Kayıp yakınlarından Amed, Cizre, Batman ve Yüksekova'da eylem

İHD ve kayıp yakıları tarafından her hafta "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile düzenlenen oturma eylemlerinin 270'incisi gerçekleştirildi. E

Kayıp yakınlarından Amed, Cizre, Batman ve Yüksekova'da eylem
İHD ve kayıp yakıları tarafından her hafta  "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile düzenlenen oturma eylemlerinin 270'incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında kaybedilen Ali Müldir’ün akıbeti soruldu. Kayıp yakınları, Batman, Cizre ve Yüksekova'da da eylemdeydi.


AMED

İHD Amed Şubesi ve kayıp yakıları tarafından "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile 270'inci kez Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde oturma eylemi gerçekleştirildi. Üzerinde “Onlar bir gece ansızın evlerinden alındılar ve bir daha geri dönmediler” yazılı dev pankart açıldığı ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, Yenişehir Belediye Eşbaşkanı Ülkü Baytaş, Sur Belediyesi Eşbaşkanı Fatma Şık Barut ve SES, MEYA-DER, Barış Anneleri Meclisi, KESK’e bağlı sendika temsilcileri, çok sayıda kayıp yakını ile insan hakları aktivistleri katıldı.

‘ARŞİVLERİNİZİ AÇIN VE SORUŞTURMA BAŞLATIN’

Eylemde konuşan İHD Amed Şube Sekreteri Abdulselam İnceören, kayıpların bulunması için gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 270. haftasına ulaştıklarını, her hafta kayıpların akıbetini sorduklarını ancak devlet yetkililerinin bu konuda duyarsızlığının devam ettiğini vurguladı. Eylemlerinde kayıp yakınlarının başvuruları üzerine faillerle kim olduklarına ilişkin ellerindeki delilleri kamuoyu ile paylaştıklarını belirten İnceören, buna karşılık savcıların herhangi bir soruşturma açmadığını ifade etti. İnceören 1994 yılında gerçekleşen kayıp olayları ile ilgili zamanaşımı tehlikesine dikkat çekti. İnceören “Savcılara sesleniyoruz. Bu dosyalar kapanmasın. Bu olayların failleri belli, sizin arşivlerinizde kayıtlı. Faillerle ilgili belli dönemlerde belki birileri ifade vermek için çekindi. Gelip ifade vermedi. Ama bu gün soruşturma açarsanız, gelip size söyleyecekler. Nasıl oldu? Kimler tarafından kaybedildi? “ diye konuştu.

‘HER TARAF KEMİKLERLE DOLU’

İnceören, Kürdistan’da son zamanlarda ortaya çıkan toplu mezarlara işaret ederek, tüm toplu mezar yerlerinin devlet arşivlerinde kayıtlı olduğunu belirtti. Toplu mezarların açılması için devlete çağrıda bulunan ve hakikat komisyonun oluşturulması önerisinde bulunan İnceören “Kürt coğrafyasında bugün bile birileri tarlalarını sürerken, birileri inşaat yaparken, birileri herhangi bir şey için kazı yaparken kemikler ortaya çıkıyor. Her taraf kemiklerle dolu. Bunlar devletin bilgisi dahilinde olan şeyler. Geçen hafta Hazro’da, Lice’de bir sürü kemik, toplu mezarlar ortaya çıktı. Tekrar tekrar söylüyoruz. Kayıpları bulun, failleri yargılayın. Hakikat komisyonlarını oluşturun” diye konuştu.

KAYIP MÜLDİR’İN AKİBETİ SORULDU

Konuşmasını, 1 Ocak 1994 tarihinde Silopi'deki evinden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Ali Müldir'in hikayesini anlatarak sürdüren İnceören, "Sabah evden çıktıktan sonra Müldir'in evine polisler tarafından operasyon gerçekleştirildi. Operasyon sırasında evde bulunmayan Müldir'den bir daha haber alınamadı" diye belirtti. İnceören, Müldir'den aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala haber alınmadığına dikkat çekti. 

Yapılan açıklamanın ardından oturma eylemi gerçekleştirildi. Oturma eyleminden sonra ise kayıp yakınları, farklı tarihlerde yaşamını yitiren 20 PKK’li için Koşuyolu Parkı'nda kurulan taziye çadırını ziyaret etti.

BATMAN 

Batman’da da kayıp yakınları eylemdeydi. İHD Batman Şubesi ile kayıp yakınlarının tarafından düzenlenen "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" oturma eylemi ise 270'inci haftasında Gülistan Caddesi'nde gerçekleşti. Kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartını açtı ve gözaltında kaybolan yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.

Eyleme İHD, BDP, KURDİ-DER, MEYA-DER, Barış Anneleri, STÖ temsilcilerin de bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. Eylemde açıklama yapan İHD Batman Şube yöneticisi Îlyas Ekinci, 270'ıncı haftasında eylemlerini sürdürdüklerini ve hala kayıplar hakkında bir adım atılmadığını söyledi. Ekinci, "Failler cezalandırılmadan adalet yerini bulamaz. Yine kayıplar bulunmadan demokrasi gelişmez. Şu anda cezaevinde durumu çok ağır olan 202 hasta tutsak var. Bu hasta tutsaklar mum gibi erimeden bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. Yine şu anda cezaevinde bulunan bin 800 çocuğun serbest bırakılmasını istiyoruz. Sayın Abdullah Öcalan'ın başlattığı sürecin müzakereye dönüşmesi için Kürtlerin taleplerinin yerine getirilmesi gerekir" dedi. 

CİZRE

Cizre’de ise Dayikên Şemiyê (Cumartesi Anneleri), 269'inci eylemini Anadolu Lisesi önünde gerçekleştirdi. Bugünkü eylemde, gözaltında kaybedilen Nezir Acar'ın akıbeti soruldu.

Kayıpların fotoğraflarını taşıyan annelere, BDP Cizre İlçe Başkanı Ahmet Çeter, İHD ve MEYA-DER yöneticileri de destek verdi. Eylemde, bu hafta 1993 yılında Dargeçit'te yapılan baskında gözaltına alınan Nezir Acar'ın kaybediliş öyküsü anlatıldı. Nezir Acar'ın öyküsünü anlatan kardeşi Salih Acar, arkadaşını ziyaret etmek için ağabeyi Acar'ın evden ayrıldığını, o günden sonra da kedisini bir daha görmediğini söyledi.

Asker ve korucular tarafından Dargeçit ilçesindeki bir eve yapılan baskında, ağabeyiyle birlikte birkaç kişinin gözaltına alındığını ifade eden Acar, "Yapılan baskında sonra gözaltına alınanların tamamı serbest bırakıldı. Ancak ağabeyim serbest bırakılmadı. Ağabeyimin kemiklerine bile bugüne kadar ulaşamadık. Halen bir mezarı bile yok. Bizler her hafta burada tüm dünyaya haykırıyoruz. Adalet istiyoruz. Herkes için istiyoruz. Ağabeyimin kemiklerini ve onu infazında parmağı olan her kesin yargılanmasını istiyoruz" dedi. 

Ardından konuşan İHD üyesi Abdülkerim Pusat da, bugün acılı bir kaybediliş veya infaz ediliş hikâyesine tanık olduklarını belirterek, "Öldürülen, kaybedilen, katledilen, yargısız bir şekilde infaz edilen ve halen bir mezarları bile olmayan bu insanların bu ülkede nasıl infaz edildiğini anlamaya çalışıyoruz. Annelerin evlatları nerede? Maalesef bu hikâyelerin sona ermesi için hiçbir adım atılmamış" şeklinde konuştu. 

Konuşmanın ardından oturma eylemi yapıldı. 

YÜKSEKOVA

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde kayıp yakınları, "faili meçhul" cinayetleri ve gözaltında kayıpların akıbetini sormak, faillerin ise yargılanmasını talep etmek amacıyla 5'inci kez Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Bu hafta, 1994 yılında dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in Kürt işverenleri hedef göstermesinden 2 ay sonra infaz edilmiş halde bulunan Hacı Karay, Adnan Yıldırım ve Savaş Buldan'ın akıbeti soruldu.

"Faili meçhul" cinayete kurban giden Yüksekovalı işadamı Hacı Karay'ın kardeşi Arif Karay, "Hacı, 1950 yılında Yüksekova'da dünyaya geldi. 10 çocuk babası kardeşim bir dönem de belediye meclis üyeliği yaptı. 2 Temmuz 1994'te Tansu Çiller ve özel örgütü tarafından katledildi. Kardeşim ve iki arkadaşı Tansu Çiller ve Mehmet Ağar'ın emriyle katledildiler" dedi.

Eski özel harekatçı Ayhan Çarkın'ın bir dönem yaptığı açıklamalara değinen Karay, "17 bin faili meçhulün sorumlu ekibini açıklayan Ayhan Çarkın'ın ifadelerini dikkate almayan devlet, kendi geçmişiyle yüzleşmek zorundadır" vurgusu yaptı.

Savaş Buldan'ı anlatan amca çocuğu Yıldırım Buldan ise "Savaş Buldan bir Kürt işadamıydı ve hükümetin Kürt politikalarına karşı dile getirdiği belirgin muhalefetiyle bilinmekteydi. Geçmişte politik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınmış ve işkence görmüştü. 3 Haziran 1994 günü saat sabah 4.30 civarında Adnan Yıldırım ve Hacı Karay ile birlikte, İstanbul Yeşilyurt'ta bulunan Çınar Hotel'den ayrılıyordu. Ellerinde telsiz olan 7-8 kişi, 40-45 yaşlarında ve takım elbise giyen bir kişi tarafından yönlendirilmekteydi. Söz konusu 3 kişi 3 arabaya zorla bindirildi. Aynı gün saat 5 sıralarında kardeşime ne olduğu hakkında bilgilendirildim. Arkadaşları ve ailesi özellikle İstanbul-Ankara otoyolu güzergahı boyunca kaçırılanları aramaya başladı. Arama yapan grubun bir parçası Yedi Göller olarak bilinen bölgeye geldi. Bu yer ulusal bir parktı ve içinde sadece yüksek derece devlet görevlilerine ve güvenlik kuvvetleri mensuplarına açık olan bir atış poligonu vardı. Arama grubunun girişte karşılaştıkları bir bekçi, sabah saat 07.30 civarında 3 araba içinde 10 veya 11 kişinin içeriye girdiğini söyledi. Bekçi, 3 aracı tarif etti. Bu tarif, Çınar Hotel'deki gözaltına alma olayına şahit olanların anlatımlarıyla uyumluydu. Kardeşinin gözaltına alındığını öğrenen ailesi hemen bazı milletvekilleri, İstanbul Valisi ve medya ile irtibat kurdu. Ailesi ve avukatı yazılı olarak Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdular. Aileye, yetkili makamlar tarafından saat 14.00 sıralarında kaçırılmaya ilişkin bilgi verildi ve gözaltına alınmadıkları iddia edildi" dedi. 

Buldan, Yıldırım ve Karay'ın cenazelerinin gözaltına alındıkları yerden 270 kilometre uzaklıkta, Bolu'ya bağlı Yığılca köyünde bulunduğunu söyledi.

"Ağabeyim 4 Haziran 1994 tarihinde kardeşini ve onun iki arkadaşını teşhis etmek üzere Bolu Devlet Hastanesi'ne gitti” diye devam eden Buldan, her üç kişinin salahla öldürülmeden önce işkence gördüklerini, her birisine biri göğüs, diğeri de kafadan olmak üzere iki kurşunla öldürüldüklerini belirtti. Ergenekon iddianamesinin 228 Nolu ek klasöründe yer alan yazılı itirafların, Kürt işadamlarının nasıl öldürüldüklerini gösterdiğini de ifade eden buldan, “Perinçek'in de bilgisayarında Kürt işadamlarının cinayetlerine ilişkin bilgiler var" diye belirtti.

Savaş Buldan'ın ölüm haberini alan eşi Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın ardından Zelal adında kız çocuğu dünyaya getirdiğini söyleyen Buldan, JİTEM elemanı Ayhan Çarkın'ın 1994 yılında Mehmet Ağar ve Emniyet Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'le beraber işledikleri cinayetleri itiraf ettiğini belirtti. Yine o dönemde "faili meçhul" cinayete kurban giden Mecit Baskın'ın duruşmasında, Pervin Buldan'ın katillerle yüzleştiğine değinen Buldan, "Pervin Buldan, katillerle yüzleşmeyi 'İçimden fırtınalar kopuyor' diye yazdı. Gözlerinin içine bakabilen sadece Çarkın'dı" dedi.

5 dakikalık oturma eyleminin ardından eylem sona erdi.  / anf

Güncelleme Tarihi: 13 Nisan 2014, 15:37
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER