıkları için dövüldü. Her ikisi de olayın ardından düşük yaptı. Meydanda toplanmayı reddeden Kerem İnan, orada herkesin gözü önünde vücuduna 18 kurşun sıkılarak öldürüldü. 

Kardeşim Kader doğduktan birkaç saat sonra köyden yaşananlardan haber alan babama haber geldi ve babam da köye döndü.

Babam ve beş arkadaşı köyde ne olup bittiğini öğrenmek için beraber köye gitmek üzere yola çıkar. Köyümüze 10. km kala Xepuşt yaylasına varınca orda bir askeri birlikle karşılaşır. Babam ve yanındaki beş arkadaşı (Hurşit Taşkın, Sıdık Şengül, Hayrullah Öztürk, Salih Şengül ve Mirhaç Çelik'i) arabadan inerek jandarmanın yanına gider. 

Orada hemen gözaltına alınırlar. Yarbay Ali Çamurcu ve Astsubay Fatih Akça, babam ve beraberindeki beş akrabamızla ile birlikte köyden gözaltına aldıkları akrabalarımız olan ( Yusuf Çelik, Naci Şengül, Reşit Sevli, Cabbar Sevli, Abdülaziz İnan'ı) orada bir daha işkence yaptıktan sonra ateşli silahlarla tarayarak katlederler. Yaylada çobanlık yapan Aşur Seçkin ise olayı gördüğü için askerler tarafında gözaltına alınır. Tek suçu çoban olmak ve olayı gördüğü için oda babam ve arkadaşları gibi orada işkence edildikten sonra katledilir. 

Bu olay üzerine daha sonra köyümüz yakıldı ve bizim Türkiye’yi terk etmemiz istendi. Zorla köyümüz boşaltıldı. Bizler Irak’a göç ettik. Üç yıl Irak'ta Atruş kampıda kaldık. Kampın 1997’de kapanmasının ardından Süleymaniye’ye taşındık. Daha sonra 1997’nin sonbaharında da Şemdinli’ye geri döndük'
 dedi.

Olayın basına yansımasıyla Hakkari Cumhuriyet Savcısı, Şemdinli savcısının olayın araştırılmasını istemesini istedi diyen Oğul Çelik,  6 Temmuz 1998’de olayın basına da yansımasıyla, Hakkari Cumhuriyet Savcısı, Şemdinli savcısından olayın araştırılmasını istedi. Savcı, 13 Nisan 1999’da hazırladığı iddianamede Yarbay Ali Çamurcu ile Astsubay Fatih Akça hakkında cinayet, gasp, düşüğe neden olma, köyü terk etmeye zorlamak suçlamalarıyla dava açılmasını talep etti. Ancak iki asker için soruşturma izni verilmedi. Van Bölge İdare Mahkemesi de 18 Temmuz 2000’deki kararıyla dava açılmasına gerek olmadığını açıkladı.

Bizler bunun üzerine 2002’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduk Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye tarafından gönderilen o günkü jandarma tutanağında, köyümüz “Ormancıkta çatışma çıktığı ve mezranın silahlı çatışma sonucu yandığı” iddiasına yer verildi.  Türkiye’nin AİHS’nin “yaşam hakkını” düzenleyen 2.maddesi “işkence yasağını” düzenleyen 3. maddesi ve “özgürlük ve güvenlik hakkı” başlıklı 5.maddelerini hilal ettiğine karar verdi. Böylece yapılan vahşet mahkeme kararıyla onaylanmış oldu. 

O dönemde taburda görevli bir asker savcılığa itiraflarda bulundu. Babamla beraber Öldürülen oniki kişinin Derecik İç Güvenlik Taburu bahçesine gömüldüğünü söyledi söyledi. Ancak 2009 yılında da Şemdinli Cumhuriyet Savcısı ve Hakkari Barosu'ndan 4 avukatın nezaretiyle taburda kazı çalışması yapıldı. Kazı çalışması sonucunda hiçbir bulguya rastlanmadı.

Bizim acımız 21. yıldır devam ediyor. Hala kayıplarımız hakkında bilgiye sahip değiliz. Aramızdan alınıp kaybedildiler ve gidebileceğimiz bir mezarları bile yok. Eğer babam ve arkadaşları Derecik İç Güvenlik Taburu bahçesine gömülmüşse ey yetkililer siz neden kazı çalışmasına devam ettirmediniz'
 şeklinde konuştu.













Güncelleme Tarihi: 21 Aralık 2014, 11:22
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER