Tellallar ve Metin Göktepe

Haber verme ve alma, toplumsal yaşamın ilklerinden ve vazgeçilmezlerindendir. Bu durum; kendini anlatma kaygısı, toplumu bir arada tutma çabası, ortak gündemi yakalama ve ortak hareket etme gibi birçok nedenden kaynaklanabilir.

Tellallar ve Metin Göktepe
Müge TUZCUOĞLU / EVRENEL

Haber verme ve alma, toplumsal yaşamın ilklerinden ve vazgeçilmezlerindendir. Bu durum; kendini anlatma kaygısı, toplumu bir arada tutma çabası, ortak gündemi yakalama ve ortak hareket etme gibi birçok nedenden kaynaklanabilir. Bu kaygı ve çabalar, toplumların şekillenişine ve toplum inşası fikirlerine göre değişebilir. Değişmeyen tek şey ise; insanlığın bir arada yaşayan sosyal varlıklar olduğu sürece, yanındaki yöresindekinden haberdar olma ve haberdar etme ilgi ve merakıdır!

Teknolojinin ilerlemesiyle önce televizyonlara, ardından bilgisayarlara ve son olarak da cep telefonlarına kadar “düşen” haberciliğin, çılgınca takibinin bu ilgi ve meraktan başka açıklaması olmasa gerek! Gerek sosyal arkadaşlıkların, gerekse toplumsal yaşamın gündemi; İnternet ve görsel medya aracılığıyla hızla hem değişmekte, hem de “takip edilmektedir”. 


Peki gerçekten neyi haber olarak anlıyor ve neyi takip ediyoruz? Gündemi kim belirliyor? Kimlerin kalemlerine, yazılarına, gösterdiklerine bakıyoruz? Yani aradığımız ve öğrenmek istediğimiz “gerçek”, gerçekten nerede? Küçük yerleşim birimleri olan köylerde, tellalın çığırdığını deşifre edebilmek ve inanmak ne kadar da basitti! Ne zaman cebine indirdiği parayla haber sattığı, ne zaman doğruları haykırdığını belirlemek biraz daha kolaydı. Ama artık, hayatımızda ismini bile duymadığımız ülkemizin bir mahallesinin haberinden, hayatımızda hiç gitme şansımızın olmayacağı başka bir ülkenin insanlarına kadar birçok yere, habere ulaşma imkanımız var! Nasıl inanacağız?

Gazetecinin söylediğine nasıl inanacağız?


Tellal, ne söylemişti bize; “Yüce padişahımız, sizlerin daha refah içinde yaşaması için şu toprak reformunu yapmış, bu hainin ölüm fermanını vermiş…” falan da filan! Döndük baktık yaşamımıza! Toprak reformu, elimizden toprağın alınıp, köleleştirilmemiz ise, ortada bir yanlışlık var. Hain ilan edilen kişi, konu komşumuzun eşitlik isteyen oğluysa, ortada bir yanlışlık var. Yani çok uzağa gitmemiştik o zaman! Kendi yaşamımıza dönüp baktığımızda, evimizden, ailemizden, yaşamımızdan çalındığını gördüğümüz anda, tellalın para yediğini anlamıştık.


Tıpkı bugün gibi aslında! Çok uzağa gitmeden, televizyonda izlediğimiz “enflasyon düşüyor” haberinin, mutfağımızda karşılığının olmadığını gördükçe, o haberi doğrulayabileceğiz. Bir kadın cinayeti haberinin, “ağır tahrik” nedeni ile olduğunu söylediğinde “erkek” spiker, aynaya bakıp, kimin kimi tahrik ettiğini göreceğiz. Kardeşimiz, komşumuz hain ilan edildiğinde, bir kez daha kapılarını çalıp gözlerine baktığımızda anlayacağız. 


Bize gerçeği gösterecek olan gerçek yaşamdır! Paraların sıkıştırıldığı ceplerden, sıvazlanan sırtlardan, sulanan ağızlardan, ya da daha iyimser haliyle vicdan burukluğundan, “haksızlık ettik” iç kemirmesinden geçip de bize ulaşan haberlerden değil. Başını yastığa koyduğunda, muhasebesinden gönül rahatlığıyla çıkabilen gazeteciliğin temiz ellerini ayırt edebileceğiz. Gerçeği daha çok yazdıkça, gözyaşının ve kanın akmayacağının bilincinde ve yüceliğinde olan temiz yürekleri ve beyinleri ayırt edebileceğiz.


Bu halk, gazetecilere bakıyor! Her kelimesini okuyarak, duyarak, izleyerek “güzel haberler” bekliyor. Roboskî’de bütün gün haber kanallarının açık olması bundan! Diyarbakır’da her gün haber kanallarının izlenmesi bundan! Adalet isteyen annelerin, eşitlik isteyen halkların, özgürlük isteyen işçisinden kadınına, köylüsünden öğrencisine tüm insanların gözleri haberlerde! 


Karşısındaki “devlet büyüğüne” doğru soruyu sorduğunda o gazeteci, ferahladı içimiz. Mahallelimizin haklılığını ortaya çıkardığında gurur duyduk. Cesaretle konuştuğunda “Helal olsun” dedik. Tellal’ların karşısında onurlu duruşuyla fark ettik o gazetecileri. 


Bu halkın gözleri, güzel haberlerde! Ve elleri Metin’in başında. Gurur duydukları Metin’in arkasında. Metin’in gözleri ise gazetecilerin üzerinde. Can çekişen bedenin ağırlığını yüklemiş tüm gazetecilerin üzerine. 


Başını yastığa koyduğunda rahattı Metin. Yine rahat uyu! Güzel haberler getireceğiz sana…
Güncelleme Tarihi: 08 Ocak 2014, 11:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER