Cumartesi Anneleri: Seyit Rıza'nın torunları burada

Cumartesi Anneleri/İnsanları 503. buluşmalarında idam edilişlerinin 77. yılında Seyit Rıza ve arkadaşlarını andı.

Cumartesi Anneleri: Seyit Rıza'nın torunları burada

Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’ndaki 503. buluşmalarında 15 Kasım 1937’de Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının akıbetini sordu.

Bu hafta ilk olarak 15 Kasım 1937’de idam edilen Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat’ın katliamın yıldönümüne kaleme aldığı mektup okundu.

“İdam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarıyla gözaltında kaybedilenlerin mezar yerlerinin belli olmaması bir tesadüf değil elbet. Onlar aynı zihniyet tarafından infaz edildiler çünkü.

“Bu zihniyet ile hesabım devam edecek. Öç alma hesabım yok. Ancak bizim ölülerimizin üzerinde istismar ve hakaret hala devam ediyor. Bunu sürdürenler karşısında susmamı kimse beklemesin. Mezar yerlerimiz açıklanana kadar mücadeleniz mücadelemdir.

‘Kürt halkının her günü 15 Kasım’

Ardından 19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun konuştu.

“Kürtler için Dersim Katliamı’ndan Roboski Katliamı’na, Roboski’den Şengal ve Rojava’ya dek onlarca katliam var.

“Kürt halkının her günü 15 Kasım. Herkes bilsin ki Seyit Rıza’nın torunları burada. Seyit Rıza gibi söz veriyorum, kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Her iki elimiz de o katillerin yakasında olacak.

‘Unutmadık, unutmayacağız’

21 Mart 1995’te kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak ise, adalet ve eşitlik için 20 yıldır adalet arayışlarını sürdürdüklerini, katillerin hesap vermesi için mücadele ettiklerini söyledi.

“Devletin 77 yıl önce Seyit Rıza ve arkadaşlarını katlederken ortaya koyduğu yalanlarla, bugün katlederken otaya koyduğu yalanlar aynıdır. Seyit Rıza ve arkadaşlarını, katliamları unutmadık, unutmayacağız.”

‘Seyit Rıza ve Arkadaşlarının akıbetlerini açıklayın’

Haftanın açıklamasını İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Maside Ocak okudu.

“Mezarsızlığa mahkum eden politikalarla hesaplaşmak için 503 haftadır mücadele ediyoruz. Devlet eliyle açılan yaraların, devletin otoriter ve tahakkümcü politikaları devam ettiği sürece kanamaya devam edecek.

“Farklılığı” bölünme olarak tanımlayan devlet aklı çok kültürlü ve çok kimlikli toprakları insanlık suçları cehennemine çevirdi.

“Bu suçlardan biri de Dersim’de işlendi. Seyit Rıza, 17 yaşındaki oğlu Resih Hüseyin ve Dersim’in ileri gelenlerinden olan 5 arkadaşı “isyana teşvik” suçlamasıyla idam edildi. Dönemin ceza yasasına göre idam edilmeleri mümkün olmadığında Seyit Rıza’nın yaşı küçültüldü, oğlunun ise büyütüldü.

“Yargılananların hiçbiri Türkçe bilmiyordu ve göstermelik bir yargılama sonucunda idam edildiler. Elazığ Buğday Meydanı’nda halka açık şekilde idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının cenazeleri günlerce askerler eşliğinde dolaştırılarak teşhir edildi, ardından da kaybedildi.

“Ailesi 69 yıl sonra, 30 Kasım 2010’da Seyit Rıza’nın mezar yerinin kendilerine bildirilmesi için Elazığ Valiliği’ne müracaat ettikler. Ancak valilik talebi reddetti. Bunun üzerine aile Elazığ 1. İdare Mahkemesine dava açtı. Mahkeme de ailenin bu talebini reddetti.

“Mahkemenin ret kararına yapılan temyiz başvurusu 31 Mayıs 2013’te sonuçlandı. Danıştay 10. Daire Başkanlığı Elazığ 1. İdare Mahkemesinin red kararını onayladı. Bunun üzerine aile karar düzeltme başvurusu yaptı.

“77 yıl önce Seyit Rıza ve arkadaşlarını hukuksuz şekilde yargılayan mahkemelerin bugün de aynı hukuksuzluğu sürdürüyor. Dersim demek Seyit Rıza demek. Seyit Rıza ve arkadaşları mezarsızken, Dersim’in hakikati devletin arşivlerinde hapsedilmişken, Dersim’de yaşananların katliam olduğunu kabul etmek yetmez.

“Hakikatin topluma ulaşmasının önündeki engelleri kaldırın, Seyit Rıza ve arkadaşlarının devletin arşivlerinde hapsedilen akıbetlerini açıklayın. Naaşları ailelerine teslim edin.”

Güncelleme Tarihi: 15 Kasım 2014, 23:07
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER