İHD heyetinden Suruç raporu

İHD MYK ve Urfa Şubesi’nden oluşan 3 kişilik heyetin, 9-11 Ekim’de Suruç’ta gerçekleştirdiği ziyaret, görüşmeler ve gözlemler raporlaştırıldı.

İHD heyetinden Suruç raporu
İHD MYK ve Urfa Şubesi’nden oluşan 3 kişilik heyetin, 9-11 Ekim’de Suruç’ta gerçekleştirdiği ziyaret, görüşmeler ve gözlemler raporlaştırıldı. Pek çok yönüyle insan hakları ve uluslararası hukukun ihlal edildiği ve engellemenin yaşandığı sınır hattında acil çözüm bekleyen sorunlar olduğu vurgulandı. 


İHD MYK Üyesi Aydın Erdoğan, Urfa Şube Başkanı Atilla Yazar ve Şube Yöneticisi Nalan Durdu’dan oluşan heyet, 5-6 Ekim’de Kobanê’nin kenar mahallelerinde çatışmaların başlaması üzerine Suruç’a gelen 2000 kişiden, 400’ünün bir okulda alıkonması sebebiyle yaşanan hak ihlallerine ilişkin 9-11 Ekim’de yaptığı ziyarette, boşaltılan köylerden IŞİD elemanlarının geçiş yaptığı duyumları, sınır hattı Murşitpınar Sınır Kapısı’nda yaşanan insan hakları ihlallerini yerinde gözlemledi. İHD heyeti, gözlemlerini, tespitlerini raporlaştırdı. 

Heyet, Suruç Kaymakamı, Suruç Devlet Hastanesi’nde gönüllü olarak yaralılara ve istendiğinde hastaneye gelen tüm hastalara hizmet sunan gönüllü hekimler ve yardımcı sağlık personeli, belediye yetkilileriyle görüşmeler yaparak, sığınmacı kampları ziyaret edip, alıkonulan sığınmacılarla görüşmeye çalıştı. 10 Ekim’de Murşitpınar Sınır Kapısı, Yumurtalık Geçiş noktası, Devşen Köyü, boşaltılan köylerde gözlemlerde bulunuldu.   

Kobanê’de yaralananların hastaneye naklinde Mürşitpınar Sınır Kapısı’nda yaşanan sorunlara dikkat çekilen raporda, Suruç Kaymakamı ile 9 Ekim’de makamında yapılan görüşmede kaymakamın yanında İlçe Jandarma Komutanı olan bir subay ve vali yardımcısı ile birlikte İHD heyeti olarak görüşme yapıldığı aktarıldı. Kaymakamın, yaralıların getirilmesinde bir geciktirme olmadığı, son günlerdeki gecikmenin Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın çatışmaların kapıya yakın yerlerde cereyan etmesi, IŞİD'in kapıyı ele geçirmek için saldırılarını yoğunlaştırması sebebiyle güvenli olmamasından kaynaklandığını aktardığı ifade edilen raporda, “Kaymakam, güvenlik sorunu yaşandığı için ambulansların kapıya gidemediğini, personelin gitmek istemediğini ifade etmiştir. Gönüllü olarak bazı kimselerin yaralıları taşımak istediğini ama buna izin veremeyeceklerini belirtti” denildi. 

Suruç Devlet Hastanesi’nde hekimlerle görüşüldüğü belirtilen raporda, “Hastanede görüşülen hemşire Ş., yaralıların alınmasına sınır görevlilerinin izin verilmediğini, bu durumun 7 Ekim günü başlayan protesto eylemleriyle birlikte geliştiğini, 112 acil yardım görevlilerinin, gitmeme tutumu içinde olmadıklarını, gittikleri halde yaralının alınmasına izin verilmediğini ifade etmiştir. 112 görevlileriyle görüşmenin mümkün olup olmadığı sorulduğunda, Sağlık Bakanlığı çalışanı olarak bu durumu her koşulda teyit edemeyeceklerini, kendisinin özel bir sağlık kuruluşunda çalıştığını ifade etmiştir” diye ifade edildi. 

‘AMBULANSLAR İKİ KEZ DURDURULDU, İZİN VERİLMEDİ’

Hastanede çalışan gönüllü hekimlerle yapılan görüşmeye dair şunlar kaydedildi: “Dr. M. Ç., belediyelerin donanımlı, hekim ve diğer sağlık personeli bulunan ambulansları Suruç'a gönderdiklerini, ancak bu ambulansların yaralıları taşımalarına izin verilmediğini, kendilerinin ısrarcı olduğunu, bazen izin verildiğini ancak çoğu kez kendilerine izin verilmediğini, 112 acil servisin gerekli hizmeti vereceğinin söylendiğini belirtmiştir. Dr. Ç., ambulanslar kapıya gittiğinde iki noktada durdurulup arama yapıldığını, buna rağmen kendilerine izin verilmediğini ifade etmiştir. 8 Ekim günü 112 acil servis nöbetçi ekibinin yaralıyı almak için üç kez kapıya gittiğini, ilkinde yaralı ambulansa alındığı halde tekrar, kapıya getiren Kobanê ambulansına iade edildiğini, 112 acil servis ambulansının yaralıyı almadan geri döndüğünü, ikinci kez gittiğinde kapının risk altında olduğunu, ancak üçüncü gidişinde yaralıyı alabildiğini bu yaralının 7 saat bekletildiğini ifade etmiştir. Kaymakamın, yaralıları taşımak isteyen ‘bazı kişiler’ ifadesinin, gönüllü hekimler ve belediyelerle ilgili olduğu anlaşılmıştır. Kapıda ambulans ekibinin can güvenliği riski sebebiyle gönderilmediği beyanı hatırlatıldığında, Dr. Ç. sınır bölgesinin riskli olduğunun herkesçe bilindiğini, 112 çalışanlarının ve gönüllü çalışanların, bu riskin farkında olduğunu, şu an bulunulan hastane bahçesinde bile risk olabileceğini, ancak bekletmenin bununla ilgili olmadığını belirtmiştir.”

‘EYLEMLERİ BİTİRİN YARALILARI ALMANIZA İZİN VERELİM’ DAYATMASI

Yaralıların 7-8 Ekim günleri yapılan protesto eylemleri sebebiyle bekletildiğini, kapıdaki özel harekat polislerinin “protesto eylemlerini bitirin, yaralıları almanıza izin verelim” dedikleri aktarılan raporda, “Yaralı naklinin pazarlık konusu edildiği, Sonradan görüştüğümüz, doktorların ifade ettiklerinden haberi olmayan DBP Suruç İlçe Eşbaşkanı İsmail Kaplan tarafından doğrulanmıştır. Kaplan, Urfa valisinin kendisini arayarak, protestoları engelleyin, yaralı nakline izin verelim dediğini ifade etmiştir.  İsmail Kaplan'ın doktorlardan habersiz söyledikleri ile diğer doktorlar tarafından da teyit edildi. Dr. Ç., yaralıların bekletilmesinin, risk sebebiyle değil, protestolar sebebiyle yapıldığı kanaati oluşturmuştur. Bunun yanı sıra, belediyeler tarafından hazır edilen, gönüllü hekimler tarafından sürdürülen gönüllü ambulans hizmetine izin verilmemesi, kamu kurumu olan belediyelerin, yardım hizmeti vermesinin engellenmesinin hukuki ve insani bakımından izah edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır” denildi. 

‘ULUSLARARASI HUKUK İHLAL EDİLDİ’

Bu bekletmeler nedeniyle 4 yaralının kan kaybından hayatını kaybettiği belirtilen raporda, gönüllü hekimlerin engellemelere rağmen bir kişiyi tedavi ederek hayati tehlikeyi atlatmasına yardımcı olduğu kaydedildi. Gönüllü hekimlerin yürüttüğü çalışmaların önemine dikkat çekilen raporda, yaralıların zamanında hekim yardımı almalarının, protesto eylemleri sebebiyle geciktirildiği, personelin savaş ortamında ambulans hizmeti vermesinin riskinin bilindiği ancak başta gönüllüler olmak üzere hekimlerin ve yardımcı personelin bu riskleri bilerek hizmet vermek istediklerini, hizmeti zamanında verebilmelerinin engellendiği ifade edildi. 

Raporda hekim yardımı almalarının geciktirilmesi sebebiyle 4 yaralının yaşamanı yitirmesine sebebiyet verilmesinin, ihmal yoluyla ölüme sebebiyet verme suçu oluşturduğu belirtilerek, bu durumun aynı zamanda zor durumdaki insanlara yardım yükümlülüğü getiren uluslararası hukuk kurallarının ihlali anlamını taşıdığı vurgulandı. 

‘YARALI NAKLİ GECİKTİRİLDİ 3 YARALI YAŞAMINI YİTİRDİ’

Raporda ayrıca 10 Ekim’de sınır bölgesindeki gözlemlerden sonra yaralı nakli konusunda düzelme olup olmadığının saptanması için Suruç Devlet Hastanesi’ne yeniden ziyaret gerçekleştirildiği belirtildi. Devamla şu ifadeler yer aldı: “Gönüllü Hekim, Dr. S. ve Hemşire Ş.'nin verdiği, isimleri alınmayan diğer sağlık personelinin de teyit ettiği üzere, 9-10 Ekim gecesi, saat 23.00-10.00 saatleri arasında yaralıların alınmasına izin verilmemiştir. Bu süre içerisinde bekleyen 3 yaralı yaşamını yitirmiştir. Böylece, yaralı naklinin zamanında yapılmaması sebebiyle yaşamının yitirenlerin sayısı 7 olmuştur. 10 Ekim’de saat 10.00 civarında kapıda görevli polisler tarafından yaralı nakli için iki adet ambulans çağrılmıştır. Bu sırada kapıda 20 yaralı vardır. Suruç Devlet Hastanesi bahçesinde yeterli sayıda ambulans, 112 acil servis ve çeşitli belediyeler tarafından hazır bulundurulan çok sayıda ambulans ve personel bulunduğu halde iki ambulans istenmesi, yaralı naklini geciktirmiştir.”

KAR MASKELİ POLİSLER BİR YARALIYI KAÇIRDI

9-10 Ekim gecesi gönüllü hekimlerle görüşen HDP Milletvekilleri İbrahim Binici, İbrahim Ayhan ve Faysal Sarıyıldız’a vali tarafından herhangi bir engelleme olmadığı ifade edildiği kaydedilen raporda, saat 02.00'da yaralılar almaya gidildiğinde kapı görevlileri tarafından yaralı nakline izin verilmediği belirtildi. 10 Ekim’de toplam 30 yaralının hastaneye getirildiği aktarılan raporda, “Bir yaralı nakil sırasında yaşamını yitirmiştir. 9-10 Ekim gecesi saat 03.00'de, yüzleri kar maskeli bir grup polis, Suruç Devlet Hastanesi’ne gelerek, tedavi görmekte olan, o haliyle gözaltına alınması mümkün olmayan bir yaralıyı, hekim onayı olmadan, silahların namlusuna mermi sürerek, hekimleri ve sağlık personelini, karşı çıkmaları halinde vuracakları tehdidinde bulunarak alıp götürmüşlerdir. Götürülen yaralının adının Şakir Ali olduğu ifade edilmiştir” diye ifade edildi. 

Raporda, sağlık ve insan hakları örgütlerinin girişimleri neticesinde 11 ve 12 Ekim günleri yaralı nakillerinde gecikme yaşanmadığı dile getirildi. 

Suruç Murşitpınar Sınır Kapısı’ndan giriş yapan 274 sığınmacının gözaltında olduğu belirtilen raporda, “5-6 Ekim gecesi, sınır kapısına gelen 2000 Kobanê'li 344 Kürt, ayrılarak Suruç Fen Lisesi’nde alıkonmuştur. Bunlardan 70 yaşlı serbest bırakılmıştır. Lise girişinde askerlerle karşılaşan heyetimizin tutulan sığınmacılarla görüşme istemimiz kabul edilmemiştir. Muhafazadan sorumlu olan komutanla görüşme isteğimiz üzerine kendisini Binbaşı olarak tanıtan, üzerinde rütbe bulunmayan asker kıyafetli kişiyle, sivil giyimli, sakallı asker olmadığı anlaşılan kişilerle görüşülmüştür. İHD heyeti olarak kendimizi tanıttıktan sonra kiminle görüştüğümüz sorusu üzerine asker olan kendisini Binbaşı Yücel olarak tanıtmıştır. Asker olmayan şahıs ismini vermemiştir. Sığınmacıların neden tutulduğunu sormamız üzerine ‘kimlik tespiti yapılıyor, parmak izleri alınıyor, aranan kişilerden olup olmadığına, asker olup olmadığına bakılıyor, belirlenecek yere yerleştirilecekler’ denmiştir” diye kaydedildi.  

‘156 SIĞINMACI AÇLIK GREVİNDE’

Kendilerini asker olarak tanıtan kişilerin sığınmacılara üç öğün yemek verildiğini belirttiği aktarılan raporda, “Açlık grevinde olup olmadıklarını sormamız üzerine ‘yemek veriyoruz’, yemek yiyorlar mı  sorumuza ‘yemek veriyoruz’ cevabını tekrarlamışlardır. Alınan bilgilere göre sağlığı elverişli olan 156 kişi açlık grevindedir. Sığınmacılarla görüşmek istediğimizi söylememiz üzerine, buna izin veremeyeceklerini söylemişlerdir. Kaymakamdan izin alınması halinde görüştüreceklerini söylemişlerdir. Daha sonra görüştüğümüz Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, ‘sığınmacıların arasında asker kişi olup olmadığı araştırılıyor, asker kişi varsa, Suriye'den gelen asker kişiler için olduğu gibi ayrı bir kampta tutulmaları düşünülüyor’ demiştir. Sığınmacılar arasında kadın ve çocuk var mı sorumuza, görüşmede hazır bulunan ve Jandarma Komutanı olarak tanıtılan subay, ‘bir aile var, birbirlerinden ayrılmak istemedikleri için bir arada bulunuyorlar’ cevabı vermiştir” denildi. 

GÖRÜŞME TALEBİ YANITSIZ KALDI

Bu kişilerle ilgili uygulamanın bugüne kadar yapılmadığı bilgisine karşın Kaymakam Çiftçi’nin, bu uygulamanın hangi sebeple yapıldığı konusunda somut bir cevap vermediği ifade edilen raporda, “Görüşme yapmak istediğimizi, tutuldukları koşulları görmek istediğimizi ifade etmemiz üzerine, Kaymakam, ‘bu konuyu üstlerimle görüşmem gerekir’ demiştir. Bunun üzerine telefonlarımız kendilerine verilmiş, izin verilirse haber verilmesi istenmiş ancak görüşme talebimize bir cevap alınmamıştır” diye belirtildi. 

DBP'nin bu kişilerin özgürlüklerinin haksız olarak kısıtlandığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunması üzerine ilgili savcının “benim bundan haberim yok” yanıtı verdiği kaydedilen raporda, şunlar kaydedildi: “Av. Sevda Çelik Özbingöl, suç duyurusu üzerine savcının kaymakamla görüştüğü, bunun üzerine, adli sürecin başladığı ifade edilmiş. Tutulanlar, Fen Lisesi’nden Kapalı Spor Salonu’na nakledilmişlerdir. Heyetimiz, tutulanlar nakledilirken Spor Salonu önünde hazır bulunmuştur. Araçlarla nakledilenlerin arasında çocukların ve kadınların bulunduğu görülmüştür.  Bundan sonra avukatların görüşmesine izin verilmiştir. Aileleri Suruç'ta bulunduğu ifade edilen ve isimleri bildirilen kişilerle, avukatlar görüşme yapmıştır.” 

Jandarma komutanının söylediğinin aksine tutulanlar arasında kadın ve çocukların bulunduğu vurgulanan raporda, tutulan sığınmacılardan kadın sayısının 30,  10 yaşından küçük çocuk sayısının 9 olduğu ifade edildi. Sığınmacılarla telefonla irtibat kurulduğu, durumlarının belirsizliği nedeniyle kaygılı oldukları ve aralarından 5 kişinin darp edildiği bilgisine ulaşıldığı belirtilen raporda, hukuka aykırı bu uygulamanın kötü koşullar altında devam ettiğine dikkat çekildi: “Su, temizlik, tuvalet ihtiyaçlarının karşılanamadığını, salonda kadın, erkek, çocuk herkesin bir arada insan onuruyla bağdaşmayan koşullarda tutuluyor. Bu sığınmacı hukukuna uygun değil. Sığınmacıların, bu şekilde tutulmaktansa, Kobanê’ye dönmek istediklerini söylemişlerdir.” 

'TUTULMALARININ HAKLI GEREKÇESİ YOK'

Yaşamları tehlikede olduğu için sığınan 344 kişiden halen tutulmakta olan 274’ünün, haklı bir gerekçe olmadan tutulma koşullarına uygun olmayan, asgari insani ihtiyaçları karşılanmadan, bugüne kadar sığınanlardan farklı bir işleme tabi tutuldukları belirtilen raporda, sığınanlar arasında sebebi açıklanmayan bir ayrım yapıldığı vurgulandı. Raporda 11 Ekim itibariyle açlık grevine katılanların sayısının 200’e çıktığı, 2 çocuk, anne ve babadan oluşan bir ailenin serbest bırakıldığı ifade edildi.

‘BURADA ÖLECEKLERİNE ORADA ÖLSÜNLER’

Sınır bölgesinde 10 Ekim günü yapılan gözlemler ve malvarlığıyla ilgili sorunlara dair raporda şunlar yer aldı: “9 Ekim günü Kaymakam Çiftçi ile yaptığımız görüşmede boşaltılan köylerden IŞİD güçlerinin geçiş yapabileceği kaygısının dile getirildiğini ifade etmemiz üzerine kaymakam, kendi sorumluluk alanı olan Suruç’tan bunun mümkün olmadığı, özellikle halkın hassasiyeti sebebiyle bu bölgeyi kullanamayacaklarını, ancak başka yerler için bir şey diyemeyeceğini belirtmiştir. Kaymakam, bugünlerde Murşitpınar Sınır kapısından, geçişe engel olmadığını ancak talep de gelmediğini ifade etmiştir. Kendilerinin geçişe, Kobanê’ye destek olmaya gidenlere engel olmadıklarını, ‘burada öleceklerine gidip orada ölsünler’ demiştir. Dayanışma amacıyla sınıra gelenlere karşı aşırı güç kullanıldığı hususuna ilişkin ‘sınır bölgesi güvenli değil, o sebeple dağıtıyoruz, yollarda kimlik kontrolü yapıyorlar, buna izin veremeyiz’ demiştir.” 

SINIRDA BEKLETİLEN KOBANÊ’LİLER: HAYVANLARIMIZ TELEF OLUYOR

10 Ekim günü önce Murşitpınar’ın doğu tarafındaki Devşen köyünde de temaslarda bulunulduğu kaydedilen raporda, “Çatışmalar sebebiyle sınır hattı güvenli değil. Murşitpınar Sınır Kapısı’na gidilen yolda askerlerin oluşturduğu birinci kontrol noktasından ikinci kontrol noktasına ulaştık. Ancak ikinci kontrol noktasında askerler, kaymakamlıktan izin olmadan kapıya gitmemize izin vermedi. Sınırın öte tarafında bulunan Kobanê’liler, hayvanlarının yem ve su ihtiyacı bulunduğu, telef olduğu, hayvanlarıyla ilgili sorunların bir an evvel giderilmesini, araçlarının içeriye alınmasını talep etti” denildi. 

IŞİD’in Kobanê’ye saldırı başlatmasından bu yana 27 gün geçmesine rağmen araç ve hayvanlara ilişkin sorunlara bir çözüm bulunamadığı belirtilen raporda, “Bu noktada bekleyenler, ihtiyaçlarını Suruç’tan tedarik etmektedir. Ancak gidiş gelişlerinde sorunlar yaşadıkları, orada bulunduğumuz sürede tespit edilmiştir. Sığınmacılar da bu sorunlardan yakınmış ve çözüm beklediklerini ifade etmişlerdir. Kaymakam, 9 Ekim günü yaptığımız görüşmede araç ve hayvanlar için hükümetin bulacağı çözümü beklediklerini, araçların mevcut plakalarıyla alınmalarının sorunlar yaratacağından söz etmiştir. Bu noktada bulunmanın güvenli olmadığı, görevli rütbeli askerler tarafından ifade edilmiş, daha fazla kalamayacağımız belirtilmiştir. Yine bu yerde, dayanışma amacıyla gelen bir grubun daha geride beklediği görülmüştür. Geçiş noktası için oluşturulan tesislerin, güvenlik sebebiyle geriye almak amacıyla sökülmekte olduğu görüldü” ifadeleri yer aldı. 

Güncelleme Tarihi: 17 Ekim 2014, 13:21
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER