Karayılan: 'Eylemsizlik kararını uygulayacağız'

KCK yönetiminin 10 Ekim günü ilan etmiş olduğu eylemsizlik kararı vesilesiyle Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Kürdistan gerillasına seslendi.

Karayılan: 'Eylemsizlik kararını uygulayacağız'
ANF'de yer alan habere göre KCK yönetiminin 10 Ekim günü ilan etmiş olduğu eylemsizlik kararı vesilesiyle Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Kürdistan gerillasına seslendi.


KCK yönetiminin 10 Ekim günü ilan etmiş olduğu eylemsizlik kararı vesilesiyle Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Kürdistan gerillasına seslendi. Uzun mesafeli telsiz aracılığıyla Kuzey Kürdistan ve Medya Savunma Alanları’nda görev yürütmekte olan güçlere seslenen Karayılan, Ankara’da yaşanan katliam, KCK’nin ilan etmiş olduğu eylemsizlik kararı ve gerillanın bu süreçte alması gereken pozisyonla ilgili olarak önemli açıklamalarda bulundu.

Ankara’da yaşamını yitiren insanların vasiyeti gereği eylemsizlik sürecini uygulayacaklarını belirten Murat Karayılan, AKP ile devlet içindeki bir kesimin savaş konusunda uzlaşarak DAİŞ’le birlikte hareket ettiklerini vurguladı ve “şöyle veya böyle; AKP bu işin içinde“ dedi.

Eylemsizlik süreci boyunca Kürdistan Halk Savunma Güçleri’nin üzerlerine gelinmedikçe ve halka dönük saldırılar olmadığı müddetçe herhangi bir eylem yapmaması gerektiğinin altını çizen Karayılan, aylardır gerillanın denetiminde tuttuğu yolların gerilla tarafından bırakılmasını ve buralarda görevli olan gerilla birimlerinin üs alanlarına dönmeleri gerektiğini belirtti. “Eylemsizlik ruhuna uygun olarak hareket etmek ve çatışmaya hiçbir biçimde meydan vermemek için herkes bulunduğu yerde kalmalı“ diyen Karayılan, devletin de buna uyması durumunda kesinlikle eylemlerin yapılmaması talimatını verdi.

İşte Karayılan’ın konuşmasından öne çıkan bazı başlıklar:

ANKARA ŞEHİTLERİMİZİN KANI YERDE KALMAYACAK

“Mücadele tarihimizin bu önemli aşamasında, Türkiye halklarına dayatılan 1 Kasım seçimlerine gidilirken, hareketimizin yönetimi sürece katkı sunmak ve Türkiye toplumuna karşı sorumluluklarının gereğini yerine getirerek seçimlerin normal bir ortamda gerçekleşmesini sağlamak için, eylemsizlik sürecinin nasıl gelişebileceği tartışmalarını yürütmüştür. Bu konuda hem çeşitli uluslararası güçlerin ve demokratik çevrelerin, hem de Türkiye’de ve Kürdistan’da başta HDP olmak üzere çeşitli siyasi güçlerin, STK’lerin, yine aydın şahsiyetlerin yaptığı tüm çağrılara da karşılık olarak bir eylemsizlik sürecinin başlatılmasının gerekliliğini uygun görmüştür. Özellikle çok değerli bir takım sendika ve STK’nin Ankara’da yapılmasını planladıkları Barış Mitingi’nin gerçekleştirileceği gün olan 10 Ekim gününde böylesi tarihi bir adımın atılması, yani eylemsizlik sürecinin ilan edilmesi uygun görülmüştür. Ancak seçime savaşla gitmek ve iktidarda kalmak isteyen AKP zihniyetinin Kürdistan’da geliştirdiği topyekun savaş kapsamında bu barış mitingi kana bulanmıştır. Halkların kardeşliğinden, bir arada yaşamadan ve barıştan başka bir amacı olmayan; kan dökülmemesi için bir araya gelmiş olan mitinge karşı çok hunharca ve büyük bir alçaklıkla bombalı saldırı yapılmıştır. 120’ye yakın şehit ve yüzlerce yaralı verilen bu saldırı haberi bizi büyük bir acı ve derin bir üzüntüye boğmuştur. Bu saldırı bize yapılmış bir saldırıdır; barışa, kardeşliğe yapılmış bir saldırıdır; demokrasiden, barıştan, kardeşlikten yana olan herkese karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırıda şehit düşen o değerli ve güzel insanlarımızın ailelerine ve tüm halklarımıza başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Barış ve demokrasi şehitlerimizin kanları elbette ki yerde kalmayacaktır. Bunun hesabı tarih karşısında gerektiği gibi sorulacaktır.“

ŞÖYLE VEYA BÖYLE; AKP BU İŞİN İÇİNDEDİR

“Bir kesim derin devlet güçleri ve AKP Gladio çetelerinin Kürt halkına karşı DAİŞ ile yaptıkları ittifak ve Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne yönelik Kobanê’de geliştirdikleri katliamın bir devamı olarak Kürdistan ve Türkiye zemininde yaşanan bir dizi katliamın olduğu bilinmektedir. Ankara’da gerçekleştirilen bu katliam, seçimlerden önce Adana ve Mersin’de, 5 Haziran günü Amed’de, 20 Temmuz günü Suruç’ta gerçekleşen bombalı saldırıların bir devamıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, yani Türkiye’de en çok korunan, kuş bile uçmayacak düzeyde denetim altında tutulan bir şehirde böylesi bir katliamın gerçekleşmiş olması her şeyi açık ortaya koymaktadır. Biz bu devlete karşı mücadele eden bir güç olarak çok iyi biliyoruz ki, polisin ve MİT’in bilgisi veya göz yumması olmadan, iki intihar eylemcisinin bu şehre girip eylem yapması kolay bir şey değildir.

DAİŞ denilen yapılanma ile Türk Özel Harp Gladiosu zaten iç içedir. Kobanê’de ortak savaştıkları gibi, 9 gün süren Cizre kuşatması sürecinde Arapça konuşan ve sürekli tekbir getiren yüzü örtülü kişilerin de yer aldığını, bunların Kürt halkına dönük DAİŞ’le ortaklaşa yapılan saldırıların bir uygulaması olduğunu iyi biliyoruz. Türk Özel Harp Gladiosu ile bu DAİŞ denilen insanlığa musallat olmuş yapı, Kürt halkına karşı ortak bir konsept içerisinde eylemlerini gerçekleştiriyor. Yoksa, sivil insanlara karşı bu tarzdaki bombalı eylemler niye Türkiye’de sadece HDP kitlesine ve sol-sosyalist çevrelere karşı yapılıyor! Neden bir AKP mitinginde veya daha farklı bir mitingde benzer bir eylem gözükmüyor! Tabii ki biz kime karşı olursa olsun bu tür yönelimlerin yapılmasına karşıyız; her ne olursa olsun sivil insanların hedeflenmesi bir insanlık dışı girişimdir, kabul edilemez bir şeydir ama açık ki Kürt halkını ve Türkiyeli sol-sosyalist-demokrasi hareketini bastırma, ezme, gözünü korkutma ve bu temelde Türkiye’deki tüm şoven-ırkçı çevrelerin oylarını alarak AKP iktidarını perçinleme konsepti temelinde bunlar gerçekleştirilmektedir. Şöyle veya böyle bizzat içinde olunmuş ve bu saldırılara göz yumulmuştur. Bu katliamlar bu konsept temelinde yapılmıştır. Dolayısıyla bu katliam, AKP’nin iktidarının devam etmesi için Kürt halkına ve sosyalist güçlere karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu, gizlenmesi mümkün olmayan ve hiç kimsenin gizleyemeyeceği bir gerçektir.” 

HAVUZ MEDYASI YALAN SANATINDA USTALAŞMIŞ

“Bu olaylar dizisinden, AKP’nin aslında baştan beri bir özel savaş hükümeti olduğu ve bir özel savaş kliği olarak organize edildiği çok net anlaşılmaktadır. Yani onların Kürtlere yaklaşımı, ‘benim Kürt kardeşlerim’ demesi, yine çözümden ve ileri demokrasiden bahsetmesi, hatta bizlerle ve Önder Apo’yla diyalog süreçlerini geliştirmesinin esası Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye konsepti eksenine dayanmaktadır. Belli ki bunlar aslında ne Türkiye’ye demokrasi getirme, ne de Kürt sorununu çözme derdinde. Daha önce doğrudan karşıya alarak imha edilemeyen Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni hem ilişkilenerek hem de karşıya alarak ezme konseptinin uygulanması çerçevesinde AKP hükümeti kendisini bir özel savaş gücü olarak örgütlemiştir. Dikkat edelim, hangi hükümetin bu biçimde oluşturduğu bir havuz medyası vardı! Ama bunlar örgütlendirilmiş bir özel savaş hükümeti olduğu için, özel savaşın uygulanması için de devasa bir medya departmanı geliştirmişler. Bu havuz medyası denilen topluluğun, dünyanın en kirli devletlerinde uygulanan yalan sanatında bu kadar ustalaşmış olmasının nedeni de budur. Hem Kürtleri ve Türkiyeli sosyalist güçleri vuruyorlar, hem de utanmadan, arsızca ve alçakça, ‘onlar kendileri yaptı’ diyorlar. Bu kadar küstahça ve pişkince bir yalana dayalı siyasetin yürütüldüğü ve onun bu şekilde yaygın propaganda edilerek övüldüğü bir durum nerede görülmüştür! Belli ki bunlar geliştirilmiş bir konseptin ürünü olarak ortaya çıkan ve uygulanan şeylerdir.”

EYLEMSİZLİK KARARIMIZ AKP’Yİ ÜRKÜTMÜŞTÜR

“Normal koşullarda yapılacak olan seçimlerle iktidarı yeniden garantileyemeyeceğini gören bu zihniyet, bütün dengeleri alt üst edecek çabalar içerisindedir. Bunun için savaş geliştirilmiş ancak savaştan da istenilen sonuç elde edilememiştir. Bu savaşta, doğrudan Erdoğan’ın talimatıyla hareket ettikleri anlaşılan çete türü örgütlenmiş olan bu Gladio yapılarının geçmişte hiçbir biçimde görülmeyen yöntemlerle halkımıza yönelmesi, tank ve topla mahallelerin bombalanması, asker-sivil demeden herkesi hedeflemesinin, toplumda büyük bir sindirme, yaşamdan bezdirme ve göçertmeyi hedeflediği açıktır. Bu gözü dönmüş çetelerin saldırısı sonucu şimdiye kadar başta Cizre’de 22 sivil insanımız olmak üzere toplam 100’ün üzerinde sivil insanımız katledilmiştir. Bu katledilenlerin 23’ünün çocuk olması kendi başına bir insanlık olayıdır. Bu resmen bir vahşettir. Ama bütün bunları yapıyor olmasına rağmen onlar bu savaşı istedikleri gibi kendi kontrollerinde yürütemediler. Halkımızı sindiremediler. Halklarımızın büyük direnişi ve gerillanın yepyeni taktiklerle ortaya çıkışı onların planını altüst etti. Yani hesapları tutmadı. Büyük darbeler alınca da şimdiki oy oranı eskisinin de altına düştü.

Bunun karşısında hareketimizin yeni eylemsizlik politikası da onları ürkütmüştür. 5-6 gündür eylemsizliğin olacağı tartışılıyor. Nasıl ki bu tartışmalar basına yansıdı, AKP yetkilileri hemen reddettiler, ‘bizim karnımız bu şeylere tok; savaşa devam’ dediler. Buradan da anlaşılıyor ki eylemsizlik onların hesabını daha da alt üst edecekti.”

ŞEHİTLERİMİZİN ANISI GEREĞİ EYLEMSİZLİĞİ BOZMAYACAĞIZ

“Tam da eylemsizliğin ilan edileceği gün, böylesine hunharca, eşine ender rastlanır bir vahşetle, barış isteyen insanların canına kıyılmıştır. Elbette ki bu saldırılar karşılıksız kalmayacaktır ama bunların birincil amacının eylemsizlik sürecini bozmak olduğu görülmelidir. Nasıl ki Suruç’ta katliam yapıp, ardından 24 Temmuz günü topyekun savaşı başlattılarsa, şimdi de bu katliamla eylemsizlik sürecini bozmak istiyorlar. Bu değerli ve güzel insanların kanlarını dökerek bizlere ulaştırdığı vasiyeti doğru okumak durumundayız. Biz onların vasiyetinin gereği olan eylemsizlik sürecini tereddüde düşmeden yürüterek onlara cevap olmak zorundayız. Bu anlamda eylemsizlik sürecini bozmayacağız. Bu tutum, onların anısını yaşatmak ve bu katliamın hesabını daha kapsamlı bir biçimde sorabilmek için gerekli olan bir tutumdur. Biz bu tutumda ısrar ederek, özgürlük, demokrasi ve halkların kardeşlik yürüyüşündeki kararlılığımızı güçlendirme temelinde bu katliamın hesabını sormayı esas alacağız. Bu açıdan tüm birliklerimizin, KCK Yürütme Konseyi’nin aldığı karar çerçevesinde bugün (11 Ekim) itibarıyla eylemsizlik pozisyonunu geliştirmesi önemli bir tutum olacaktır. Şehitlerimizin mesajını bu biçimde pratikleştirerek onların hesabını sormayı esas alacağımızı, onların kanının yerde kalmayacağını herkesin bilmesi gerekmektedir. “

AKP BU SÜRECE UYMAYACAKTIR, TEK TARAFLI OLDUĞUNU BİLELİM

“Hunharca yapılan bu katliamla birlikte geliştirmek durumunda olduğumuz eylemsizlik sürecine, AKP’nin uymayacağı açıktır. Çünkü AKP, kaos ve çatışmaya dayanarak bir darbe seçimi tarzında 1 Kasım seçimlerini oldu bittiye getirerek iktidarını kalıcılaştırmak istemektedir. Bu açıdan bu sürece büyük oranda uymayacaktır. Bu nedenle tüm arkadaşlar bizim geliştirdiğimiz bu sürecin tek taraflı bir tutum olduğunu ve olacağını iyi bilmelidir. Kuşkusuz bizim tutumumuz onlar halkımıza ve güçlerimize saldırı yapmadıkça, eylem planlamamak ve yapmamaktır. Fakat onlar saldırı yaptığında kendi meşru savunma hakkımızı kullanacak ve yine misilleme hakkımız çerçevesinde gereken cevabı vermek durumunda olacağız. Belirttiğimiz gibi devlet güçlerinin halkımıza ve gerilla güçlerimize saldırmaması halinde ise herhangi bir askeri eylem faaliyetinde bulunmamalıyız.”

YOL DENETİMİ SONA ERİYOR

“Eylemsizlik ruhuna uygun olarak hareket etmek ve çatışmaya hiçbir biçimde meydan vermemek için herkes bulunduğu yerde kalmalı ve yeni mevziler kazanmaya dönük herhangi bir hareket yapmamalıdır. Yani devlet güçleri kendi yerlerinde kalmalı, gerilla da üs alanı olarak bulunduğu yerde kalmalı. Kimse “bu süreç fırsattır, yeni yerlere uzanayım, oraları da denetime alayım” dememeli. Bu açıdan eğer gerillanın üs alanlarına, yani dağlık alanlara dönük saldırı olursa gerilla cevap verme hakkını kullanacaktır. Bu dönemde gerillanın üs alanlarında, yani dağlık alanlarda denetimi sürecektir. Ama şimdi Hakkari’den Dersim’e kadar bir çok alanda gerillanın yol denetimleri var. Bir kısım yollar sürekli bir biçimde denetim altında tutulmakta, kontrol yapılmakta; bir kısım yollar da çeşitli zamanlarda aralıklı olarak denetim altına alınmaktadır. Bu eylemsizlik süreci nedeniyle yol denetimleri sona erdirilmiştir. Yol denetimi pozisyonunda olan güçlerimiz yol hattından üs alanlarına çekilebilirler.”

ŞEHİRLERDE DE EYLEMSİZLİK ESAS ALINMALI

Yine bilindiği gibi bazı şehirlerde bazı mahalleler öz yönetimlerini ilan etmiş, buralar daha çok halkın ve gençliğin denetimi altındadır. Artık bu Kürdistan’ın bir gerçekliği haline gelmiştir. Geçen yıl 6-8 Ekim tarihlerinden Ocak ayına kadar da bir çok şehirde ve bir çok mahallede gençliğin denetimi olmuştu. Şimdi bu süreç siyasi bir formasyon kazandı ve bir çok alanda artık halkın bir sistemi oluşmuş bulunuyor. Dolayısıyla herhangi bir çatışmaya mahal vermemek için en azından bu aşamada polis kuvvetleri bu mahallelere baskın yapmayı düşünmemelidir. Eğer böyle bir yönelime girerse çatışmalar yaşanır. Buralarda bulunan halkın ve gençliğin polis zulmünden kendini korumak amacıyla kendi mevzilerini koruma ve savunma hakkı vardır. Kısacası eylemsizliğin her iki tarafça uygulanması halinde herkes bulunduğu yerde durmalıdır. Hem gençler, ‘fırsat bu fırsattır’ deyip kendi denetim alanlarını genişletmeye kalkışmamalı, yani farklı mahallelere açılım yapmamalı; hem de polis, ‘fırsat bu fırsattır’ deyip bu şu mahalleye girip tutuklama yapmaya kalkışmamalıdır. Herkes şu anki yerinde kalarak sürecin akıbetinin nasıl şekilleneceğini beklemelidir. Eğer böyle olursa, yani devlet güçleri de buna uyarsa, güçlerimiz hiçbir biçimde eylem yapmamalıdır.

Yani hem şehirlerdeki bu mahallelerde hem de kırsal alanlarda devlet güçlerinin yönelmemesi gerekmektedir. Buralara yönelmesi durumunda buralardaki güçlerin kendini savunma ve karşılık verme hakkı vardır. Eğer kan dökülmesi istenilmiyorsa bu konulan çerçeveye her iki taraf da uymalıdır. Belirttiğimiz gibi AKP’nin ve onlara bağlı çete biçimindeki Gladio güçlerinin buna uyacağını pek beklemiyoruz ama yine de tansiyonu yükseltmemek, kendi alanlarını savunmakla sınırlı kalmak biçimindeki bu tutumumuz önemli olacaktır. Biz bu tutumumuzda ısrarlı davranarak kendi açımızdan seçimlerin güvenliğini, hiçbir şekilde baskının olmadığı, herkesin hür iradesiyle oyunu kullandığı bir ortamı muhafaza etmek istiyoruz. Bu konuda üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmek durumundayız. Bu bizim Türkiye toplumunun iradesine, demokrasi ve özgürlük ilkelerine saygı ve bağlılığımızın bir gereği olarak görülmeli ve tüm yoldaşlar bunu bu çerçevede ele alıp uygulamalıdır.”

GERİLLA SAVUNMA TEDBİRLERİNİ GEVŞETMEMELİ!

“Burada tüm eyaletlerin, tüm bölge, birlik ve birimlerin dikkat etmesi gereken çok önemli hususlar vardır: Bu hususların başında asla ve asla savunma tedbirlerinin gevşetilmemesi ve gizlilik kurallarının ihlal edilmemesi gelmektedir. Her yerde tüm güçlerimiz hiçbir gevşemeyi yaşamadan, her an karşı tarafın saldırabileceğini hesaplamalı ve ona göre hem havadan, hem de karadan saldırının gelebileceğini düşünerek hareket tarzını ve mevzilenmesini geliştirmelidir. Savaş kurallarının gerekli kıldığı bütün hususlara harfiyen uyulmalı, hiçbir yerde bu kurallarda herhangi bir gevşeklik, zayıflık olmamalıdır. Öz disiplin, yaşamın bütün alanında hakim olmalı, hiç bir biçimde disiplinsizliğe yer verilmemelidir. Yani eylemsizlik konusunda disiplinli, planlı, örgütlü bir hareket tarzıyla koşullar zorlanmamalı, eylemsizlik ilkelerine uyulmalı, hareket tarzıyla provokasyonlara zemin sunulmamalıdır. Bu temelde karşı taraf saldırmadığı müddetçe herhangi bir eylem durumu da olmamalıdır. Bu konuda tam bir disiplin olmalıdır. Belirttiğimiz gibi karşı tarafın saldırı pozisyonuna geçmesi dahil her türlü ihtimale her an hazır olunacak şekilde disiplinli ve örgütlü bir pozisyon muhafaza edilmelidir.

Bugünden itibaren tüm güçlerimiz bu belirttiğimiz çerçevede yeni pozisyona geçmeyi esas almalıdır. Çeşitli alanlarda yol denetiminde, eylem hazırlığı içinde olup, eylem aktivitesi içinde bulunan bütün birlikler ve güçler buna göre yeni pozisyona geçmeyi esas almalıdır. Öncelikle savunma sistemini güçlendirme, belirtildiği gibi bu konuda örgütlü ve disiplinli bir biçimde sağlam bir hareket tarzı ve mevzilenmeyi geliştirmek gereklidir. Bugünden itibaren daha fazla örgütsel çalışmalara ağırlık vermek gerekmektedir. Bu konulara ilişkin gerekli perspektif tüm deryalara sunulmuştur. O perspektif temelinde en ince ayrıntısına da uyularak çalışmalar bütün boyutlarıyla geliştirilmeli, derinleştirilmeli ve tamamlanmalıdır.“

ŞEHİTLERİMİZİN MESAJI BİZİM İÇİN TALİMATTIR

“Bu dönemde düşmanın iddia ettiği gibi çok sayıda kayıp vermemiş olsak da, sayısal olarak az olan ama bizim için önemi büyük olan şahadetleri yaşadığımız bilinmektedir. Özellikle tüm yoldaşların yüksek bir fedai ruhla saldırıda ve eylemde şehit düşmesi çok çok önemli bir husustur. Yani yoldaşlarımızın eskisi gibi düşmanın baskınları sonucu şehit düşmesi değil de, ezici çoğunluğunun eylem anında, saldırı ruhu temelinde pratik yürütülürken şahadete ulaşması bizim için ayrı bir değerlendirme konusudur. Fakat yine de her şahadetten mutlaka çıkartmamız gereken sonuçlar vardır. Biz yaşanan bu gelişmeleri tamamıyla Önderliğimizin emeği, halkımızın büyük fedakarlığı ve şehitlerimizin kahramanlığına borçluyuz. Bu temelde tüm dönem şehitlerimizi Baran Dersim, Şervan Varto ve Ekin Wan’ların şahsında bir kez daha anıyor, onların çizgisinde yürüme sözünü büyük bir kararlılıkla veriyoruz. O kahramanların destansı direnişi bizim için bir talimattır. Biz onların talimatı çerçevesinde yürüyerek sonuca gitmeyi ve bu temelde başarıyı mutlaklaştırmayı esas alacağız. Çünkü şehitlerimizin bu kahramanlık direnişi bize mutlak başarı yolunu da göstermiştir. Bu 2 buçuk aylık pratik başarıya nasıl gideceğimizi ortaya koymuştur. Hem halkımızın şehirlerdeki direnişi, hem de gerillanın bütün zeminlerdeki direnişinin ortaya çıkardığı temel sonuç budur. Dönem artık zafere yürüme dönemidir, dönem artık başarmanın imkan dahiline girdiği bir dönemdir. Özellikle son Ankara şehitlerimizin bize verdiği mesaj, halkların kardeşliği temelinde faşizme taviz vermeyen bir yürüyüşün sahibi olma mesajıdır. Ancak bu eksende gelişecek başarılı bir yürüyüş, onların idealleri olan barış ve kardeşliği yaşamsallaştırabilir. Bu yaklaşımla, Önder Apo’nun perspektifi ve kahraman şehitlerimizin izinde yürüyerek Andok Êrîşlerin, Şiyarların, Tolhildanların ve Erdalların kesin başarıya kilitlenmiş fedai ruhuyla dönemi kazanacağımız kesindir.

Bütün yoldaşların bu ruhla dönem görevleri üzerine yürüyeceğine yürekten inanıyor, bu inançla tüm yoldaşları selamlıyor, üstün başarılar diliyorum.” / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 13 Ekim 2015, 12:18
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER