Madencinin parası pul eşi dul olur

Ömrü madenlerde geçen Süleyman Karakaya madenciler için kullanılan “Madencinin parası pul, karısı dul olur” sözünün acı gerçeği yansıttığını söylüyor.

Madencinin parası pul eşi dul olur
Parmak uçlarınızla Kayseri’nin birçok yerini tarif edebileceğiniz kadar yüksekliğe sahip Beştepeler Parkı’nda oturuyoruz. Çam ağaçlarının cızırtısıyla birlikte, “Yağmur ha yağdı ha yağacak” tedirginliğiyle Süleyman Karakaya’yla sohbette buluşuyoruz.


İşçilik hayatı madende başlayıp madende bitiyor. 20 yıl maden ocaklarında çalışmış Süleyman Karakaya. Maden sözcüğü “’yer altı’, ‘su’, ‘çamur’ ve ‘dinamit zehri’ ile tarif edilebilir” diyor. Ömrü madenlerde geçen Süleyman Karakaya, babasını, amcasını ve erkek kardeşini maden ocaklarında kaybetmiş.

Madenciler için kullanılan, “Madencinin parası pul, karısı dul olur” sözünün acı gerçeği yansıttığını söyleyen Karakaya, “Amcam elli beş yaşında vefat ettikten sonra babamı da kaybettik. Maden de çalıştıkları için ciğer hastalıklarına yakalandılar. Kardeşimin ölümü beni çok üzdü. Öylesine ki şeker hastası oldum” diye anlatıyor o acı günleri.

‘KÂR İÇİN ÜRETİM, ÖLÜM GETİRİR’

Söz iş cinayetlerine ve işçi ölümlerine geliyor böylece: “Kâr için üretim, ölüm getirir. Maden içerisinde ‘galeri’ diye tarif ettiğimiz bir yerde kayalığın çatlakları herkesin malumuydu. Ancak patronlar, ‘Onunla uğraşırsak üç dört ton daha çıkaramayız’ diyerek kardeşimin ölümüne neden oldu. Çünkü işçiyi esas alan değil, kârı esas alan üretim söz konusu.”

Patronlara karşı içinde kin biriktirdiğini söyleyen Süleyman Karakaya, “Bir zaman sendikalaşmıştık. Patronla birlikte karşımızda devleti gördük. İflas gerekçesiyle madeni kapattılar. Ama biz iflas için bir sebep olmadığını biliyorduk. Daha sonra aynı maden işçi almaya başladı. Ancak bu sefer bir istekleri vardı: Sendika üyesi olmayacaklarının garantisi bir belge” diye konuştu.

“Genç işçilere deneyim olarak anlatmak istediğin herhangi bir şey var mı?” diye sorduğumuzda ise şu yanıtı verdi: “İşçiler örgütlenmeli. Ne pahasına olursa olsun örgütlenmeli. Farklılıkları kabul ederek bir araya gelmenin yollarını aramalı. Atılan hiç bir adım boşa gitmiyor.”

İşçi hareketine karşı en büyük engelin sendikaları işgal etmiş patron iş birlikçisi sendikacılar olduğunu söyleyen Karakaya, “Sendikalaşmak iyidir. Ama ondan daha iyisi sendikaları mücadeleci çizgide tutmaktır” sözleriyle genç işçilerin kulağına küpe, deneyimini aktarıyor.

‘İŞÇİLER SİYASET YAPMALI!’

İşçilerin sendikalarda örgütlenmesiyle birlikte siyaset yapmayı ihmal etmemesi gerektiğini söyleyen Süleyman Karakaya, “Haklarımızı kazanmanın tek gerçek yolu siyasete dahil olmaktır. Patronlar kendi sınıfının siyaseti için birleşiyor. Biz işçiler neden birleşmeyelim? Bizim de kendi sınıfımızın partisi var. Ben 1996’da Emek Partisiyle maden ocaklarında tanıştım. O zaman da diyorum şimdi de; işçilerin kendi sınıf partisidir, örgütlenmeliyiz. Başka çare yok. Karşı taraf siyaset aracılığıyla bizi sömürüyor. Biz de kendi partimizde karşılarına çıkalım” diye çağrı yapıyor.

NEDEN 1 MAYIS?

Yakın zamanda gerçekleşecek 1 Mayıs İşçi Bayramı’na da değinen Süleyman Karakaya, “İşçilerin hakları için en kitlesel şekilde bir araya geldiği gün ancak bazı sendikacılar alan tartışmasına sıkıştırmak istiyor. Çünkü mücadele günü olarak görmüyorlar. Ben şöyle bakıyorum: ‘Bizim derdimiz birleşmek mi? Gövde gösterisi yapmak. Haklarımızı almak. Bunun yolu ne ise o yapılmalı.’ Alan tartışmasından çok böyle düşünülürse daha doğru olur” sözleriyle her yerde 1 Mayıs’ın kutlama çağrısında bulundu.

İşçilik hayatında en büyük deneyimin ve ihtiyacın işçilerin tüm ayrımları bir kenara bırakarak birlik sağlamaları olduğunu söyleyen Süleyman Karakaya, “1 Mayıs’ta patronlara ve hükümete koz vermeyelim. En kitlesel nasıl geçecekse öyle kutlanmalı. Tüm işçiler bu tarz çağrılara kulak vermeli” dedi.

Güncelleme Tarihi: 27 Nisan 2016, 12:52
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER