Gezi Raporu: Türkiye giderek totaliter rejime doğru yol alıyor

Gezi Hukuki İzleme Grubu tarafından hazırlanan ‘Gezi Raporu’ kamuoyuna açıklandı. Raporda, Türkiye’nin giderek otoriter, hatta totaliter rejime doğru hızla yol aldığı belirtildi.

Gezi Raporu: Türkiye giderek totaliter rejime doğru yol alıyor

Gezi Hukuki İzleme Grubu’nun hazırladığı Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden gençlere atfedilen “Demokrasi ve totalitarizm sarkacındaki Türkiye” raporu açıklandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekilleri Süleyman Çelebi, Melda Onur, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eş Başkanı Şamil Altan, Anayasa Hukuk Profesörü İbrahim Kaboğlu, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Beyza Üstün, Türk Tabipler Birliği (TTB) eski Bakanı Tamer Gören, Prof.Dr. Erhan Duymaz, Uludağ Üniversitesi Yardımcı Doçent Öznur Sevdiren, İstanbul Barosu avukatlarından Arzu Becerik, Yeşim Yeşilyurt, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu katıldı.

Taksim Hill Otel’de düzenlenen basın toplantısında rapor Gezi Hukuk İzleme Grubu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu tarafından açıkladı.

“Türkiye’de seçimlerin demokrasi açısından anlamını, yargının demokrasi içindeki yerini, dil-devlet ilişkisine kadar, din özgürlüğüne kadar, demokratik rejim, hukuk devleti veya hukukun üstünlüğü bağlamında bu konularını tartıştık.

“Bunları tartışırken, demokrasi anlayışı bakımından esasen çoğunlukçu demokrasinin öne çıktığını ve çoğunluk = milli irade şeklinde bir görünümün 2013-2014 Türkiye’sinde karşımıza çıktığını ve çoğu zaman hukukun üstünde bir görüntü yansıttığını saptamış bulunuyoruz.

3 yönlü tehdit veya kıskaç

Kaboğlu, demokratik devlet açısından bakıldığında din-devlet ilişkisinde yaşanan, dinin siyasete alet edilmesi şeklindeki uygulamaların, son Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararlarıyla iyice gün ışığına çıktığını belirtti.

“Hatta Tanzimat’tan bu yana tanık olunan laikleşme yönündeki hareketler ilk kez bu kadar açık ve büyük bir dalgayla, dinselleşmeye doğru, dinsel eğitime doğru kayış şeklinde bir görünüm ortaya çıkmıştır. Burada demokratik rejim ve hukukun üstünlüğü üzerinde 3 yönlü tehdit veya kıskaç saptamasında bulunulmuştur.

“Birincisi, anayasal fren ve denge düzenekleri giderek bozulmuştur. İkincisi; merkeziyetçi eğilimle yani yetkilerin tek kişi üzerinde toplanması yönündeki eğilimle ülkedeki çevresel bozulma arasında tam bir paralellik saptanmaktadır. Bir tür yeşil neo-liberalizmin, kural tanımaz neo-liberalizmen çevresel ve doğal değerler üzerinde merkezileşme eğilimiyle birlikte musallat olduğunu söyleyebiliriz.”

Etkenler

Gezi’nin bir sonuç olduğunu belirten Kaboğlu, Gezi’nin neden ve sonuç etkenlerini şöyle sıraladı:

“Hak ve özgürlüklere yönelik müdahaleler, yaşam ve birleşenlerini zedeleyici politikalar ve uygulamalar, anayasal haklar, ödevler ve hükümlüklerinin ihlali, kent, kır, yer altı, yer üstü, su mekanlarından oluşan yaşam alanlarının dil-din politikalar nedeniyle tehdit altında alınması, genel bir mezhep bakış açısıyla kadın ve erkek eşitsizliği söyleminden başlayan ve giderek insan ve hak ve özgürlüklerine müdahale bir anlayışın günlük yaşama yansıması, devletin bütün çevreyi sahiplenen demokratik kesimlere yönelik özellikle kolluk güçleri yoluyla şiddet kullanmasıdır.”

Rapor

Gezi Hukuki İzleme Grubu tarafından hazırlanan ‘Gezi Raporu’nda şunlar belirtildi:

“2013 yazında bir kent ve çevre savunması hareketi olarak başlayan Gezi protestoları kısa zamanda toplumun değişik kesimlerinden gelen siyasi tepki ve talepleri içerisine alarak güçlü bir toplumsal muhalefete dönüşmüştür.

“Bu muhalefetin siyasi iktidar tarafından şiddetle bastırılmaya çalışılması, temel hak ve özgürlüklerin sürekli bir şekilde ihlal edildiği, hukuk devleti ve demokrasiyle bağların koparıldığı bir siyasi ortam yaratılmıştır.

“Barışçıl sokak gösterileri ile dile getirilen demokratikleşme ve özgürleşme talepleri siyasi iktidar tarafından bir darbe girişimi olarak topluma sunulmuş, bu suçlama göstericilere karşı hazırlanan iddianamelerde de yer almıştır.

“Bu ve Gezi sonrası meydana gelen diğer gelişmeler demokrasiden uzaklaşılarak otoriter, hatta totaliter bir rejime doğru hızla yol alındığını göstermektedir.

“Gezi’de gün yüzüne çıkan toplumsal muhalefet bizzat iktidarın politikaları sonucu şekillenmiştir. Özellikle kentsel ve ekolojik talan, kişi özgürlüğü ve özel yaşama müdahaleler, kadın bedeni üzerinden siyaset, toplumu muhafazakarlaştırma çabası, artan polis şiddeti gibi faktörlerden beslenen Gezi muhalefetinin, milli irade karşıtlığı, darbe savunuculuğu veya komplolarla ilişkilendirilmesi mümkün değildir.

“Anayasa ve uluslararası insan hakları hukuku ışığında bakıldığında, Gezi protestoları geneli itibariyle barışçıl eylemlerdir. Bu eylemlerin sistematik bir şekilde yasaklanması, zor kullanılarak bastırılması anayasa ve hukuka aykırıdır.

“Toplumsal muhalefetin tekrar canlanmasını önlemek amacıyla ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlayıcı yeni düzenlemeler ivme kazanmıştır. Özgürlükler alanı daralırken, yasalaşma aşamasında olan iç güvenlik paketiyle kolluğun yetkileri genişletilmek istenmektedir.”

Güncelleme Tarihi: 31 Aralık 2014, 17:14
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER