Türk: 'Sayın Öcalan bir kez daha tarihi fırsat sundu'

Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Türk, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın Newroz mesajıyla tarihi bir fırsat sunduğunu belirtti.

Türk: 'Sayın Öcalan bir kez daha tarihi fırsat sundu'
Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Türk, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın Newroz mesajıyla tarihi bir fırsat sunduğunu belirtti. Hükümetin acilen adım atmasını isteyen Türk, Erdoğan'ın son dönemdeki sürece dair olumsuz yaklaşımlarını da eleştirdi. Sürecin 'silah bırakma' tartışması üzerinden ele alınmasına tepki gösteren Türk, "Türkiye’de silahların kullanılmasına son verilebilir ama silahların devre dışı bırakılması Kürt halkı açısından mümkün değildir" dedi.


Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Amed Newrozu'ndaki tarihi mesajını ve çözüm sürecindeki son aşamayı ANF'ye değerlendirdi...

'MESAJ, TÜRK HÜKÜMETİNE ÖNEMLİ GÖREV YÜKLÜYOR'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Amed Newrozu'nda okunan tarihi mesajını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Öcalan, görüşmeler başladığından beri demokratik siyasetin güçlenmesi, sorunların diyalogla çözülmesi konusunda büyük bir kararlılık gösterdi. Artık gelinen aşamada halklarımızın karşı karşıya gelmemesi için önemli bir çaba içerisinde. Sayın Öcalan, silahlı mücadele ile herşeyin yapıldığına, Kürt halkının gücünü ve iradesini kanıtladığına inanıyor ve sonuçta bu sürecin mutlaka barış ile sonuçlandırılması gerektiğini biliyor. Her çatışmadan, savaştan sonra barışın kaçınılmaz olduğunu görüyor.

Sayın Öcalan, Kürt sorununun barışçıl çözümüne yaptıkları ile kapı araladı ve bu konuda çok kararlı. Sayın Öcalan, bu tarihsel fırsatın Kürt ve Türk halkının faydasına olduğunu hepimize göstermeye çalışıyor. Bir önceki Newroz’da yayımlanan mesajında Sayın Öcalan, kararlılığını ortaya koymuştu. Sayın Öcalan, tüm olumsuzluklara rağmen 2015 Newrozu'nda ortaya koyduğu, Dolmabahçe’de ortaya konulan madddelerin ruhuna uygun mesajı ile bir kez daha barış konusunda samimiyet ve isteğini gösterdi.

Sayın Öcalan, başından bu yana “Artık oturup bu sorunu çözelim” kararını verdi ve mesajları ile de bu kararlılığını  sürdürdü.

Sayın Öcalan, Ortadoğu’yu çok iyi gören ve okuyan bir isim. Ortadoğu’da etnik, dinsel ve mezhepsel çatışamaların halklarımıza ne kadar zarar verdiğini en iyi kendisi biliyor. Sayın Öcalan, geçmişten beri halkların barış ve eşitlik temelinde özgür geleceğinin öngörüyor ve bunun yolunu açmaya yönelik çalışmalarını sürdürüyor.

Halkların özgürleşmesi, geleceği paylaşması ve farklılıkların bir arada yaşaması Sayın Öcalan’ın en büyük dileğidir. Bizde aynı şeyi söylüyoruz, önemli olan tüm kimlik ve inançların özgürce bir arada yaşadığı bir projeyi hayata geçirmektir.

Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu proje ve barış talebi tüm ortadoğu halklarını derinden etkileyecek ve demokratik bir Ortadoğu’nun şekillenmesini sağlayacaktır.

Kürtler, özgür olmadan Ortadoğu’da barışın sağlanamayacağını herkesi görmelidir, Sayın Öcalan’da bunu gördüğü için Kürt sorununun artık demokratik ve barışçıl çerçevede çözümünü istiyor. Bu anlamda Sayın öcalan’In mesajı sadece Kürtleri değil,tüm bölge halklarını da etkiliyor.

Sayın Öcalan,mesajında bu isteği ve kararlılığını bir kez daha milyonlara taşıdı ve milyonlarda herkesin gördüğü gibi bu mesajı büyük bir memnuniyetle karşıladı. Mesaj, Türk hükümeti ve devletine de önemli bir görev yüklüyor. AKP hükümetinin de bir an önce milyonların kabul ettiği mesaj ve projenin gereğini yerine getirmesi gerekiyor.

'KÜRTLER SİLAHLARI İLE ONURUNU KORUYOR‘

Hükümet tarafından Sayın Öcalan’ın PKK’den koşulsuz silah bırakmasını istediği şeklinde yaratılmak istenen algıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Mesajda bu anlama gelebilecek bir şey var mıydı?

Sayın Öcalan, Türkiye’de sorunların çözümü konusunda ilerlemenin nasıl olacağını ortaya koyuyor. Silahların bırakılması, toprağa gömülmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak şöyle bir şey olabilir; Türkiye’de silahların kullanılmasına son verilebilir ama silahların devre dışı bırakılması Kürt halkı açısından mümkün değildir.

Sayın Öcalan, hiçbir zaman 'silahları bırakıyoruz' açıklamasında bulunmadı. Ortadoğu’da savaş yaşanırken, DAİŞ  gibi çete ve çetelerin varlığı göz önündeyken silah bırakmaktan söz edemeyiz. Kürtler nasıl savunmasız kalsın? HPG, YPG, YPJ direnişi olmasaydı şu anda DAİŞ’in silahlı güçleri Türkiye sınırlarını aşmış olacaktı. Kürtlerin silahı hem toprağını, onurunu hem de diğer halkları ve inançları koruyor. Şengal, Kerkük, Kobane, Afrin örnekleri varken PKK’nin silah bırakmasını düşünmek saflık olur. Hiçbir Kürt bunu kabul etmez. Sayın Öcalan, Türkiye’deki sorunun silahlı mücadeleden arındırılması için çabalıyor ama Kürtlerin ve PKK’nin tümden silahsızlandırılması gibi bir düşüncesi yoktur. Ortadoğu bataklığında Kürtler kendisini nasıl savunsun? Kürtler ile Türkler arasındaki sorun belki de en az tehlike arz eden bir sorundur ama diğer tehlikeler var ve bunun için PKK silah bırakmaz.

Hükümetin yaratmaya çalıştığı algı gerçeklikle bağdaşmıyor. Tartışmalarda PKK’nin silah bırakması gibi bir durum konuşulmuyor. PKK silah bırakmaz ama Türkiye’ye karşı silah kullanmamayı zaten başından beri istiyor ve koşulları oluşursa da gerçekleşecektir.

'PKK KONGRESİNDEN ÖNCE HÜKÜMET ADIM ATMALI'

Sayın Öcalan’ın PKK’ye kongre çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Sayın Öcalan, hükümet 10 madde konusunda adım atarsa, PKK’nin de bir kongre ile Türk devleti ile silahlı mücadeleyi sonlandırması için çağrı yaptı. PKK’nin kongre yaparak böyle bir kararı alabilmesi için önce hükümetin adım atması gerekiyor. Devlet adım atmadan PKK’nin böyle bir kongre gerçekleştirmesinin anlamı olmaz. PKK, hükümet adım atmadan silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı almaz, diye düşünüyorum. Bana göre almamalıdır da. AKP hükümeti adım atmadan PKK’nin kongre kararı ile silahlı mücadeleyi bitirmesi beklenmez.

'EŞME RUHU GÜVEN VE DAYANIŞMA İFADESİDİR'

Mesajdaki “Eşme ruhu” vurgusu neyi ifade ediyor size göre?

Türk halkı ile bir geçmişimiz ve geleciğimiz var. Aramızda nasıl sıkıntılar olursa olsun, her zaman birbirimize sahip çıkabiliriz. Eşme ruhu vurgusu ile Sayın Öcalan’da bana göre bunu ifade etmek istedi. Kobane’de Kürtler olmadan Türk devleti oradan geçip milli sembollerini DAİŞ barbarlarının kontrolünden çıkaramazdı. Süleyman Şah Türbesi Kobanê’de YPG/YPJ’nin güvenliğinde getirilip Eşme köyüne gömülüyorsa bu Türk halkı ve devletinin de Kürt halkının bu değerleri koruyacağı ve zarar vermeyeceği inancından kaynaklanıyor. Sayın Öcalan, Eşme ruhu derken işte bu güven ve dayanışmayı kastediyor. Burada ortaya çıkan ruhun esas alınması ve Kürt Türk ilişkilerinin bu çerçevede oluşturulması gerektiğini ifade ediyor.

Bu anlamda bu ruhun önemli olduğunu ve geleceğin birlikte inşası için bu ruhun esas alınması gerektiğini düşünüyoruz.

ERDOĞAN NE YAPMAK İSTİYOR?

Hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çözüm sürecine ilişkin çelişkili açıklamalar geliyor. AKP’de bir parçalanma mı yaşanıyor?

Bu süreç Erdoğan’ın bilgisi dahilinde başladı. “Baldıran zehri de olsa içeceğiz” demişti. Siz bir süreç başlatıyorsanız tabii iki tarafın da talepleri olacaktır. Bu talepleri ortak bir havuzda birleştirmek gerekiyor. Şimdi Erdoğan, çıkmış “Ben İzleme Kurulu‘nu doğru bulmuyorum”, “10 maddeye karşıyım” diyor. İçine sindiremediğini, haberi olmadığını ifade ediyor. Peki, geçmişte “Baldıran zehrini içerim” diyen Cumhurbaşkanı'na soruyorum; baldıran zehirini içmek bu kadar kolay mıdır? İki tarafın taleplerini dikkate almadan, ortaklaşmadan bu sorunun çözülemeyeceğini bilmiyor muydunuz, Erdoğan?

Eğer bir halk varsa, bir sorun varsa bu sorunların da bir tarafı olur. Tek taraflı bir sorun dünyada yoktur. Bu tarafların talepleri olacaktır ve çözüm formülleri gelişecektir.

Bu açıklama ile Erdoğan, milliyetçi kesimlere hitap etmek istiyor, hükümetin üzerinde kendisinin belirleyici olduğunu göstermek istiyor. ”Ben olmadan yaprak kıpırdamaz. Bensiz bir şey olmaz” mesajı veriyor. Bunun altında Başkan olma hesapları da var. "Ben başkan olmadan sorun çözülmez. Bakın tıkanıyoruz” gibi bir anlayışı da topluma kabul ettirmek istiyor.

Türkiye halkını da bu noktaya götürmeye yönelik bir çaba olarak da değerlendirebiliriz. Bu şekilde bir anlayışın nelere yol açtığını da biliyoruz. Geçmişte Özal da Yıldırım Akbulut’u “Ben ne istersem yapacak” mantığı ile başbakan yapmış ama sonradan Akbulut da isyan etmek zorunda kalmıştı. Hiçleştirilen bir hükümet Erdoğan’a da kaybettirir. Erdoğan, oylarında yaşanan düşüşü çözüm sürecine bağlıyor herhalde. Oysa çözüm süreci halkın yüzde yetmişi tarafından destekleniyor. Bence oylarının düşmesini başka nedenlerde aramalıdır. Tek adam olma, kendisini her şeyin üzerinde söz sahibi görme ve giderek diktalaşan bir hal alan yaklaşımlarından aramalıdır. Halk artık isyan ediyor, her şeyi kendine ait görürsen olmaz. AKP üyesi gibi davranan bir Cumhurbaşkanı olursan kimse kabul etmez. Diktatörlüğe giden bir Cumhurbaşkanını, tarafsızlığını kaybetmiş birisini kimse kabul etmez. Diktatörleşen bir lider olarak artık değerlendirilen Erdoğan, bunu artık daha fazla sürdüremez.

'HÜKÜMET GERİ ADIM ATMAMALIDIR'

Hükümet bu süreçte, Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları karşısında nasıl bir yaklaşım içinde olmalı?

Aklın öne çıktığı dönemler var, duyguların öne çıktığı dönemler var. Eğer akıl öne çıkarsa artık Türkiye’nin bir çatışmaya tahammülü yoktur. Bundan sonra yaşanacak bir savaşın her şeyi alıp götüreceğini görmek lazım. Bugün artık yaşanacak bir çatışma sadece asker ve gerilla arasında olmaz. Halklar arsında bir çatışmaya dönüşür. Demokratik çözüm ve diyalog dışında bu sorunun çözümünün başka bir formülü yoktur. Hükümet de Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları karşısında geri adım atmadan bu süreci kararlılıkla yürütmelidir. Bu süreçte hükümet geri adım atarsa faturası çok ağır olur. Ama işte bazen akılla hareket edilmiyor; inkarcı, ırkçı, tekçi ve üstten bir bakışla da hareket edilebilir. Bu anlamda nasıl bir yaklaşım içerisinde olunacağını hep birlikte göreceğiz.

'10 MADDE BİR AN ÖNCE HAYATA GEÇMELİ'

Hükümetin hemen yapması gerekenler nelerdir?

Hükümetin bir an önce yapması gereken; Sayın Öcalan’ın belirlediği 10 maddeyi hayata geçirmektir. İlk olarak bir İzleme Kurulu ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu oluşturmaktır. Artık beklemeye kimsenin tahammülü yoktur. Süreç bekleme, oyalamayı kaldıracak durumda değildir.

ÜÇÜNCÜ TARAF

Üçüncü tarafın önemine dair neler söylemek istersiniz?

İrlanda, Latin Amerika, Güney Afrika örnekleri var. Biz de bu süreçlerin nasıl işlediğini yeni yeni öğreniyoruz. Bu nedenle umudumuzu koruyoruz. Bu süreçte mutlaka bir üçüncü tarafın da olması gerekiyor. Taraflar başlarda üçüncü tarafı kabul etmiyor. Diğer deneyimlerde de başlarda benzer bir direnç olduğunu ama zamanla üçüncü tarafın ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunun anlaşıldığını bu süreçleri yürütenler bizimle paylaştılar. Bu anlamda dünyada güven duyulan ve deneyimlerini her iki tarafa da aktaracak ve süreci izleyecek, BM çerçevesinde kurum ve kurumlaşmalardan oluşan bir grup bu sürecin üçüncü tarafı olabilir. Elbette bu grubun arkasında saygın ve sözü dinlenen güçlerin de olması gerekiyor.  / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 24 Mart 2015, 09:51
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER