BDP Kadın Meclisi, Kadın Seçim Beyannamesini açıkladı

30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel yönetim seçimlerine en çok kadın aday gösteren BDP’li kadınlar hazırladıkları Yerel Seçim Beyannamesi’yle bir ilke daha imza attı.

BDP Kadın Meclisi, Kadın Seçim Beyannamesini açıkladı
30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel yönetim seçimlerine en çok kadın aday gösteren BDP’li kadınlar hazırladıkları Yerel Seçim Beyannamesi’yle bir ilke daha imza attı. BDP Kadın Meclisi, Amed’de düzenlediği bir toplantısı ile Yerel Seçim Beyannamesini kamuoyuna açıkladı. Beyannameyi açıklayan DÖKH aktivisti ve BDP Ekoloji ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Parti Meclis Üyesi Kibriye Evren,  “Kadının tüm karar ve temsil süreçlerine doğrudan katılımını sağlamak, kentsel ve toplumsal hizmetlere erişimini kolaylaştırmak amacıyla önerdiğimiz demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetimler modelimiz için verdiğimiz mücadeleyi tüm dünyanın tanıklığında, her türlü bedeli ödeyerek yürümeye devam ediyoruz” dedi. Beyanname PKK lideri Abdullah Öcalan, Paris'te katledilen 3 kadın devrimci ve Rovaja devrimine adandı. 


KADINLAR ULUSAL KIYAFETLERLE KATILDI

Kadınların açıklamaya Kürt ulusal kıyafetleri ile katılması renkli görüntülere sahne oldu. 9 Ocak 2013 günü Paris’te katledilen PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve Gençlik Hareketi üyesi Leyla Şaylemez  başta olmak üzere, demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için “Ey Raqîp” marşı ile gerçekleştirilen bir dakikalık saygı duruşunun ardından, kadın eşbaşkan adayları için hazırlanan seçim müziği tanıtıldı.

Seçim müziği eşliğinde kadın adaylar alkış, zılgıt ve “Jin, Jiyan, Azadî” sloganları eşliğinde halaylar çekti. Sonrasında ise kadın belediyeciliğinin elde ettiği başarılar ve kadın çalışmalarının işlendiği sinevizyon, belediye eş başkan adaylarına sunuldu.

Beyannameyi, BDP Kadın Meclisi adına BDP Ekoloji ve Yerel Yönetimlerden sorumlu Parti Meclisi üyesi ve DÖKH aktivisti Kibriye Evren açıkladı. Paris'te katledilen 3 Kürt kadın devrimci Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'i anarak konuşmasına başlayan Evren, "Kadınlar, demokratik kurtuluşun özgürlük ruhu demokratik özerkliğin gerçekleştiricileri ve özgür yaşamın cesaretidir" dedi. Evren, 21. yüzyılda da Kürt halkının siyasi statüsünün şekillenişine tanıklık eden bir Ortadoğu'ya doğru yol alınmakta olduğunu ve bu "devrimsel" süreçte "Kürdistan devrimi"nin bir kadın devrimi olarak yerini aldığını ifade etti. 

Kürt Özgürlük Hareketi’nin 40 yıllık mücadelesinin, demokratik devrim karakterini ifade eden kadın kurtuluş ideolojisinin bugün Rojava’da bir kadın devrimi olarak yaşamsallaştığını belirten Evren, “Yıllarca özgürlük mücadelemizin amacı olan, radikal demokrasinin, mutlak demokrasinin ve demokratik siyasetin inşası, şu an Rojava'da halk ve kadın eliyle inşa edilmektedir. Rojava'daki devrime biz, kadın devrimi diyoruz. Kadın devrimi dememizin nedeni, sadece kadınların yaşamları pahasına, yaşam alanlarını korumak için savaşması değil, buradaki yaşamın doğrudan kadınlar tarafından inşa ediliyor olmasıdır. Cinsiyetçiliğin, sömürünün, ezilmenin mahkûm edilmesidir. Demokratik uzlaşı kültürüne dayalı, halkların demokratik birliğini esas alan Rojava devrimi 3. çizgi olarak Ortadoğu'da yeni bir yaşamı, yeni bir ilişki biçimini başarmıştır. Bilinmelidir ki Rojava devrimi Kürt halkının ve de Kürt kadınlarının kırmızı çizgisidir" diye belirtti. 

‘SİYASİ SOYKIRIM OPERASYONLARIYLA KADIN HEDEFLENDİ’

Siyasi soykırım operasyonlarına da değinen Evren, "Siyasi soykırım" operasyonlarıyla öncellikli olarak kadın özgürlük hareketinin bastırılmaya çalışıldığını ve yerel yönetimlerde kadın gücünü açığa çıkaran kadınları, seçilmiş belediye başkanları, meclis üyelerinin cezaevine konularak, kadınların mücadelesinin kırılmak istenildiğini ancak Kürt kadınlarının içerde ve dışarıda yükselttiği mücadeleyle bunu boşa çıkardığını ifade etti. 
Egemenlerin en büyük korkularının halkların ve kadınların özgürlüğü olan tekçi, baskıcı, otoriter ve erkek egemen zihniyet yapısını korumak için katliamlara başvurduğunu hatırlatan Evren şunları belirtti:

"İçinde bulunduğumuz Ocak ayı birçok yoldaşımızın şahadet ayı olmasının yanında, Paris'te 3 Kürt kadın siyasetçi, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez yoldaşlarımıza uluslararası siyasi suikastın yapıldığı aydır. 3 kadın yoldaşımızı katlederek, Kürt halkının ve Kürt kadınlarının direnişi kırmayı amaçladılar. Fakat bizler şehit olan yoldaşlarımıza verdiğimiz sözü tutuk. Kürtleri yıldırmak için yapılan bu suikastı yerle bir ettik. Kadın yoldaşlarımızın mücadelesini yükseltme sözümüzü tutuk. Bugün artık dünyanın neresinde olursa olsun, Paris'te katledilen 3 yoldaşımızın ismi anılmadan kadın mücadelesinden bahsedilemez oldu." 

HRANT DİNK ANILDI

19 Ocak 2007’de katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i de anan Evren, "19 Ocak halkların kardeşliğinin simgesi olmuş ve sırf bu yüce gönüllüğü ve devrimci duruşu nedeniyle, ırkçı, tekçi ve katil zihniyetin hedefi haline gelmiş ve kendi ülkesinde güvercin tedirginliğiyle yaşamak zorunda kalan, bu haliyle bile yaşamasına izin verilmeyen değerli kardeşimiz Hrant Dink'in katledildiği gündür. Dink'in öldürülmesi, halkların eşit bir şekilde, bir arada yaşama isteminin ve umudunun yok edilmek istenmesidir. Ama tıpkı Paris'te katledilen 3 Kürt kadın yoldaşımız gibi, Dink'in katledilmesi de, halkların eşitlik ve kardeşlik temelinde kenetlenmesini güçlendirmiştir" dedi.

Tüm bu sebepler ve katliamlar nedeniyle 2014 yerel seçimlerinin halklar ve kadınlar için önemli olduğunu dile getiren Evren, sürecin demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa süreci olduğunu belirterek, "Bu toprakların barış ve özgürlük umudunun yaşamsallaştırılması ve özgürlük hamlesidir. Bizler bu süreci başarıya ulaştırmayı var oluşumuzun temel gerekçesi addetmekteyiz" diye ifade etti. 

Sürecin demokratik çözüm ve müzakere sürecine evrilmesi için çok acil olarak adım atılması gerektiğini söyleyen Evren, artık neredeyse politik bir mesele olmaktan çıkıp, insani bir hal alan hasta tutsakların serbest bırakılmasının hayati bir önem taşıdığını ifade etti. Başta "KCK" tutsakları olmak üzere bütün siyasi tutsakların bir an önce serbest bırakılması gerektiğini belirten Evren konuşmasını şu şekilde sürüdürdü: "Bu toprakların özlemi olan kalıcı ve onurlu bir barışın yaşamsallaşmasına bütün ömrünü adayan Başkan Apo'nun özgürlüğü, barışın ve demokratik siyasetin, hem koşulu, hem de olmazsa olmazıdır. Barışın mimarının tutsak olması barışın tutsak olması demektir. Başkan Apo'nun özgür olmadığı bir yerde barış sadece bir yanılsamadır. Bu noktada biz Kürt kadınları olarak, barışın mimarı olduğu gibi, kadın özgürlüğünün mimarı ve kadın özgürlüğünün yoldaşı olan Başkan Apo'nun özgürlüğünü kendi özgürlüğümüz olarak görüyoruz. Başkan Apo'suz özgürlük olamayacağı gibi, yaşamak da imkânsızdır. Biz Kürtler bu yüzden 'Be Serok jiyan nabe' diyoruz." 

‘DEMOKRATİK KURTULUŞ VE ÖZGÜR YAŞAM DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLE HAYAT BULABİLİR’

Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamın ancak demokratik özerklik ile hayat bulabileceğine vurgu yapan Evren, şunları aktardı: "Demokratik özerklik, devletçiliğin ve egemen erkek sistemin tekçi, mülkleştirici ve asimilasyoncu yok ediciliğine karşı her rengin, her farklılığın, her var oluş biçiminin kendini yaşatacağı, çoğaltacağı ve birlikte eşit yaşayacağı bir dünyadır. Bu aynı zamanda kadın dünyasıdır ve bu dünya kadın özgürlüğü mücadelesi ile mümkün olacaktır. Her farklı olanın özerk ve özgün örgütlenme ve kendini yönetme hakkı olan demokratik özerklik sistemi kadın örgütlenmemizin siyasi felsefesini de oluşturmaktadır."

Demokratik özerkliğin, kadına dayalı özgürlükçü bir toplum modeli olduğuna dikkat çeken ve demokratik özerkliği, kadın özgürlükçü toplumu esas alarak demokratik ulus, demokratik toplum ve demokratik siyaset anlayışıyla inşa ettiklerini belirten Evren, erkek egemen sistemin beş bin yıldır kadına dayattığı tecavüzcü ve tahakkümcü anlayışın, demokratik özerklik sistemiyle aşılacağını, demokratik özerkliğin, kadının özgürlük statüsünü belirleyerek, devletin her türlü cinsiyetçi, tecavüzcü, iktidarcı ve eril zihniyetine son vereceğini kaydetti. 

‘KADININ ÖZERK ÖRGÜTLENME VE ÖZGÜN KARAR ALMA MEKANIZMALARI KURULMALI’

15 yıllık yerel yönetim deneyiminde yerel yönetimleri, toplumsal yapının ve demokratik siyasetin temel yapı taşı olarak gördüklerini ifade eden Evren, kadının başta belediye, il genel meclisleri ve muhtarlıklar olmak üzere yerel yönetimlerin her alanında kendine ait özerk örgütlenme ve özgün karar alma mekanizmalarının kurulmasını savunduklarını ve bu yönde çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Yerel yönetimlerde, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü'nü kadınlar için idari izin günü ilan ettiklerini hatırlatan Evren, "Kadına yönelik pozitif ayrımcılık temel bir politikamız oldu ve bunun birincil uygulayıcısı olduk. Yerel yönetimlerimizin hazırladığı toplu iş sözleşmelerine kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele etmek için yeni maddeler ekledik" dedi. 

Temsiliyetin kadına yönelik ayrımcılığın doğrudan görüldüğü bir alan olduğunu belirten Evren, "Türkiye'de hem genel hem de yerel siyasette kadın temsiliyetinin yok denecek kadar az olduğunu belirterek şunları ifade etti: "Erkek ile kadın arasındaki güç dengesizliğinin ve eşitsizliğin bir sonucu olarak gelişen bir yöntem arayışı olan yüzde 40 cinsiyet kotasını tüm politik yapılanmalarda tüzüğe koyarak hayata geçirdik. Bu çalışmaların bir sonucu olarak 2009 yerel seçimlerinde Türkiye genelinde kadın belediye başkanlarının yüzde 58'i, 15 kadın belediye başkanı ile BDP'lidir. Eşbaşkanlık sistemi ile özgürlük anlayışına dayalı eşitlik yaklaşımımızı yönetim mekanizmalarında eşit temsiliyet düzeyine taşıyarak kadın temsiliyetini eşitlik ilkesi seviyesine yükseltiyoruz. Eşbaşkanlık sistemi kadın özgürlük mücadelesinin en somut ve en önemli başarılarından birisidir. Bu sistem klasik bir eşitlik anlayışından ziyade cinslerin özgürlüğüne dayanan bir eşitlik anlayışıdır. Eş başkanlık sistemi ile kadın-erkek eşitliğini ve özgürlüğünü hayata geçirmek için erkek egemen iktidarı yıkıp köleliği ortadan kaldırarak tam eşitlik ve özgürlük sistemini kurmayı hedefliyoruz. Bu kadının eşit temsiliyeti konusunda devrimsel bir adımdır." 

Sunulması planlanan bütün yerel hizmetlerin kadınların, kadın özgürlükçü bakış açılarını ve özgün duruşlarını yansıtmalarını sağlamak amacıyla önümüzdeki dönemde Toplumsal Cinsiyet Etki Değerlendirme Raporu yöntemini uygulamaya başlayacaklarının altını çizen Evren, "Toplumsal Cinsiyet Etki Değerlendirme Raporu yalnızca kadınlardan oluşan ve kadınların geniş temsiliyetinin sağlandığı, kadın kurulları tarafından hazırlanacaktır. Bu rapor sayesinde, uygulanması öngörülen bütün yerel yönetim hizmetlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından etkisi incelenerek, çalışmanın kadınlar lehine olup olmayacağı konusunda kadınlar karar verecek. Bu rapor sadece kadına yönelik hizmetleri değerlendirmeyecek, yerel yönetimler tarafından sunulan bütün hizmetlerin toplumsal cinsiyete duyarlı olup olmadığını da denetleyecek" diye ifade etti.

‘TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME YAPILACAK’

Kadınların eğitim, sağlık, ekonomi, kentsel hizmetler gibi yerel yönetimlerin sunduğu tüm hizmetlere tam ve eşit düzeyde erişebilmesi için kadın eşitlik planları hazırlayacaklarını vurgulayan Evren, "Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme" yapacaklarını belirterek, "Yerel yönetimlerde Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme esasına uygun olarak çalışmalar yaparak, planlama ve bütçeleme faaliyetlerinin, kadınların durumunun iyileştirilmesini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik edeceğiz. Yerel yönetim bütçesini hazırlarken kadın özgün çalışmalarına ve kadınlara yönelik hizmetlere ayrı, özgün bir bütçe ayrılacaktır. Ayrıca, cinsiyet ayrımlı veri tabanı oluşturacağız ve böylece yerel yönetim harcamalarında kadına ayrılan payı, düzenli ve sistematik bir şekilde oluşturarak takip edeceğiz" diye ifade etti. 

Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışıyla hareket etmenin aynı zamanda tüm üretim, paylaşım ve yaşam biçimlerini belirleyen erkek egemen sisteminin kadın ve toplum üzerinde oluşturduğu tahakkümü ortadan kaldıracağına da değinen Evren, bu nedenle kentle ilgili tüm kamusal alanlarda yapılacak planlamalara kadın perspektifiyle yaklaştıklarını, kadın ve toplum karşıtı olan kentsel dönüşüm projelerini "ret" ettiklerini ve yerinde dönüşüm projelerini desteklediklerini belirtti. Yerel yönetimler olarak öncelikli olarak İlk Adım İstasyonları ve Özgür Yaşam Alanlarını oluşturduklarını ve önümüzdeki dönem yerel yönetimlerinin bulunduğu her yerde Acil Destek Hattı hizmetini yaşama geçireceklerini dile getiren Evren, "Çocuklar için kreş ve gündüz bakım evi ve kadınlar için bir araya gelebilecekleri komünal yaşam alanları oluşturmaya başladık. Bunu her mahalleye yayacağız. Kadın meydanları içerisinde tasarlamaya başladığımız kadın kütüphaneleri ve kadın kültür, sanat mekanlarının her kentte yapılacağı sözünü veriyoruz" dedi. 

"Devletli topluma geçişte erkek egemen zihniyet önce kadın üzerinde bir tahakküm geliştirdikten sonra doğa üzerinde bir tahakküme dönüşmüştür" diyen Evren şunları aktardı: "Kendimizi yalnızca insana değil aynı zamanda tüm farklı bitki ve hayvan türlerine, suya, toprağa, havaya, tarihsel varlıklara ve kültürel mirasa karşı da sorumlu görüyoruz. Kadın özgürlükçü ekolojik bakış açımız doğayı, kadını ve toplumları özgürleştiren, güzelleştiren bir iddiadır." 

‘KADININ KOMÜNAL EKONOMİYİ GELİŞTİRMESİ HEDEFLENİYOR’

Komün ekonomisini savunduklarını belirten Evren, erkek egemen sistemin dayattığı toplumsal rollerle ekonomisiz kılınan, ekonominin yaratıcısı kadının, kapitalist sistemde en yoğun istismara uğrayan taraf olduğunu ifade ederek yapacaklarını şu şekilde sıraladı: "Kadın kendinden çalınan tarihi rolünü, ekonomi alanında söz, karar ve eylem sahibi olmasıyla yeniden kazanarak, üretim ve tüketim alanlarında ekonomik özerkliği yaşamsallaştıracaktır. Bu temelde kadının komünal ekonomiyi geliştirmesi esastır. Ekolojik bilince dayalı kooperatifçilik, kadının ekonomik örgütlenme modelidir. Kadın kooperatifleri başta olmak üzere, dayanışmacı ekonomik mekanizmalar geliştireceğiz. Kayıtsız kadın emeğinin görünür kılınabilmesi ve emeğinin örgütlenmesi önündeki bütün engellerin kaldırılması için, mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadınların başta mevsimlik işçilik olmak üzere yaşadıkları sorunlara yönelik kalıcı ve sürdürülebilir çözüm politikaları oluşturacağız. Kilim atölyeleri, seramik ve el sanatları, tekstil ve tekstil ürünleri üretim atölyeleri oluşturarak, alternatif üretim alanlarını geliştirmeyi sürdüreceğiz. Üretici kadınlara, üretim alanlarının geliştirilmesi, ürün miktarının arttırılması, ürün çeşitliliğinin geliştirilmesi, dağıtım ve kullanım kanallarının geliştirilmesi için, yerel yönetimlerimizde danışmanlık birimi kuracağız."

‘EĞİTİM YEREL YÖNETİMLERE DEVREDİLMELİ’

Zorla yerinden ettirilmiş kesimlerin içinde en kırılgan olan kesimin kadınlar olduğunu belirten Evren, "Köye dönüş ile merkezi sistemin tahakküm ekonomisinden çıkarak kadın ve toplumun öz örgütlenmesi ile komünal özerk ekonomi inşa edilecektir" dedi. Eğitimin yerel yönetimlere devredilmesi gerektiğini vurgulayan Evren, anadilde eğitim hakkının savunucuları olduklarını hatırlatarak, "Tüm yerel yönetimlerimizde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitim ve uygulama politikalarımızı yaygınlaştırarak sürdüreceğiz. Bu çerçevede akademik, kültürel, sosyal, ekonomik eğitim programları düzenleyeceğiz. Kadın yerel yönetim akademileri açacağız" diye konuştu.

"Yerel yönetimlerimiz öz kültürü ve sanatı açığa çıkaracak, yaşatacak ve geliştirecek onu özgücüne kavuşturacak örgütleme modelidir" diyen Evren, kültürel asimilasyonların, kıyımlar kadın katliamlarıyla özdeş olduğunu belirterek, yerel yönetimlerde kadınların kültürel ve sanatsal hizmetlere erişimi ve bu hizmetlerden doğrudan faydalanabilmelerini esas aldıklarını ve kadının, özgün kültürel ile sanatsal faaliyetlerinin geliştirilmesini ve görünür kılınmasını yüksek öncelikli hedef olarak yaşama geçireceklerini söyledi. 

'KADIN, ÖZERKLİĞİN TEMİNATI OLACAK' 

Kapitalist sistemde sporun profesyonellik adı altında insanı özünden ve toplumdan uzaklaştırarak metalaştırıldığına dikkat çeken Evren şöyle devam etti: "Yerel yönetimler olarak cinsiyet, yaş, sağlık durumuna bakmaksızın başta kadınlar olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin yaralanabileceği spor alanlarını mahallelerde halkın ücretsiz kullanımına sunduk. Sporda kazanmanın değil, katılımın önemli olduğu anlayışını yaygınlaştırmaya devam edeceğiz. Kadınların spor etkinliklerine katılımını destekleyecek projeler oluşturacağız. Bütün bu çalışmalardan anlaşılacağı üzere, önümüzdeki yerel yönetimlerde demokratik kurtuluş ve özgür yaşam perspektifiyle demokratik özerkliği, hep birlikte, öz gücümüzle inşa edeceğiz. Kadın özgürlük devrimi, demokratik özerkliğin teminatı ve öz gücü olacaktır." Beyanname PKK lideri Abdullah Öcalan, Paris'te katledilen 3 kadın devrimci ve Rovaja devrimine adandı. / anf

Güncelleme Tarihi: 19 Ocak 2014, 20:33
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER