Yargılamada ifadesi alınan bir tanık polis, Kaya’nın göstererek, “Bu kişi bana tanıdık gelmedi” şeklinde konuştu. Tutanağa imza koyan diğer polisler davada değil, görev yaptıkları şehirlerde, yüzleşmeden ifade verdi. Kaya’nın o gün birlikte olduğu iki arkadaşı da eyleme katılmadıklarını kaydetti.

Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 23 Ocak 2013’te, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”ten 3 yıl 45’er gün hapis cezasına hükmetti. Bu ceza, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nce 12 Kasım 2015’te onanarak kesinleşti. Kaya’nın avukatı Emrah İrten kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

Başvuru dilekçesinde, Kaya’nın yalnızca yakalama tutanağına bakılarak mahkum edildiği vurgulanarak, şöyle denildi:

“İfadelerin İstanbul’da alınması, ifadelerin alınması sırasında müvekkil ve diğer sanıkların duruşma salonunda bulunmaması, tanıkların sanıkları görmeden beyanda bulunması, sanıkların soru sorma imkanının bulunmaması nedeniyle müvekkilin adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Bu polislere sanıklar gösterilip hangisinin ne şekilde olaylarda yer aldığına ilişkin soru sorulmadan, sadece olay tarihindeki tutanak üzerinden soru sorulması, adil yargılama hakkının ihlali sonucunu doğurmuştur. Ayrıca yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Üniversite mezunu olan ve hali hazırda ikinci üniversiteyi okuyan müvekkil, ceza nedeniyle maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkından yoksun durumdadır.”

Kaya’nın PKK ile ilgisinin bulunmadığı ve örgütün çağrısından haberdar olmadığı savunulup, “Haksız yere gözaltına alınıp adil olmayan biçimde ve keyfilik derecesine varacak şekilde delillerin takdirinde hataya düşülerek yargılanması ve hakkında mahkumiyet kararı verilmesi nedeniyle” kaçak yaşamak zorunda kaldığı ifade edildi. Bu nedenle yeniden yargılama yapılması, kesinleşen kararın infazının durdurulması için tedbir konması ve 80 bin TL maddi ve manevi tazminat ödenmesi talep edildi.