Babaya infaz, kızına tecavüz

Mardin'in Dargeçit ilçesinde üçü lise öğrencisi 7 sivilin gözaltına alınarak öldürülmesi olayına ilişkin 19 yıl sonra hazırlanan iddianamede, gözaltına alınan 7 kişiden dönemin Dargeçit Cumhuriyet Savcısının haberi olduğu, kendisine başvurun kayıp ailelerine 'Gözaltındalar merak etmeyin bırakırlar' dediği ortaya çıktı.

Babaya infaz, kızına tecavüz
Mardin'in Dargeçit ilçesinde üçü lise öğrencisi 7 sivilin gözaltına alınarak öldürülmesi olayına ilişkin 19 yıl sonra hazırlanan iddianamede, gözaltına alınan 7 kişiden dönemin Dargeçit Cumhuriyet Savcısının haberi olduğu, kendisine başvurun kayıp ailelerine 'Gözaltındalar merak etmeyin bırakırlar' dediği ortaya çıktı. Mahkemenin kabul ettiği iddianamede, 7 sivilin gözaltına alınmalarından savcı, kaymakam, belediye başkanı ve lisedeki öğretmenlerinin bilgi sahibi olduğu, öğretmenlerin öğrencilerini gözaltında gördüğü, sonradan infaz edilen babasının akıbetini öğrenmek için karakola giden Fehime Çelik'in de babasının gözleri önünde çırılçıplak soyularak askıya alındığı, günlerce nezarette çıplak halde bağlı tutulduğu ve gözü bağlı halde tecavüze uğradığı ifadelerine yer verildi.


Dargeçit ilçesinde 1995 tarihinde iki öğretmen ile müteahhit Mehmet Selim Korkmaz'ın kaçırılarak cesetlerinin Bagözü köyü yakınlarında bulunması ardından köyde evlerine yapılan baskında Süleyman Seyhan (57), Mehmet Emin Aslan (19), Nedin Akyön (16), Davut Altınkaynak (13) ve Seyhan Doğan (14), resmi işlem yapılmadan jandarma ve korucular tarafından gözaltına alınırlar. 14 Kasım 1995 günü ise daha önce Mardin İl Jandarma Komutanlığı tarafından gözaltına alınan Abdurahman Coşkun (21) ve Abdurahman Olcay (20) adlı iki öğrenci adliyeye sevk edilir. Ancak savcılık iki öğrenciyi suçsuz bularak serbest bırakır. İki öğrenci JİTEM tarafından tekrar gözaltına alınır. Bu tarihten sonra üçü çocuk toplam 7 kişiden haber alınamaz. 4 ay sonra Süleyman Seyhan'ın cesedi bir kuyuda bulunur. Yıllar sonra ise, Seyhan Doğan ve M. Emin Aslan'ın cesetleri Dargeçit'te, Abdurahman Coşkun'un cesedi ise Kızıltepe'de gömülü olarak bulunur.

Midyat Cumhuriyet Savcısı Mustafa Sever tarafından hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianameye göre, yakınları gözaltına alınandan 5 kişi önce Dargeçit Jandarma Taburuna, ardından da Dargeçit Cumhuriyet Savcılığına başvurur. Yapılan başvuruda, dönemin savcısı ailelere merak etmemeleri gerektiğini, gözaltına alınanların serbest bırakılacaklarını söyler. Savcı aynı şeyi, gözaltına alınan öğrencilerinin akıbetini öğrenmek isteyen öğretmenlere de söyler.

SAVCI GÖZALTILARI KABUL ETTİ

İddianamede ifadelerine yer verilen kaybedilen Nedim Akyön'ün kardeşi Davuk Akyön, 4 Temmuz 2011 tarihinde verdiği ifadesinde, Dargeçit ilçesi Safa mahallesinde jandarmaya yaklaşık 100 metre mesafede yer alan evlerinde bulundukları sırada Başçavuş Mahmut Yılmaz'ın birçok asker ile gece evlerine baskın yaparak çoban olan kardeşini götürdüklerini, durumunu sormak için dönemin belediye başkanı ve korucubaşı olan Mehmet Tevfik Vural'a gittiklerini belirterek, "Belediye başkanı bize 'Bekleyin, sabırlı olun" dedi. Bunun üzerine çok korktuk. Sabahleyin savcılığa gidip müracaat edip durumu bildirdik. Savcı bey yanımızda jandarmayı arayıp, bize Nedim'in gözaltında olduğunu, merak etmememizi söyledi. Ancak kardeşim bırakılmayınca bir hafta sonra tekrar savcıya çıktığımızda, savcı bize Nedim'in serbest bırakıldığını, Nedim ile birlikte gözaltına alınanların örgüte katıldığını söyledi.

Buna inanmadık, çünkü diğer kardeşim PKK tarafından vurulmuştu. Kardeşimin akıbetini soruşturunca, bir süre sonra ben, babam, annem ve diğer kardeşim de gözaltına alındık" dedi.

AĞABEYİMİ FİLİSTİN ASKISINDA GÖRDÜM

Soruşturma kapsamında 5 Nisan 2011 tarihinde talimatla ifade veren öldürülen Seyhan Doğan'ın kardeşi Hazni Doğan da, ağabeyinin 29 Ekim 1995 günü sabaha karşı asker ve korucular tarafından evlerine yapılan baskında kardeşi ile birlikte gözaltına alınarak Tabur'a götürüldüklerini ve kendisinin o tarihte 11 yaşında olduğunu belirterek, "Bizleri ayrı ayrı odalara koydular. İnsanlara işkence yapılıyor ve bağırma seslerini duyuyordum. Ağabeyim Seyhan Doğan'ı Filistin askısına astılar. Orada Abdurahman Olcay ve Abdurahman Coşkun da hücrede bulunuyordu. Beni sonra bıraktılar. Annem ağabeyimin bulunması için sık sık dilekçe verdiği için 25 gün gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı" dedi.

KORUCUBAŞI: KAYIPLAR GÖZALTINA ALINMIŞTI

Yürütülen soruşturma kapsamında dönemin Dargeçit ilçe belediye başkanı olan korucubaşı Mehmet Tevfik Vural, 5 Nisan 2012 tarihinde soruşturmayı yürüten Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ifadesinde, 1987 yılından 1994 yılına kadar Dargeçit ilçesinde korucubaşı olarak görev yaptığını, 1994-1999 yılları arasında da Dargeçit ilçesi belediye başkanlığı yaptığını kaydederek, gözaltına alınan Süleyman Seyhan, Davut Altınkaynak, Abdurahman Olcay, Abdurahman Coşkun, Nedim Akyön, Seyhan Doğan ve M.Emin Aslan'ın ailelerinin zaman zaman kendisine gelip yardım istediklerini, koruması olan korucu Bahattin Egel ve Osman Demir'in de kaybolan bu şahısları gözaltına alanlar arasında bulunduğunun söylendiğini, konuyu korumalarına sorduğunda bazı gözaltılarda orda olduklarını, gözaltına alınan şahısların jandarma komutanlığına götürüldüklerini, sonrasını bilmediklerinin kendisine söylendiğini belirtti.

ÖĞRENCİLERİNİN GÖZALTINDA OLDUĞUNA TANIK OLURLAR

Olay tarihinde Dargeçit Lisesinde Kimya öğretmeni olarak görev yapan Hayri Nurullah Yıldırım, 3 Eylül 2013 tarihinde savcılığa verdiği ifadesinde kendisin ile birkaç bekar öğretmenin 2-3 gün kadar yatacak yer olmadığı için Tabur'da kaldıklarını, burada kaldığı günlerde öğrencilerinden bazılarının gözaltına alındığını duyduğunu, gözaltına alınanların tutulduğu yerde bekleyenlerin arasında öğrencileri de gördüğünü söyledi.

KAYMAKAM 6 YOL VAR DEDİ

Öğretmen Yıldırım, o tarihte bir kaç öğretmen arkadaşı ile birlikte Yüzbaşı Mehmet Tire'nin yanına gittiklerini ve öğrencilerin durumunu konuşmak istediklerini belirterek ifadesinde şunları söyledi: "Yüzbaşı Mehmet Tire, 'Onlar öğrenci değil terörist. Onlarla ilgili bana gelmeyin. Zaten yapabileceğim bir şey yok. JİTEM geldi onları sorguluyor' dedi. Konuyu Kaymakam Talip Yel'e ilettik. Kaymakam da, Altıyol askeri kontrol noktasını kastederek, 'Altıyol var, ben de çekiniyorum' dedi."

YÜZBAŞI TİRE, ÖĞRENCİLERİ TERÖRİST İLAN ETTİ

Savcılığa ifade veren ve isminin açıklanmasını istemeyen bir öğretmen ise, 28 Ekim 1995 günü Ökkeş Kaya ve Gürkan adlı iki öğretmen arkadaşlarının PKK tarafından kaçırılıp öldürüldüğünü, o gün kendilerinin lise bahçesinde saat 16:30'a kadar öğrencileriyle top oynadıklarını, öğrenciler arasında

Abdurahman Olcay ve Abdurahman Coşkun'un da bulunduğunu belirterek, "5-6 öğretmen arkadaş Tabur'da yatıyorduk. Yüzbaşı Mehmet Tire'nin yanına giderek, gözaltına alınan Abdurahman Olcay ve Abdurahman Coşkun ile öğretmenlerin kaçırıldığı gün akşam saatlerine kadar top oynadığımızı söyledik. Ancak bizi konuşturmayarak, 'Ne öğrencisi, onlar terörist. Siz teröristlerin yanında mısınız' diyerek bize kızdı. Taburda kaldığımız günlerde bir kez gece yarısı seslerden uyuyamadık. Zemin kata indiğimizde Abdurahman Olcay ve Abdurahman Coşkun'un elleri askıda ve çıplaktılar. Aynı şekilde birkaç kişi daha vardı. Onlar da çıplak ve elleri bağlıydı. Biz sonra lojmana çıktık. Birkaç gün sonra lojmanların önünde nöbet tutan askerlere gözaltındaki öğrencileri sorduğumuzda, 'Onların icabına baktılar' dedi. O günlerde Yüzbaşı Mehmet Tire ilçenin yönetici konumundaydı. Kaymakam, hakim ve

savcılardan daha fazla sözü geçiyordu" şeklinde ifade verir.

UZMAN ÇAVUŞ: İNFAZ EDİP KUYULARA ATIYORLARDI

İddianamede ifadelerine yer verilen uzman çavuş Ali Arısoy, olay tarihinde Jandarma Komutanlığı mekanize birimde BTR şoförü olarak görev yaptığını belirterek şunları söyler: "Gözaltı ve ifade işlemlerine katılmıyordum. Gözaltına alınanların naklinde araç kullanıyordum. Ancak gözaltına alınanların kim olduğunu, neden gözaltına alındığını bilmiyordum. Öğretmenlerin cesetlerinin bulunmasından bir kaç gün sonra BTR aracı ile gözaltına alınan birini Kılavuz Köyü taraflarına götürüyorduk. Gözleri bağlıydı ve infaz için götürüldüğünü tahmin ediyorum. Bu esnada Yüzbaşı Mehmet Tire, BTR'nin üstünde silahların olduğu kulenin yanında oturuyordu. İlçeden çıkmadan önce sarsıntıdan dolayı silah bir kez patladı ve kurşun ön kapağa çarpıp seken parçalar. Yüzbaşı Mehmet Tire'nin yüzüne isabet edince görev iptal edildi. Gözaltına alınan şahıs yeniden nezarethaneye götürüldü, bir daha da bu şahsı görmedim. O günlerde uzman çavuş Faruk, gözaltındakilerden 4-5 kişinin Mehmet Tire'nin yaralanmasından önce Kuyubaşı mezrasına götürülerek infaz edildiklerini, atıldıkları kuyulara kireç attıklarını, bunlardan birinin Bağözü köyü yakınında infaz edilip kuyuya atıldığını, o sırada Mardin İl Jandarma Komutanlığından istihbarat şubeden sorgu için bazen gelenlerin olduğunu söyledi."

EŞİ ASKERDEKİ KADINA GÖZALTINDA TECAVÜZ

Öldürülen Süleyman Seyhan'ın kızı Fehime Çelik 25 Temmuz 2013 tarihinde savcılığa verdiği ifadesinde, eşinin o tarihte askerde olduğunu, 30 Ekim 1995 günü sabah saatlerinde evlerine asker ve korucuların baskın yaparak anne ve babasını götürdüklerini, onların durumunu sormak için 1.5 yaşındaki çocuğunu kız kardeşine bırakarak tabura gittiğinde kendisinin de gözaltına alındığını ve gözaltında olan babasının karşısında çırılçıplak soyularak askıya alındığını söyledi. İşkence yapılırken Yüzbaşı Mehmet Tire ve korucu Naif Çelik'i gördüğünü belirten Fehime Çelik, ifadesinde yaşadıklarını şöyle anlattı: "Bana işkence yapılırken babam bana yapılanları duyuyordu. Bu şekilde babamı konuşturmak istiyorlardı. Bana işkence yapılırken, babam 'Ona tecavüz etseniz de, onu çıplak da soysanız, o benim kızımdır. Biz erkekler buradayız, neden kadınlara işkence yapıyorsunuz' diyordu. Babamı sonra başka yere aldılar.

BU OLAYI HİÇ KİMSEYE ANLATMADIM

Gözlerim kapalı halde nezarethanede çırılçıplak askıya alınırken, bağırmamı duyan diğer gözaltındaki erkekler de askerlere tepki göstererek, 'kadına değil bize işkence yapın' diye sesleniyorlardı işkence yapanlara. Bir süre askıda kaldıktan sonra bayıldım. Uyandığımda çıplak bir vaziyette nezarethanede tek başımaydım. Ellerim çözülmüştü, yerler ve saçım ıslaktı. Başımdan su döktüklerini anladım. Yanımda kimse yoktu. Gözlerimdeki bağı çıkarıp elbiselerimi giydim. Sonraki gün gözüm ve ellerim bağlı iken hücrede bir asker yanıma gelip hiç konuşmadan elleriyle ağzımı kapatıp elbiselerimi çıkartıp yere yatırıp bana tecavüz etti. Bu şahıs iri yapılı biriydi. Yalnızca göz bağının altından botlarını ve kamuflajını gördüm. Direndim ancak engel olamadım. Babam yan hücredeydi. Duymaması için sesimi çıkarmadım. Bu olayı ne açılan AİHM davasında, ne eşime, ne de akrabalarıma anlatmadım. Bir hafta kadar gözaltında kaldım. Bana bir şey sormadılar. Orada işkence edilenlerin seslerini duyuyordum. Bunların içinde babam da vardı.

ÇIRILÇIPLAK SOYUP PANZERLE DARGEÇİT'TE GEZDİRİRİM

Serbest bırakılacağım günün akşamı Mahmut astsubayın yanına götürüldüm. Bana, 'Sana kötü bir şey yaptılar mı, işkence gördün mü, şikayetçimisin' diye sordu. Serbest bırakılmam için 'Bana bir şey yapmadılar, şikayetçi değilim' dedim. Bunun üzerine Mahmut astsubay, 'Aferin böyle akıllı ol, sorarlarsa böyle diyeceksin' dedi. Bu sırada Yüzbaşı Mehmet Tire geldi. Beni bir odaya götürdüler. Burada gözümü açtığımda odada 12-13 yaşlarında bir çocuk çırılçıplak vaziyette kafası aşağı tarafa bakar şekilde ayaklarından asılı haldeydi. Bu çocuk 'Anne bana su ver' dedi. Bu çocuğu daha önce hiç görmemiştim. Çocuğu gördükten sonra Yüzbaşı tekrar gözümü kapattırdı. Bana, 'Bunu görüyorsun. Dışarı çıktığında bir şey anlatırsan seni tekrar alırım, çırılçıplak soyup panzere bağlayıp Dargeçit sokaklarında gezdiririm' dedi. Sonra beni gece Taburun önüne bıraktılar. Gece olduğu için bir yere gitmedim korkudan. Nöbetçi kulubesinin yanında bekledim. Daha sonra panzer ile beni eve götürdüler. Annemin serbest bırakıldığını gördüm. Annemin anlatımına göre 6 gün gözaltında kalmıştım. Babamı ise bırakmamışlardı. Babamın cenazesi 4 ay sonra bir kuyuda bulundu. "

Süleyman Seyhan'ın cesedi, ihbar üzerine 6 Mart 1996 günü Korucu köyünde sağlık ocağının yanındaki bir kuyuda bulundu. Kafası kesilmiş, elleri arkadan bağlanmıştı. Ağzındaki takma dişlerindeki altınlar çıkarılmıştı.

EŞİMİ YÜZBAŞI MEHMET TİRE ÖLDÜRDÜ

Süleyman Seyhan'ın cesedi 6 Mart tarihinde bulunur. 8 Mart tarihinde ise Dargeçit Tabur Komutanlığı'nda akşam yemekhanede yemek yiyen uzman çavuştan ise bir daha haber alınamaz. Uzman çavuşun kaçarak PKK'ye katıldığı söylenir. Ülkücü olan uzman çavuş Bilal Batırır, Daha önce de Yüzbaşı Mehmet Tire ve Binbaşı Hurşit İmren'in yolsuzluk yaptıklarını, kurdukları ekiple yargısız infazlarda bulunduklarını hem eşine anlatır, hem de ölmeden kısa bir süre önce bunu bir dilekçeyle Jandarma Genel Komutanlığı'na bildirir.

Kaybolan Bilal Batırır'ın eşi Hatice Batırır 9 Nisan 2013 tarihinde talimatla alınan ifadesinde, eşinin kaybolmasından Yüzbaşı Mehmet Tire'yi sorumlu tutar.

Eşinin, 'benim yazımı tanırlar' diyerek, Jandarma Genel Komutanlığı'na gönderilmek üzere kendisine şikayet dilekçesi yazdırdığını belirten Hatice Batırır ifadesinde şunları söyler: "Hatırladığım kadarıyla dilekçesinin içeriğinde özellikle Hurşit İmren, Mehmet Tire ve Mahmut Başçavuş isimli askerlerin erlerin giyilmesi için devletin verdiği çamaşırları erlere para ile sattıkları, silah ticareti yaptıkları, halka zulüm ettikleri, bazı kişileri yargısız öldürmek suretiyle kuyulara attıkları konuları yer alıyordu. Eşim, 16 yaşlarında 6 tane çobanın Yüzbaşı Mehmet Tire ve Hurşit İmren emriyle gözaltına alınıp orada

görevli komandolar tarafından öldürülüp Bağözü köyündeki boş kuyulara atıldığını, bu işi yaparken Mahmut Başçavuş ve Kerim Uzman ile İlhan isimli korucu ve ismini hatırlamadığı bir başka korucu ile hareket ettiklerini ve yargısız infaz yaptıklarını anlatıyordu. Eşim, Süleyman Seyhan'ın Mehmet Tire

ve Hurşit İmren'in emriyle aynı ekip tarafından öldürüldüğünü ve kuyuya atıldığını söylüyordu. Yine Mehmet Tire'nin Haydar Astsubay ile adam öldürdüklerini ve bundan rahatsız olduğunu, öldürme eylemlerini reddettiğini söylüyordu."

CESETLER KALORİFER KAZANINDA YAKILDI

Hatice Batırır, ifadesinde 0536 415 .... numaralı telefonu kullanan bir sahsın kendisini aradığını belirterek aralarında geçen konuşmayı savcıya şöyle anlattı: "Arayan kişi, 'Abla ben senin numaranı 118'den aldım. Seninle ilgili bilgileri internette gördüm. Çok üzüldüm, ben o tarihte Dargeçit’te askerdim. Senin eşin Mehmet Tire ve Hursit İmren'in emri ile öldürülmüştür. O tarihte bu 2 kişi Bagözü köyünde birçok kişiyi öldürüp kuyulara attırdı. Bölüğün kalorifer kazanında en az 60 kişi yakıldı. Katliam yapıldı. Senin eşinin durumunu Hüseyin (Tuna) isimli itirafçı daha iyi bilir, şu an bir şirkette müdürdür."

Batırır, eşinin ölümünden Binbaşı Hurşit İmren ve Yüzbaşı Mehmet Tire'nin sorumlu olduğunu belirterek şunları söyledi: "Eşim onların yolsuzluklarını ve yargısız infazlarla ilişkilerini de. Bundan rahatsız olmasından ve Mehmet Tire ile tartışırken bu konuyu dile getiriyor olmasından dolayı, konuşacağı endişesiyle bahsi geçen 2 kişinin emri ile bahsedilen ekip tarafından öldürülüp kalorifer kazanında yakıldığın düşünüyorum."

DAVA ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BAŞLAYACAK

Hazırlanan iddianamede şüpheli Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren'in, azmettirmek suçundan 6 kez, Abdurrahman Coşkun ve Uzman çavuş Bilal Batırır'ın öldürülmesinde ise asli fail olarak yer aldığı gerekçesiyle 2 kez müebbet hapisle yargılanması istendi. Şüpheli Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire, hakkında, azmettirmek suçundan 5 kez, Batırır, Coşkun ve Aslan’ın öldürülmesinde de asli fail olarak 3 kez olmak üzere 8 kez müebbet hapis cezası talep edildi.

İddianamede, diğer şüphelilerden Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz ve uzman çavuş Kerim Şahin için 6 kez, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam için de 3 kez, müebbet hapis cezası istendi. Davanın önümüzdeki günlerde Midyat Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlaması bekleniyor. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 21 Ocak 2015, 14:02
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER