Şengalli mülteciler: Hevaller olmasaydı…

Şengal kenti 3 Ağustos günü, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) barbarları tarafından ele geçirildiğinde, onbinlerce insan korku içerisinde bu vahşete yakalanmamak için yollara düştü.

Şengalli mülteciler: Hevaller olmasaydı…
Yaşlı bir kadın ellerini açmış feryat ediyor. Kadın, çocuk, yaşlı genç, hepsi bitkin durumdalar. Dehşete kapılmış halde, kızgın güneşin altında eşyalarını bırakarak, vahşetten kaçıyorlar. Onbinlercesi yürüyerek, tarihin birçok döneminde olduğu gibi yönlerini dağlara vermiş. Yanına bazı eşyalarını alabilenler almış. Bazıları çocuklarının ellerinden tutmuş, bazıları da kucağına alarak yatıştırmaya çalışıyor. Gölge yok gibi. Güneş kızgın bir şekilde tepeden vuruyor. Yürüdükleri toprak, dokundukları taşlar da kızgın.   

Şengal kenti 3 Ağustos günü, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) barbarları tarafından ele geçirildiğinde, onbinlerce insan korku içerisinde bu vahşete yakalanmamak için yollara düştü. BM’ye göre 200 bin dolayında insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Kızgın güneşin altında yönlerini dağlara, güvenlikli diğer alanlara ve sınırdaki Batı Kürdistan’a çevirdiklerinde korku ve endişe hakimdi. Gittikleri her yerde vahşi katliamlar gerçekleştiren insanlık düşmanı bir grup Şengal’e geldiğinde, onları korumakla görevli peşmergeler mevzilerini bırakıp gitmişlerdi. Şengalliler gelecekte kendilerini neyin beklediğini, yolda nelerle karşılaşacaklarını bilmeyerek bu vahşetten kaçıyorlardı.

Onbinlerce kişinin sığındığı geniş bir bölgeye hakim olan Şengal Dağı’na sığınanlar bir geceyi her an katliam tehdidi altında geçirdikten sonra, 4 Ağustos günü YPG’liler Rabia-Tıl Koçer kapısından içeri girerek, IŞİD’in kuşatması parçalayıp Şengal dağlarına ulaşmayı başardı. Hızlı bir şekilde dağ çevresine konumlanan ve tekrarlanan IŞİD saldırıların püskürten YPG’liler, aynı zamanda dağdakilerin güvenli bir şekilde tahliye edilmesi için insani koridorlar açmaya başladı. YPG’lilerin kendileri de mültecilerle birlikte açlık ve susuzluk çekse de, sert bir savaş yürüterek, Şengal’in içine kadar girmeyi başardılar. Açlık ve susuzluktan çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi, yaşanan insanlık krizinin boyutlarını gösteriyordu.

Şengalli mültecilerin birçoğu YPG’nin açtığı koridordan geçerek Rabia üzerinden Batı Kürdistan’a giriş yapabildiler. Burada YPG’lileri gören mülteciler,  yaşadıkları ağır trajediye rağmen zafer işaretleri yapıyordu. Aralarında çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve gençler vardı. Mültecileri Tıl Koçer halkı karşılayarak kapılarını onlara açtılar.

SUSUZ PERİŞAN BIRAKTILAR BİZİ

Kamyonlar, pikaplar ve otomobiller içerisinde gelen mülteciler kendilerine su verildiğinde sadece içmek değil, biraz olsun serinlemek için başlarına döküyorlardı. Bazıları güneşten korunmak için başlarını örtmüştü.  Bir kamyonun römorkunda oturan yaşlı kadın bitkin halde başını çevirirken,  saçları güneşte yanmış, ağzında emzik olan bir çocuk yanında duruyordu.

Til Koçer’e girdiklerinde anneler hep bir ağızdan, “DAİŞ (IŞİD) çocuklarımızı, ailemizi, akrabalarımızı katletti.   Evlerimizi talan etti, hepimizi aç susuz perişan bıraktı” diye feryat ettiler.  

7 yaşındaki mülteci çocuk Ahmed, ne olduğunu anlamamış gibi şaşkın gözlerle etrafına bakıyordu. Nerede olduğunu bilmiyordu. Utangaç bir sesle “bilmiyorum” diyordu.  Nereden geldiği sorulduğunda yine “bilmiyorum” diyordu. Ama korkunç bir şeyi öğrenmişti. “DAİŞ bizi öldürecek.”

GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE AKRABALARIMIZIN BAŞLARINI KESTİLER

O sırada kalabalıktan birbirine benzer sesler yükseliyordu:  “Bizi köyümüzden çıkarttılar.  Gözlerimizin önünde akrabalarımızın başını kestiler. Öldürdüler onları.  Nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Peşmergeler bizi bırakıp kaçtı. Yardımımıza gelmediler.  Hevaller geldi.  Onlar orada olsaydı Şengal DAİŞ’in eline düşmezdi.”

Salih isimli Şengal mültecisi, çoluk çocukları ile yollara düştüklerini anlatarak, “Muhacir olduk.  Gözümüzün önünde birçok köylüyü öldürdüler.  Silahlarla öldürdüler onları. Bazılarının kafalarını kestiler.  Kadınlarımızı götürdüler. Kızlarımızı çocuklarımızı götürdüler. Şimdi Şemal’e gideceğiz.  Oraya giden akrabalarımızın yanına gideceğiz” diyor.

Bu kitlesel göçte yer alan çocuklar da zafer işaretleri yapıyordu. Kırmızı tişörtlü bir genç, su dolu kovalarla diğer mültecilere yardım ediyor, serinlemelerini sağlıyordu.

KDP BİZİ KORUMADI

Mülteciler aynı zamanda öfkeliydiler. KDP peşmergelerinin kendilerini korumadığını söylüyordu. Eyşe de diğer mültecilerle aynı tepkiyi gösteriyordu: “KDP bizi korumadı. Hiçbir şey yapmadı. Hepsi kaçtı. Rezil durumdayız. Altınlarımızı paralarımızı aldılar. İki gündür açız.”

Hatta Naam Seydo isimli kadın, “Peşmergeler gözümüzün önünde iki köylümüzü öldürdü” diyerek maruz kaldıkları durumu anlatırken, “Peşmerge bizi korumadı, bizi öldürdü. Kaç gündür dağlardayız aç susuz haldeyiz. Çocuklarımız öldü orada” diye ekliyordu.

HEVALLER OLMASAYDI DAĞDA ÖLECEKTİK

Mülteciler, YPG’lilerden bahsederken “hevaller” diyordu. Aralarından biri “Hevaller geldi bizi güvenli bir şekilde geçiş yapmamızı sağladı.  Onlar olmasaydı dağda ölecektik” diye belirtiyor.  

Seydo, “Biz kaçarken DAİŞ bizi yakalamak için arkamızdan geldi. Biz ilk başta dağa kaçtık sonra hevaller bize yardım etti, buraya geldik” diyor.

‘SESİMİZİ SEROK APO’YA İLETİN’

Cemal ismindeki bir mülteci ise YPG’lileri gördüğünde tek hayalinin Kürt Halk Önderi Abdullah’ı görmek olduğunu söylüyor: “Benim tek hayalim Serok Apo’yu görmek.  Sesimizi Serok Apo’ya iletin bu bize yeter.  Hevaller olsaydı biz buruma düşmeyecektik.”  

Yaşadıkları vahşeti anlatan bir diğeri dehşet içinde  “Çobanımızı öldürdüler koyunlarımızı aldılar. Kızlarımızı hepsini bir arabaya koyup Telafer’e götürdüler. Onlara ne yapacaklarını bilmiyoruz” diyor.

Güncelleme Tarihi: 06 Ağustos 2014, 17:12
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER