Kavala: Güven ortamı için üçüncü göz şart

Osman Kavala, Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesi için başlatılan “Demokratik çözüm süreci”nin ilerleyememesini üçüncü gözün olmamasına bağladı.

Kavala: Güven ortamı için üçüncü göz şart
Osman Kavala, Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesi için başlatılan “Demokratik çözüm süreci”nin ilerleyememesini üçüncü gözün olmamasına bağladı. Kavala, “Çözüm sürecinde güven ortamın yaratılması için bağımsız kişilerden oluşan üçüncü gözün oluşması şarttır” dedi.


Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesi için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Türk devleti arasında İmralı'da başlatılan görüşmeler, 2 yılını doldurmak üzere. Ancak bunca zamana rağmen kamuoyunun beklediği ilerleme bir türlü gerçekleşmedi. Kürt tarafı, bu süre zarfında birçok adım atmasına rağmen AKP hükümeti, birçok şeyi bahane ederek, gereken adımları bir türlü atmadı. Kürt siyasi hareketin yöneticileri, her fırsatta AKP'nin kendilerine verdiği sözlerinin yerine getirmediği ifade ederek, çözüm sürecinin daha şeffaf ve sağlıklı yürüyebilmesi için gözlemci gözün kaçınılmaz olduğu konusunda ısrarcı oldu. Kamuoyunda da büyük bir destek alan bu öneri, toplum içerisinde büyük bir tartışma yarattı.

Daha önce akıl insanlar heyeti oluşumunda da ismi gündeme gelen ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından da önerilen Osman Kavala, Kürt hareketinin üçüncü gözün önerisinin yerinde bularak, bunun isabetli bir karar olduğunu söyledi. Kavala, AKP'nin çözüm sürecinde üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğini belirterek, “Kobanê'deki gelişmelerin AKP'nin bütün planlarını alt-üst etti. Sürecinin sağlıklı yürümemesinin nedeni budur” tespitinde bulundu.

Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için üçüncü gözün şart olduğunu vurgulayan Osman Kavala, güven ortamının yaratılması da bu oluşuma bağlı olduğunu söyledi. AKP'yi eleştiren Kavala, güvenlik yasaları yerine, güven arttırıcı adımlarının atılması gerektiğinin altını çizdi.

Osman Kavala, Kürt sorunun çözümü, AKP'nin yaklaşımı ve çözüm sürecinde üçüncü gözün rolü üzerine Fırat Haber Ajansı'nın (ANF) sorularını yanıtladı.

'AKP NET OLMALI'

İmralı adasında Abdullah Öcalan ile Türk devleti arasında başlatılan çözüm süreci 2 yılını doldurmak üzere. Ancak bu süre zarfında tarafların planladıkları gibi bir ilerleme sağlanamadı. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?

Bu kadar yıl süren çatışmalı dönemin ardından çatışmasızlık sürecine geçmek, hata buradan da silahların konuşmadığı bir siyasi ortamı oluşturmak kolay bir iş değil. Bir takım duraklamalar, zikzaklar olması beklenilen bir şeydi. Dünyada da buna benzer örnekler var. Fakat önemli olan sürecin genel hatlarıyla nasıl yürütüldüğüdür. Buna baktığımız zaman; bir taraftan İmralı'da görüşmelerin devam ettiğini görüyoruz. Bu umut verici bir şey. Fakat diğer taraftan da hükümetin süreci ele alışıyla ilgili bir karışık durum söz konusu. AKP kendi tabanında ve genel Türk kamuoyuna İmralı görüşmelerine ilişkin, ‘MİT ile terörü sonlandıran’ görüşmeler olduğunun açıklamaları yapıyor. Kürtlere de ‘liderinizle görüşüyoruz, bunu ciddiye alın’ mesajı veriyor. Bu iki farklı tavrın sürdürülebilmesi pek mümkün değil.

Peki ne olması gerekiyor?

Gerçeklerin kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor. Tamam, baştan her şey söylenmeyebilir ama süreç içerisinde kamuoyunun daha fazla bilgi sahibi olması, siyasi aktörlerin ne görüştüğü, ne konuştuğuna dair bilmesinin faydalı olur diye düşünüyorum. Belki bir takım tepkiler gelebilir ama hükümet yaptığının işin arkasında durursa sivil toplum kuruluşlarını da işin içine katarak, tepkilerin doğuracağı sonuçlar aşılabilir. Daha şeffaf, kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilendirmek önemlidir.

İkinci şey ise bu görüşmelerin gerçekten silahsızlanmaya ya da Türkiye'deki silahlı mücadelenin durmaya yol açacağı bir biçimde sonuçlanabilmesi için görüşme şartlarının değişmemesi gerekiyor.

Sürecin sağlıklı yürümesi için nasıl olması gerekiyor?

Eğer bu süreçten sonuç alınmak isteniyorsa görüşmelerin hem teknik alt yapısının sağlanması lazım. Hem de yasal ve meşruiyetinin olması gerekiyor. Bu da mevcut şartlarda sağlanması güç gibi.

'BAĞIMSIZ BİR HEYET OLMALI'

Sizce sürecin ilerlememesinin nedenleri ne olabilir?

Ben ve benim gibilerin cevaplaması zor bir soru. Ama Kürt tarafının açıklamalarına bacak olursak verilen sözlerin yerine getirilmediğini görüyoruz. Burada da aslında devreye şu giriyor, 3. taraf, yani denetleyici bir göz. Eğer tarafların çözüm sürecini sürdürmede samimiyse o zaman bu üçüncü taraf bir işlevi olur. Bu heyet işlevsel olur. Nelerin konuşulduğu, ne gibi sözlerin verildiğinde gerektiğinde müdahil olur ve farklı aktörleri devreye sokarak, kamuoyunda paylaşır.

Bu üçüncü taraf nasıl olmalı ve kimlerden oluşmalı sizce?

Bağımsız olması önemlidir. Siyasi iktidardan da örgütten de bağımsız olmalı. Yapacağı işi hakkıyla yapabilen kamuoyunda saygınlığı olan insanlardan olmalı. Bu kriterlere salip olan Kürt ve Türk birçok akademisyen, hukukçu, bilim insanları var. Kamuoyunun da saygı duyacağı gözlemlerine güveneceği bir heyet yaratmak bence sorun değil. Tabii böyle bir heyeti de etki altına almakta mümkün olmayacak. Özellikle hükümetin bunu göze alması gerekiyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın, hiçbir aykırı sese tahammülü yok. Yarın oluşacak böylesi bir bağımsız heyetin eleştirilerine tepkisi nasıl olur?

Tabii ki zorluk çekilecek. Ama böyle bir heyetin oluşması hükümetin de işine yarayacak bir şeydir. Hükümet sürecin sürdürülmesini istiyor. Onun için böylesi bir heyetin her iki taraf için de iyi olur. Bir güven ortamı oluşur.

'KOBANÊ DENGELERİ BOZDU'

Rojava'daki gelişmeler süreci etkiledi mi sizce?

Elbette etkiledi. Türkiye Rojava'nın bu şekilde gidebileceğini hesap etmiyordu. Hatta kısa zamanda Rojava'nın düşeceğini tahmin ediyordu. Kobenê'de savunmanın bu şekilde yapılması uluslararası kamuoyunda alınan manevi destek ve bunun oluşturduğu koalisyonun güçlerinin maddi desteği sanırsam hükümetin politikasını tekrar gözden geçirmesine yol açtı. Ve Rojava ile Türkiye Kürtleri arasındaki ilişkilerin ciddi ve organik bir ilişkinin olduğunu anladı. Tabii hem Sincar'da hem de Kobanê'de PKK'ye yeni misyonlar yüklendi. Gerçekten burada barbarlığa karşı bir savunma yapıyor. Farklı inançların bir arada yaşaması için mücadele veriliyor. Bu anlamda da tabii olumlu boyutları da PKK Türkiye'nin içinden çıkılarak, bölgesel bir alana dönüştü.

'GÜVENLİK PAKETİ SÜRECİN RUHUNA UYGUN DEĞİL'

Güvenlik paketiyle hükümet ne yapmak istiyor?

Bu tür adımların yanlış olduğunu düşünüyorum. Kobanê protestolarında Avrupa Parlamentosu (AP), Hollanda Parlamentosu olmak üzere birçok yerde geçici işgal eylemleri oldu ama kimsenin burnu bile kanamadı. Onun için bazı durumlarda gençlerin protesto hakları var. Bu kendilerinin doğal hakkı olduğunu bilmek gerekiyor. Gezi'de olsun başka zamanlarda olsun hükümet sindirme ve bastırma yöntemlerini tercih ediyor. Polise yetkiler veriyor. Bunun da sonuçları ölümle bitiyor. Umarız hükümet bu adımları atmaktan vaz geçer. Zira şu anda ihtiyacımız olan şey, Türkler ile Kürtlerin arasında güvenin tehsis edilmesidir. Asayiş önlemlerin arttırılması değildir.

6-8 Ekim tarihlerinde gerçekleşen Kobanê serhildanlarına katılanlara operasyon yapılıyor. Şimdiye kadar bu iddia ile bine yakın kişi tutuklandı ve hala da devam ediyor. KCK operasyonlarının bir benzeri niteliğinde. Bu süreci nasıl etkiler?

Bu tür şeyler, kuşkusuz süreci olumsuz etkiler. Uluslararası arenada da güven arttırıcı adımların atılması beklentisi var. Bazen küçük adımlar bile dahi güven oluşturmada önemli oluyor. Örnek verilmesi gerekirse Türkiye'ye gelen Êzîdîlerin durumu. Yerel belediyeler (HDP/DBP) büyük bir özveri ile çalışıyor, yardımlarda bulunuyor. Ama hükümet, devlet kurumları hiç bir destek vermiyor. Halbuki devlet, yerel kurumlarla birlikte çalışması gerekiyordu. Maalesef bu olmadı. Bunların yerine hala asayiş gibi yöntemlerle uğraşmak sürecin ruhuna uygun değil.

'GÜVEN ORTAMI YARATILMALI'

Peki iki tarafında çözüm sürecinin ilerlemesinde samimiyse buradaki sorun ne?

Güven sorunu olduğu aşikar. Kürt siyasi hareketi hükümetin niyetinde çok emin değil. Hükümette aynı şekilde güvenmiyor. Bunun bir nedeni de süreçte kullanılan yöntemle alakalı. Şeffaf olmayan yol haritası var. Bu süreçte her iki tarafta barışçıl yöntemler dışında alternatifleri yedekte tutan refleksler geliştiriyorlar. Ya da plan yapıyorlar. Güven ortamın yaratılması için bunun dışında başka alternatifin olmadığını kabul etmesi ve buna göre davranması gerekiyor.

Kanaatinize göre süreç bundan sonra nasıl işler?

Seçimden önce ben ciddi değişikliklerin olabileceğinin kanaatinde değilim. Daha çok yapılabilecek değişiklikler; Öcalan'ın daha rahat çalışabilmesi için şartlarının düzelmesi gibi bir şey olabilir. Diğer şeyler seçim sonrasına kalır.

Ama genel olarak, ben geriye dönüş olacağını düşünmüyorum. Hükümet bunu göze almaz. Aynı şekilde PKK'de böyle bir şeyi isteyeceğini sanmıyorum. Bölgede PKK'nin rolü daha önem kazandı. PKK'nin terör listesinde çıkartılması ciddi olarak tartışılıyor. Bu durumda Türkiye'de tekrar silahlı mücadeleye başlaması bu misyonu gölgeleyecek bir şey olur. Bu kazanımların riske atılması anlamına geliyor. Tabi bu durum sürecin hızlı ve sonuç alıcı yürümesinin de anlamına gelmiyor. Tahminime göre beklediğimizden daha uzun bir süre geçecek, bir takım ciddi adımlar için. Ama zaman ve bölgesel dinamikler genel olarak Kürtlerin lehine işliyor.

Güncelleme Tarihi: 24 Aralık 2014, 09:15
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER