Kamp değil komün, mülteci değil halk!

"IŞİD bize saldırdığında, her gün yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen Arap komşularımızdı ilk önce bizim evlerimizi yağmalayan..." 6-7 Eylül'ün yıl dönümü. 60 yıl önce bir Rum da aynı hissiyatla evinden, sokağından, katilden kaçıyordu.

Kamp değil komün, mülteci değil halk!
"IŞİD bize saldırdığında, her gün yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen Arap komşularımızdı ilk önce bizim evlerimizi yağmalayan..."

6-7 Eylül'ün yıl dönümü. 60 yıl önce bir Rum da aynı hissiyatla evinden, sokağından, katilden kaçıyordu. Aradan geçen onca yılda, bu topraklarda değişen bir şey yok!

Şengal Dağı'nın eteklerinde, yani yerinde yurdunda yeni bir güne başlayan koca bir halk, Ezidi Kürtler, yaklaşık bir aydır başka bir sabaha uyanıyor. 

"Esasında, IŞİD Rabia'ya saldırdığında hissettik, ve tedirgindik artık, sıra bize de geliyordu" diyerek o günleri anlatan Seve'nin sözünü Delal kesiyor, "Ama bu denli olabileceğini hiç düşünmemiştik ki, 'IŞİD geldi' dediklerinde öylece koşarak çıktık evimizden, telefonlarımızı bile almamışız. "Nasıl olsa birazdan döneriz" diye. Dedik, 'Peşmerge IŞİD'i püskürtür, bir iki saate geri döneriz...' 1 ay oldu!"

Hayal kırıklığıyla dolu cümlelerdi bunlar. Yoruma gerek yok;

"Biz, peşmerge IŞİD ile çatışıyor sanıyorduk, oysa peşmerge Şengal'i bizden önce terk etmiş. Bir çok aile, kaçmış olmasına rağmen, peşmergeye güvenip geri dönünce o katillerin eline düştü. Esir alındı ya da öldürüldü..."

GERİLLA BİZİ GÖNDERMEK İSTEMEDİ

Yol boyunca ölen onlarca kadın, doğan ve hayata tutunamayan bebekler, susuzluk, kronik ya da tetiklenen hastalıklar, geride kalan dünyaları... Birbirinin benzeri, aynı yakıcılıkta onlarca cümle kuruyor, Delal, Cane, Buşra, Nura, Seve. En büyüğünün yaşı, en fazla 20. Bir evleri, odaları, okulları, mahalleleri, arkadaşları, kitapları, boyaları, fotoğraf makineleri, çay bahçeleri vardı ve şimdi bir şantiye alanına kurulmuş yeni yaşam alanlarında eskisi gibi olmayacak bu hayatı sorgulayarak, daha politik ve öfkeli sesleriyle yürüyorlar.

O öfke, "Bize burada okul açıldığında Arapça ders vermesinler, Arap olan yerlere de bizi göndermesinler" de dedirtiyor sert bir şekilde.

2 gece gerillalar tarafından misafir edilmişler;

"Gerilla görmek bir hayaldi, ellerinden su içtik. Bizi göndermek istemediler, 'Kalın misafirimiz olun' dediler, onları gözlerinden öptük."

Kalmak istemeyişlerinin asıl nedenini, 'Irak sınırında olmak istememek'le açıklıyorlar. Her cümlelerini, "Geri dönemeyelim de..." ümidiyle bitiriyorlar.

Şırnak'ta rahat olduklarının altını özellikle çiziyorlar. Zira, başta Şırnak olmak üzere Botan Bölgesi ve Güney Kürdistan arasında sonuncusu Körfez Savaşı'nda olmak üzere son 200 yılda afet, kıtlık, savaş gibi sebeplerle onlarca kez karşılıklı göç yaşandı. Bugün Şengal'den kaçarak Şırnak'a sığınan bir aile, "Dedelerimiz 200 yıl evvel buradan Şengal'e gelmiş, biz geri döndük" diyor. Bir nevi yurduna dönmüş gibi hissedenler çoğunlukta.

IŞİD'İN ELİNDEKİ 500 GENÇ KADIN

IŞİD'in elinde esir bulunan onlarca arkadaşları var. Besra bunlardan biri. 50 kişilik ailesinden bir tek Besra hayatta. Bir de çalışmak için Duhok'a giden abisi. Nişanlısı haber alamadıkları Besra'dan umudu kesmek üzereyken, bir telefon alıyor. Besra, Telafer'de IŞİD'e ait hapishanelerde tutulduğunu söylüyor. Besra'nın verdiği bilgiye göre; kendisi gibi 500 genç kadın kurtarılmayı bekliyor.

GERİ DÖNMEYELİM DE NE OLURSA OLSUN

Onlar için planlanan, düşünülen, gerçekleştirilen, hayal edilen onlarca fikir var. Bunlardan haberleri olup olmadıklarını konuştuk. Ekolojik köy fikrine nasıl bakıyorsunuz? diye sorduğumda şu yanıtı alıyorum; "Arkadaşlar burada bizim rahatımız için herşeyi yapıyorlar. Daha fazla ne yapabilirler bilmiyoruz. Bize göre, Şengal'e geri dönmeyelim de ne olursa olsun. Herşeye hazırız" diyorlar. Ekolojik köy fikri ise özellikle genç kadınları heyecanlandırıyor.

Şengal'deki yaşamlarında sosyal hayatlarını tarif ederken yüzleri gülüyor. Şimdi ise, yerleşkede yapacak pek bir şeyleri yok. Zira, kendilerine ait hiç bir eşyaları yok.

Neler yapabileceklerini onlar da bize soruyorlar. Kendi hikayelerini yazmak, resmetmek, bu hayatı fotoğraflamak şuan akıllarından geçen şeylerden bazıları.

Kadınlar, her kelimlerinde hissedilen öfkeyi, ihaneti, mücadele azmini pratiğe dökmek niyetinde. Bu anlamda, kadın örgütlerine de büyük iş düşüyor. Onlarından dilinden anlayan, kadınlar lazım...

"BİZ İYİYİZ AMA YAŞLILARIMIZ KÖTÜ"

Tüm bu yaşananların psikolojik etkileri başlı başına üzerine eğilinmesi gereken bir konu. Her ne kadar, kamp alanında yaşam olabildiğince sağlıklı bir yönde ilerliyor olsa da, 1 günde değişen bir hayatı kolayca kotarabildiklerini söyleyemeyiz. Durup dururken ağlama krizleri yaşadıklarını dile getiriyorlar. Görüyoruz da, zira bir araya gelip sohbet ettiğimiz ortamlarda, bu duyguların hepsine rastlanıyor.

"İlk günler daha zordu" diyor Cane, "İlk başlarda birbirimizle durduk yere tartışıyorduk. Çok gergindik. Sadece 'geldik, bitti' değil ki! Her yeni gelen aile, geride kimlerin kaldığını, kimlerin öldüğünü anlatıyor." Her yeni hikaye kendi hikayelerini hatırlatıyor. Öfkeleri çoğalıyor...

"Biz yine iyiyiz, ama yaşlılarımızın psikolojisi iyi değil. Diyorlar ki; 'Keşke Halepçe'de olduğu gibi üzerimize bomba yağsaydı da, yerimizde yurdumuzda ölseydik!"

Bu cümlenin ağırlığını bir diğeri takip ediyor; "Önce Arap komşularımız yağmaladı evlerimizi, en yakın tanıdıklarımız o çetelere destek verdi. Her yönden ihanete uğramış hissediyoruz."

HELİKOPTER TACİZİ

Gün boyu, kamp alanı üzerinden geçen helikopterin sesi altında hayat sürüyorlar. Alçaktan, özellikle yardımlar dağıtıldığı, yemekler yendiği saatlerde, gece boyunca kesintisiz askeri helikopter yerleşke alanı üzerinde kimi zaman dairler çizerek, geçişler yaparak tur atıyor. "Ya sabır" çektiriyor!

KAMP DEĞİL KOMÜN, MÜLTECİ DEĞİL HALK!

Yaklaşık 1 ay önce, Şengal Dağı eteklerinde IŞİD'in gerçekleştirdiği katliamlar sonrasında yollara düşerek kimi Rojava'ya, kimi Irak'ın diğer bölgelerine, yaklaşık 30 bini de Kuzey Kürdistan'a düşürdü yolunu.

Habur'dan pasaportla girişi yapılanlara Silopi'de ilk yerleşim alanı kuruldu ancak pasaportsuzlar merak konusuydu. Tarih boyunca onlarca kez karşılıklı göç edilen hat, Roboski sınır hattı, bu kez Güney'den Kuzey'e taşıdı aynı halkı.

İran sınırına doğru gidemezlerdi, Ezidiler'di. Zaten İslam adı altında bir katliamdan geçmişlerdi. Roboski sınır hattına kadar PKK'liler eşliğinde gelebilen halkın, sorgusuz sualsiz Hakkari yönüne değil, Şırnak'a yönelmelerinin sebebi bu.

İlk günler o hattaki okullarda, yer açılan boş binalarda, evlerde kalan aileler; Uludere, Ortabağ, Yemişli ve Şenoba'da konakladı. Şırnak merkeze yakın, Van yolu üzerinde kurulan yerleşim alanı ile son 10 gündür aktarımlar daha sağlıklı.

Şırnak'ta 2 yerleşke kuruldu. Biri yeni Van Yolu inşaatının şantiye alanında hazır bulunan ofisler, çadırlar kullanılarak yapılmış. Diğeri ise, Cudi Dağı eteğinde, Maden Ocağı alanındaki işçi yerleşim alanı kullanılarak.

Mesut, Yahya, Berivan ve Zozan. 4 kişilik bir komisyonun kemik kadrosu. Depo, mutfak, sağlık, bilgi işlem, güvenlik alanında ayrı ayrı ekipler kuran bu 4 kişi, Şırnak il sınırındaki iki yerleşkedeki toplam 6 bin insanın her türlü ihtiyacını karşılamakla görevli ve  yerleşkelerin her metrekaresine hakim.

Başından beri süren bir yanlışın altını çizme niteliğinde şöyle konuşuyor Mesut, "Kamp değil, komün diyoruz. Mülteci, sığınmacı, misafir kelimeleri kesinlikle yasak. Şırnak halkı henüz belleğinden silemeyecek kadar yakın bir tarihte aynı yolları yalın ayak aşmış, aynı yollarda ölmüş bir halk. Onları bizden iyi anlayan olmaz!"

GÖNÜLLÜ DOKTOR VE HEMŞİRELER BEKLENİYOR

Bilgi İşlem Merkezi'nden içeri girince, her odanın kapısında Kürtçe ve Arapça yönlendirme işaretlerini görüyoruz. Özellikle bir kapının önüde yoğunluk dikkatimizi çekiyor.

Neşe, hemşire. Aslen Eruh'lu, Ankara'da yaşayan emekli bir sağlıkçı. Haberleri okuyunca yola düşüp gelmiş. Bazen tek kalıyor, bazen gönüllü başka arkadaşlarla mesai değiştiriyor. Bölge eczanelerinin her biri, her gün yerleşkelerin ilaç ihtiyacını karşılıyor. Ancak, gerek tıbbi malzemelerin saklanma koşulları için yeterli teknoloji gerek sağlıkçı sorumlulara fazlasıyla ihtiyaç var. Özellikle doktor ve kadın ve çocuk sağlık uzmanlarına. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 07 Eylül 2014, 18:47
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER