HDP'den 'Pençe-Kartal' değerlendirmesi

Kuzey Irak'ta bugün başlatıldığı açıklanan harekatla ilgili soruyu yanıtlayan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, "Bunu bir gündem karartma çabası olarak görüyoruz. Ben kendimi bildim bileli Türkiye her tarafa bir harekat yapar" dedi.

HDP'den 'Pençe-Kartal' değerlendirmesi
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Kuzey Irak’ta başlatıldığı açıklanan ve ‘Pençe-Kartal’ adı verilen operasyonla ilgili yaptığı değerlendirmede, “İktidarın bu konudaki temel politikası gündemi değiştirmek savaş, şiddet politikasıyla ülkeyi kendince milliyetçilik tekçilik etrafında birleştirme çabasından başka bir şey değil” dedi.

Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek başta Demokrasi Yürüyüşü olmak üzere gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Beştaş’ın açıklamalarından başlıklar şöyle:


DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞÜ BÜTÜN ARKADAŞLARIMIZ İÇİN:
 Biz bugün sadece Demokrasi Yürüyüşümüzün geldiği aşama ve halen devam eden eylemlerle ilgili açıklama yapmak istiyoruz. Bizim de burada yürüyüşte olduğumuzu, yürüyüşün bir kolunun da burada Meclis’te devam ettiğini paylaşmak için buradayız. 1 Haziran’da Eş Genel Başkanlarımız İstanbul’da partimizin 3 ay devam edecek programı kapsamında bir tutum belgesini kamuoyu ile paylaştılar. O tutum belgesi demokratik mücadelemizi ve yürüyüşümüzü kapsayan bir program. Sanki bu vekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi üzerine alınan ani bir karar gibi ifade edildi. Bu konuda bir yanlış anlaşılma var tabii ki Leyla Güven, Musa Farisoğulları, Enis Berberoğlu’nun vekilliklerinin düşürülmesini kabul etmiyoruz. Bu demokrasi yürüyüşü hem geçen hafta düşürülen 3 vekillik için hem de daha önce vekillikleri düşürülen, rehin alınan, yerlerine kayyım atanan bütün arkadaşlarımıza ilişkindir. Bir demokrasi yürüyüşü içindeyiz.

BİZİ BİZSİZ TARTIŞAMAZLAR: 2 haftadır bizim yürüyüşümüz basın yayın organlarında sağ olsunlar çok güçlü bir şekilde tartışılıyor. Saatlerce tartışılıyor. Her konunun uzmanı olan kadrolu tartışmacılar, HDP neyi amaçlıyor, HDP neden yürüyor, HDP şunu şöyle mi düşünüyor gibi suçlayıcı, dışlayıcı aynı zamanda bize söz hakkı vermeyen bir yerden bizi tartışmaya devam ediyorlar. Biz dün de ifade ettik bu medyanın tutumu bizim açımızdan kabul edilebilir, tolere edilebilir değildir. Biz buradayız, biz Meclis’teyiz biz Türkiye’nin her yerindeyiz. Bize mikrofon uzatmayan medya organları bizi bizsiz tartışamazlar. Biz bundan sonra RTÜK’e de bu programların tümü için ayrı ayrı başvurularımızı yapacağız. Aynı şekilde savcılıklara suç duyurularımızı da yapacağız. Ama şunu da hatırlatmak isterim. Biz medya patronlarının, holdinglerinin iktidarla olan ilişkilerini gayet iyi biliyoruz. Arada bir anlaşma var. Burada bizim derdimiz sizlerle, emekçilerle değil. çıkar doğrultusunda medyanın yayın etiğini bir yana bırakan ve bir partinin, iktidar partisinin propaganda aygıtına dönüşen medya patronlarıyla bir anlaşma var. ‘Siz bizi zenginleştirin, ihya edin biz de sizin propagandanızı yapalım; hangi partiyi istemiyorsanız TV’lere çıkarmayalım, hangi isimleri istiyorsanız onları televizyonlara çıkaralım’ diyorlar. Aslında anlaşma budur. Ama bu anlaşma iktidarın geldiği aşama itibariyle onlarla birlikte tarihin karanlık sayfalarına kaydedilecek ve bunun da bedelini onlar ödeyecektir.

KORKUDAN KENTLERİ YASAKLIYORLAR: Bugün itibariyle 16 ilde Demokrasi Yürüyüşümüzü engellemek için yasak kararı alındı. Abartmıyorum. Bizim için iller yasaklandı. HDP’nin yürüyüşünü engellemek için iller yasaklandı. Pandemi ile birlikte sokağa çıkma yasağı kararı alamayan, zar zor alan, maske dağıtamayan, AVM’leri açan, toplu taşıma araçlarındaki yüzde 50 kotayı kaldıran vatandaşı virüse karşı korumasız bırakan iktidar; HDP yürümesin, demokrasi talep etmesin, maskelerini düşürmesin diye diye korkudan illeri yasaklıyorlar. Ama bu yasaklamaları kesinlikle bizleri engelleyemez. Gördüğünüz gibi 15 Haziran’dan bu yana eş genel başkanlarımız başta olmak üzere, vekillerimiz, merkezi yöneticilerimiz il ve ilçe yöneticilerimiz halkla buluşuyor. Zaten bizim kararımız sembolikti. Biz miting planlamadık. Biz pandemi koşullarını düşünerek, maske, mesafe ve hijyen gibi gerekli tedbirleri alarak bu demokrasi yürüyüşünü gerçekleştirme kararı aldık. Çünkü iktidar koronayı kendisi için, tıpkı 15 Temmuz gibi, diğer birçok olayda olduğu gibi bir fırsata dönüştürdü.

DURUM CİDDİ OLMASA KAHKAHA ATILIR: Neden Edirne ve Hakkari’den başlayan yürüyüşümüzü engellemeye çalışıyorlar, çünkü korkuyorlar. Evet korkuyorlar. Kendi politikalarının deşifre edilmesinden korkuyorlar. Siyasi olarak bize karşı söz kuramayanlar, AKP Sözcüsü Ömer Çelik çıkıp bir parti adına “biz bu yürüyüşlere izin vermeyeceğiz” diyor. Ömer Çelik kimdir? AKP’nin sadece sözcüsüdür. İçişleri Bakanlığından, kolluktan sorumlu yetkileri bulunan bir şahıs değildir. Bir parti diğer partileri engelliyorsa, bir partinin sözcüsü diğer partinin “demokratik eylemlerini engelleyeceğiz”  diyorsa demokrasi, hukuk devleti, siyasi partiler yasası ya da bu konudaki gelenekler tamam rafa kaldırılmıştır. Bir de dün bir TV programında aynı Ömer Çelik biz Kürt vatandaşlarımıza demokrasi perspektifiyle, hak ve özgürlük perspektifiyle yaklaşıyoruz diyor. Yani durumun ciddiyeti olmasa buna karşı kahkaha atılır sadece. Sadece acı acı gülünür. Demokrasi perspektifi Figen Yüksekdağ’ı, Sebahat Tuncel’i, Gülten Kışanak’ı cezaevine atmak mıdır? 50’ye yakın belediyimize kayyım atamak mıdır? Kürtçe tabelaları indirmek midir? Kumpas davalarla ceza verilen vekillerin vekilliklerini düşürmek midir? Bu demokrasi perspektifi falan değil bu sizin darbeciliğinizin dışa yansımasıdır. Evet Kürt düşmanlığı her dönemde vardı ama bu dönemde küçük ortakları MHP ile birlikte Kürt düşmanlığı politikalarını tarihin en yüksek düzeyinde devam ettiriyorlar.

SADECE BİZE OY VERENLER İÇİN YÜRÜMÜYORUZ: Bu yürüyüşümüz sadece HDP’ye oy verenler, sadece Kürtler için değildir. Türkiye’de dışlanan, ötekileştirilen, hakları gasp edilen çocuğun da kadının da gencin de herkesin bütün toplumsal talepleri için bu yürüyüşü başlattık ve devam edeceğiz. AKP ve CHP’ye oy veren seçmenler için de yürüyoruz. Onların talepleri için de yürüyoruz. Çünkü Türkiye’de tam bir reddetme politikası devrededir. Biz toplumsal barış için yürüyoruz. Biz pandemiyle mücadelede sürü bağışıklığı sistemi ile insanları ölüme terk eden anlayışa karşı, her gün sokaklarda kadınları katleden zihniyete karşı yürüyoruz. Biz bütün bunların toplamında bu ülkeye demokrasiyi getireceğimize kesinlikle inanıyoruz. 16 il değil 81 ili de yasaklasalar, yasaklı iller ünvanını bütün dünyaya yaysalar da bizim öfkemizi direnişimizi yasaklayamazlar. Vatandaşın tepkisini yasaklayamazlar, vatandaşın gözyaşlarını, direncini, umudunu ve bu mücadeleye katılmasını yasaklayamazlar. Darbeyi durdurmak için yürüyoruz biz, şu anda darbe devam ediyor. Yürüyüşümüz aynı zamanda geleceği de kapsıyor. Çünkü darbe dinamikleri her an Türkiye’de tekrar devreye girebilir ve hepimizin yaşamını tehdit eder vaziyette zaten, bu daha da ileri bir aşamaya gelebilir. Bu aynı zamanda ortak demokratik mücadeleyi buluşturmak için yarattığımız bir yürüyüştür. Ve bu ülkenin demokratik vicdanı HDP’dir. Hiç kimse bunu unutmasın çünkü biz hiç kimseyi diğerinden ayırmadan herkes için ve “hep birlikte yürüyelim, hep birlikte mücadele edelim” şiarımızla yürüyoruz.

DÜNYA KORONA İLE UĞRAŞIRKEN: (Kuzey Irak’ta bir operasyon kara harekatı başlatıldı bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusu üzerine) İktidarın bu konudaki temel politikası gündemi değiştirmek savaş, şiddet politikasıyla ülkeyi kendince milliyetçilik tekçilik etrafında birleştirme çabasından başka bir şey değil. Bütün dünya korona ile uğraşırken kendileri Mexmur Kampı’na, sivillerin yaşandığı alanlara müdahaleler yapıyor, bombalıyor. Daha geçen aylarda 3 kadın hayatını kaybetmişti o bombalarla. Bunu bir gündem karartma çabası olarak görüyoruz. Ben kendimi bildim bileli Türkiye her tarafa bir harekat yapar. Özellikle güneye doğru, Kuzey Irak’a diye ifade ettiğiniz bölgeye doğru, şimdi Libya’ya İdlib’e de yapıyor. Kuzey ve doğu Suriye de var. Bu yönüyle yeni bir şey değil ama biz savaş politikasının bütün ülkelerle çatışma politikasının kesinlikle Türkiye’ye kaybettirdiğini, Türkiye yurttaşlarına kaybettirdiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

KENDİNİ KORUMAYAN BİR MECLİS’LE KARŞI KARŞIYAYIZ: (Kıdem tazminatı ve emeklilik var. Bir de en son Meclis’te basın koridorundaki bir personelde test pozitif çıktı, basın toplantıları da buraya alındı, ana binada da bazı personelde yine pozitif sonuçlar var. Yani alan gittikçe daraldı, normalleşme süreci bir yansıması mı bunlar? Sayın Şentop’un açıklamasına göre 10 personelde sonuç pozitif… sorusu üzerine) Kıdem tazminatı ile ilgili tutumumuz nettir. Emekçiler için temel bir haktır, bir iş güvencesidir. Bu konuda da bugün Genel Kurul’da da değişik vesilelerle görüşlerimizi paylaşacağız. Konumuz demokrasi yürüyüşü olduğu için ayrıntılara girmiyorum. Bu konuda işçilerin, emekçilerin, sendikaların yanındayız hep birlikteyiz. Hep birlikte kıdem tazminatı talebini hakkını da korumak için, sağlamak için mücadelenin içindeyiz. Demokrasi yürüyüşümüz onlar içindir de. Kıdem tazminatını talep edenler içindir de. Diğer konu korona meselesi, kendini koruyamayan bir Meclis’le karşı karşıyayız. Basın emekçilerine başta geçmiş olsun demiştim. Sağlık Bakanı da her gün uyarılar veriyor, küçük küçük, iyi gitmiyoruz, tedbirli olalım. Tamamen tedbiri ve kontrolü vatandaşa bırakan bir anlayışla hareket ediyorlar. Kendileri ekonomik olarak başa çıkamadıkları için, kendi gelecekleri için bir yandan İdlib, Libya ve Kuzey Irak dedikleri Mexmur’u bombalamaya devam etsinler, biz demokrasi yürüyüşünü tam da bütün bunlar için yapıyoruz. Bu yürüyüş aynı zamanda bütün emekçiler için olduğu gibi basın içindir de. Basına karşı sansürün kaldırılması içindir de, basın mensuplarının özgürce vicdanlarıyla, yayın etik ilkelerine göre davranmasının önünün açılması içindir de. Bu yönüyle biz de bu durumu takip edeceğiz. Bugün Meclis Başkanvekiline son tabloyu da soracağız. Bize şeffaf bilgi verilsin. Kaç kişide pozitif test var, hangi tedbirler alındı ve milletvekillerinin olduğu bir ortamda Korona salgını tehlikesi varsa fabrikalarda, atölyelerde çalışan işçiler, sokakta olan insanlar, gündelik işçiler, toplu taşıma araçlarında dip dibe seyahat etmek zorunda kalan insanlar için olan riski tartışmak bile istemiyorum. Korona salgını tehlikeli bir aşamada ve ikinci dalga gelebilir, sinyalleri dikkate almamız lazım. Türkiye de bu konuda çok hızlı bir yükselişte. Bu konuda beceriksiz, kesinlikle yönetemeyen bir iktidar pratiği ile karşı karşıyayız.

KADINLARA SALDIRIYI KABUL ETMİYORUZ: (Başak Demirtaş’a yapılan saldırıya gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz siyaset cephesinden, Meral Akşener grup toplantısında sert bir şekilde tepki gösterdi… sorusu üzerine) Bütün kadınlara yapılan bu tür cinsiyetçi saldırıları kabul etmiyoruz, karşısındayız, reddediyoruz. Kınama mesajları adı altında taraflı tutum gösterenleri de görüyoruz, farkındayız ve onları da her fırsatta deşifre etmeye devam edeceğiz. / DUVAR


Güncelleme Tarihi: 18 Haziran 2020, 20:18
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER