Özgür Gündem gazetesinden Veysi Sarısözen ve Sedat Yılmaz’a konuşan Mustafa Karasu, Sivas Katliamının 21. yılı vesilesiyle açıklamalarda bulundu. Katliamın Sivas’ta olmasının tesadüf olmadığını ifade eden Karasu “Egemen güçler çeşitli zamanlarda kendi politikaları gereği toplumu birbirine düşürmek istiyorlarsa, en uygunu her zaman Alevi- Sünni gerilimi olmuştur. 93’te de bu gerilimi kullanarak katliamı gerçekleştirmişlerdir. Bu katliam, amaçlıdır. 1993 yılı, hatırlarsanız aynı zamanda Kürdistan’da faili meçhul cinayetlerin en yoğun olduğu yıllardır. Kürdistan’da Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesinin şiddetle bastırılmak istendiği bir süreçtir. Diğer yandan 93- 94 yılları Kürt hareketinin Alevi toplumuyla en fazla ilişkilendiği, sadece Alevi Kürtlerin değil, Alevi Türk gençlerinin saflarımıza en yoğun katıldığı bir dönemdir. Böyle bir dönemde bu katliam gerçekleştirilmiştir. İki yönlü. Bir taraftan Alevilere demokratik güçlerle, özgürlük güçleriyle ittifak yapmaması konusunda bir tehdidi ifade ediyor. Diğer yandan da Alevi toplumunu İslami tehdidi, şeriat tehdidini gündeme getirerek devletin yanına çekmeyi ifade ediyor” şeklinde konuştu.

Katliamdan sonuçlar çıkarmak gerektiğini de vurgulayan Karasu, “Böyle bir katliama ortak olmuş bir toplum normal, sağlıklı bir toplum olabilir mi? Normal düşünen bir toplum olabilir mi? Olamaz. O açıdan Sivas katliamının hem nedenlerinin açığa çıkarılması lazım hem de bütün temellerini, ortaya çıkış koşullarını, zihniyetini ortadan kaldırarak, hem Alevi toplumunun travmasını hem de Türkiye toplumunun bu travmayı atlatması gerekiyor. Buna ihtiyaç var. Bu anlamıyla Sivas katliamı geçiştirilemez. Müze yaparsak Alevi toplumunu susturmuş oluruz diye düşünüyorlar. Bu yanlıştır. Geçmişteki katliamlar tümden açığa çıkartılmadan toplumlar sağlıklı gelecek yaratamaz. İki toplum için de iyi bir durum değil. Sünniler niçin töhmet altında olsun. Böylesi bir katliamın niye parçası olsun? Ama oldular işte. Alevilere karşı bir önyargı oluşturulmuş. Belki Alevilerin Sünnilere karşı önyargısı hiçbir zaman Sünnilere karşı bir saldırı biçiminde ortaya çıkmamıştır; ama Sünnileri hep olumsuz gören bir yaklaşım var. Bu da karşılıklı önyargıları derinleştirmiştir. Onu yaratan bütün olumsuzlukların kökünün kazınması lazım” dedi.

Katliamla Aleviler ile Kürt Özgürlük Mücadelesi arasındaki bağların da koparılmak istendiğini vurgulayan Karasu şunları ifade etti: “Alevi toplumunun Kürt mücadelesiyle birleşmesi istenmedi. Çünkü iki demokratik kaynak, güç, potansiyel birleştiği zaman Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli rol oynar. Özellikle Alevi Kürtlerle Alevi Türklerin. Biz bunu birleştiriyorduk. Bunun birleştirilmesi istenmedi. Engellenmek istendi. Kuşkusuz Nesimi Çimen gibi içinde Kürtler de vardı. Alevi Kürtlerle, Alevi Türklerin bu kültür üzerinde buluşması daha kolaydır. Alevi Kürtle Sünni Kürt birleşebilirdi. Bizim hareketin içinde bunların bütünü var. Bütün dinsel ve etnik toplulukların ortak hareketiyiz. Ortadoğu’da Asurilerin örgütlenmesini teşvik eden, eşitçe yaşamasını sağlayan, Kürdistan toplumunun parçası olduğu bilincini yaratan biziz. Êzidîlerin Kürt toplumu içinde itibar görmesi, saygın olarak yaşamasını sağlayan biziz. Alevi Türkleri de etkiliyorduk. Bu katliamla önlenmek istendi.   

Türkiye eğer doğru bir demokratik yaklaşım içinde olsa, farklı dinsel toplulukların bir arada yaşayabileceği demokratik ülke haline gelebilirdi. Demokratikleştiği takdirde Türkiye aslında Sünni’siyle Alevi’siyle bu toplum bir arada yaşayabilirdi. Ortadoğu’ya örnek olabilirdi. Maraş katliamı açığa çıkarılsa, Sivas, Çorum katliamı açığa çıkarılsa bu katliama yol açan zihniyetin tarihsel nedenleri, güncel nedenleri, o günkü siyasal nedenleri ortaya konulup mahkum edilse Türkiye’de herkesin yaşama imkanı var. Ama Türkiye’deki siyasal kesimler bunu değerlendirmiyorlar. Türkiye’de hala çok geri, dar bir siyasal yaklaşım var. Şoven, Türkçü bir yaklaşım var. Sünni mezhepçi yaklaşım var. Kürt sorununda demokrat olmayan Alevi sorununda da demokrat olamaz. Demokratik tutum bir bütündür.

Suriye’deki mezhep savaşının bu kadar şiddetli ortaya çıkmasında AKP’nin rolü belirleyicidir. Şu anda Irak’ta da teşvik eden AKP’dir. AKP demokrat olsaydı Suriye’de Rojava Devrimi’ni desteklerdi. Rojava’yı desteklemiyor ama mezhepçi, insanların kafasıyla top oynayan, kesenlerle ittifak yapıyor. Düşün her gün tek vatan, tek ulus, tek millet, tek bayrak denilen yerde Kürt Türk, Alevi Sünni kavgaları da çıkar, başka kavgalar da çıkar. Her gün mezhepçiliği öne çıkaran bir Türkiye, bu zemini ortadan kaldıramaz.

Ortadoğu’da bu sorunlar ciddidir. Ortadoğu’da kapitalist modernitenin milliyetçiliğiyle, mezhepçilik birleşince daha tehlikeli bir hal almıştır. Milliyetçilik dincilikten besleniyor, dincilik milliyetçilikten beslenerek daha tehlikeli hale gelmiştir. Hepimiz biliyoruz; 200 yıl önce Asuriler, Ermeniler bu topraklarda yaşamıyor muydu? En temel unsurlardı. Ne zaman yok oldular? Kapitalist zihniyetin Ortadoğu’ya girmesiyle bunlar yaşanmıştır. Önceden yok. Kapitalist moderniteye, despot, milliyetçi, mezhepçi zihniyete karşı farklı bir proje gerekiyor. Başkan Apo demokratik ulus modeliyle bunu ortaya koydu. Bu çok önemli. Kapitalist modernitenin bu mezhep savaşındaki rolünü görmek lazım. Sanıyorlar ki bu işler hep Ortadoğu’da çıkıyor. Ortadoğu’da eskiden bu kadar değildi. Kapitalist moderniteyle kökleşti. Eskiden böyle olsaydı Ermeniler, Süryaniler bu kadar yaşayabilir miydi?”