Türkiye'de kadının adı var, kendisi yok!

Türkiye'de ilk olarak 1921 yılında 'Kadınlar Günü' olarak kutlanan 8 Mart, 12 Eylül Askeri darbesiyle kesintiye uğradı. Aradan geçen 4 yılın ardından tekrar 1984 yılında tekrar kutlandı.

Türkiye'de kadının adı var, kendisi yok!
 Türkiye'de ilk olarak 1921 yılında 'Kadınlar Günü' olarak kutlanan 8 Mart, 12 Eylül Askeri darbesiyle kesintiye uğradı. Aradan geçen 4 yılın ardından tekrar 1984 yılında tekrar kutlandı. Hemen hemen Cumhuriyetle yaşıt olan 8 Mart, Türkiye'de belli bir 'kadın örgütlülüğü' yaratmış olsa da kadına yönelik taciz-tecavüz, ucuz işgücü olma ve şiddetin hızını kesmeye yetmedi.


8 Mart 1857’de ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

8 MART YASAKLARI DELEREK GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞTI

İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda kutlanıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de kutlanmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler'in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York'ta ölen işçilerin anısına yapıldığının yazılmamıştır.

ASKERİ DARBE KADINLARI DA SOKAKTAN SİLDİ

Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya başlandı.

ERKEK ÖLÜM SAÇMAYA DEVAM EDIYOR

Türkiye'de ve dünyada 8 Mart kutlamaları hemen hemen bir aşırı devirmek üzere... Buna rağmen korkutucu boyutlara ulaşan 'erkek şiddeti' her yıl dünyada binlerce kadının ölümüne neden oluyor. Resmi olmayan rakamlara göre, 2013'te 237 kadının öldürüldüğü Türkiye’de, bu sayı 2014’ün ilk 10 ayında 255’e yükseldi. 2015 yılının Ocak ayında 20 kadın kocası, erkek arkadaşı, nişanlısı gibi birlikte olduğu kişiler tarafından öldürülürken, Şubat ayında Özgecan Aslan'ın da aralarında bulunduğu 8 kadın erkek şiddetinin kurbanı oldu.

KADINA REVA GÖRÜLEN; ÖLÜM, IŞKENCE, TECAVÜZ...

Öte yandan yapılan araştırmalara göre; dünyada her 1 dakikada 380 kadın gebe kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü (2002) istenmeyen gebeliklerin ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların eş şiddetine maruz kalan kadınlarda ciddi bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çekmişti. Avrupa Konseyi’nin 2002 raporunda da 16 ile 44 yaşları arasındaki kadınlar için en sık ölüm ve sakat kalma nedeninin şiddet olduğu belirtilmişti. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık dört milyon kadının eşleri tarafından taciz edildiği, bu taciz olaylarının yaklaşık 4000’inin kadının ölümü ile sonuçlandığı, yaklaşık üçte birinin acil servislere başvurduğu veya yardım aradığı belirtiliyor. Birleşmiş Milletlerin verilerine göre tüm dünyada kadının şiddete uğrama oranı %17-75 arasında değişiyor.

Sıcak çatışmaların yaşandığı birçok yerde kadınlar taciz, tecavüz, karın deşme, cinsel organların tahribi gibi cinsel şiddetin birçok biçimine maruz kalıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda ve Kore’de kadınlar “cinsel tutsaklığa” mahkum edilmişti. 1971’de Bangladeş’te savaş sırasında 250 - 400 bin kadına tecavüz edilmiş, buna bağlı 25 bin gebelik oluşmuştu. Bosna Hersek’te 20 binden fazla kadına tecavüze uğramıştı. Savaş ve iç karışıklığın devam ettiği Ruanda’da bir yıl içinde tecavüze uğrayan kadın sayısı 15 binin üzerindedir. Bugün ise DAİŞ saldırıları sonucunda tutsak edilen binlerce kadın halen köle pazarlarında satılıyor, tecavüze uğruyor. Bazı ülkelerde kadınlar, o ülkelerin kanunlarına göre taşlanmaya, kırbaçlanmaya, öldürülmeye devam ediyor. Şiddet cezasının nedenleri olarak Sudan’da pantolon giymek, İran’da erkeklerle birlikte müzik dinlemek, Suudi Arabistan’da tek başına araba kullanmak gibi gerekçeler gösteriliyor.

İŞ YAŞAMINDA KADIN SÖMÜRÜSÜ

Tüm bunların yanı sıra ekonomik alanda da kadın emeği tam bir sömürü alanı olarak görülüyor. Erkekle aynı işi yapmasına rağmen emeğinin karşılığını alamayan kadın, düşük ücrete çalıştırılıyor.

Kadının iş gücüne katılımı kent ile kırsal alanda da farklılık gösterirken, ülke genelinde erkeğin iş gücüne katılımı yüzde 69.5 iken kadının iş gücüne katılımı yüzde 27.9'da kalıyor. Kadının işgücüne katılım oranı kentlerde yüzde 15.2, kırsal alanda ise yüzde 44.4 olarak göze çarpıyor.

Güncelleme Tarihi: 05 Mart 2015, 12:24
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER