Öcalan'a 'Nobel Barış Ödülü' verilmeli

Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili Jabar Amin, 014 Nobel Barış Ödülü’nün Türkiye ve Kürdistan’da barış sürecini başlatan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a verilmesi için Oslo’daki Nobel Komitesi’ne başvurduğunu açıkladı.

Öcalan'a 'Nobel Barış Ödülü' verilmeli
 Güney Kürdistan doğumlu Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili Jabar Amin Türkiye ve Kürdistan’ın dört parçasındaki baskı ve adaletsizlikleri İsveç Parlamentosu’nun gündemine getirmesi, barış sürecinin başarıya ulaşması için gösterdiği çabalarla tanınıyor. 


25 Mayıs günü yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde milletvekili adayı olan Amin, İsveç’in en yüksek tirajlı gazetesi Aftonbladet’te dün yayımlanan makalesinde 2014 Nobel Barış Ödülü’nün Türkiye ve Kürdistan’da barış sürecini başlatan Kürt Halk Önderi ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’a verilmesi için Oslo’daki Nobel Komitesi’ne başvurduğunu açıkladı. 

Amin, Nobel Komitesi’ne yaptığı başvuru, Kürdistan’daki gelişmeler ve AB seçimleri hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Milletvekili olduğunuz halde neden Avrupa Parlamentosu seçimlerine aday olarak katılıyorsunuz?

Avrupa Parlamentosu’nda bir çok ülkenin hükümet temsilcileri ve milletvekilleriyle karşılaşma ve birlikte çalışma ve gelişmeleri tartışma ve siyasi olarak etkileme şansı var. 

Eğer seçilirseniz hangi sorunlara öncelik vermeyi düşünüyor sunuz?

Benim için üç önemli sorun var. Birincisi baskı altındaki Kürt, Filistin, Batı Sahra halkları olmak üzere özgürlüğü için mücadele eden halkların desteklenmesi, ikinci olarak Avrupa Birliği’nde Adem-i merkeziyetçilik ve açıklığın sağlanması, üçüncü olarak da iltica hakkının yasal güvence altına alınması. 

Irkçı ve yabancı düşmanı akımların yapılacak seçimlerde bir çok Avrupa Birliği ülkesinde başarı gösterecekleri tahmin ediliyor. Irkçıların güçlenmeleri Avrupa Birliği’nin politikalarını nasıl etkileyecek?

Ben ırkçı ve yabancı düşmanı partilerin AB’nin politikasını etkileyebileceklerini düşünmüyorum. Milletvekili sayılarını artırsalar da politikaların belirlenmesinde bir fonksiyonları olmayacak. Çünkü Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin çoğunluğu ırkçılık karşıtlarından oluşacak. Bu ırkçı gruplara karşı politikalar geliştirilmemeli şeklinde algılanmamalı. Aksine onların yalan ve demagojilerini  açığa çıkarmak ve teşhir etmek için daha çok çaba göstermeliyiz.

Bugünkü Aftonbladet Gazetesinde yayımlanan makalenizde Abdullah Öcalan’a Nobel Barış Ödülü verilmesini önermenizin nedenlerini anlatır mısınız?

Her şeyden önce Öcalan’a Nobel Barış Ödülü verilmesi için Ocak ayında Nobel Komitesi’ne başvuruda bulunduğumu belirteyim. Ama bunu bugün kamuoyuna açıkladım.  Abdullah Öcalan yüz yıldır süren bir anlaşmazlığı çözmek amacıyla barış sürecini başlattığı için ödülü hakkediyor. İkinci olarak da Nobel Barış Ödülü Kürt Halkı ile Türk devleti arasında başlatılan görüşmeleri teşvik etmeli ve güçlendirmeli. 

Biz başlatılan bu barış girişimini desteklemek zorundayız. İnsan hakları ve ulusal sorunları silahla çözemeyiz, bunu diyalogla gerçekleştirmek zorundayız. Bunun için Türk devletinin başta Kürt Halkı olmak üzere tüm azınlıkların ulusal ve demokratik haklarını kabul etmeli. 

Bazıları Abdullah  Öcalan’a Nobel Barış Ödülü verilmesi önerime PKK’nın batılı ülkeler tarafından terör örgütü olarak damgalanmasını gerekçe göstererek karşı çıkabilir. 

Ancak hem ANC hem de FKÖ’nün değişik devlet ve aktörlere karşı silahlı direniş ve özgürlük mücadeleleri yürüttüklere dönemde terör örgütleri olarak görüldüklerine dikkat çekmek isterim. Bu, 1993 yılında ANC Lideri Nelson Mandela, 1994 yılında FKÖ Lideri Yaser Arafat’a Nobel Barış Ödülü verilmesine engel olmadı. 

Bunu, barış ödüllerinin sadece çabaları barışla sonuçlanmış kişilere değil aynı zamanda barışın sağlanması için daha fazla çalışılmasını teşvik ve desteklemek amacıyla da verildiği şeklinde yorumluyorum. Doğu Timor özgürlük ve direniş hareketinin liderlerinin barış çabalarının barış anlaşmasıyla sonuçlanmasından çok daha önce kendilerine (1996) Nobel Barış Ödülü verilmişti. Arafat’a ödül verildiğinde  ise hazırlık niteliğinde ancak oldukça yetersiz ve bugüne dek sonuç alınamayan bir barış planı (Oslo Anlaşması) söz konusuydu.

ABD ve batılı ülkelerin PKK’yı terör örgütü olarak damgalamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çevre Partisi Yeşiller olarak biz PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz. Bunu çok açık bir şekilde ifade ediyoruz. PKK ulusal kurtuluş ve direniş hareketidir. 

PKK’nin terör örgütleri listesinden çıkarılması için somut olarak ne yapacaksınız?

Bu konuda yapılması gereken pek çok şey var. Ama bugün ne gibi somut adımlar atacağımızı söyleyemem. Ama bu konu gündemimizde. Geçtiğimiz yıl Per Gharton’la birlikte Kandil’e gittik ve PKK yöneticileriyle görüşmeler yaptık. Bugün de Öcalan’a Nobel Barış Ödülü verilmesini isteyen makalemiz yayımlandı ama daha yapmamız gereken çok şey var. 

Makalenizde 2014 Nobel Barış Ödülü’nün neden Öcalan’la birlikte barışa katkıda bulunacak bir yetkili arasında bölüştürülmesini öneriyorsunuz?

 Ben barış için mücadele eden ve sürecin başarıya ulaşmasını sağlayacak kişiye de ödülün verilmesini öneriyorum. Devletler içinde değişik kişilerin farklı eğilimler içinde olduğunu biliyoruz.Şiddete başvurulmasını ve sorunun şiddet ile çözülmesini isteyenler olduğu gibi hükümet ve kurumlar içinde sorunun barışcıl yolla çözülmesini isteyenler ve bu amaçla çalışanlar var. 

Recep Tayyip Erdoğan’ı mı kasdediyor sunuz?

Ben herhangi bir isim vermiyorum.  Nobel Komitesine de isim bildirmedim. 

Türkiye ve Kürdistan’da barış süreci tek taraflı olarak yürüyor. PKK sorumluluklarını üstlendiği halde AKP iktidarı en meşru talepleri; hasta tutsakların bırakılmasını reddediyor, yeni karakol ve barajlar inşa ediyor, karşı çıkanlara şiddet uyguluyor. Tüm bu gelişmeleri nasıl yorumluyor sunuz?

Öcalan’ın başlattığı sürecin başarıya ulaşabilmesi için karşı tarafın sorumluluklarını üstlenmesi gerekir. Bunun için de öncelikle tüm gazeteciler, aralarında Öcalan’ın da bulunduğu tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması gerekir. Kürt Halkı ve diğer azınlıkların haklarının Anayasa ve yasalarda güvence  altına alınacağı sözünün vermesi gerekir. Eğer Türkiye gerçekten barış istiyorsa bunları yerine getirmek zorunda. Eğer bu barış girişimi başarısızlıkla sonuçlanırsa biz yeniden başa dönmüş oluruz. Türk devleti ve Kürtler arasında silahlı çatışma yeniden başlar. Bu istenilecek bir şey değil. Öcalan silahları bırakma ve açık politik çalışma yürütme niyetini deklere etti. Türkiye atılan tüm bu adımlara karşı siyasi tutsakları serbest bırakarak jest yapmalıdır. 

Görüşmeler yapılıyor ama müzakereciler eşit koşullarda değil. Öcalan İmralı’da tutsak. Bu koşullarda adaletli bir müzakereden söz edilebir mi?

Tabii ki edilemez. Aynı şeyler Güney Afrika’da yaşandı. Ama ırkçı Afrika rejimi ANC Lideri Nelson Mandela’yı cezaevinde tutmanın bir işe yaramayacağını ve barışın önünde engel olduğunu anladı. İşte bunun için Türk devletinin Öcalan ve tüm politik tutsakları serbest bırakması gerekiyor. 

Görüşme ve müzakerelerin daha sağlıklı yürümesi için üçüncü bir tarafın gözetiminde yürütülmesi gerekmiyor mu?

Bu kesinlikle gerekli. Biz bu konuyu daha önce de gündeme getirmiş ve Avrupa Birliği’nin devreye girmesini istemiştik. Daha önce Oslo’da sürdürülen müzakerelere sırasında Norveç Hükümeti gözlemci olarak katılıyordu. Türk devletiyle gözlemci olmaksızın müzakere yürütmek çok güç. Bu nedenle müzakereleri izleyen, gerekinde devreye giren ve çözümü kolaylaştıracak önerilerde bulunabilecek üçüncü bir tarafın olması gerekir. İki tarafın da güven duyacağı bir kurum veya kuruluş bu görevi yerine getirebilir. 

AKP’nin PKK Lideri Öcalan’la görüşmeleri sürdürür ve barış istediğini söylerken El Kaide bağlantılı gruplara destek vererek Rojava’ya saldırtmasını nasıl yorumlamak gerekiyor?

Türk devletinin Kürt Halkı ve diğer azınlıkların inkarı üzerinde inşa edildiğini biliyoruz. Türkiye’de yaşayan herkes Türktür. Bu anlayış Türk devletinde kök salmış. Bu nedenle Kürtlerin özgürlükleri için mücadele eden PKK’yı kabul etmeleri onlara güç geliyor. Rojava Halkının örgütlenmesi ve özgürlüğünü kazanmasını Türk devleti kendi varlığına yönelik bir potansiyel tehdit olarak görüyor. Bunun için Rojava’da barış ve demokrasi sürecinin başarıya ulaşmasını istemiyor. Tüm sınırları kapatarak Rojava’yı boğmaya, ilaç ve gıda gönderilmesini engellemeye ve politik olarak da izole etmeye çalışıyor. Bununla da yetinmeyip Cihatçıları Kürt Halkına saldırtıyor. 

Ama tüm bunlar amacına ulaşamayacak. Rojava’daki gelişmeleri ve demokratik toplumun inşasını yavaşlatabilirler ama asla boğamaz ve ortadan kaldıramazlar. Kürt Halkının özgürlük talebi bu tür önlemlerle bastırılamaz. 

Rojava’ya yönelik tehditler AKP’nin saldırılarıyla sınırlı değil? KDP’nin sınırlara hendek kazmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Güney Kürdistan halkının ezici çoğunluğu KDP’nin hendeklerine karşı ve hendek kazmayı utanç verici olarak görüyor. Rojava sınırlarına hendek kazmak utanç verici gerçekten. Güney Kürdistan’daki Kürtlerin Rojava Halkının mücadelesini desteklemesi, ilaç, gıda yardımı yapmaları gerekir. Federal Kürdistan Yönetimi Rojava Halkının mücadelesini desteklediğini açıklamalı. Ben Güney Kürdistan’dan iki gün önce geldim. Konuştuğum her görüş ve partiden insanlar, halk KDP’nin politikasını lanetliyor. Hendek kazanlar tamamen izole olmuş durumda. 

Çevre Partisi Yeşiller Rojava Halkını desteklemek için ne yapacak?

Biz herşeyden önce Rojava’ya uygulanan izolasyon politikasına son verilmesini, Türkiye’nin sınırlarını açmasını, ilaç ve gıda yardımlarına izin vermesini talep ediyoruz. Biz oradaki demokratik barış sürecinin desteklenmesini talep ediyoruz. Bunun için İsveç Parlamentosu’na önerge verdik. Önergemiz 19 Mayıs günü parlamentoda tartışılacak. / anf

Güncelleme Tarihi: 09 Mayıs 2014, 19:43
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER