Buldan: Süreci bitiren taraf asla biz olmayacağız

PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerde bulunan HDP heyeti içinde yer alan Pervin Buldan, AKP hükümetinin somut adım atması gerektiğini ifade ederek “süreç bozulursa bunu sayın Öcalan ya da Kürt tarafı yapmayacaktır.

Buldan: Süreci bitiren taraf asla biz olmayacağız

PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerde bulunan HDP heyeti içinde yer alan Pervin Buldan, AKP hükümetinin somut adım atması gerektiğini ifade ederek “süreç bozulursa bunu sayın Öcalan ya da Kürt tarafı yapmayacaktır. Süreci bitiren taraf asla biz olmayacağız” dedi.

Kobanê direnişine destek eylemlerinin 6-7 Ekim günlerinde serhildana dönüşmesinin ardından hükümet cephesinden gelen açıklamalarda hem HDP hedef tahtasına oturtuldu hem de sürecin askıya alındığının sinyalleri verildi. Hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamaların yanı sıra, rutin görüşme trafiği de durdu. HDP heyetinin İmralı'da Abdullah Öcalan'la yaptığı görüşmenin ardından hükümet ile görüşmenin yapılması ve heyetin yeniden İmralı'ya gitmesi gerekiyordu. Ancak bu gerçekleşmedi.

Son bir aydır yaşanan gelişmeler ne anlam ifade ediyor? Süreç devam mı ediyor, durdu mu, bitti mi? Bundan sonra ne olacak? Sekretarya konusunda devlet ne dedi? Hükümet ne yaptı?

Bu kritik soruları başından beri müzakere heyetinde yer alan HDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan yanıtladı.

Buldan'a göre, süreç hükümet tarafından askıya alındı. Sürecin ilerleyip ilerlemeyeceğine dair dün öğleden sonra itibariyle hükümetten henüz yeni bir mesaj gelmemişti. Hükümetin zamana yayla ve oyalama taktiğine dikkat çeken Buldan, "Dolayısıyla bu zamana yayma ve oyalama taktiğinde bir an önce vazgeçip, en önemlisi barış dilini kullanarak somut ve pratik adımları atmaları gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum" diyor.

Öcalan için oluşturulacak sekretarya konusunu devlet heyeti ile görüştüklerini ve heyetin bu öneriye sıcak baktığını anlatan Buldan'a göre, esas olan Öcalan ile devlet heyeti arasında yapılan görüşmeler.

Buldan, hükümetin yapması gereken tek şeyin somut ve pratik adım olduğunun altını çizdi, somut ilk adımın da sekretarya olduğunu belirtti. Buldan, sekretaryanın müzakere sürecine geçişin adımı olacağını kaydetti.

Buldan, "Süreç bozulursa bunu asla Sayın Öcalan ya da Kürt tarafı yapmayacaktır" mesajını da verdi, "Süreci bitiren taraf asla biz olmayacağız" dedi.

HDP Grup Başkan Vekili Buldan, İzleme Kurulu'nda yer alması gerektiğini düşündükleri isimleri KCK yetkilileri ve Öcalan'la yaptıkları görüşmelerde netleştirdikleri ve devlet heyeti ile hükümete ilettiklerini de belirtti.

Buldan'ın ANF'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

GÖRÜŞMELER DURDU

İmralı'da Abdullah Öcalan'la yaptığınız görüşmenin ardından heyet olarak hükümet ile bir görüşmeniz oldu mu? Olmadıysa görüşme talebini ilettiniz mi?

Ne devlet heyeti ne de hükümet heyeti ile henüz bir görüşme olmadı. En son Sayın Öcalan'la yaptığımız görüşmenin ardından 6-7 Ekim olayları ve ardından yaşanan polemiklerle birlikte görüşmelerin durduğunu ifade edebilirim. Bu polemiklerden sonra görüşme trafiği de durdu. Dolayısıyla önceki gün yaptığımız basın toplantısından sonra da bugün-yarın hükümetten gelecek sinyali bekleyerek bu görüşmelerin tekrar devam edip etmeyeceğine dair bir görüş belirtebiliriz. Ama şu an açısından herhangi bir görüşme olmadığını ve buna ilişkin bir sinyali almadığımızı da söyleyebilirim.

İmralı görüşmelerini de kastederek söylüyorsunuz değil mi?

Evet. Biz adaya gitmeden önce, mutlaka hem devlet heyeti hem de hükümet heyeti ile bir görüşme gerçekleştiriyoruz. En son Sayın Öcalan'la yaptığımız görüşmeden sonra bu görüşmeler henüz gerçekleşmedi ve bir polemik yaşandı. Dolayısıyla İmralı Adası'na gitmeden önce mutlaka ya devlet heyeti ya da hükümet heyeti ile bir görüşme yapmamız gerekiyor. Ama henüz bunlar olmadı. Yapacağımız bu görüşmelerden sonra belki adaya gitmek için bir randevu talebimiz olabilir.

HÜKÜMETİN TAVRINDA ÇOK AÇIK BİR DEĞİŞİKLİK VAR

Peki bu görüşmelerin gerçekleşmemesini nasıl yorumluyorsunuz? Bütün bu gelişmeler bize olağanüstü görünüyor. Sizce neler oluyor?

Evet, olağanüstü bir süreç yaşıyoruz. En son 6-7 Ekim olayları ve daha öncesinde Kobanê'den sonra hükümetin dış politikaya ilişkin yaptığı açıklamalar ve gösterdiği tutumlar sonucunda Kobanê'deki gelişmeler hükümeti rahatsız etti. Halkın Kobanê'yi sahiplenmesi ve Kobanê'nin düşmemesi hükümeti rahatsız etmiştir. Bunun üzerinden HDP'yi hedef gösteren ve bir linç kampanyasını başlatan açıklamalar gerçekleşmiştir. Hükümetin tavrında çok açık bir değişiklik olduğunu ifade edebiliriz.

HÜKÜMET SÜRECİ ASKIYA ALDI

Nasıl bir değişik olarak açıklıyorsunuz?

Bunu şöyle özetleyebilirim: Talep edilen Sayın Öcalan'ın İmralı koşullarının bir an önce değiştirilmesi ve müzakere sürecine bir an önce geçilmesiydi. Çünkü yaklaşık 1,5 yıllık bir diyalog süreci yaşandı ve bu diyalog sürecinin artık bittiği, dolayısıyla bir müzakere sürecine geçilmesi gerekirken, bununla birlikte bazı talepler vardı. Bu talepler Sayın Öcalan'ın bir sekretarya talebiydi. Biz de Sayın Öcalan'la birlikte bu sekretaryanın acilen kurulmasına dair taleplerimizi kamuoyuyla paylaştık. Sadece sekretarya değil bununla birlikte bir İzleme Kurulu'nun ya da bir üçüncü gözün, bir hakem heyetinin devreye girmesi, aynı zamanda demokratik müzakere heyetinin genişlemesine dair de taleplerimiz vardı. Bunu basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaştıktan sonra, hükümet yetkililerinin buna dönük olumsuz ve negatif açıklamaları aslında bir şekilde sürecin askıya alındığının da sinyalini verdi. Dolayısıyla hem hükümetin yaptığı açıklamalardan hem de şu anda gördüğümüz şey şu: Hükümet süreci askıya aldı ve polemik diline de devam ediyor. Bunların sonuçlarını da hep birlikte yaşıyoruz. PM üyemiz Sayın Ahmet Karataş'a yapılan saldırı da bu sonuçlardan biri. Hükümetin kullandığı dil, üslup, yol ve yöntem doğru değil. Bu yüzden de sürecin şu anda askıda olduğunu tekrar ifade etmek de fayda var. Askıdan inişin ne zaman gerçekleşeceğini de bilmiyoruz.

Hükümet cephesinden askıya alınmış bir durum bu. Sizin heyet olarak kararınız devam ettirme yönünde mi?

HDP müzakere heyeti olarak başından beri sürecin devam etmesinin ve bu sürecin artık bir müzakere sürecine evrilmesi gerektiğinin altını her zaman çizdik. Bugün de aynı noktadayız. Çünkü toplumsal barışın bu ülkede ne kadar ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Ve bu toplumsal barışı sağlayabilmenin yollarının da bir müzakere sürecine geçmek olduğunu biliyoruz. Bu konuda Sayın Öcalan'ın ortaya koyduğu tutum, davranış, söylem bunların birer göstergesidir. Bununla birlikte müzakere sürecinin acil ihtiyaç olduğunun altını çiziyoruz. Hükümeti de bu konuda net bir şekilde tavrını ortaya koyması, somut ve pratik adımları bir an önce atması gerektiğini ifade ediyoruz.

HÜKÜMET BARIŞ PROJESİNE AÇIK YÜREKLİLİKLE KATILMADI

Kobanê eylemlerinin ardından hükümetin tavrının değiştiği yorumunda bulunuyorsunuz. Ancak yaklaşık iki yıldır, hükümetin süreç içerisinde yapmadıklarını konuşuyoruz daha çok. Meselenin özü Kobanê eylemleri mi gerçekten?

Mesele sadece Kobanê değil aslında. Hükümetin barış projesine, müzakere projesine çok açık yüreklilikle katıldığını ifade edemeyiz ne yazık ki. Çünkü sürecin başından beri bu konuda herhangi bir ilerlemenin olmadığını, somut ve pratik hiçbir adımın atılmadığını da ifade etmek isterim. Çünkü, sürecin başından beri aslında bu süreci bozmak, sabote etmek, sekteye uğratmak isteyen güçler her zaman devredeydi. Bugün de devrededir. Başından beri, Sayın Öcalan'ın İmralı koşullarının değişmesi gerektiğini, Sayın Öcalan'ın iletişim kanallarının açık olması gerektiğini, sadece siyasi bir heyet olarak bizim değil, aynı zamanda farklı heyetlerin de adaya gitmesi gerektiğini, 3. gözün ve izleme heyetinin acilen kurulması gerektiğini ifade ettik. Eğer sürecin başından beri bunlar yapılmış olsaydı, bugün farklı bir noktada olurduk. Dolasıyla hükümet sürekli zamana yayan, erteleyen ve zaman kazanmaya çalışan bir tavır içerisine girdi. Bu süreç başladığından beri 2 seçim başlattık, 3. seçime yaklaşıyoruz. Dolayısıyla hükümetin bu genel seçimleri de bu kadar rahatlıkla atlatabileceğini zannetmiyoruz.

HÜKÜMETİN TUTUNACAĞI TEK BİR DAL KALMIŞTIR

Hükümetin şu anda tutunacağı tek bir dal kalmıştır. O da çözüm sürecidir. Eğer bu konuda net bir tavır sergilerse ve süreci ilerletmek adına somut ve pratik adımlar atarsa, ben sürecin çok hızlı bir şekilde barış sürecine evrilebileceği kanaatindeyim. Çünkü İmralı ve Kandil'de yaptığım görüşmelerde, bunu her iki taraf da çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Her iki taraf da barış yanlısı ve sürecin mutlaka bir barış zeminine oturtulması için kararlı bir irade ortaya koyduklarını ifade ediyorlar. Biz yaptığımız görüşmeleri hükümetle konuşuyoruz, KCK'nin tutum ve davranışlarını onlara aktarıyoruz ama ne yazık ki hükümette bu konuda bir kararlılık yok. Zamana yayma, oyalama taktiği var. Dolayısıyla bu zamana yayma ve oyalama taktiğinde bir an önce vazgeçip, en önemlisi barış dilini kullanarak somut ve pratik adımları atmaları gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Eğer bu durum gerçekleşirse ve bu diyalog kanalları bir an önce açılırsa sanırım sürecin ilerleyebileceğine dair sinyalleri de alabiliriz. Çünkü Sayın Öcalan'la yaptığımız son görüşmede Sayın Öcalan, eş zamanlı olarak karşılıklı bazı adımların atılması ve müzakerenin geliştirilmesi gerektiğini belirtmişti. Tek taraflı bunun olmayacağını, sadece Kürt siyasi hareketinin atacağı adımlarla değil, hükümetin de eş zamanlı olarak pratik bir şekilde adımları atarak destek olması gerektiğinin altını çizmişti. 1,5 yıllık süreç içerisinde hükümetin yaptığı tek şey, çerçeve yasayı çıkarmak oldu. Bunun ötesinde herhangi bir pratik adım atılmadığı için şu anda gelinen noktanın bu sonucu çıkardığını da söylemek mümkün.

DEVLET HEYETİ SEKRETARYAYA SICAK BAKTI

Sekreterya konusuna açıklık getirmenizi istiyorum. Bu konu, Öcalan ile devlet ya da sizinle devlet ve hükümet arasında yapılan görüşmelerde gündeme geldi mi? Geldiyse nasıl yanıtlar aldınız?

Devlet heyeti ile yaptığımız görüşmelerde bunu çok açık bir şekilde ifade ettik. Ama hükümet ile en son yaptığımız görüşme esnasında henüz sekreterya meselesini gündeme açmamıştır. Daha çok çerçeve yasa sürecinde hükümet ile çok sık bir araya geliyorduk. Daha sonra Kobanê, Rojava meselesinden dolayı çok sık bir araya gelmeye başladık ve ancak o zamanki görüşmelerimiz daha çok Kobanê ile ilgiliydi. Kobanê'ye bir koridor açılması ve insani yardımın götürülmesini görüştük. Yapılan genel görüşmeler aslında bu çerçevedeydi. En son devlet heyeti ile yaptığımız görüşmede, sekretarya meselesini gündeme getirmiştik. Devlet heyetinden de bu konuda olumlu sinyalleri almıştık. Ama bunun önüne farklı meseleler çıkınca, sekretarya da bir bahane haline geldi.

DEVLET HEYETİ İLE HÜKÜMET ARASINDA BİR UYUŞMAZLIK VAR

Siz devlet heyetiyle görüşüyorsunuz, örneğin, sekretarya için "Olumlu sinyal aldık" diyorsunuz. Ancak bir de ortada hükümetin açıklamaları var. Sorun nedir bu durumda? Çözüm konusunda hükümet ve devlet cephesinde bir irade birliği mi yok? Siz başından beri bu heyetin içerisindesiniz. Devletin ve hükümetin çözüm sürecindeki bütün haline tanıksınız. Ortaklaşmış bir çözüm iradesini hiç gördünüz mü bu zamana kadar?

Devlet heyeti ile Sayın Öcalan arasında çok yoğun yapılan görüşmeler olduğunu biliyoruz. Devlet heyeti ile Sayın Öcalan arasında herhangi bir uyumsuzluğun olmadığını ifade etmek istiyorum. Çünkü, her yaptığımız görüşmede Sayın Öcalan, devlet heyeti ile çok olumlu görüşmeler yaptığını belirtiyor ve olumlu sonuçlara gidilebileceğinin sinyalini bize veriyordu. Burada aslında esas siyasi irade hükümettir. Dolayısıyla hükümet ile devlet arasında bir anlaşmazlık olabilir diye tahmin ediyorum. En son zaten yol haritası ile de ilgili bir polemik yaşandı. Bu yol haritasını da biz devlet heyeti ile yaptığımız görüşmede öğrenmiştik. Hükümet yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde yol haritasına dair herhangi bir bildirim ya da bize gösterilen belge yoktu. Devlet heyeti ile hükümetin bazı konularda anlaşamadığının sinyalini görüyorum. Çünkü bizim devlet heyeti ile yaptığımız görüşmeler ile hükümet ile yaptığımız görüşmeler arasında çok uçurum var. Dolayısıyla bu uçurumun en azından bizden ve Sayın Öcalan'dan kaynaklı olmadığını, devlet ile hükümet arasında bir uyuşmazlık olduğunu da ifade edebilirim.

SAYIN ÖCALAN'LA DEVLET ARASINDA YAPILAN GÖRÜŞMELER ESASTIR

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, partinizi hedef alan açıklamalarını sürdürdü, ardından Ankara'nın merkezindeki HDP binasında bir cinayet girişimi yaşandı. Bu kadar düşmanca bir dil ve üslup kullanan bir hükümet ile görüşmeyi devam ettirebilecek misiniz?

Onlar da her şeye rağmen çözüm sürecinin ilerlemesi yönünde sinyaller veriyorlar. Ama kullandıkları dil, çözüm sürecine katkı sunan bir dil değil. Çözüm sürecinin devam etmesinden yana verilen sinyallerin hemen ardından partimizi, hareketimizi hedef gösteren açıklamalar yapıyorlar. Biz daha çok Sayın Öcalan ile devlet heyeti arasında yapılan görüşmelerin esas olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla hükümetin artık bu çizgiye gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hükümet de Sayın Öcalan'ın bu süreçteki rol ve misyonunun artık farkına varmalıdır. En son 6-7 Ekim'de yaşanan sokak hareketliliğinden ve yaşanan ölümlerden sonra Sayın Öcalan'ın devreye girmesi ile birlikte bir sükunetin yaşandığını da biliyoruz. Devlet de hükümet de aslında bunu bizden çok daha iyi biliyor. Çünkü biz aynı akşam hükümet yetkilisi ile de bir görüşme gerçekleştirdik. Sayın Öcalan'ın mesajından onların da haberleri vardı. Dolayısıyla bu hükümet kararlı olduğunu ifade eden açıklamalar yapıp ama aynı zamanda sürecin ilerlemesini engelleyen açıklamalar da yapıyor. HDP'yi, Sayın Genel Başkanı'mızı, milletvekili arkadaşlarımızı ve halkımızı hedef gösteren açıklamalar yapıyorlar. Bu durumda hükümetin kendine bir çekidüzen vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bakanlar Kurulu'nun çok geç saatlere kadar devam ettiğini gördük. Tek gündemin de çözüm süreci olduğunu biliyoruz. Bu konuda nasıl bir karar aldıklarını henüz bilmiyoruz. Ancak Bülent Arınç'ın yaptığı açıklama çok kısa ve çözüm sürecinin tekrar devam ettiğini beyan eden bir açıklamaydı ama bunun pratiğe yansıması olmadığı için hükümetin bu konuda netleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu süreç nasıl ilerleyecek biz de bilmiyoruz. Dolayısıyla şu anda hükümetin yapması gereken tek şey; somut ve pratik adım atmaktır. Bunun da başında Sayın Öcalan'ın sekreteryasının acilen oluşması geliyor. Çünkü Sayın Öcalan son görüşmemizde, "Sekretaryanın buraya geldiği günü müzakereye geçiş tarihi olarak ifade edebilirsiniz" demişti. Müzakereye geçmek için de bu sekretaryanın acilen oluşması gerekiyor.

ŞİMDİYE KADAR ADAYA GİTMEMİZ GEREKİYORDU

Hükümetin yakın vadede sekretarya için bir adımı olacağını düşünüyor musunuz?

Şu anda yapılan açıklamalarda bunun sinyalini alamıyoruz doğrusu. En azından bugün de bekleyeceğiz. Çünkü önceki gün akşam Bakanlar Kurulu toplandı. Biz sürecin ilerlemesi için herhangi bir sinyal almazsak, heyet olarak belki de parti olarak konuyu tekrar gündemimize alıp bir tartışma süreci yaşayacağız. Buna göre belki yeniden bir basın toplantısı yapma ihtiyacı doğabilir. Çünkü bizim şimdiye kadar çoktan adaya gitmemiz gerekiyordu. Son yaptığımız toplantıda bir hafta sonra bu sürecin başlayacağına dair sinyal almıştık. Üzerinden 10 gün gibi bir zaman geçti. Her geçen gün, her geçen saat, her geçen dakika bizim aleyhimize işliyor. Saldırılar çok yoğunlaşıyor. Dolayısıyla bütün bunları hükümetin okuması gerektiğini düşünüyoruz. Ama şu anda hükümetten sekretaryanın oluşacağına dair herhangi bir sinyal yok ama biz bunu ısrarla talep ediyoruz. Müzakereye geçilmesi için de bunun şart olduğunun altını çiziyoruz.

SÜREÇ BOZULURSA BUNU ASLA SAYIN ÖCALAN YA DA KÜRT TARAFI YAPMAYACAKTIR

Siz "Abdullah Öcalan'la devlet heyeti arasındaki görüşmeler esastır" diyorsunuz. Pratik olarak sizin karşınıza hükümet çıkıyor. Tüm bunlardan da Abdullah Öcalan'ın haberi olmalı. Adaya en uzun süre giden biri olarak sizin gözleminiz önemli. Abdullah Öcalan, bu koşullarda sizce barış kararlılığını ne kadar devam ettirecektir? Sınıra geldi mi Abdullah Öcalan da? Gözleminiz nedir bu konuda?

Şunu çok açık ifade ediyorum: Sürecin başında Sakinelerin öldürülmesi olayını yaşadık. Hareket olarak çok sarsıldığımız bir süreçti. Üç arkadaşımızı kaybettik sürecin başında. Çok alçakça yapılan bir katliamdı. Buna rağmen bu süreç devam ettirildi. Sayın Öcalan'ın en ufak bir ışığı bile değerlendirebileceğini düşünüyorum. Sayın Öcalan'ın bu süreci devam ettirme konusunda çok kararlı olduğunu biliyorum. Ama hükümetin de buna göre bir tavır alması gerektiğinin altını önemle çiziyorum. Sayın Öcalan çok kararlı, çok iradeli. Sadece Türkiye'de değil, bütün Ortadoğu'da yeni bir dizayn yapılıyor ve bu dizayn içerisinde Kürtleri göz ardı etmek, Kürtleri yok saymak, Kürtleri inkar etmek bir yol ve yöntem değil. Dolayısıyla Sayın Öcalan bütün bunları pencerenin tamamına bakarak değerlendiriyor. O yüzden hükümete her seferinde çağrılar yapıyor. Sayın Öcalan'ın son günlerde yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen sürecin ilerlemesi için gördüğü ışığı, atılan her adımı olumlu bir şekilde değerlendireceğini, bundan sonra da böyle yapacağını biliyorum. Ama umarım hükümet bu konuda Sayın Öcalan'ı iyi anlar, söylediklerini iyi okur. Eğer süreç bozulursa bu asla ve asla Sayın Öcalan tarafından yapılmayacaktır. Bunu da çok iyi biliyorum. Kürt hareketi tarafından da yapılmayacaktır. Hükümetin bu konuda üzerine çok büyük bir sorumluluk ve görev düşüyor.

ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ GÜN ÇOK ÖNEMLİ

Hükümetin süreci bitirmek istediği ancak "Bitirdim" diyerek sorumluluk almamak için HDP ve Kürt hareketini provoke etmeye çalıştığı, "Bitti" açıklamasının Kürt tarafından gelmesini istediği yönünde yorumlar da yapılıyor. Siz katılıyor musunuz bu yorumlara?

Süreci bitiren taraf asla biz olmayacağız. Asla Sayın Öcalan'ın da olmayacağını biliyorum. Her görüşmemizde Sayın Öcalan'ın Türkiye ve Ortadoğu'nun demokratikleşmesi için bir barış projesi geliştirdiğini görüyoruz. "Hükümet bu konuda süreci bitiren taraf biz olmayacağız" açıklamasını yaparken, bunun pratiklerini ortaya koymuyor. 90'lı yıllarda yaşanan linç kampanyaları, faşist saldırılar, faili meçhul cinayetleri, bütün bunların AKP hükümetinin süreç boyunca da devam ettirdiğini biliyoruz. O yüzden hükümet her ne kadar "Süreci devam ettireceğiz" dese bile bunu pratikte sergilemiyor. Bu sürecin bitmeyeceği umudunu taşıyorum. En azından Sayın Öcalan'ın böyle bir görüşünün olduğunu biliyorum. Bundan sonrası hükümetin izleyeceği yol ve yönteme, pratik adımlara bağlıdır. Birkaç günlük bir zamana ihtiyacımız var. Birkaç gün içerisinde hükümetin de bu konuda artık netleşeceği tahminini yürütebiliriz. Bu birkaç günlük süreç bizim açımızdan da önemli. Gelişmeleri takip ediyoruz. Görüşme sinyali, sürecin askıdan indirildiğine dair bir sinyal aldığımız zaman hükümet ile görüşmeleri tekrar başlatıp Sayın Öcalan'la görüşmeye de gitme talebinde bulanacağız.

İZLEME KURULU ÜYELERİNİ DEVLET HEYETİNE BİLDİRDİK

İzleme heyetinin kurulması önerisinde bulunuyorsunuz. Bu yönde bir girişim var mı?

Sürecin başında İzleme Kurulu'nun oluşturulması yönünde bir talebimiz olmuştu. Daha sonra bizim talebimiz doğrultusunda Akil İnsanlar Heyeti kuruldu. Ama İzleme Kurulu'nun Akil İnsanlar Heyeti gibi değil, çok daha halkla içiçe, barış sürecini yönetebilecek, toplumda karşılığı olan, barışı içselleştirmiş insanlardan oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Çok fazla sayıya gerek yok. 15-16 insandan oluşan karma bir yapı. İçerisinde aydın, yazar, sanatçı, sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütlerinin, halkların temsiliyetinin sağlandığı bir İzleme Kurulu'nun bu sürece çok büyük bir katkısı olacağı kanaatindeyiz. O yüzden kendi cephemizde bir hazırlık yaptık. İsimler açısından bir netleşme sağladık. Bunu hem Sayın Öcalan'la hem de Kandil ile paylaştık. Bu isimleri devlet heyeti ile de paylaştık. Ama henüz onun oluşumuna dair bir sinyal alamadık. Devlet ve hükümet yetkililerine, verdiğimiz isim listesinin bir an önce hayata geçirilmesi ve izleme kurulunun da bir an önce oluşması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu insanlar barışı içselleştirmiş insanlar olmalıdır. Kaos ortamlarında da söz söyleyebilecek, her iki tarafa da çağrılar yapabilecek, gerektiği zaman hükümete gerektiği zaman KCK'ye çağrılar yapabilecek bir heyetin olması gerekiyor. Çünkü bundan sonraki süreç belki çok daha provokatif zeminlere açık olan süreçler olacaktır. Bütün bunları önleyebilecek ve bu sürecin pozitif anlamda ilerlemesini sağlayacak bir ekibin olması gerekiyor. Çok zaman kaybettik. Bunu çok açık söylüyorum. Özellikle izleme kurulları açısından ifade ediyorum. Sürecin başından beri oluşması gereken bir heyetti ama ne yazık ki oluşmadı. Bundan sonra en azından hızla bu heyetin oluşması, devreye girmesi ve müzakere sürecinde rol ve misyonunu oynayacak ekibin hazırlanması gerekiyor.

ACİLEN ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULMALI

Hükümet "Olur" demezse ne yapacaksınız? Örneğin, toplumsal tabanı oluşturabilmek için sizin böyle bir kurul oluşturma girişiminiz olur mu?

Bizim "olur" vermemizin yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu konuda siyasi iradenin karar alması gerekiyor. Çünkü, böyle bir kurula ihtiyaç var. Hükümet de bunun farkına varacaktır. Bölgede yaşananlar, infazlar ortada. İstemediğimiz, tasvip etmediğimiz bazı olaylar yaşanıyor. Kimin nasıl yaptığı belli olmayan cinayetler yaşanıyor. Bütün bunların araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. İzleme kurullarının dışında aynı zamanda Meclis'te de bir araştırma komisyonunun acilen oluşması gerektiğini ve bütün bu olumsuzların bir an önce araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bütün bu olaylardan HDP'yi sorumlu tutan, onu hedef gösteren açıklamalar var. Oysa bütün sokak hareketliliklerinde devlet ya da polisler tarafından kafalarına kurşunlar sıkılarak, gaz bombaları atılarak katledilen insanlarımız var. Hangi taraftan gelirse gelsin ölümün ve şiddetin her türlüsüne karşıyız. Bütün bunların açığa çıkması için de hükümetin bir araştırma komisyonu kurmasının faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Bu araştırma komisyonu da sürece katkı sağlayacaktır. İnsanların kafasında çok farklı algılar yaratacak açıklamalar yapılıyor. Son örneği de 6-7 Ekim olaylarıdır.

BİZİM VERİLMEYECEK HİÇBİR HESABIMIZ YOKTUR

Katledilen 40 insan varken, sadece bir insan üzerinden bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Yasin örneği veriliyor. 40 insan var öldürülen. Siirt'te de 8 insan kafasına kurşun sıkılarak katledildi. Hiç kimse bu 8 insanın ismini bile ağzına almıyor. Hükümetin yapacağı şey; bir araştırma komisyonu kurmaktır. Yasin de dahil olmak üzere yaşamını yitiren 40 insanın nasıl öldürüldüğüne dair her şey açığa çıkmalıdır. Bizim veremeyecek hiçbir hesabımız yoktur.

YOL HARİTASINI BİZ BİLE BİLMİYORUZ

Süreç hem HDP müzakere heyeti hem de hükümet açısından şeffaf yürütüldü mü?

Bizim açımızdan çok şeffaf. Çünkü yaptığımız tüm görüşmeleri kamuoyuyla paylaşıyoruz. İmralı'da Sayın Öcalan'la yaptığımız görüşmenin ardında her seferinde açıklama yapıyoruz ve Sayın Öcalan'ın sürece dair ve Ortadoğu'da, dünyada da yaşanan gelişmelere dair görüşlerini kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yine Kandil'de yaptığımız görüşmelerden hemen sonra açıklamalarımızı yapıp, Kandil'in tutumunu, beklentilerini ifade etmeye çalışıyoruz. Parti olarak da böyle bir tavır içerisindeyiz. Bu sürecin şeffaf ilerlemesi gerektiğini başından beri söyledik. Hiçbir görüşmemizi gizli saklı yapmadık. Hükümet ile yapılan görüşmeler de buna dahil. Şu anda süreci kapalı kapılar ardından yürütmeye çalışan tek taraf hükümet cephesidir. Yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra kısa bir açıklamanın kamuoyunu tatmin etmediğini biliyorum. Örneğin bir yol haritasından bahsediliyor. Bu yol haritasını biz bile bilmiyoruz. Oysa, hem bizim, hem Kandil'in hem de kamuoyunun bu yol haritasının içerisinde neler olduğuna dair çok büyük bir beklentisi var. Bu beklentileri çok açık bir şekilde giderebilmek için hükümetin açıklamalarına ihtiyaç var. Süreç ne kadar şeffaf olursa, kamuoyunun daha çok desteğini alabileceğimizi düşünüyorum. Hükümetin bu süreci şeffaf ilerletebilmesinin yol ve yöntemleri vardır. Onlar da kendi yaptıkları toplantıları, aldıkları kararları ve bundan sonra yapacaklarını kamuoyuyla paylaşabilirler. Biz bunu yapıyoruz, onların da yapmasında fayda var. / Firatnews

Güncelleme Tarihi: 05 Kasım 2014, 17:27
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER