'Ayaklarımızdan tavana asıp evi ateşe verdiler'

1990'lı yıllarda JİTEM'ci Atilla Uğur'un askeri sorumlu olduğu Kızıltepe'de Abid Karaaslan tecavüz işkencesine maruz kaldı.

'Ayaklarımızdan tavana asıp evi ateşe verdiler'
1990'lı yıllarda JİTEM'ci Atilla Uğur'un askeri sorumlu olduğu Kızıltepe'de Abid Karaaslan tecavüz işkencesine maruz kaldı. Tacettin Aslan ve Nusrettin Başboğa'nın köyü boşaltılıp yakıldı, topraklarını terk etmeye zorlandı. Kayhan Ağaoğlu, bacaklarından tavana asıldı,o sırada ev ateşe verildi. Abdülkadir Ağaoğlu, su kanalına yatırıldı, üzerinde korucular gezdi. Bıçak Timi davasının iddianamesine göre hepsinin emrini bizzat JİTEM komutanı Atilla Uğur verdi.


JİTEM komutanı Albay Atilla Uğur'un sanık olarak yargılanacağı "Bıçak Timi" davasının iddianamesinde, Atilla Uğur ve ekibinin işlediği suçlar saymakla bitmiyor. Tanık ifadelerine göre, Uğur ve ekibi, Kızıltepe ve civarındaki köylülere koruculuğu kabul ettirmek için tecavüzden köy yakmaya, her türlü işkenceyi yapmış.

22 Kasım'da başlayacak olan davanın iddianamesinde öldürülen ya da kaybedilen 22 köylünün yakınlarının tanıklıklarının yanı sıra, 7 kişinin daha tanıklığı yer alıyor.

Bu tanıklardan biri Abid Karaaslan. 1993 yılında Kızıltepe'de gözaltına alınan Karaaslan, 3 gün Kızıltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde tutuldu. Ardından gözleri bağlanıp Mardin'e götürüldü. 25 gün bilmediği bir yerde tutuldu.

Karaaslan burada yaşadıklarını iddianamede şöyle anlattı: "Burada yaklaşık 25 gün boyunca anüs bölgesine şişe sokmak ve sol elimin parmağı ile cinsel organıma kablo bağlayarak elektrik vermek suretiyle işkence ettiler. İşkence boyunca bana PKK'ya ilişkin sorular sordular. Daha sonra beni Dikmen'e getirdiler. Burada gözlerimi açtılar ve köy odasının önünde bana işkence yapmaya devam ettiler. Buraya Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur da geldi. Beni bizzat dövdü. Sağ ayak bileğimin iç kısmı ile sol el bileğim çatladı. Buradan beni tekrar Mardin'e geri götürdüler. Yaklaşık beş gün kadar tekrar gözleri bağlı durdum. Sonra Kızıltepe Adliyesi'ne getirildim. Savcı ifademi aldı. Mahkemeye sevk etti. Ancak hakim beni tutuklamadı."

Serbest bırakılmasına rağmen yeniden karakola götürülen Karaaslan, ertesi gün adliyeye sevk edildiğinde bu kez tutuklandı.

'BİZ KÖYDEN ÇIKTIKTAN SONRA KÖYÜ YAKMIŞLAR'

Tanıklardan Tacettin Aslan ise 1990'lı yıllarda Uluköy muhtarıydı. Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur'un 12 muhtarı makamına çağırarak, koruculuk dayatmasında bulunduğunu anlatan Aslan, şunları söyledi: "Biz korucu olmayacağımızı söyledik. Bunun üzerine bize 'Ya korucu olursunuz ya PKK'lı, ya da köyü terk edersiniz, size bir hafta süre' dedi. Ardından bir hafta sonra köye geldi. Beni ve köyde bulunan birkaç kişiyi askerler dövdü. Beni bizzat Hasan Atilla'nın yanında bulunan Ahmet üsteğmen dövdü. Mecbur kaldığımız için köyü terk ettik. Herkes farklı bölgelere yerleşti. Biz köyden çıktıktan bir veya iki gün sonra Hasan Atilla bir çok asker ile birlikte köye gelip evlerimizde bulunan her eşyayı yakıp yıkmışlar."

"Bizzat beni Hasan Atilla Uğur dövmüştü" diyen Nusrettin Başboğa da, "koruculuk" dayatmasını kabul etmediği için köyünü terk etmek zorunda kalanlardan. Başboğa'nın köyü olan Arakapı da, 1993 yılının Ekim ayında boşaltıldıktan sonra asker ve korucular tarafından yakıldı. Başboğa ancak 2002 yılında köyüne dönebildi.

Kayhan Ağaoğlu ise o günlerde, 16-17 yaşlarında. Yaşadığı Salkım Köyü, JİTEM komutanı Uğur'un talimatıyla boşaltıldı. Ağaoğlu, o günleri şöyle anlattı: "Köyün boşaltılması için o dönemin komutanı Hasan Atilla Uğur yanında asker ve korucularla birlikte sık sık köye gelip bizleri köy meydanında topluyordu. 'Ya korucu olacaksınız ya bu köyü boşaltacaksınız' diyordu. Ayrıca bizi köy yakınındaki tarlalarda döverek işkence ediyorlardı. Bir süre sonra köyü boşalttık. İnsanlar zaten daha köyde taşınmadan birçok kişinin evini köyü boşaltmaları için yakmışlardı. Ben o dönemler 16-17 yaşlarındaydım. O dönem amcamın oğlu Ferhat Demircan kaçırıldı. Hasan Atilla'nın emri üzerine korucular kaçırdı. 4-5 gün tutup bıraktılar."

'ÖLDÜRÜRÜM CESEDİNİ DE AİLENE VERMEM'

Ağaoğlu, yurtdışına giden amcası nedeniyle de sorgulandı, işkence gördü. 16-17 yaşında gördüğü işkenceleri şöyle anlattı: "Atilla Uğur sürekli bana Ömer'i soruyordu. Hatta bir sabah Hasan Atilla ve ekibi saat 04.00 civarında beni taşındığımız Şenyurt'daki evimden uyurken aldılar.

Beni Şenyurt kasabasındaki belediye fırınının arkasında çok ağır şekilde dövdüler. Dövmeden önce hiçbir şey sormadılar. Sonra bana yine Ömer'i sordular. Ben de korkudan 'Ömer geldiyse karısının yanına gitmiştir' dedim. Korkudan Ömer'in geldiğini ve onu Ferhat'a teslim ettiğimi söyledim. Gelip gelmediğini bilmiyordum. Ömer'in karısı da Ferhat Demircan'ın ablasıydı. Bunun üzerine Ferhat'ı da evinden aldılar. Bizi Salkım Köyü'ne götürdüler. Orada bizi Hasan Atilla Uğur birbirimize dövdürdü. İkimize de sopa verdi. Birbirimize zorla vurduruyordu. Sonra tekrar Ömer'i sordu. Ben çok dayak yeyince korkudan o şekilde ifade verdiğimi söyledim. Bunun üzerine beni köy muhtarının evinin tavanına, Ferhat'ı da Selanik Ağaoğlu'nun evinin kapısına ayaklarımızdan astılar. Hasan Atilla Uğur 'Bunlar konuşmayacak, yakın bunları' dedi. Aynı anda yanında bulunanlar her iki evi de gaz döküp ateşe verdiler. İkimiz de çok bağırdık. Ateş tam bizim üzerimize yaklaşmışken çözülmemizi emretti. Sonra bizi köyün arkasında çimenin üzerinde sırt üstü yatırttı. Bu esnada biraz uzakta 4-5 araba vardı. Orada birini dövüyorlardı. Dövenlerden biri bizim tarafa seslenip 'Kayhan buraya gelsin' koşarak dedi. Ben de koşarak oraya gittim. Orada çamur içinde çok ağır şekilde dövülmüş biri yatıyordu. Onu tanıyıp tanımadığımı sordular. Ben tanıyamadım. Sonra yüzünü yıkadılar. Dövdükleri şahsın amcamın oğlu Yusuf Demircan olduğunu anladım. Tanıdığımı söyledim. Yine orada bana birkaç isim sordular. Bildiklerimi söyledim. Sonra Yusuf ile beraber beni tekrar dövdüler. Burada Hasan Atilla Uğur da bizzat bizi dövdü. Sonra Yusuf, Ferhat ve beni merkeze getirdiler. Burada dört gün Ferhat ile ben kaldık. Yusuf daha fazla kaldı. İlk iki gün Hasan Atilla beni odasına çağırdı. Sorguladı. Bana 'Soyun' dedi. Üzerimdekileri çıkarttım. Bu esnada odada kel kafalı iki şahıs daha vardı. İçeriden örgüt mensuplarının giydiği elbise ve ayakkabıları getirdiler. 'Bunları giy' dedi. Elime de şarjörsüz bir kaleş verdi. Bana 'Seni şimdi dağa götürürüm, kafana bir kurşun sıkarım, sonra da bir terörist öldürdük. diye geri getiririm, cesedini de ailene teslim etmem' dedi. Ancak ben yine bir şey bilmediğimi söyledim. Gerçekten de bilmiyordum. İki gün dayak yedim. İki gün de yaralarım iyileşsin diye dövmeden beklettiler. Dördüncü gün Ferhat'ı ve beni saldılar. Yusuf çok daha ağır dövüldüğü için birkaç gün daha kaldı."

ATİLLA UĞUR: KÖYÜ PKK YAKTI, DERSİNİZ

O günlerde Salkım köyünde yaşayan Abdülkadir Ağaoğlu, Kayhan Ağaoğlu'nun anlattığı işkenceyi doğruladı. Ağaoğlu, o günleri "Köye geldiklerinde Kayhan ve Yusuf'u ayaklarından muhtarın evinin tavanına astılar. Ardından köydeki ahşap evleri mazot döküp yakarak, beton evleri de bomba atarak tahrip ettiler. Bu eylemden önce yine hepimizi köy meydanına toplamışlardı. Bu eylem esnasında hayvanlarımız ve eşyalarımız yandı. Bütün eylem boyunca Atilla Uğur oradaydı. Koruculara ve askerlere talimat verdi. Bu olaydan sonra bütün köylü Mardin, Kızıltepe, İstanbul ve Mersin gibi bölgelere yerleşti. Arazilerimizi kullanamadık. Ben de babamlarla birlikte Mardin'e yerleştik. Bu şekilde köy boşaltıldı. Köyün boş olduğu dönemlerde Atilla Uğur bizleri çağırıp 'Köyü PKK yaktı, derseniz ve korucu olursanız tekrar köye dönmenize izin veririm, size her türlü devlet imkanını sunarım' dedi. Biz kabul etmedik. Hatta bir seferinde bize köyü PKK'nın yaktığını belirten kağıtlar hazırlayıp imzalamamızı istedi. Daha doğrusu bu kağıtları biz gitmeden hazırlatmış. 'İmzalayın' dedi, ancak hiçbirimiz kabul etmedik" diye anlattı. 

'KADINLARA TACİZDE BULUNUYORLARDI'

Abdülkadir Ağaoğlu, JİTEM komutanı Atilla Uğur'un bizzat işkence olaylarını yönettiğini anlattı. Emri ile köy yakınındaki su kanallarına yatırıldıklarını, ardından korucuların üzerilerine bastığını anlatan Ağaoğlu, "Bu işkenceye kadınları ve bazen çocukları da dahil ediyordu. Bu şekilde Hasan Atilla Uğur ve onun yanındaki korucular bize eziyet ediyordu. Bu işlemler esnasında askerler genellikle köy etrafında güvenlik tedbiri alıyorlardı. Ayrıca bizi meydanda topladıklarında 'Şimdi evleri arayacağız, erkekler beklesin, birer kadın evlere gelsin' diyorlardı. Duyduğuma göre ev aramaları esnasında evleri bekleyen kadınlara tacizde de bulunuluyormuş. Ancak kadınlar korktuğu için söylemiyorlardı" dedi.

İddianamede Atilla Uğur'un, 1993-1996 yılları arasında JİTEM'in Kızıltepe sorumlusu olarak faaliyet gösterdiği, cinayet, işkence, alıkoyma ve zorla köy boşaltma eylemlerini bizzat organize ettiği belirtiliyor. Ergenekon davasında hüküm giyen ancak yasa değişikliği nedeniyle tahliye edilen Uğur'un "tasarlayarak öldürme, silahlı örgüt kurma veya yönetme" suçlarından cezalandırılması isteniyor. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 29 Eylül 2014, 15:16
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER