Kayıp yakınları 5 merkezde eylemdeydi

Kayıp yakınları, Amed, Cizre, Batman ve Yüksekova’da eylemdeydi.

Kayıp yakınları 5 merkezde eylemdeydi
Kayıp yakınları, Amed, Cizre, Batman ve Yüksekova’da eylemdeydi. Amed’de koruculuğu reddettiği için gözaltında katledilen Mustafa Erzik’in, Cizre’de 1989 yılında karakola çağrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin
Teymurtaş'ın, Yüksekova’da ise Sait Akın'ın akıbetini sordu. Kayıp yakınları İzmir'de de eylemdeydi.


AMED

İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 303’üncüsü Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi.

Eyleme İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, Mezopotamya’da Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticileri, KESK’li yöneticiler, Belediye-İş Sendikası, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Amed’in Silvan ilçesinde askerlerin düzenlediği köy baskınında, koruculuk dayatmalarına karşı direndiği için gözaltına alınan ve katledilen Mustafa Erzik’in akıbeti soruldu, katillerinin de bulunması talep edildi.

Eylem öncesi bir konuşma yapan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Şube Başkanı Raci Bilici, ‘Kürdistan’da yürütülen kirli bir savaşın sonucu olarak binlerce insanın kaybedildiğini ve işkence ile vahşi bir biçimde katledildiğini, dolayısıyla insanlığa karşı suç işlediğini belirtti. Bilici, bu suçu işleyenin ve sorumlusunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu ifade ederek, devletin kayıplar gerçeği ile yüzleşmesini ve kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılmasını istedi. Devletin kayıp yakınlarına özür borcu olduğunu dile getiren Bilici, yüzleşme ve özür gerçekleşmediği sürece mücadeleye etmeye kararlı bir biçimde devam edeceklerini kaydetti.

Güncel gelişmelere yönelikte açıklamalarda bulunan Bilici, devletin çözüm sürecine yönelik yaklaşımının kaygı verici olduğunu belirtti. Hükümetin çıkarmaya hazırladığı ‘kamu güvenliği yasası’nı eleştiren Bilici, yasanın güvenlik güçlerine keyfi insan öldürme ve ihlal gerçekleştirme yetkisi tanıdığına işaret etti. Bölgedeki güvenliğin özgürlükleri geliştirerek sağlanabileceğine dikkat çeken Bilici “Siz güvenliği ancak, bireysel ve kolektif hakları iade ederek, evrensel değerler ve adalet ile tesis edebilirsiniz. Kayıplarımızı bularak, geçmişle yüzleşerek Kürdistan’da güvenliği sağlayabilirsiniz. Askeri tedbirler ve güvenlik politikaları ile sağlayabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz” diye konuştu.

Dicle’de Şeyh Sait mezarlığına yapılan saldırı ile ilgili konuşmasını sürdüren Bilici “Siz bu yetkileri güvenlik güçlerine verirseniz, keyfi bir şekilde insan öldürürler, Kürtlerin şehitliklerine, mezarlıklarına saldırırlar. Dicle’de gece Şeyh Sait Şehitlik Mezarlığı’na saldırmışlar. Biz bunu kınıyoruz. Bunlar Kürtlerin değerleridir. Bunlar bu coğrafyada yaşayan halkların değerleridir. Siz bunlara saldırı yapamazsınız, saygı duymak zorundasınız. İşte çözüm süreci, tam da budur. Saygı göstermediğiniz sürece çözüm süreci gelişmez” diye konuştu. Bilici, Urfa’da Başbakan Ahmet Davutoğlu ile STK temsilcileri olarak yaptıkları görüşmede, güvenlik yasası ile ilgili kaygılarını aktardıklarını belirtti.

Bilici’nin konuşması ardından İHD Amed Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Üyesi Av Abdullah Zeytun, Eylemde, 1994 yılında Silvan’da askerlerin düzenlediği köy baskınında, koruculuk dayatmalarına karşı direndiği için gözaltına alınan ve katledilen Mustafa Erzik’in hikayesini paylaştı. Zeytun şunları belirtti: “Şerife Erzik eşi Mustafa Erzik’in katledilmesine ilişkin şu anlatım ve beyanlarda bulunmuştur: ‘Eşim koruculuğu kabul etmediği için sürekli gözaltına alınıyordu. Korucu olması için baskılar artmıştı. Bu baskılar nedeniyle köyde yaşayamaz hale gelmiştik. Bu nedenle komşu köylerdeki tarlalarda tütün ekerek geçimimizi sağlamaya çalışıyorduk. 

Mayıs ayıydı. Askerler köye baskın yaptı. Köyümüzü ve sahip olduğumuz her şeyi yaktılar. Eşimi de panzere koyup götürdüler. Akşam panzerlerle geri döndüklerinde, panzerlerin yanına gittiğimizde eşimin sadece ayakkabısının bir tekini gördüm.  3 gün boyunca tüm karakol ve hastaneleri aradım ancak eşimden haber alamadım.

4’ üncü günde cesedini suyun içinde bulduk. Cesedi bulduğumuzda, eşim taranıp öldürüldükten sonra, panzere bağlayıp sürüklemişlerdi. Diğer ayakkabısını da bulduk.  Ayakkabısının bulunduğu yerde öldürülmüştü. Cesedini bile bize vermediler. Kendileri gömdü, gömmemize izin vermediler’.”

Yapılan konuşmaların ardından Erzik ve tüm kayıplar anısına 5 dakika oturma eylemi yapıldı.

CİZRE

Şırnak'ın Cizre ilçesinde gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin aydınlatılması amacıyla her hafta eylem yapan Dayîkên Şemîyê (Cumartesi Anneleri) bu hafta 311'nci kez Sonat Sokağı'nda bir araya geldi. 1990'lı yılarda kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıyan aileler, kayıpların resimlerinin bulunduğu pankartı açtı.

Bu hafta gerçekleşen eyleme, MEYA-DER, İHD ve Barış Anneleri Meclisi üyeleri katılarak destek verdi. Her hafta bir kayıp hikâyesinin anlatıldığı eylemde bu hafta, 1989 yılında Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Boncuk (Hêtma) köyünde askerlerin karakola çağırmasının ardından bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Teymurtaş'ın hikayesini eşi Fatma Teymurtaş anlattı. 

"Karakola çağrılan eşimden 26 yıldır bir daha haber alamadım" diyen Teymurtaş, "Eşimin kemiklerin bulunmasını ve faillerin yargılanmasını istiyoruz. Erdoğan'ın annesi yaşamını yitirdiğinde gözyaşları döktü. Her Cuma günü yaşlı annesinin mezarını ziyaret ediyor. Bizler insan değil miyiz? Yaşlı ananı ziyaret ediyorsun da bizlerin genç yaşta kaybettiğimiz yakınlarımızın mezarlarının dahi nerde olduğunu bilmiyoruz. Vicdanın ve insafın varsa yıllardır bu duvar diplerinde adalet arayan insanlara çocukların veya eşlerinin kemiklerini versin. Bizimde başında dua okuyacak bir mezarımız olur. Yaşatılan tüm bu acılara rağmen mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz, kanımızın son damlasına kadar adalet arayışımızı sürdüreceğiz. Katillerden hesap soruluncaya, bu ülkeye adalet gelinceye kadar bu davanın takipçisi olacağız" dedi. 

Ardından söz alan İHD üyesi Abdulkerim Pusat, yıllar önce devletin kurduğu timler tarafından infaz edilen bu insanların kemiklerinin bulunması ve adaletin sağlanması için yine bu insanların burada toplandığını belirterek, bu güne kadar devlet yetkilileri tarafından kaybedilen ve faili mechul cinayetlerle kurban giden bu insanlar hakkında tek bir açıklama dahi yapılmadığını hatırlattı. 

Yapılan konuşmaların ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı. 

BATMAN

Batman'da da İHD üyeleri ve kayıp yakınları, "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta düzenledikleri eylem için yine Atatürk Parkı'nda bir araya geldi. Eyleme MEYA-DER, KURDİ-DER, bazı sivil toplum örgütleri temsilcileri ve halk  katıldı. Kayıp yakınları bu haftada ellerinde yakınlarına ait fotoğraflarıyla adalet talebinde bulundu. İHD Batman Şube Başkanı Mehmet Bagatır, eylemde yaptığı konuşmada, her hafta çocuklarının akıbetlerini öğrenmek isteyen annelerin sesinin bu devlet tarafından duyulmadığını belirterek, Mardin Kızıltepe'de henüz 18 yaşındayken JİTEM tarafından katledilmesinden 20 yıl sonra ailesinin kemiklerine ulaştığı Abdurrahman Olcay'a dikkat çekti.

Bagatır, "Yıllardır küçük yaşlardaki çocuklar hem kaybedildi hem de katledildi. Yıllardır bu çocukların akıbetleri bilinmiyor. Bu anneler her hafta her yerde çocuklarını arıyorlar. Biz buradan her hafta olduğu gibi devlete çağrılarda bulunuyoruz. Artık bu sorunu çözsünler" dedi. 

Bagatır'ın açıklamasının ardından konuşan İHD üyesi Fahrettin Asutay ise 1990'lı yıllarda kaybedilen veya katledilen kayıpların karanlıktan bir an önce aydınlığa çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, kayıpların akıbetinin açığa çıkarılmaması durumunda çözüm yönünde adımlar atılmasının zor olduğunu belirtti. Yapılan konuşmalar sonrası bu haftaki eylemde kısa süreli oturma eylemi ile sona erdi.

YÜKSEKOVA

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde ise, kayıp yakınları ile İHD temsilcileri, 35'inci kez Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Yüksekova Şube Temsilcisi Muhyettin Ünal, Kobanê'de sabah saatlerinde yeniden şiddetlenen çatışmaları hatırlatarak, Kobanê halkına sahip çıkma çağrısında bulundu. Yüksekova'da son 2 aydan beri yaşananlara da değinen Ünal, polisiye uygulamaları kaygıyla izlediklerini belirterek, "İlçemizde hemen her gün bir insan hakkı ihlali yaşanıyor. Yaşananlarla ilgili kaymakam ve emniyet yetkilileriyle yapılan görüşmelerden sonuç alamıyoruz" dedi. Ünal konuşmasını hasta tutsakların serbest bırakılması çağrısıyla tamamladı. 

İHD yöneticisi Tayyup Canan, 1995 yılında ilçeye bağlı Karlı (Befircan) köyünde askerler tarafından sığınağa bırakılarak öldürülen Sait Akın'ın katlediliş hikayesini anlattı. Yüksekova Dağ Komando Taburu'nda görev yapan Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul'un komutasındaki askerlerin, köye baskın düzenledikten sonra tüm erkek ve kadınları köy meydanında topladığını ve ağır işkencelerden geçirdiğini dile getiren Canan, "Köyde sığınak olduğunu göstermemeleri halinde köylüleri patosa atacaklarını söylediler" dedi. Köyde tespit edilen sığınakta 4 gerillanın katledildiğini belirten Canan, aynı gün Sait Akın'ın sığınağa konulduğunu ve sığınağın bombayla patlatıldığını söyledi. 

Patlama sonrası köylülerin, Akın'a ait ceset parçalarını toplayarak, hastaneye getirdiğini ve ardından aynı bölgede defnettiğini dile getiren Canan, konuya dair yapılan suç duyurusunda bugüne kadar hiçbir gelişmenin yaşanmadığına vurgu yaptı.

Açıklama yapılan 5 dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.

İZMİR 

İHD İzmir Şubesi, gözaltında kaybedilenlerin faillerinin bulunması amacıyla Konak Eski Sümerbank önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. "Kayıplar belli failler nerede" yazılı pankartın yanı sıra çeşitli tarihlerde gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu dövizlerin taşındığı eylemde, 21 Şubat 1993 tarihinde "Acil hasta" var denilerek çağrılan İHD üyesi Dr. Hasan Kaya'nın ve İHD Elazığ Şube Başkanı Av. Metin Can'ın failleri soruldu. 

Grup adına basına açıklamayı okuyan İHD Ege Bölge Temsilcisi Av. Ali Aydın, 21 Şubat 1993 tarihinde saat 19.00 sıralarında Dr. Hasan Kaya'nın "Acil bir hasta var" denilerek çağrıldığını ve Kaya'nın can güvenliğinden endişe ettiğini bu nedenle Şube Başkanı Metin Cansız'la birlikte gittiğini ifade ederek, "Eve dönememeleri üzerine ailesi savcılığa ve Emniyet Müdürlüğü'ne başvurdu. Ancak kendilerinden bir daha haber alınamadı" dedi.

Bütün yetkili makamlara yapılan başvurularda "Biz de değil, biz almadık" cevabı alındığını kaydeden Aydın, bir gün sonra ayakkabılarının bürolarına yakın bir yere atıldığını söyledi. Aydın, Kaya ve Can'a işkence edildiğini ve ailelerinin arınarak işkence seslerinin dinletildiğini dile getiren Aydın, İHD'den bir heyetin Ankara'ya giderek dönemin İçişler Bakanı İsmet Sezgin ile görüştüğünü ve Sezgin'in heyete "Endişe etmeyin bırakılacaklar" dediğini hatırlattı. Aydın, "Ancak neyazık ki, 26 Şubat 1993 günü elleri arkadan bağlı ve işkence edilmiş bedenleri Tunceli'de Dindar Köprüsü'nün altında ölü olarak bulundu" diye konuştu. JİTEM mensubu Abdülkadir Aygan itiraflarında Mahmut Yıldırım (Yeşil) ve Mesut Mehmetoğlıu (Hazrolu) adlı JİTEM elamanlarının Can ve Kaya'yı işkence ederek öldürdüğünü anlattığını söyleyen Aydın, ancak bugüne kadar bilinen faillere ulaşma ve yargılanmalarını sağlama konusunda devletin hiç bir şey yapmadığını söyledi.

Eylem yapılan 5 dakikalık oturma eylemi ile sona erdi. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 30 Kasım 2014, 12:09
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER