İnsanlık için Rojava'ya kapılar açılsın

Rojava sınır kapılarında yaşanan dramların ardı arkası kesilmezken, yardım malzemeleri de sınır kapılarında günlerce bekletiliyor.

İnsanlık için Rojava'ya kapılar açılsın
Rojava sınır kapılarında yaşanan dramların ardı arkası kesilmezken, yardım malzemeleri de sınır kapılarında günlerce bekletiliyor. Rojava ve Şengal için yardım çalışmalarını yürüten Rojava İnsani Yardım ve Dayanışma Örgütü'nün mesajı net: Kapıları açın, insani yardımlar sürsün.


Rojava'nın Cizîrê Kantonu'ndan Türkiye'ye geçebilmek için Dirbesiye sınır kapısında, Türk kimliğini verdim ve beklemeye başladım. Rojava'ya kaçak girmiştim. Dönüş ise "yasal" olacaktı. Ancak uzun bekleyişin ne kadar süreceği belirsizdi. "Resmi statüsü" olmayan kapıda, sadece Türk kimliği taşıyanların geçişine izin veriliyordu. Ancak bu geçiş de tamamen askerin keyfiyetine bağlıydı.

SINIR KAPISINDA KUDUZ AŞISI

Umutsuzca beklerken aradaki demir kapı açıldı, yüzünde sağlık maskesi olan bir kadın elinde bir iğne ile göründü. Çok tuhaf bir görüntüydü. İlk aklıma gelen, benden kan örneği alınacağı oldu. "Galiba salgın hastalık taşıyıp taşımadığıma bakacaklar" diye düşündüm. Nasıl tutum alacağımı düşünürken, konunu benimle alakalı olmadığını fark ettim. Tişörtünün kolunu sıyıran genç bir adam, kapıya yöneldi. Ara bölge denilebilecek bir yerde, genç adamın koluna aşı yapıldı. Bu işlemi bir erkek de kamera ile kaydetti. 

İşin aslı şuydu: Genç Rojavalı erkeği bir köpek ısırmıştı. Rojava'da kuduz aşısı olmadığı için kapıda kuduz iğnesi yapılmıştı. Aslında genç erkeğin Mardin'e geçişine izin verilerek, tedavisinin bir hastanede yapılması gerekiyordu. İnsani ve mantıklı olan buydu. Ancak burası sınır kapısıydı, yapılanların mantığa ve insanlığa uygun olup olmadığını test etmek çok yıpratıcıydı. Üstelik bu sınır kapısı Türk devletinin resmen tanımadığı Rojava Kürdistanı'nın kapısıydı. Genç erkek yine de şanslıydı. Çünkü o sınır kapılarında, Türk devletinin keyfini beklerken hayata veda edenlerin sayısı hiç de az değil.

Cizîrê kantonundan Türkiye'ye gelen Rojava heyetini dinlerken, 2014 yılının 3 Eylül günü Dirbesiye sınır kapısında şahit olduğum bu görüntü, gözümün önünden gitmedi.

Heyet, Rojava İnsani Yardım ve Dayanışma Örgütü'nün eş başkanları Hember Hessen ve Wensa Şawiş ile yönetim kurulu üyeleri Hüseyin Ramazan ve Hamide Ferman'dan oluşuyordu.

Aslında heyet de Türk devletinin "kapısızlık" politikasının mağduru. Qamışlo'dan Nusaybin'e yarım saatte geçmek varken, yol neredeyse bir gün sürmüştü. 

Heyet, bu uzun yolculuğu isteyerek seçmemiş. Hember Hessen'in verdiği bilgiye göre, Mardin Valiliği'ne başvuru yapıldı. Ancak valilik, "İzinleri biz değil, Ankara veriyor. Ancak verirler mi vermezler mi, bilmiyoruz. Verirlerse de çok uzun sürer" deyince, başvurmaktan vazgeçip, Semelka-Habur hattını kullanıyorlar.

Heyetin ziyaret amacı, Rojava ve Şengal halklarıyla dayanışma gösteren kurumlara teşekkür etmek ve dayanışmanın devamını sağlamak.

1 MİLYON 47 BİN AİLEYE YARDIM

Rojava İnsani Yardım ve Dayanışma Örgütü, 11 Kasım 2011 tarihinde kurulmuş. Rojava Kürdistanı'nda 15 kentte çalışmalarını sürdürüyor. Hessen'in verdiği bilgiye göre, bugüne kadar 1 milyon 47 bin aileye yardım edildi. 126 bin 528 Şengalli, Rojava'da ağırlandı, temel insani ihtiyaçları karşılandı.

Örgütün sürekli çalışan 130 gönüllüsü var. Olağanüstü durumlarda bu sayı 500'ü buluyor. Çalışanların hiçbir siyasi ve askeri örgüte üye olmaması en temel kıstas. Hessen bu kriterin gerekçesini, "Din, dil, cins, mezhep, siyaset ayrımı yapmadan tüm topluma hizmet etmek istiyoruz" diye açıklıyor.

4 yılda yardım edilen insan sayısı düşünüldüğünde, Rojava'da büyük bir insani krizin yaşandığını söylemek yanlış olmaz. 

Hessen, 2011 yılından itibaren Suriye kentlerinde başlayan çatışmalar nedeniyle binlerce insanın, daha güvenli olduğu için Rojava kentlerine göç ettiğini anlattı. İnsanlar önce, okul ve camilere yerleştirilmiş. Ancak bu yetmeyince kampların oluşturulması zorunlu hale gelmiş. 

Şengalli savaş mağdurlarının yerleştirildiği Derîk'teki Newroz Kampı, aslında daha önce oluşturulmuş. Şengalli Êzidîlerden önce kampta Arap aileler barındırılıyordu. Benzer bir kamp 2013 yılında Efrin'de kurulmuştu. Mazlum Doğan Kampı adı verilen kampta, Halep'teki çatışmalardan kaçan Araplar ve Kürtler yerleştirilmişti.

Tüm anlatılanlar ve tanık olduğum olaylar, Rojava devriminin büyük bir kuşatma, saldırı ve ambargo altındayken bile, halkların sığındığı bir vatan olduğunu gösteriyor.

Rojava İnsani Yardım ve Dayanışma Derneği, Derîk'teki Newroz kampının dışında, Şengal dağında da 3 kamp oluşturmuş. "Newroz" adı verilen bu kamplarda toplamda 15 bin kişi yaşıyor. Bu insanların ihtiyaçları da dayanışma ile karşılanıyor. 

40 TON SÜT SINIR KAPISINDA BOZULDU

Dünyanın birçok yerinden halklar, Rojava ve Şengal ile dayanışmaya katıldı. Ancak toplanan yardımların ulaştırılması büyük bir sorun. Bu da Türk devletinin ve Güney Kürdistan yönetimini, Rojava politikasından kaynaklanıyor.

Hember Hessen'in verdiği örnekler gerçekten can yakıcı: "Gelen yardımların zamanında kapılardan geçirilmemesi en büyük sorunumuz. Geçen yıl Ramazan ayında çocuklar için 40 ton süt geldi. Dirbesiye kapısında 7 gün bekletildiği için süt bozuldu. 40 ton süt çöpe gitti ve çocuklar yararlanamadı. Aynı kapıdan geçirilmek istenen mazot, günlerce bekletildiği için yangın çıktı, çocuk ve kadınlar yaşamını yitirdi. Bir köpek tarafından ısırılan bir çocuk kuduz oldu. Tedavi için Kuzey'e gitmesi gerekiyordu. Ancak kapı açılmadı ve doktorlar teller arasında iğne yaptı. Böyle sayısız drama tanık oluyoruz."

Rojava İnsani Yardım ve Dayanışma Örgütü'nün Eşbaşkanı Wensa Şawiş de, kadınlar açısından durumu anlattı. 

Savaş ve kadınlar denildiğinde ilk akla gelen, DAİŞ çetelerinin, Şengalli kadınlara yaptıkları geliyor. Binlerce genç kadın, faşist dinci çeteler tarafından kaçırıldı. Özellikle Irak'ın Rakka kentinde satıldıkları, tecavüze uğradıkları biliniyor. 

Şawiş de önce DAİŞ'in vahşetini hatırlattı ve ekledi: "Kadınların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Ancak asıl yapmak istediğimiz kadınların iradesini, özgüvenini güçlendirmek. Bunun için eğitim ilk sırada yer alıyor. Yekitiya Star öncülüğünde savaş mağduru kadınlara da hem eğitim veriliyor hem de atölyelerde meslek kazandırılmaya çalışılıyor. Kadınların güçlü bir iradeye sahip olmalarına yardım ediyoruz. Çünkü ancak böyle hayata dahil olabilirler. Kobanê savunmasında gördük. 70 yaşındaki kadınlar, ihtiyaç duyduklarında silahlandılar."

'KADINLARIN SESİNİ DUYMAYA DEVAM EDİN'

Şawiş, kadınlar arasındaki dayanışmanın sürmesi gerektiğinin altını çizdi ve  Türkiyeli kadın örgütlerine çağrıda bulundu: Bölgede acımasız bir savaş var ve kadınlar büyük acılar yaşamaya devam ediyor. Şahsımız için bir yardım istemiyoruz. Kadınların, özellikle Şengalli kadınların yaralarına merhem olalım. İnsani temelde yardımlarımızı esirgemeyelim. Yanı başınızdaki kadınların seslerini duymaya devam edin."

Rojava İnsani Yardım ve Dayanışma Örgütü'nün yöneticilerinden Hüseyin Ramazan'ın da son sözü, Türk devletine yönelik. İnsani bir yardım kuruluşu olduklarının altını çizen Ramazan, Rojava ve Şengal'de tüm savaş mağdurlarının yaralarını sarmaya çalıştıklarını hatırlattı ve ekledi: Bu nedenle Türk devleti, sınır kapılarında bize zorluk çıkarmamalı.

Güncelleme Tarihi: 06 Şubat 2015, 13:15
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER