Sınav sorularını 'deneme' diye çözdürdüler

17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonundan sonra artık devlet içi bir çatışmaya dönüşen Hükümet-Cemaat gerilimi çeşitli boyutlarıyla gündemi belirlemeye devam ediyor.

Sınav sorularını 'deneme' diye çözdürdüler
17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonundan sonra artık devlet içi bir çatışmaya dönüşen Hükümet-Cemaat gerilimi çeşitli boyutlarıyla gündemi belirlemeye devam ediyor. Karşılıklı iddialar, görüntülü tapeli belgeler, taraflardan birinin “haklı” ve tabii ki “mağdur” olduğunun kanıtlanmasına, 12 yıllık iktidar ortaklığının ötelenmesine dair kamuoyu yaratmayı hedefliyor. Güvenlik kaygıları nedeniyle adını ve daha önce yıllarca Cemaat evinde kaldığı Bölge ilinin adını vermek istemeyen D.K’nin anlattıkları, Cemaatin gençliğe yaklaşımına ve dayandığı ilişkilere yani iktidar ortaklığına dair çarpıcı ipuçları veriyor.

     
Cemaatle nasıl tanıştınız? 
Lisedeyken tanıştım. Maddi yetersizliklerden dolayı barınacak yer bulduk. Ben inançlı bir insanım ve Cemaatin felsefesi beni etkiledi. İslam uğruna adaletten şaşmamak, hak, hukuk, adalet uğruna 2004’ten 2008’e kadar kaldım içlerinde. Akşam cemaat evi, gündüz okul. Namaz niyaz öyle devam etti. Gazete ve dergi almaya başladık. Tabii ki durumdan haberdar değildik. Sonuçta biz Allah rızası için hizmet yapıyorduk. Bir gazete varsa ve hak hukuktan bahsediyorsa tabii ki destek çıkmalıydık. Tanıdıkça programlara daha aktif katılmaya başladık. Buna ‘hizmet’ diyorduk. Hizmetten anladığımız, ihtiyaç sahibi herkese yardım etmekti. Ama bizim üstteki “ağabeylerimiz” ne istiyordu, bilmiyorduk. 

Sadece öğrenciler mi vardı?

Her kesimden insan vardı. “Esnaf ağabeyler” vardı, onlar da ekonomik olarak katkı sunuyorlardı. Yiyecek, içecek barınma konularında yardımcı oluyorlardı. İş adamları vardı. Öğretmenler… Buradan bir rant ya da menfaat sağlama olacağını bilmiyorduk biz tabii ki. İhaleler oluyordu ve Cemaatte kalıyordu bu ihaleler. Şehrin ekonomik olarak köşe taşları olabilecek yerlere mevki kuruyorlardı. Esnaflar, iş adamları Cemaati, Cemaatte onları ve bizi besliyordu. Döngüydü…

Nasıl bir örgütlenme faaliyeti vardı? 
Seni seçiyorlar, eğitiyorlar. Belli kademelere geldikten sonra sınıflandırıyorlar. Grup yapıyorlar. Çeşitli gruplar farklı farklı alanlara dağılıyor. Diyelim ki polislik sınavına girecek olanlar var, bunlar ayrı kategori. Hukuk ayrı. Askeri sınavlara girecekler ayrı. 
Aynı zamanda siyasi olarak yetişen farklı kategoriler de var. Cemaat içinde, baktığınız zaman normal giyimleriyle herkesin içine rahatlıkla karışabilen, saç sakal stilleriyle dışardan mütevazi görünen insanlar vardı. Ama aynı zamanda askeri alanlar ya da hukuk, siyasi kategorilerle ilgili insanların giyim kuşamları daha farklıydı. Mesela top sakal bırakıp kot pantolon giyen ağabeyler vardı. Yani her kesime ulaşabiliyorlardı. Hatta müstehcen veya alkollü ortamlara giren ‘ağabeyler’ vardı. Her yolu deniyorlardı kısaca. 

Siz hangi gruptaydınız?
Benim bulunduğum grup özel gruptu. Belli bir aşamaya gelen insanlar özel grup oluyor. Dört yılın sonunda bana gelip evin değişti dediler. Ben sorgulayamadım. Çünkü Cemaatte sorgulama pek yoktur. Ne denirse o yapılır. İtaat ettik. Sonuçta Allah rızası için yapılan bir şeydir, biz de sorgulayamayız. Evimiz değişti ve orada faklı bir insanla karşılaştık. Buradaki ağabey bize ‘herkesle iletişimi koparacaksınız. telefonlar kapatılacak. Cemaatin içindeki çevreler de olsa, kimseyle görüşmeyeceksiniz, yerinizi bile  söylemeyeceksiniz’ dedi. 
Bir çeşit sınama mıydı bu?
Hayır. Biz lise yıllarında zaten sınanmıştık. Orada Cemaat mensubu hocalarımız vardı. Ve günlük olarak bizi teste tabi tutuyorlar, raporlarımızı üst kademeye bildiriyorlardı. İşte mesela bizim zaaflarımız nelerdir; kız zaafımız mı var? vb. Onu bildiriyorlardı. Benim lisede doğru dürüst kız arkadaşım olmadı. Olsa bile hep yolunun kesildiğini düşünüyorum. Öyle hissediyorum yani. Okulda bazı konularda tolerans tanındı bana. Devamsızlık konum vardı mesela o halledildi. 

Peki özel gruba seçildikten sonra ne gibi şeyler istediler sizden?
“Siz hak için adalet için bu bozuk düzeni değiştireceksiniz” dendi bize ki bugün yarın gelen nesiller adalet içinde yaşayabilsinler. Tabii ben hâlâ şöyle bakıyordum, biz adalet için çalışıyoruz! Artık ideolojik bir misyon da yüklenmiştim tabii. Bir nevi, kendimize kurtarıcı gözüyle bakıyorduk. Bu da güzel bir duyguydu. 
Uzun bir süre bazı uygulamalara tabi tutulduk. Senin sadakatinin ölçüldüğü bir testti. Bu süre zarfında ailemizle bile görüşmedik. Oturuşumuz, kalkışımız her hareketimiz değerlendirildi. Bir karakter kazandırmaya çalıştılar bize. Çünkü gideceğimiz yerlere hem ruhen hem bedenen hem de kişisel olarak hazır hale gelmemiz gerekiyordu. Spor yapıyorduk. Karar verilmişti, bizi polis yapacaklardı! Her şekilde hazır olmamız gerekiyordu. Zihinsel olarak sistemin bekçiliği konumuna getiriliyorduk. 

Kendinizi hazır hissettiniz mi?

Ben Kürt bir bireyim. Kürt sorununun da reaksiyonları vardı bende. O reaksiyonların etkisinden kurtulmamı sağlayacak eğitimler veriyorlardı bana. Benim aklımda da şu oluşuyordu. Eğer adalet sağlanacaksa inançlı insanlar için de inançsız insanlar için de sağlanacak. Bizim için, bir Ermeni için, bir Kürt için, bir Türk için ya da ezilen halklar için ben o adaletin sağlanabileceğini düşünmüştüm. Ama yanılmıştım. 

Neden yanıldığınızı düşündünüz?
Çünkü bu hareket Türk-İslam sentezi ile yoğrulmuştu. Sürekli aynı televizyon, aynı gazete ve aynı ortamlarda olmamızdan dolayı, farkına varamıyorduk, dışarıdaki algıları alamıyorduk. Cemaat evlerinde biz Kürtler asimilasyona da uğruyorduk aslında.
Şu anda da öğledir, kimse farkında değildir. Ama aslında biz o potadan geçiriliyorduk. Cemaatin biz Kürtlerin milli kimliğiyle ilgili bir sıkıntısı yok diye düşünüyorduk. Şüphemiz yoktu. Oysa ki sistematik asimilasyona uğruyorduk.

HANİ ADALET İÇİN ÇALIŞIYORDUM? HANİ KUL HAKKI YEMEYECEKTİK?

Polislik sınavı sürecinden devam edelim…
Polis akademisine girmem istenmişti. Hazırladılar bizi. Sınava girmeden bir ya da iki gün önceydi. Bize bir kaç deneme sınavı sorusu var bunları çözün dediler. Başımızda daha önce hiç görmediğim ve tanımadığım biri vardı. O soruları birlikte çözdük. “Bu sorulara dikkat edin. Sınavda buna benzer sorular çıkabilir” dediler. Başımızda bekleyen kişi soruları çözene kadar başımızdan ayrılmadı. Soruları çözdükten sonra aldı elimizden, “bekleyin geliyorum” dedi. 
Sonraki gün baktık ki balkonda sorular yakılmıştı. Anladık ki gerçek sorular bize verilmişti. Nitekim, sınava girdiğimizde aynı sorular çıkmıştı. Çok şaşırmıştım. Başımızda beklemiş, soruları çözmüş, zihnimize kazımıştık. Aynı sorular çıkmıştı. Basit bir yöntem. Kopya yok, her hangi kötü bir durum yok! İyi bir puan almıştım. Sonra Adana’da soruların çalındığı ortaya çıktı ve sınav iptal oldu. Aklımda farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına neden oldu sınavın iptali. Artık kavradım, meseleyi anladım.

Düşünceleriniz mi değişti?
Evet. Sorgulamaya başladım.  Bu nasıl düzen? Hani adalet için çalışıyordum? Hani kul hakkı vardı? Kul hakkı yemeyecektik? İnancım içerisinde kul hakkı en önemlisi. Biz kul hakkından o kadar kaçınıyoruz ki affedilemeyeceğini biliyoruz ama bu hareket o kadar kul hakkına teşebbüs ediyor ki. Açıktan görür hale geldim. Hakkımızla çalışmadan o mevkilere gelecektik. Binlerce insanın kul hakkını yiyoruz. Hakkıyla çalışan insanlar oraya gelmek istiyorlardı. Hakkımız olmadığı halde yüksek kademelere kadar gelip yerleşen bir sürü insan var. Bu KPSS için de böyle, üniversite sınavları için de… Hatta gardiyanlık sınavları için bile böyle. Aklınıza gelebilecek her kademede örgütlenme mevcut yani. Her çeşit grup mevcut. 

Bütün gruplar yeteneğe göre şekilleniyor ve yeteneğe göre atanıyor yani...
Aynen öyle. Yani düşünüyorum, ben polis olmak için cevapları aldım. Başka bir gruptaki insanlar da öğretmen olmak için… Askeri sınavlar için de eğitildim ilk başlarda. Bize “annenizin başı açık fotoğrafını getireceksiniz” dediler. Hani askeriyede daha dikkat edilir böyle şeylere. Çağdaş ve modern olsun diye. Sonra o sınavlardan vazgeçildi. Gerek Kürt duyarlılığım, gerekse aile yaşantımızın uygun olmayışı bu sınava girmeme engel oldu. 
Artık kendi vicdanımla daha da sorgular hale gelmiştim ve dışarı baktım. Yıllarca emek verdiğimiz gazete, dergi ve televizyonlara baktım, neye hizmet ediyordu acaba? En basitinden, Roboskî katliamına sessiz kaldılar. Anladım ki biz yıllarca boşuna emek harcamışız. Onların gazetesi bizim istediğimiz sesi çıkarmıyor. Onun için daha da sorgulayıcı hale geldim ve tamamen bağlarımı kopardım.

SINAV İPTAL OLUNCA UYANDIM

Sizin gibi bu durumu sorgulayıp Cemaatten kopan insanlar oldu mu?
Ben o sınavların iptal edilmesinden sonra aniden uyandım. Ama diğerleri için aynı şeyleri söyleyemem. Sonuçta maddi kaygılar var. İşsizlik en büyük sorun. O sınavlar iptal olmasaydı ben şimdi emniyetin bir kademesinde olacaktım. Her yere ulaşıyordu Hizmet, bazen espri yapıyordum, bir futbol takımımız olacak ve birinci olacağız diye... 

 ‘Keşke sınavlar iptal olmasaydı  bir işim olurdu’ dediğiniz oluyor mu?

İyi ki de olmamış. Benim felsefemde ekonomik çıkarların, koltuk sevdasının dışında, hak arama var. Ben inançlı bir insan olarak söylüyorum, temiz bir Müslüman olarak söylüyorum. Türkiye’deki bu sistem yer değiştirir. Sadece iktidar değişir. Kaymağı sadece bunlar yer. Ama hem Kürt sorununun vermiş olduğu ezilmişlik ve de sınıfsal olarak ezilmişliğimden dolayı bu sisteme karşı olmak gerektiğini düşünüyorum. 

Son olarak, 17 Aralık operasyonuna dair neler söylemek istersiniz?

Ben hâlâ inanamıyorum. Siyasi iktidarla bu kadar güçlü bağı olan bir yapının bir anda böyle kötü olmasına anlam veremiyorum. Çünkü yıllarca içinde kaldım, ikisini bir görüyordum. Bize dışarıdan bazen eleştiri gelirdi, Amerikan ajanlığı hakkında, biz de Gülen Cemaatinde asla öyle bir şey olamaz derdik. Ama gelinen bu süreçte gerçekten bir şeyler var. İktidar olma kaygısıdır bu da diye düşünüyorum. Bence iktidar Cemaati belli bir amaca ulaşmak için kullandı ve işine yaramayacağını düşündüğü bir zamandan sonra önüne geçti. Bağlar çok güçlü ve kuvvetliydi. “Ağabeyler” bize gelir, “Oyunuzu  AKP’ye vereceksiniz” derlerdi. Biz de nasıl olur derdik. Herhangi bir siyasetle bağımız yok, biz Allah için hizmet ederiz sadece diye düşünürdük. Anladık ki sonradan, bunlar iktidarla çalışıyor. / Evrensel

Güncelleme Tarihi: 04 Şubat 2014, 15:42
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER