Silah sesleri arasında kadınların barış çığlığı

"Bu ülkede yaşayan halklar, görseler burada yaşadıklarımızı, hiçbiri göz yummaz bu zulme” sözleriyle tuttuğunda kolumu Varto’da bir kadın, gözlerindeki ‘acıyı ve umudu’ hangi sözcüklere sığdırsam da anlatsam diye düşündüm.

Silah sesleri arasında kadınların barış çığlığı
"Bu ülkede yaşayan halklar, görseler burada yaşadıklarımızı, hiçbiri göz yummaz bu zulme” sözleriyle tuttuğunda kolumu Varto’da bir kadın, gözlerindeki ‘acıyı ve umudu’ hangi sözcüklere sığdırsam da anlatsam diye düşündüm.


Silopi, Silvan, Varto, Lice… Silah sesleri arasında kadınlar barış çığlığı atıyor, duyuyor musunuz? Ülkenin dört bir yanında kadınlar “susmayacağız” diyorlar, “barışa ihtiyacımız var” diyorlar, “savaşa hayır”da birleştirdikleri elleriyle, bu sesi duymayanlara da duyurmak için düşüyorlar yollara…  Ateşin düştüğü topraklarda, o ateşte yıllardır neler yaşandığını en iyi bilen, bedeller ödeyen, canını veren, canından öte sevdiklerini toprağa gömen ama her yasında inatla, inanmışlıkla “barış” diyen, kimi zaman bedenini o ateşe kalkan eden, kimi zaman da önünde kurulan barikatlara yürüyüp, üzerine doğrulmuş silahları tutanlara “Biz barışı senin için de istiyoruz” diyebilen kadınlarla buluşuyorlar.
Silopi’de yaşananları yerinde incelemek üzere Kadın Özgürlük Meclisinin çağrısıyla yola çıkan, içlerinde kadın gazetecilerin, vekillerin ve kadın örgütlerinden temsilcilerin olduğu heyetimiz, Silvan’dan gelen haberler üzerine yolunu önce oraya çevirdi. Çok zor koşullarda Silvan’a girebilen heyette yer alan Milletvekili Filiz Kerestecioğlu “içeri”yi şöyle anlattı yaptığımız basın toplantısında:  “Silvan’a baktığımızda kapısı kapanmış büyük bir şehir gibi ve insan diyor ki bir ülke ve bir halk aynı hikayeyi kaç kere yaşar. Gerçekten artık yaşamak istenmediğimiz şeyler bunlar. Belediyeye gittik itfaiyecilerle konuştuk. Yakılan evlerin olduğunu öğrendik. Ondan sonra Kaymakam ile görüştük. Kaymakamın henüz bir hafta önce geldiğini öğrendik kendisinden. Silvan’a hakim olmadığını belirtti. İki üç mahallede çatışmalar var insanlar evlerine gıda alamıyor. Küçük çocuklar var o çocuklara süt ulaştırılamıyor.”
Silvan’da durum buydu, ve yönümüzü Varto’ya çevirdiğimizde benzer hikayelerle karşılaşacağımızı da çok iyi biliyorduk.

‘BAŞIMI HİÇ EĞMEYECEĞİM VE ANLATACAĞIM’

Oldukça kalabalık bir kadın grubuyla gittiğimiz Varto’da, insanlara ‘kıyameti’ yaşattıkları gün olan 16 Ağustos’un karanlığında, öldüğü bile ancak bir gün sonra öğrenilebilen Rahmi Kızıltaş’ın annesiyle buluşuyoruz. Alagöz köyünde yaşayan Rahmi ve kuzeni çatışmanın ortasında kaldıklarında, aileleri onları aramak için bile bir gün boyu dışarı çıkamamış. “Ertesi gün cesaret aldık, çıktık aramaya” diyor Rahmi’nin annesi, sonrası ise haberlerde tanıklık ederken bile bakmaktan rahatsız olduğumuz ağaç dallarından toplanan ceset parçaları… Rahmi 1979, kuzeni Abdullah Toprak ise 1989 doğumlu. İkisi de inşaat işçisi, ikisi de “terörist” diye düştü kayıtlara!
“Yüreğimize düşen acı onların da yüreğine düşsün” diyen bir ananın feryadı, “Babamı öldürdüler, Allah onların da belasını versin” diyecek kadar büyümek zorunda kalan kız çocuğunun öfkesiyle birleştiğinde, gözlerden akan yaşta buluşuyoruz ilkin… Sonrasında ise hepimizde barışa dair umudu pekiştiren, ama bunun için daha çok mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatan sözler dökülüyor yine aynı acılı ananın dudaklarından: “Başımı hiç eğmeyeceğim ve anlatacağım”
Her tanıklık yeni bir sorumluluk yüklüyor insana. Anlatacağız!

‘BİZ NE ETTİK Kİ BUNLARA, EVİMİZİ BAŞIMIZA YIKTILAR’

Memiş ailesinin dramı, oğullarının olayı anlatırken halen titreyen çenesinde fotoğraflanıyor zihnimde. Aile içerideyken yanmaya başlayan evden şans eseri sağ kurtulan anne-oğul, “Biz ne ettik ki bunlara, evimizi başımıza yıktılar” diyorlar. Operasyon gecesi saat 2 ile 3 arası namaz kılmaya kalktığını söyleyen annenin, yangını fark etmesiyle kurtulmuşlar ya belli ki atamamışlar üzerlerinden şoku. Kadın ağlıyor anlatırken, oğlu ise çenesi titreyerek anlatıyor, “Ben kendimi dışarı attım, tavan çöktü.” Çıktıklarında ise “kafasını uzatana ateş eden” özel harekat timleri halen sokaktaymış, iki ateş arasında can pazarı!
Yanan evin az ilerisinde 55 kurşun isabet ettiği söylenen bir başka evin duvarlarında kurşun delikleri, 15-20 metre mesafeden ateş edildiğini söyleyen tanıklar… “Kim yaşıyor bu evde?” diye soruyorum, akrabaları olduğunu söyleyen biri yanıtlıyor, “5 çocukları olan, gariban bir aile.” Sonra kapının kilidini yokluyor, “Gitmişler” diyor, sanki gidişlerini mazur görmek için de ekliyor “5 çocukla, yere yatıp zor kurtuldular o kadar kurşundan. Ben kendim 55 tane saydım, yarısı da içeri isabet etmiş.”

‘BURALARDAN GİDELİM İSTİYORLAR’

Alagöz köyünde akşam saatlerinde canlı kalkan olmak için kurulan barış çadırına gitmek üzere olan bir kadın, “Burada AKP’ye hiç oy çıkmadı ya intikam alıyorlar şimdi” diye hızlıca anlatıyor olan biteni. Düzce’den gelmiş, kardeşleri Varto’da yaşıyor, “Duramazdım orada, her gün başlarına ne geldi diye merak ederken. Ama işimiz de var, gitmek zorundayız, mecbur kardeşlerimi götüreceğim” diyor. “Bu yaşattıklarıyla buraları boşaltmayı hedeflediklerini” anlatıyor, başka gidenler, hatta gitmeyi düşünenler de olmuş.

SEN DE SES VER!

Yaşanan dehşetin üzerinden üç gün geçmiş ama insanların yüzünde halen saldırıların şoku hissediliyor. Göstermek istiyorlar yaşadıklarını, kendileri de hayatta kaldıklarına şaşırarak anlatıyor her biri tanık olduklarını. Taranmış, yanmış evler, kırılmış camlar… Bir taraftan yaşamı yeniden kurmaya çalışmanın telaşıyla tamirat işleri yapılıyor Varto’nun sokaklarında, bir yandan da ilçeye gelen kadınların öncülüğünde moral yürüyüşü. Kadın Özgürlük Meclisi, Eş Genel Başkanı ve milletvekillerinden oluşan HDP heyeti, KESK, DİSK temsilcileri, gazeteciler, kadın örgütlerinden, siyasi partilerden temsilciler ve barış talebinde ortaklaşan tek tek kadınların oluşturduğu büyük kadın yürüyüşünde deliniyor ilçeyi kaplayan ölüm sessizliği. Sloganlarla dağılıyor sanki enkazın umutsuzluğu. “Jin jiyan azadi / Kadın yaşam özgürlük” sesleri yankılanırken Varto’nun sokaklarında, dayanışmanın gücü, herkese umut oluyor. Kız kardeşlerin buluşan elleriyle inşa edilecekse barış, Varto’da bunun en güzel örneği yaşanıyor. Evet, ‘90’lı yılların bildik kirli savaş politikaları yeniden hayata geçirilmiş. Ama o yılların aksine,  Ankara’dan, İstanbul’dan kadınlar ses veriyor Varto’nun, Silvan’ın, Lice’nin sesine…

ARTIK HEPİMİZ TANIĞIZ!

Heyette yer alan HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Silvan’a zorlukla giren az sayıdaki kadından biriydi. Silvan’da yaptıkları görüşmeleri ve izlenimlerini şöyle aktardı:
“Silopi’ye gitmek üzere yola çıktık. Fakat Silvan’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ve operasyonların başladığı haberleri üzerine Silvan’a yönelmek durumunda kaldık. Silvan’ın girişinde özel harekat polisleri akrep ve tomalarla yolu kapatmıştı. İlçeye giriş ve çıkışlara müsaade edilmiyor, babasının cenazesini almak için şehir dışından gelen bir kadının bile ilçeye girmesine izin verilmiyordu. Bölgede internet ve telefon bağlantıları, su, elektrik kesilmişti. Halk akrabalarından haber alamıyor, ilçe girişlerinde bekliyor, gece 01.30’dan itibaren akrabalarıyla irtibatlarının kesildiğini söylüyordu. Özel harekat polislerinin görüştüğü kaymakam, ilçeye yalnızca milletvekillerinin girişine izin verdi. Silvan’a vardığımızda Silvan hayalet şehir gibiydi. Sokaklar, akrepler, tomalar ve zırhlı araçlarla doluydu. Arada sokağa çıkan çocukları bile tomalar suyla dağıtıyordu. Arabalarda gaz fişeklerinin izleri vardı. Çatışmaların yoğun yaşandığı birkaç mahallede ise özellikle sivil halkın durumu çok zordu. Bölge halkı, apartmanların üstüne keskin nişancıların yerleştiğini, başından vurularak hayatını kaybeden Serhat Bilen’in bu keskin nişancılar tarafından hedef alındığını söyledi. Ayrıca 55 yaşlarında kalp krizi geçiren bir vatandaşımız ambulans bölgeye girmediği için maalesef dün gece evinde yaşamını yitirmişti. Barış ihtimalini yok eden bu savaşın ‘90’lardaki imha politikalarından farkı; özellikle Kürt halkına yönelik bu saldırılara artık hepimizin tanık olması! Ayrıca asker cenazelerinde ailelerin gösterdikleri tepkilerin de ‘90’lardan çok farklı olduğunu görüyoruz. Yine dün, sessizce yaklaşan bir polisin ‘Lütfen bu savaşı yukarıdan durdurmak için bir şeyler yapın’ sözleri de iç acıtıcıydı.  Herkes Silvan, Varto, Şemdinli... halkını yalnız bırakmazsa ve savaşa hayır derse bu savaş bitebilir. İnanıyorum ki kadınlar bu barışı inşa edecek gücün taşıyıcısı olacaklar.”

‘BURALARIN KOBANÊ’DEN, BUNLARI YAPANLARIN IŞİD’DEN FARKI YOK’

Hangi yöne baksak, benzer hikayeleri olan benzer görüntüler takılıyor gözümüze. Görüntüler, söylemlerin önüne geçiyor, kısa cümleler yaşanılanı anlamaya yetiyor: “Kobanê’den farksız şimdi burası,  ama bunlar, IŞİD’den de beter!”

Bir gün önce Silvan girişinde adeta bir katliamı engellemek için “barış nöbeti” tutulurken duyduklarım geliyor aklıma, “Silvan, şu anda Kobanê gibi oldu. Bir farkları yok zaten bize bunu yapanlarla IŞİD’lilerin.” Kobanê derken sadece saldırılar ve yaşanan acılar değil elbette akıllara gelen. Kobanê deyince “kadın direnişi” geliyor akla, gericiliğin, barbarlığın en vahşi saldırılarını, bedenlerinde gerçekleştirilmek üzere ilk hedef olan kadınların, en ön saflarda örgütlenmiş direnişi geliyor…

Evet, şimdi Varto’da da Silvan’da da, hatta Kürdistan’ın kuşatma altındaki, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği diğer tüm ‘özel güvenlik bölgeleri’nde de operasyonlar sonrası ortaya çıkan manzara, Kobanê’deki savaş görüntülerini çağrıştırıyor. Ama işte kadınlar yine direniyor. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, savaşın yakıcılığında düşman görülene karşı üstünlüğünü erkekliğiyle pekiştirmeye çalışan zihniyetin karşısında kadınlar, özgür ve eşit bir dünya hayallerinin ancak “barış” olursa mümkün olacağının farkındalar. Onlarca kadını kilometrelerce uzaktan getiren, öldürülmesi yetmeyip kadınlığıyla bir kez daha vurulmaya çalışılan gerilla Ekin’in çıplak bedeninin teşhir edildiği yerde “Bedeni bedenimizdir” dedirten işte bu farkındalık. Bu farkındalık aslında, bulundukları her alanda savaşı çıkaran ve savaştan çıkar sağlamayı amaçlayan politikaları teşhir etmek için ses çıkaran “susmayacağız” diyen kadınların tencere tavalarına, ıslıklarına, zılgıtlarına sebep…  Bu farkındalık barış annelerine, kızlarının öldürüldüğü noktaya, barışın simgesi beyaz tülbentlerini attıran! / Evrensel

Güncelleme Tarihi: 23 Ağustos 2015, 20:41
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER