Cumartesi Anneleri: Demirel'e hakkımızı helal etmiyoruz

Cumartesi Anneleri, yaşamını yitiren 9. Cumhurbaşkanı Demirel'in "faili meçhul" cinayetlerden sorumlu olduğunu belirtti.

Cumartesi Anneleri: Demirel'e hakkımızı helal etmiyoruz
Cumartesi Anneleri, yaşamını yitiren 9. Cumhurbaşkanı Demirel'in "faili meçhul" cinayetlerden sorumlu olduğunu belirtti.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması amacıyla eylemlerinin 534'üncü haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Kayıplar belli, failler nerede?" yazılı pankartın açıldığı eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşındı. 

'DEMİREL BU RESİMLERİN SORUMLUSUYDU'

Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in ağabeyi İrfan Bilgin, Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde onlarca faili meçhul cinayetin işlendiği, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de 12 Eylül Darbesi'nin mimarı Kenan Evren gibi hesap vermeden öldüğünü belirterek, "Faili meçhul cinayetlerin yüzde 90'ında adı geçen, bu resimlerin tek sorumlusu Demirel hesap vermeden gitti" dedi. Demirel'in ölümünün ardından AKP Hükümeti tarafından "yas" ilan edilmesine de tepki gösteren Bilgin, Demirel'in ölümünün ardından yapılan, "büyük izler bıraktı" söylemlerini hatırlatarak, "Evet, gözaltına kayıplar ve idamlarla hatırladığımız Demirel ve ekibi, Tansu Çiller ve öğrencileri, büyük izler bıraktı. İki elimiz yakasında olacak. Bunların bu düzenini yıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

'BEN VE ÇOCUKLARIM HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ'

19 Ekim 1995'de kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun ise "Ben Demirel'in ölümüne üzüldüm. Onun yakasından tutup, kirli yüzüne bakamadığım için üzüldüm. Demirel bu dünyada güzel yaşadı ama öbür dünyada bizim iki elimiz yakasında olacak. Sonuna kadar senden hesap soracağız. O azabı çekeceksin" dedi. 1993 yılında Urfa'da kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın eşi Kezban Taşkaya da, "Eşim kaybedildiğinde Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı'ydı. Hesap vermeden gitti. Ben ve çocuklarım ona hakkımızı helal etmiyoruz" dedi.
1995 yılında gözaltına alındıktan sonra katledilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak, Demirel'in onlarca insanlık suçu işleyen devletin önemli isimlerinden biri olduğunu söyledi. Devletin Demirel'e çok şey borçlu olduğunu söyleyen Ocak, "Fırat'ın kenarında kaybolan kuzudan ben sorumluyum' diyen de, gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman'ın annesine, 'oğlunu cebimde mi çıkarıp vereyim?' diyen de Demirel'di. Bu devlet halkın gözlerinin içine baka baka yaşan söylemeyi ondan öğrendi" diye kaydetti.

'YARGI MAĞDURU DEĞİL, FAİLİ KOLLUYOR'

Haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanı Hatice Kalpaklı okudu. Abdülvahap Ateş'in, 14 Haziran 1994 günü Mardin'in Kızıltepe ilçesi Kırkkuyu köyüne yapılan baskında ağabeyi Abdurrahim Ateş ile birlikte şiddetli şekilde darp edildiğini ve gözaltında alındığını söyledi. Gözaltına alındıktan sonra Ateş'ten bir daha haber alınamadığını, Ateş Ailesi'nin tüm başvurularının da sonuçsuz kaldığını dile getiren Kalpaklı, ailenin ve İHD'nin ısrarlı takibi sonucunda 22 maktulün katledilmesiyle ilgili başlatılan soruşturmanın 20 Haziran 2014 yılında davaya dönüştüğünü söyledi.

Dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ile Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur'un da aralarında bulunduğu 9 sanık hakkında açılan davanın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmasının, "Üst düzey komutanların yargılanması için HSYK'dan izin alınması" gerekçe gösterilerek durdurulduğunu belirten Kalpaklı, yargının mağduru değil faili kollama pratiğinin devam ettiğini vurguladı.

Güncelleme Tarihi: 21 Haziran 2015, 12:22
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER