Suriye'deki savaşın Türkiye'deki yüzü

Adana’nın Yeşil Bağlar Mahallesi’nde boş bir arazide, çadırlar içerisinde yaşayan mülteciler, kamplara dahi alınmazken insanlık dışı koşullarda yaşamlarını sürdürüyor.

Suriye'deki savaşın Türkiye'deki yüzü
Adana’nın Yeşil Bağlar Mahallesi’nde boş bir arazide, çadırlar içerisinde yaşayan mülteciler, kamplara dahi alınmazken insanlık dışı koşullarda yaşamlarını sürdürüyor. 


Savaşta yakınlarını kaybedenler, ayrı düşenler, sınırda ve savaşta ölenler, ekinleri yakılanlar, okulu yarım kalanlar, yeraltı şehirlerinde saklanmak zorunda kalanlar, işkenceye uğrayanlar... Yakınlarının bir kısmı burada bir kısmı orada... Kadınlar yemekleri tek öğüne düşürmüş. Ne gazetelerden ne de televizyonlardan Suriye’de olup bitenleri takip edememekten yakınıyorlar. Bu durum kaygılarını artırıyor ve akıllarının orada kalmasına neden oluyor. Bunlar yetmezmiş gibi bir de Türkiye’ye kaçmak zorunda kalıp mülteci kamplarına alınmayanlar var. 

ÇAMURUN ÜSTÜNDE OTURUYORLAR

Ziyaret ettiğimiz çadırlarda, yaklaşık 150 kişi olan Nusayriler kalıyor. Reyhanlı’dan giriş yapıp Adana’ya gelmişler. Elde avuçta bir şey kalmamış. Çadırlarını çamurun üstüne kurmuşlar. Yaklaşık 150 kişinin kaldığı arsada iki çeşmeleri var. Suyu; yemeğe, kaba kaşığa, banyo yapmaya bidonlarla taşıyorlar. Bezle çevirili bir tane tuvaletleri var, sabahları sıraya giriyorlar. Banyolarını çadırın bir köşesinde yapmak zorunda kalıyorlar. Başkalarının savaşında asker olmamak için kaçan beşer bekar erkeğin kaldığı iki tane çadır var. Kendilerine göre “hayatları idam edilmiş gençler” onlar. Elçiler çadırların yolunu aşındırıyor, sabaha karşı üçte alıp işe götürüyorlar ama yevmiyelerini vermiyor. Onlardan birisi olan İbrahim Hamud, Adana’da inşaatlarda çalıştığını, sıva yaptığını, günlük yevmiyelerinin 15-20 lira olduğunu, Türkiye’de çalışanların üçte biri kadar ücret aldıklarını ve buna mecbur olduklarını söylüyor. Suriye’deyken üniversite öğrencisi olduğunu anlatan Hamud, öğretmen olacakken savaş sebebiyle ülkesinden kaçtığını, savaş bitince Suriye’ye geri dönüp öğretmenlik yapmak istediğini dile getiriyor.

SON PARALARIYLA  ÇADIR ALDILAR

Suriye’deyken terzilik ve kuaförlük yapan Muna Enat, Suriye’deki günlük yaşamlarını bize şöyle anlatıyor: “Sabah evin işini yapardım, sonra da düğün varsa, gelin başı yapılacaksa gelinin evine gidiyorduk, sokaklarda huzurlu bir şekilde dolaşabiliyorduk. Savaşla birlikte nasıl geçineceğiz, nasıl kendimizi ve çocuklarımızı savunacağız düşüncesiyle son ana kadar bekledik. Sonra diğer kaçanların Türkiye’ye geçtiğini duyunca biz de Türkiye’ye geçiş yapmak istedik.” Enat, kendilerini sınırı geçerken yakalayan ve Suriye’ye göndermek isteyen Türkiye askerlerine hasta çocuklarını göstererek “Bizi ölüme gönderiyorsunuz” diyince geçmelerine izin verilmiş. İlk Reyhanlı’dan giriş yapmışlar. Türkiye sınırını geçerken beraberinde getirmek istedikleri eşyaların geçişine askerler izin vermemiş. Ellerindeki parayla da Adana’ya gelince çadır almışlar. Şu an paraları yok. Üç çocuk annesi ve dört aylık hamile olan Enat, portakal bahçelerine çalışmaya gittiğini, yevmiyesinin eksik verildiğini dile getiriyor.

SAVAŞ BİTENE KADAR YASTAYIM

Çadırları gezerken karşılaştığımız Fatma Salim Salih isimli genç kadının anlattıklarına duygulanmamak elde değil. Salih, savaş bitip evine dönene kadar çadırdan çıkmayacağını söylüyor. Salih, bize hayatta kalabilmek için portakal bahçelerinde çalışmaya gittiğini, geri kalan zamanlarda çadırında oturup yas tuttuğunu anlatıyor. Çadırlar arasında dolaşan Toplum Sağlığı Merkezi görevlilerini görüyoruz. Görevliler rutin işlem olduğunu söylüyor ama çadır sakinlerinin isimleri ilk kez kaydediliyor. Hamile kadınların, hasta çocukların olduğu çadırlara 5 ayda sadece bir kere aşılama için gelinmiş. 

SAĞLIK AÇISINDAN BÜYÜK RİSK 

ÇAadırları ziyaret eden Adana Tabip Odası’nın yaptığı tespitleri Oda Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten’e sorduk. Koruyucu hizmetlerle ilgili sorunun çok ciddi boyutta olduğunu ifade eden Ökten, çadırlarda gebe, bebek ve çocuk izlemeleri hiç yapılmayan ya da kesintiye uğrayan, aşıları yapılmayan ya da eksik olan çok sayıda sığınmacı bulunduğunu aktarıyor. Sığınmacıların yaşam koşulları ve sağlık hizmetlerine erişimle ilgili sorunlarının, bulaşıcı hastalıklar ve salgın hastalıklar açısından büyük risk taşıdığını dile getiren Ökten, “Başta kızamık olmak üzere, şark çıbanı, ASYE, gastroenteritler, sıtma olmak üzere çocuk felci gibi eradike edilen hastalıkların görülme tehdidi vardır” diyerek risklere dikkat çekiyor. / Evrensel

Güncelleme Tarihi: 04 Şubat 2014, 15:42
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER