Türkdoğan: Fiili durumla hukuki durum birbirine bağlanmalı

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "çözüm süreci"ne ilişkin fiili durumla hukuki durum arasındaki sorunun artık ortadan kalkması gerektiğine vurgu yaptı.

Türkdoğan: Fiili durumla hukuki durum birbirine bağlanmalı
İHD Genel Başkanı Türkdoğan, "çözüm süreci"ne ilişkin, "Hükümet fiili durumla hukuki durumu birbirine bağlamalı" diyerek, çerçeve yasa sayesinde Bakanlar Kurulunun Eylül ayının sonuna kadar kararname çıkarabileceğini belirtti. Öcalan'ın sürece ilişkin "belge" önerisini de destekleyen Türkdoğan, hükümetin siyasi bir bahanesi kalmadığını da ifade etti.


PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, HDP Heyetinin kendisiyle yaptığı son görüşmede Eylül ayına işaret edip, sürece ilişkin temel ilkelerin belirlenerek imza altına alınması yönündeki isteği, çeşitli çevrelerce de destekleniyor.

ANF'ye konuşan, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "çözüm süreci"ne ilişkin fiili durumla hukuki durum arasındaki sorunun artık ortadan kalkması gerektiğine vurgu yaptı.

"Hükümet fiilen diyalog, görüşme içerisinde. Yani hükümetin görevlendirdiği kamu görevlileri. Yine HDP Heyetiyle de bir görüşme içerisinde. Kamu görevlileri Sayın Öcalan'la hükümet de HDP Heyetiyle temaslarını sürdürüyor. Bir fiili durum var" diyen Türkdoğan, Haziran ayında çıkan kanuna atıfta bulunarak, şöyle devam etti: "Bu kanun bize göre ismi itibariyle eksikti ama sonuçta bir kanundu. Şimdi hükümetin yapması gereken, bu kanunun da kendisine verdiği yetkiyle fiili durumla hukuki durumu birbirine bağlamak. Tezat duruma son verilmesi gerekiyor."

İZLEME KURULU

Türkdoğan, "çözüm süreci"ne ilişkin tüm görüşme ve aşamaların kayıt altına alınması ve kamuoyunun bunlardan haberdar edilmesi gerektiğini de ifade ederek, "Müzakereyle ilgili belli mekanizmaları hükümetin oluşturması gerekiyor. Kürt sorunu gibi en önemli sorunu çözme iddianız varsa, buna uygun davranmalısınız. 'Terör' değil siyasi, temel hak sorunudur. Bu şekilde yaklaşılmalı. Özellikle Kürt tarafının bu nedenle makul, mütevazı olduğunu düşünüyorum; hükümetin de buna göre adım atması gerekiyor. Bunun çeşitli yöntemleri var: İzleme Kurulu oluşturulabilirdi ki, gerekiyor. Dernek olarak geçen yılın Mayıs ayından beri İzleme Komisyonu oluşturduk ama sonuçta bir sivil toplum örgütünün komisyonu olduğundan, sahadaki ufak tefek sorunların çözümüne katkı sunmak ve halka bunları aktarmak dışında esaslı fonksiyon icra etmedi. Çünkü devlet kendini buna kapattı ama son Lice'deki heykel bahane edilerek halka yönelik devlet şiddeti, bir İzleme Kurulunun oluşturulmasının şart olduğunu gösteriyor. Olsaydı, birçok husus çözüme kavuşturulabilirdi" değerlendirmelerinde bulundu.

'SAYIN ÖCALAN'IN KOŞULLARI ELVERİŞLİ HALE GELMELİ'

Türkdoğan, sorunun tarafların birliği ve müzakeresiyle çözülebileceğini belirterek, 'tarafların pozisyonlarını birbirine yakınlaştırması gerektiğini' vurguladı. 

"Sayın Öcalan İmralı Adası'nda tek başına. Örgütüyle iletişim kuramadan nasıl müzakere edeceksiniz? Hapishane koşullarının müzakere yapmasına uygun hale getirilmesi gerekiyor. Hükümet bu konularda yasal dayanakla yol ve yöntemleri hayata geçirebilir. Sayın Öcalan dahil tüm siyasi mahpusların özgürlüğüne kavuşması zaten gerekiyor ama bu bir süreçtir, bu süreç gidene kadar ev hapsi de ya da daha ara formüller de düşünülebilir. Müzakere yürüten kişilerin elverişli ortamlarının sağlanması gerekiyor. Kaldı ki, Sayın Öcalan'ın siyasi pozisyonu tartışılmayacak kadar net olduğundan, buna mutlaka ihtiyaç var."

"Ayrıca değişik kesimlerin Sayın Öcalan'la görüşmesi lazım. Değişik fikirlerin kendisine aktarılması lazım. Toplumsal barışın tesisi için bu da çok önemli.  Akil İnsanlar Heyetinden bir grup bile İmralı'ya gidemedi. Türkiye'yi gezdik, raporlar oluşturduk, Kürt sorununa ilişkin çeşitli bakışları öğrendik ama kendisine doğrudan aktaramadık. Devlet heyetlerinin de bu raporlar hakkında ne kadar bildi verdiğini bilemeyiz. Yine medya mensuplarının, sivil toplum örgütlerinin ve meslek örgütlerinin, muhalefet partilerinin İmralı'ya gitmesinin de önü açılmalı."

Türkdoğan, sürecin anayasal değişikliği de gerektireceğini söyleyerek, ceza, siyasi partiler ve 'terör' tanımlı yasalarda değişiklik ve kaldırmaya gidilmesini istedi.

"Bir yandan HDP'nin Türkiye'de siyaset yapmasını engelleyeceksiniz, bir yandan da 'sorunu çözmek istiyorum' diyeceksiniz. Bu mümkün değil. HDP'yi örnek verdim. Sivil toplum örgütlerini de sıralayabiliriz. En son Cumhurbaşkanlığı seçiminde bile kampanyaya katılmak isteyen insanlara saldırılar yapıldı. Hükümetin bunları engelleme görevi var. Bunlar yapılacak ki yol temizliği kısmı sağlansın ve müzakereye ilişkin koşullar oluşturulacak ki, sonrasını konuşabilelim..."

'SAVAŞ MANTIĞI TASFİYE EDİLMELİ'

Türkdoğan, kamuoyuna konuya dair basit anlatımların yapıldığına dikkat çekerek, "Sorun sadece gerillanın Türkiye'den çekilmesi, silah bırakması değil ki. Anayasal sorundur, insan hakları sorunudur. Bu eksenli yaklaşmadığınız sürece yanılgıya kapılır ve çözüm üretemezsiniz" diye ekledi.

Türkdoğan ayrıca, Kürdistan'daki 'güvenlik barajlarına' değinerek, "Şırnak'ta, galiba sayısı 11'di, bunların yapımından vazgeçilmesi gerekiyor. Ekolojik dengeyi de bozuyorlar. Yine kalekol yapımından vazgeçilmeli; Tarım Bakanlığına tarımsal faaliyet için devredilebilir. Çünkü bunlar çeşitli durumlarda bir bölgeyi tahakküm altına almak için, savaş mantığıyla yapılmıştır. Köy koruculuğunun nasıl tasfiye edileceğinin artık açıklanması lazım. Diğer paramiliter yapıların nasıl tasfiye edileceği de konuşulmalı. Köye dönüşlerle ilgili sosyal, ekonomik tedbirlerle ilgili projeler açıklanmalı. Hükümet adımlarını hızlandırmalı" diye konuştu.

'HEMEN KARARNAMELER ÇIKARTILABİLİR'

Türkdoğan, "Eylül sonuna kadar hükümetin adım atması mümkün mü" şeklindeki sorumuzu da şöyle yanıtladı:

"Tek başına iktidar, hükümet olan parti var. Karar verdiği anda birkaç günde yasalar çıkarıyor. Bakanlar Kuruluna çerçeve yasa yetki verdiği için, yetki sorunu yok. Kendisine verilen yetkiyle kararnameler çıkararak alt yapı oluşturabilir. Siyasi bahane kalmadı; Cumhurbaşkanlığı seçimini de bekledik. Kaldı ki, Suriye'deki, Irak'taki durum ve IŞİD saldırılarından sonra Türkiye hakikaten kendi içinde barış ve çözüm süreci içinde geride kaldı. Bu nedenle acele etmesi lazım. Eylül ayının anlamlı ay olduğunu düşünüyorum. Bu konuda taraflar hükümetin adım attığını görmek istiyor ki, kendi pozisyonunu ona göre netleştirmek istiyor. Bunlar anlaşılabilir hususlar."

Güncelleme Tarihi: 27 Ağustos 2014, 16:28
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER